Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Size Bağdat Merkez İstasyonu’ndaki bir canlı bomba olayının, bir katliamın hemen öncesini aktaracağım.

        Malum, “orası da Ortadoğu!”

        Bunu yaparken kıymetli Iraklı muhabir arkadaşların çeşitli gazetelerdeki haberlerinden yararlanıyorum elbette.

        Çok şükür ki, muhbirlerin medya dünyasında bir de muhabirler mevcut!

        Anlatırken, bir demokratik hukuk devleti olan hassas Irak yönetiminin ricası üzerine yasaklanmış “Haber ve eleştiri” formatından ziyade, yasak metninde müşahede edemediğim “Takdir” makamında yazmaya gayret edeceğim.

        Kusurum olursa affola.

        ***

        1.“Bağdat Merkez İstasyonu Katliamı”ndaki canlı bombalardan biri olduğu ileri sürülen bir gencin ablası iki yıl önce, 9 Eylül’de Bağdat Polis Merkezi’ne kardeşinin başka bir ülkeye götürüldüğünü bildiriyor. Belli ki Irak polisi gereken ilgiyi gösteriyor.

        2. Abla, 18 Eylül’de de Irak Başbakanlık İletişim Merkezi’ne de aynı bilgilerle ve böyle 100 kadar gencin götürüldüğünü belirterek başvuruyor. Belli ki Irak Başbakanlık yetkilileri gereken ilgiyi gösteriyor.

        3. Abla yetinmiyor, 24 Eylül 2013’te de Cumhurbaşkanlığına yazıyor: “Sayın Cumhurbaşkanım, 20 yaşında ikiz kardeşlerim cihat düşüncesi altında kaldırılıp götürüldü. Devletin bu olaya el atmasını bekliyoruz. Çaresiz durumdayız. Ne emniyet güçleri ne de savcılık bu olaya el attı. Sizlerden yardım bekliyoruz. Başbakanlık İletişim Merkezi’ne de yazdık, henüz geri dönen olmadı. Aileler perişan.”

        Belli ki Cumhurbaşkanlığı gereken ilgiyi gösteriyor.

        4. Neyse işte, zaman geçiyor. Zaman, iki yıl. İki yıl sonra bir gün Bağdat Merkez İstasyonu’na gidecek 100 kadar insan, bunun hayatlarının son iki yılı olduğunu bilmiyor. Neyse ki Irak devleti her şeyi biliyor.

        5. İşte iki yıl sonra, o gün, ablanın bildirdiği genç ile daha önce Irak’ta yine bir katliam yap(tırıl)an gencin kardeşi başka bir şehirden özel araçla Bağdat’a geliyor. Belli ki kimsenin gözünden kaçmıyor.

        6. Bağdat Merkez İstasyonu’na yakın bir yerde (son) kahvaltılarını yapıyorlar. Belli ki Irak istihbaratının gözü onlarda.

        7. Canlı bombalar bir taksiye binip Bağdat Merkez İstasyonu’na varıyorlar. Belli ki Irak Başbakanı’nın da sonradan açıkça söyleyeceği gibi “eylem yapmadan tutuklanamamışlar.”

        8. Onlar da Irak’ın başkentinde, Merkez İstasyonu’nun orada bombaları, yani kendilerini patlatıyor, 100 kişiyi öldürüyorlar. Belli ki Irak devletinin hiçbir zafiyeti yok.

        9. Ortaya çıkıyor ki, Irak polis ve istihbarat birimleri, canlı bombaların hiç değilse 4 aydır tam farkında. Aranıyorlar. Listede yer alıyor isimleri, resimleri. Belli ki Irak devleti yakından takip ediyor.

        10. O kadar ki, iddiaya göre eylemden üç gün önce de Irak yetkililerine eylem ihbarı geliyor. Belli ki Irak devleti çok dikkatli.

        11. Bu ihbarlara rağmen yakalanamıyorlar ama zafiyet olmadığı için sonradan iki polis şefi görevden alınıyor. Belli ki Irak devletinde bir tek o iki memur zafiyet içinde; diğer herkes her şeyin farkında.

        12. Nitekim Irak Başbakanı da muhtemel fail olarak aklına gelen tüm örgütleri, sonra birbiriyle çatışan ikisinin ortaklığını, derken onların başka bir devletle ortaklığını, ardından ortaklığın hissedarlarını filan sıralıyor. Belli ki 100 kişinin öldürülmesinin engellenmesi gibi bir ayrıntı dışında Irak devleti her açıdan bilgili, özenli ve tetikte.

        13. Irak Başbakanı ayrıca bu saldırının kime karşı yapıldığı konusunda da çok önemli bilgiler veriyor; önce “Bu saldırı herkese” diyor, sonra “Bu saldırı seçimde tek başımıza iktidar olmayalım diye bize karşı” diyor. Hakikaten saldırı öldürülen 100 kişiden ziyade Bağdat yönetimine karşı yapılmış olmalı.

        Neden derseniz?

        Çünkü Irak devleti, hükümeti, emniyeti, istihbaratı her şeyin farkında!

        Eleştirecek hiçbir şey yok; takdir sizindir.

        Not: Bu takdire şayan bilgiler için, “gazeteciler” Fevzi Kızılkoyun ve İsmail Saymaz’a teşekkürler! Gazetecilik zaten “sora sora Bağdat’ı bulma” işidir!

        Diğer Yazılar