Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yaşayanlar arasında aşırı ayrımcı bir sistem ölüler arasında da ayrımcıdır.

        Ölmekle de kurtulamazsın.

        Ama “Öldürenler” arasında da ayrımcı!

        ***

        Nevin Yıldırım müebbet aldı; bir “cani” olarak da damgalandı.

        İlişkisi” de olduğu söylenen bir adamı “defalarca, silahlı tecavüz” gerekçesiyle öldürüp kafasını kesmiş, köy meydanına atmıştı.

        Bakarsan; öldürmek, kafa kesmek, sergilemek… Caniliğin daniskası!

        Evliydi, çocukları vardı, “tecavüzcü”den hamile kalmıştı!

        Cani”nin “defalarca tecavüz” beyanı da geçersiz sayılıyor; çünkü köylülerine göre de “ilişki” var.

        Onun dediğine göre ise, “hiçbir ilişki” yokken henüz, adam herkese “ilişkiyi duyurmak”la tehdit etmişti.

        Suçun cezası” sadece suçun kendisiyle verilmiyordu; genellikle erkekler böyle bir cinayet işlediğinde otomatikman devreye giren “tahrik” gibi hafifletici sebepler burada hafif kalıyordu!

        İlişki” ise, sanki “ilişkiler”de tecavüz olmazmış, tecavüzlerin, dayağın, cinayetlerin birçoğu “ilişkisi” olanlar arasında, erkeğin kadına uyguladığı şiddetle ortaya çıkmazmış gibi.

        Çünkü bu sistem, erkekte “tahrik”; kadında, genç kızda, çocukta “rıza” üzerine kurulmuş!

        Kültürel prangalar, ön kabuller, önyargılar kadar yargı da böyle işliyor!

        ***

        Bırakın önyargı ve yargı adamlarını; genelde kadınların önyargısı da böyle.

        Kadınları en çok taşlayanlar kadınlar olabiliyor!

        Kim bilir neler yapmıştır da hak etmiştir” diyerek tecavüzü, taciziyi hatta cinayetleri onaylayanlar sadece erkekler değil; “erkeklik tahakkümü”nü sorgusuz sualsiz kabul eden, güçlü erkekler yerine zayıf kadınlara vuran kadınlar.

        Maalesef analar da!

        Komşular, akrabalar, bazen tecavüzcü erkeğin en yakınları bile!

        ***

        Cinayet, kafa kesme, sergileme üzerine konuşmak, bunu makul bulmak zor.

        Tepkiyle, öfkeyle ne derseniz deyin, bu zor.

        Lakin “tecavüz” üzerine ne diyecek, “caniye cani diyenler?”

        13 yaşında çocuklara tecavüz eden yaşının iki katı erkeği; memur, esnaf, eşraftan bir sürüyü “Kızın rızası vardı” diye hafifletmiş Adaletin bir şey diyecek yüzü olabilir mi?

        Elbette çok sayıdaki “insan gibi insan”ın arasındaki tecavüzcü askerler, tecavüzcü polisler, karakolda bir kadını “şey” diye dövmeyi hak bilen polislerin de bulunduğu, daha yeni kayıp iki kızı alıkoyduğu ortaya çıkan iki polisin de mensup olduğu “Güvenlik” nasıl olacak?

        Kadının giyimini, kuşamını, makyajını, gülmesini “tecavüze, tacize müstahak” sayan bir millet, kendi çocuklarını, kızlarını nasıl koruyacağını sanıyor?

        Nasıl utanmaz bir ikiyüzlülüktür ki, “açık” kadını buna müsait saymakla kalmıyor…

        Tecavüze uğrayan kadınların, kızların çoğu daha küçük, daha dar, daha muhafazakâr sayılan çevrelerde olduğu için, o erkekleri de buna ehil sanıyor!

        Mesele ne giydiğin, neye inandığın, nasıl yaşadığın değil özünde…

        Mesele kadın olmak; kız çocuk olmak. Çocuk olmak. Güçsüz olmak!

        ***

        Öğretmeni aşağılayıp ölüme sürükleyen; provokasyonla askerleri ve insanları ölüme iten; kurşuna dizilmiş katırları intiharla suçlayan bir “yerel yönetim” anlayışı…

        Herkesi sırf kendisi olduğu için suçlayan, aşağılayan, küçük gören, yargılayan, ön yargılarla boğan bir merkezi devlet, yargı ve derin millet zihniyetinden beslenmiyor mu zaten?

        Güçsüzün boğulduğu yerde…

        Bir yılda katledilmiş 1800’den fazla işçi de…

        Aşağılanmış öğretmen de…

        Dayak yemiş çocuk da…

        Tecavüze uğramış kız da…

        Kurşuna dizilmiş katır da olabilirsin!

        Fakat bir şey daha var kardeş.

        ***

        Adaletsizliğe, haksızlığa, güçsüzlerin lime lime edilmesine esas kim isyan edecek?

        Katledilen işçilerin kardeşi olup başkalarını kimlikleriyle, cinsiyetleriyle aşağılayabilen, ezebilen, karısını, kızını, bir kadını kolayca hırpalayan bir işçi isen, nasıl olacak?

        Yüzlerce kadının katledildiği, tecavüze uğradığı bir ülkede; önce o kadını hor gören, müstahak gören, erkeğe tek kelime etmeyen bir kadınsan, nasıl olacak?

        Güçlülere, güce, ezberlere yapışıp eleştiriye şiddet gösteren, çocukları ezen, bir ufuktan ziyade birer kuyu açan öğretmensen, nasıl olacak?

        Ne bileyim, “Gezici” bile olup sonra işyerinde altındakileri ezen, haklarını bastıran, işsizlikle tehdit eden, adeta köleleştiren, kolayca kapı önüne koyan patron, Ceo, yönetici isen; işyerindeki derin haksızlıklara, mobbinglere, baskılara tek kelimesi olmayan biri isen, nasıl olacak?

        Çocukları, belki katırları da vurulmuş ami bir kadına, bir çocuğa, bir kız çocuğa, bir güçsüze karşı öfkeli elin sık sık havada dolaşanlardan isen, nasıl olacak?

        ***

        Ezilenler açısından tarihin en kadim problemi, zalimlerin varlığı değil; mazlumların boyun eğmesi, başka mazlumlara diş bilemesi, başka güçsüzler üzerinde zalimlik gösterebilmesi veya fiilen arazi olmasıdır zaten Ayten!

        Diğer Yazılar