Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Normaldir, hepimiz kendi zaviyemizden bakarsak, kimimiz diyecek ki, “Onlar ötekilerin çocukları.”

        Oysa bir seviye daha var ki, o zaman “Bizim evlatlarımız” diyorsun.

        ***

        Bunu anlamak, anlatmak için uzun uzun “çünküler”e de gerek yok.

        Bakın cenazeler nereye gitmiş ya da gidiyor:

        Erdal, Patnos’a…

        Alper, Giresun’a…

        Okan, Hatay’a…

        Alican, Samsun’a…

        Duygu, Nazegül ile Ece, İstanbul’a.

        Koray, İstanbul’a ama esasen Trabzon(spor)’a…

        Cebrail, Adana’ya…

        Hatice Ezgi ve Büşra, İstanbul’a…

        Yunus Emre, Adana da olabilir, Ankara da…

        Uğur, İstanbul’a…

        Mücahit, Muş’a…

        Süleyman, Yüksekova’ya…

        Çağdaş, Tunceli ya da İstanbul’a…

        Soyadlarını yazmıyorum; çünkü “sizin çocuklar” aynı zamanda!

        Onlara aynı gün “PKK ateşiyle şehit asker” Müsellim’i de katın, Kayseri’de.

        İstanbul’da polisin gaz kapsülüyle ağır yaralanan 7 yaşındaki Mustafa’yı katmayalım inşallah!

        Bakarsan, İstanbul’dan Patnos’a, Trabzon’dan Yüksekova’ya, “sizin evlatlarınız.”

        Öyle baktığında, barışın kıymetini, şiddet ve savaşın, kıyım ve kıyamın felaketini daha iyi anlıyorsun.

        Kendi çocuğunu oraya koyup…

        Onları kendi çocuğunun yerine koyup…

        Yok, esasında, her çocuğu kendi yerinde, kendi umutlarıyla koyup anlıyorsun ki, hepsi bizim çocuklardır.

        İşte o yüzden, ayrılıklar, farklılıklar, düşmanlıklara rağmen “barış arzusu ve umudu” tüm evlatlar için değerlidir.

        Bunu eldeki-evdeki ve öteki-ötekininki yüzde 50’lar diye yaran da…

        Siyasi-ideolojik mücadelelerin ötesinde, kin ve kan kovalayan da vuruyor işte.

        ***

        Kendi çocuklarını kollayan ağaların, paşaların, efendilerin; başka çocukları bir ötekine nefretle dolduran ve bir ötekinin şiddetinde yok eden “icraat”ı sadece “fecaat”tır.

        Hayata, insana, tüm evlatlara ihanettir.

        Kırmızı çizgilerimiz var bizim” diye şişinenler, kan kırmızının içinde yok olmuş çocukların sorumluluğunu, vebalini taşımadıklarını sanıyorlar.

        Oysa çok heves ettikleri siyasetin en temel amacı, bu çocukları yaşatabilmek ve insanca yaşatabilmek olmalıydı…

        Kendi çocuklarını donatabilmek değil!

        O yüzden, o sorumluluk, o vebal, günahlar ve azaptan azade değil hiç biri!

        ***

        Başbakan hastaneye gidip yaralıları ziyaret etti; iyi yaptı.

        Ama “Suruç süreci”ndeki en büyük sorumlulardan biri de kendisi, kendileri.

        Hala “protestocu” kovalatıp gazlatıyor zatı şahaneleri!

        Türkiye’nin “dış hevesler”i, “Sünni Blok gazları”, “insani yardım TIR’ları” derken, hatta “Ey Işid yapma lütfen” denirken, hatta hatta “Terör değil tepki” diye mırıldanılırken gelinen bir yer var.

        O yer öyle ortak imzalarla örtülecek kadar küçük değil.

        Elbette iyi niyetli bir şey, “Tüm partilerin kınaması” filan da…

        Tüm partiler mi karar verdi (gerçekten insani yardımlar dışındaki) bu kirli ve kanlı Suriye politikasına?

        S. Arabistan, Katar vesaire gaz verirken, tüm partiler mi ortak imza attılar, sinsi ittifaklara?

        Tüm partiler mi birlikte yükledi Tırları; birlikte açtı Ceylanpınar’ı, sınırı?

        İktidar Türkiye’yi Suriye yapan politikalarda hiç sorumluluk, en ufak yanlış kabul etmeden, yine öyle tepeden, herkese akıl veriyor!

        Galiba bu kadar akıl fazla artık…

        Herkese ortak bir vicdan lazım!

        Diğer Yazılar