Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Aşağıda bir mektup var.

        Elbet ondan çok daha vahim, çok daha kötü insan (ve kadın) hayatları ve tabii ölümleri de var.

        Ama aşağıda bugün bu mektup var.

        İster Anneler Günü niyetine okuyun; ister 1 Mayıs dolayısıyla.

        İster geçmiş Dünya Kadınlar Günü diye, ister Dünya Basın Özgürlüğü Günü vesilesiyle.

        İster bayramdır diye, ister Hukuk Devleti Günü, Aile Haftası, Dünya Ruh Sağlığı Günü, Babalar Günü, TSK Günü, Kadına Yönelik Şiddeti Kınama Günü, Kadın Hakları Günü diye.

        Belki bu hafta idrak edilecek Havacılar Haftası münasebetiyle, günün mana ve ehemmiyetine binaen!

        ***

        Sayın Talu görmezden gelinenleri gördüğünüz için bir şeyler paylaşmak istiyorum.

        Eşimin komutanlarınca biz asker eşlerinin Kartal Vakfı yararına kermeste görev alması istendi.

        Gönüllük esasına göre olduğunu sanıyorduk ama zorunluymuş.

        Toplantıya katılımın az olması gibi sebeplerle asker eşleri komutan eşinden fırça yedi.

        Kermese katkı sağlamayan beyaz eşya firmasından ürün almamamız için komutan

        eşi emir verdi.

        Yüksek rütbeli eşler alt rütbeli eşlere görev verecek, siyah ayakkabı, siyah pantolon, gömlek giyilecek, pasta, börek, dolma vs. yapılacak.

        Bir de standlarda hosteslik yapılacakmış.

        Bunları yapmak zorundaymışız. Evlenirken bunu bilerek evlenmişiz.

        Kartal Vakfı yararına, sinema bileti 10 lira karşılığı film izlemek de zorunlu.

        Çocuklarımızın rızkından, eşlerimizin maaşından zorunlu bağış.

        Eşleri katılmayanlara komutandan, sizi böcek gibi ezerim diye tehdit, hakaret.

        Bir başka komutandan, eşi katılmayanlara her gün saat 23’e kadar ve hafta sonu mesai.

        Kartal Vakfı’ndan, alt rütbeli ölürse alt rütbeli eşlere (hitap şekli Uzman veya Astsubay karısı) 50 bin lira, yüksek rütbeli ölürse yüksek rütbeli eşlere (hitap şekli Saygıdeğer Hanımefendi) 200 bin lira yardım verilirmiş.

        İnanın evlenirken böyle hakaretler, cezalar, tehditler göreceğimizi, aşağılanacağımızı bilmiyordum.

        Biz eşlerin yaşadığı eşlerimizin yaşadıkları yanında bir şey değil.

        Ben alt rütbeli eş değilim, ben önce anneyim, ben kadınım, eşini rütbesine göre değil yüreğine göre seven kadınım!

        Siz eşinizi istemediği bir şeye zorlar mısınız? Eşiniz sizin böcek gibi ezilmenizden korkar mı?

        Biz korkutulduk; eşlerimizi kaybetmekten, ceza almasından korktuk da pasta yaptık, börek açtık, hosteslik yaptık.

        Hükümetten, muhalefetten, komutanlardan bizi görmelerini bekledik.

        Ölüyoruz, ezildik dedik, geçinemiyoruz dedik, görmediler duymadılar.

        Sayın Talu annenizin son anında elini tutuşunuz gibi alt rütbeli annelerin ellerinden tutar, bizleri yazar mısınız?

        Kartal Vakfı’na bağış yapanlara cennetin anahtarı verilir mi, bilmem ama, inanıyorum ki annesinin elini tutanlara Allah anahtarı değil, cenneti verir!

        ***

        İşte bu mektubun ahval ve şeraiti içinde de…

        35 yıl öncenin darbeci Genelkurmay Başkanı hayatını kaybetti…

        Bugünün Genelkurmay Başkanı rapor alıp izne çıktı!

        Eşleri de alt rütbeli yapan düzenin sıkıyönetimini 35 yıl önceki Paşa kurmuştu…

        Bugünkü Paşa da, iktidarın armağan ettiği Disiplin Kanunu ile sürdürdü. Ama aşırı disiplinden belli ki kendi de bunaldı!

        Alt rütbeli eşler”in tarihte bir isyanla Genelkurmay hafızasında yer etmişti; tüm alttakilerin bir isyan ihtimaliyle efendilerin aklında hep yer etmesi gibi.

        45 yıl önce, 30 Mayıs’tı; eşleri rehin olduğu için “Astsubay eşleri” yürüyüş yapmış, polis müdahale etmişti.

        Dönemin işçi-memur hareketleri gibi, Askeri Personel Kanunu’na karşı da astsubaylar iş yavaşlatmış, eşler sokağa çıkmıştı. Çok sayıda şehirde. Ankara’da polis eşlere, çocuklara saldırmış, izleyen kimi astsubay olaylara karışmış, birçoğu tutuklanmıştı.

        İş yavaşlatma yüzünden uçaklar kalkamayınca, dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Batur, astsubayları “karılarının arkasına saklanan Mao’nun askerleri gibi” diye suçlamış, makinist astsubaylar rütbe tenziline maruz kalmış, sonra devlet az geri adımla bazı hakları iade etmişti.

        1974’ün son günü o haklar yine yok edilince yine iş yavaşlatma eylemleri olmuş, 18 Ocak 1975’te iki büyük kentte yine eşler ve sivil kıyafetli astsubaylar yürümüş, yine polisle gerilim olmuştu.

        Anlatılanlara göre, Diyarbakır’daki yürüyüşü bir astsubayın lise öğretmeni eşi örgütlemiş, komutan astsubaydan eşine baskı yapmasını isteyip reddedilince “Atın şu kılıbığı içeri” komutuyla hapsettirmişti.

        Her siyasi görüşten astsubay hak arama komiteleri oluşturmuş, Milli Gazete’den Dev-Genç ve DİSK’e ve bazı subaylara, bu hareketlere destek gelmişti. 5 bin kadar astsubay, hapis dahil, cezalara çarptırılmıştı.

        Haklar gasp edildiğiyle kalmadı; 12 Eylül paşaları o hakları bir de “idam edip” ortadan kaldırdı!

        İşte yeni ölen Sermaye Paşası’nın bir marifeti de oydu! İşçi hakları gibi, TSK proletaryasının haklarını da yok etmek.

        İşte “alt rütbeli eşler”in bugün daha çok ezilmesinde, ezilmeye karşı çıkmış o eylemci eşlerin hatırasının rolü de vardı.

        Anlattığımız o yüzden köklü bir hikayedir!

        Sınıfsal bir şey desem, yeridir!

        Yav Mehmet Hocam, sen niye satıyorsun, o Mercedes’in fiyatı ne ki!

        Diğer Yazılar