Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ütopya bu ya:

        Gazeteci ağır bir yazı yazmış yahut “tweet” atmış.

        Cumhurbaşkanı’nın tekmeci veya silah koleksiyoncusu danışmanları ile avukat “Hemen hakaret davası açalım; savcılar hazır, filanca mahkemeye heyeti de şey olabilir, tutuklansın, hapis cezası alsın, diğerlerine de gözdağı olsun” diye koşturuyor.

        Cumhurbaşkanı gayet vakur, sakin ve hoşgörüyle, “Yapılandan dolayı elbette kırgınlık içindeyiz. Ama dava açmanın bir anlamı yok” diyor.

        ***

        Cumhurbaşkanı bir zamanlar “yoldaş” olduklarının “paralel yol”da olduklarını tespit etmiş, yıllar ve yollar sonra.

        İşte etrafındakiler hemen, “İçeri atalım, inlerine girelim, medyalarını platformdan çıkartalım, patronlarını sıkıştıralım” diyor haliyle.

        Cumhurbaşkanı gayet vakur, sakin ve hoşgörüyle, “Yapılandan dolayı elbette kırgınlık içindeyiz. Ama bunları yapmanın bir anlamı yok” diyor.

        ***

        Bir çocuk polisin gaz kapsülüyle vuruluyor, aylarca komada kalıp ölüyor. Annesi Cumhurbaşkanı’nı eleştiriyor.

        Akıl yerine gaz vermekten sorumlu heyet hemen “Meydanlarda annesini yuhalatın. Çocuğun sapanını, maskesini öne çıkartın” diye kabarıyor.

        Cumhurbaşkanı gayet vakur, sakin ve hoşgörüyle “Yapılandan dolayı elbette kırgınlık içindeyiz. Ama bunları yapmanın bir anlamı yok” diyor.

        ***

        Cumhurbaşkanı bir (tabii sadece bir değildir) büyük medya patronunun gazete ve TV’lerinin yayınlarından rahatsız.

        Bir kısmı geçmişte partisine ve kendisine demedik laf bırakmamış akıldaneler hemen ateşi yakıp “Meydan okuyun. Gazetelerini okutmayın. Dava açalım. Yazar kovduralım. Sansür isteyelim. Müsaade buyurun, bir cam çerçeve heyeti yollayalım” diye kıpır kıpır.

        Cumhurbaşkanı gayet vakur, sakin, hoşgörüyle “Yapılandan dolayı elbette kırgınlık içindeyiz. Ama bunları yapmanın bir anlamı yok” diyor.

        ***

        Bir genç tam Cumhurbaşkanı’nın konuşma yapacağı yerde “Parasız eğitim” pankartı açmış, slogan atıyor.

        Delişmenler hemen öneriyor, “Örgütten içeri attıralım, üniversiteden kovduralım, burnunu sürtelim.”

        Cumhurbaşkanı gayet vakur, sakin ve hoşgörüyle “Yapılandan dolayı elbette kırgınlık içindeyiz. Ama bunları yapmanın bir anlamı yok” diyor.

        ***

        Bir parti lideri çıkmış “Seni başkan yaptırmayacağız” diye kampanya yürütüyor.

        Dalaşmanlar hemen liste veriyor, “Süreç bitsin, bunlar hep terörist olsun, seçim tekrarlansın, davalar açalım, içeri atalım.”

        Cumhurbaşkanı gayet vakur, sakin ve hoşgörüyle “Yapılandan dolayı elbette kırgınlık içindeyiz. Ama bunları yapmanın bir anlamı yok” diyor.

        ***

        Cumhurbaşkanı onca madencisini kaybetmiş acı içindeki ilçeyi ziyaret ederken genç bir işçi protesto ediyor.

        Danışman bir şey bile demeden koşup tekmeleyecek ki…

        Cumhurbaşkanı gayet vakur, sakin ve hoşgörüyle “Yapılandan dolayı elbette kırgınlık içindeyiz. Ama tekme tokat atmanın bir anlamı yok” diyor.

        ***

        Bir şehit babası cenazede Cumhurbaşkanı’nı ve iktidarı suçluyor.

        Dalışmanlar hemen not yazıp iletiyor: “Efendim, bunlar karaktersiz, diyelim.”

        Cumhurbaşkanı gayet vakur, sakin ve hoşgörüyle “Yapılandan dolayı elbette kırgınlık içindeyiz. Ama bir şehit babasını kırmanın bir anlamı yok” diyor.

        ***

        Neyse, daha çok uzatmayayım ütopyayı.

        Bildiğiniz mevzular ile bilemediğiniz vakur, sakin, hoşgörülü tepkiler işte.

        Tamam, “ütopya” dedim ama hepten hayal mi, imkânsız mı, emsali hiç mi yok?

        Mümkün ve işte emsali var:

        Rus jetleri “Esed’in kankası” olarak “bizimkilerin kankaları”nı bombalamakla yetinmiyor, bir de hava sahamızı ihlal ediyor; “sabrımızı test etmeyin” diyoruz, onlar yanlış veya doğru anlayıp bir, iki test daha çözüyor.

        Cumhurbaşkanı “Yapılandan dolayı elbette kırgınlık içindeyiz. Ama Putin’i aramanın bir anlamı yok” diyor.

        Belçika Kralı’ndan Japonya İmparatoru’na giderken, başkanlık istemiş ama olmamış bir Cumhurbaşkanı’nın kırgınlığı tarihe vakur, sakin, hoşgörülü bir not olarak düşüyor.

        Gerginliklerini atmakta, rahatlamakta olan, “Suriye’den ziyade Türkiye’ye demokrasi getirmek” isteyen bir yolculuğun planör uçuşu sanki!

        ***

        Bir “anlamsız” dünyadayız; kızmanın, köpürmenin, hiddetin, şiddetin, kinin, kibrin, savaşın hakikaten “bir anlamı yok.”

        Ütopyalar ise daha iyi bir dünyanın hayali işte.

        Hayal kurup durmanın da fazla bir anlamı yok!

        Diğer Yazılar