Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “Önce kasti tekmeyle beni yere düşürdü. Acıyla yatıyordum. Savunmasız halde. Ardından suratıma tekme vurdu. Ayağa kalkmaya çalıştım. Yere yığıldım. Ambulans geldi.”

        ***

        Bu ifadeyi hiç duydunuz mu?

        Tahmin ettiniz mi?

        “Kasti tekmeyle yere düşürdüğü insanın suratına, hem de savunmasız yatarken tekme atan”ı bildiniz mi?

        “Ne olursa olsun, çok şükür ambulans gelmiş” dediniz mi?

        ***

        Bunları Aydın 1. Amatör Küme’de rakip futbolcu Mehmet’in tekmesine maruz kalan Kayhan K. söylemişti.

        Medyada bir ağızdan “Taraflı tarafsız herkesin tepkisini çeken olay” denen “acı içindeki savunmasız insana acımasız tekme”den sonra herkes Tekmeci Mehmet’i kınadı, ayıpladı, videosu gözden göze dolaş- tı, yazılar, yorumlar yazıldı.

        Habertürk’te Atilla Türker güzel bir yazı yazdı; cezanın neden daha fazla olamadığını açıkladı.

        Sanırım 8 maç ceza almıştı.

        Zaten kulübü kovdu. Kayhan K. suç duyurusunda bulundu.

        Futbolda “tekmeye kafa uzatmak” fedakârlıktı; “kafaya tekme vurmak” ise adilik, hainlik, insanlık dışılık, namertlik diye tanımlandı.

        Hele yerde, savunmasız, zaten acı içinde yatan birine!

        Öyle değil mi?

        Siz de böyle şeyler düşünmüş müydünüz?

        ***

        Sorunumuz da böyle bir şey işte. Elbet o namertlik, kalleşlik, vahşi bir davranış... Ama “yeşil sahalarda görmek istemediğimiz hareket”in her sahada, üstelik tepeden tırnağa şiddet, güç, kudret, otorite ve otoriter biçiminde tezahürü bizi neden irkiltmez?

        Geçen gün tekrar Meclis gündemine geldi ama yine buhar olmuştur zaten:

        Soma’da 300 madencinin ölümü ve onca çocuğun yetim kalmasından hemen sonra, o günkü Başbakan’ın Danışmanı’nın attığı “tekme”nin bir cezası olmuş muydu?

        Özel Harekâtçılar desteğinde, zaten yere düşürülmüş “acı içinde, savunmasız” işçinin kafasına “acımasızca” atılmış tekmelerin bir yaptırımı oldu mu?

        Kendi amiri tarafından dahi azarlandı mı Tekmeci?

        Mağdur işçi sindirildi, korkutuldu, iş bulamaz hale geldi; Tekmeci ise yine önceki Başbakan’ın arkasında poz veriyordu özellikle!

        Tekmeci Mehmet kadar ceza bir yana, “takdirler” sürdü; gazete köşelerinde övgüler de.

        Bu namertlik nasıl kanımıza işlemişti?

        Bu acımasızlık, merhametsizlik, güce taparken tekmecisini dahi kutsamak hangi insanlık, Müslümanlık, mertlik anlayışına sığıyordu acaba?

        ***

        Burada çok yazdım. Ankara’da da bir “Paşa” esas duruşta esaslı duramıyor diye, onca asker önünde, hem de yaşını almış bir uzman jandarmayı tekmeledi.

        Vurduğu bacak çatışmada yaralanmış, platin takılmıştı; tekmelediği asker “Gazi”ydi, platinli ayağıyla “esas”lı duramıyordu.

        Sonra ne oldu?

        Acımasızca tekmelenenin şikâyeti engellendi, kuşatıldı, sindirildi; tekmenin, bedeni bir yana, ruhunda açtığı tüm yaralar kanayıp durdu ve “Tekmeci Paşa” birkaç ay sonraki YAŞ’ta terfi ettirildi.

        Bu olaya tepki duyanlar “alttaki askerler”di; belki onlar da hemen unutmak üzere.

        Paşacılar veya cumhuriyetçi, ulusalcı, milliyetçi, muhafazakâr nice kişi için “otoritenin tekmesi” bir insanlık sorunu arz etmiyordu çoğu zaman.

        Tekmeci Danışman’ın iktidarı da Tekmeci Paşa’yı mı dert edecekti zaten!

        Amatör Tekmeci Futbolcu’yu çok ayıplayanların bir kısmı, Profesyonel Danışman, Paşa veya Efendi tekmelerini neredeyse öpecekti bir de!

        ***

        Futbolcu Kayhan “Yığıldım. Sonra ambulans geldi” dedi ya... Kulüp Başkanı da demişti ki:

        “Amatör futbolun kanayan yarası. Çok defa müracaatlarda bulunduk. Amatör liglerde ambulans olmaması bir ayrımcılıktır. Çok kötü bir durumdur.”

        ***

        Geldik Cizre’ye.

        De ki “iki ateş arasında” ama “Kim olursa olsun ve kim vurursa vursun”, bir bodrumda sıkıştığı, kiminin yaralı olduğu, kiminin günler içinde can verdiği duyurulan (ama pek duyulmayan) insanlar var.

        “Ambulans” meselesi işte! Meclis’te bu yüzden açlık grevine başlayan milletvekilleri oldu.

        Neden sonra Cumhurbaşkanı o sesi duydu ve “Bu milletvekilleri terör örgütü- ne uşaklık ediyor” dedi!

        “Ambulans vardı ama şoförleri vurulabilirdi... İsteyen yaralıyı alıp ambulansa taşıyabilirdi efendim.”

        Misal İstanbul’da bir belediye “Tek telefonla ambulans kapınızda” diyordu ya, aynı ülkenin öte yanında sokaktaki yaralılara ambulans için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlar alıyordu!

        Sonra dün “devlet müdahalesi” oldu.

        Doğruyu bilmek de, bulmak da, söylemek de, duymak da, yapmak da, istemek de zor mesele ya, bir “haber” duyuldu:

        “Bodrumda yaralı olan 13 yaşındaki Sultan öldü!”

        Kelimeler çocuklara nasıl oyun oynuyordu:

        Bodrum’da karaya vuran 3 yaşındaki Aylan’dan “bodrum”da ölüme düşen 13 yaşındaki Sultan’a!

        “Düşene tekme” bazen kaderin oyunu, bazen oyunun kaderi olarak bir güçsüzün kafasına, ayağına, hayatına iniyordu mutlaka!

        Bizim sorunumuz bir de, tekmeleri, tekmecileri, mağ- durları ayırmak; düşene bir tekmeyi de öyle atmaktı!

        Diğer Yazılar