Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Başbakan “Türkiye hapishanelerinde gazetecilik konusunda bir cezalandırma olmamıştır” diyor ama…

        İdrak ettiğimiz veya idrak edemediğimiz rejimde, “gazetecilik konusunda” Havuz’da Gülay Göktürk, Hakan Albayrak ve Etyen Mahçupyan’a dahi tahammül edilemiyor.

        Sanki “isteniyor da olamıyor” gibi yazmışım “edilemiyor” diye.

        Oysa durum net:

        Edilmiyor!

        ***

        Her şeyi “hainlik, casusluk, teröre yardım” diye izah edince, “Nefret-Hiddet-Şiddet Rejimi”nin kendisinin demokratik hukuk devleti olduğuna dair hiç kuşkusu kalmıyor.

        Oralardan bakınca öyle görünüyor olmalı. Ben de olsam öyle zannederdim!

        Böyle bir dünyanın “demokrasi timsali” de işte, “Aylan’ı ölü ya da diri tut… Al 3 milyar avro… Evet ama yetmez… Bak İlerleme Raporu’nun tuttum seçim kazan diye… Ben tarafsızım ama seçimi kazanmamıza yardımı olmadı… Prens gibi ağırladık vallahi” pazarlıklarına girmiş AB mabe zaten.

        O yüzden, durmak yok, yola devam!

        ***

        Onlara dahi tahammül olmayınca, haliyle “boşluk”u hangi yeni fikir erbabı dolduruyor?

        Nefret-Hiddet-Şiddet düzeninin yeni yetmeleri, sonradan görmeleri, yeniçerileri, nedametçileri, itaat-biat neferleri; devlet ve millet içindeki, “Bunu içeri atın… Oluk oluk kan… Oyarız” düşünürleri!

        Bir memleketin böyle nezih bir ortamı görmesi şartsa, bunca insanın ölmesi, onca insanın hoyratlığa mahkum kalması kısmetse, bakarsın bir gün başka türlüsü de olur!

        Nasıl daha önce “aklar değil de beyazlar” başka türlü Nefret-Hiddet-Şiddet-Otorite düzenlerini “sosyal, laik bir demokratik hukuk devleti olan cumhuriyet” diye yutturmuşsa…

        Allah iyiliğinizi versin; bir Şey, karşıtı saydığına ancak bu kadar benzer!

        ***

        Kaç sene olmuş? Altı mı? Referandumun hemen sonrası.

        Onun (aynı bugün artık iktidarın da dediği gibi) “Böyle darbecilik mi olur” dediğine ben “Bal gibi darbecilik olur” diye yazıp sütunlardan atıştığımız halde, “Bekir Coşkun gittiğinde” yazdığım yazıyı buldum geçen gün. Habertürk’te çıkmıştı; 1. sayfadan da anonslu.

        Canım acıdı” diye yazmışım. Onca can verilen ülkede artık “Can acısı” hafif tabii. Çünkü Can acısı çığ oldu, ama “Gazetecilik konusunda bir cezalandırma yok” elbette! Şöyle yazmışım:

        Demokrasiyle övüneceğiz… Çok seslilikle, bağımsızlıkla, özgürlükle övüneceğiz…

        Başbakan ‘Evet verene de Hayır verene de teşekkür’ diyecek…

        Başbakan Yardımcısı ‘İntikam peşinde değiliz’ diyecek…

        Sonra tribünden protestocu, ağızdan diş, köşeden yazar çekeceğiz!

        Kelimelere kıymayın’ diye bunu yazmıştım. ‘Ayrı yazıların insanı olsak bile, aynı dünyanın gazetecileriyiz’ diye!

        Birbirine çarpan, bir ötekine vuran, bir diğerini titreten dişler olsak bile… Birimiz cart diye çekildiğinde diğeri acı hissetmiyorsa, uyuşmuşuz demektir. Birbirimizle uyuşmadığımız anda bile topluca uyuşturulmuşuz demektir…

        Haksızlık altında adalet, tahammülsüzlük altında demokrasi, tahakküm altında özgürlük hikaye.

        Canım ve içimi acıttı. Gazeteciyseniz, özgürlük, bağımsızlık derdiniz varsa, sizin de acıtmalı.

        Bir zamanlar boğulan cümleleriniz için kimse tek kelime etmemiş olsa bile… Milyonlarca insanın bastırılmış sesleri için tek kelime etmemiş olsanız dahi!”

        Canım acımış ama o acıyı şimdi öp başına koy!

        Demek hakikaten “yetmez”miş!

        Kim bilir Gülay Göktürk, Hakan Albayrak, Etyen Mahçupyan da neler düşünmüştür.

        KAFANA TANK ETMEDİ Mİ?

        Arşiv” deyince, geçen gün epey eski bir yazı daha çıktı. 14 yıllık.

        Bu kez ben bulmadım. “Yeni Akit” eski adıyla Vakit’te çıkmış yazısını “Hasan Abi’nin vefatına ithafen…” diye yayınladı. İlginç bir seçim!

        Çok tartışılan” Karakaya yazıda, AKP iktidarından 7 ay kadar önce, “İsrail’e tank modernizasyonu ihalesi”ne bindiriyor.

        Yazıda (AKP’li) “İstanbul Milletvekili Sayın Dr. Azmi Ateş”in Meclis’te Ecevit’e soru önergesi var. “Önergenin faksı”Karakaya’ya göndermiş.

        Yazıda Ateş’in tüm önergesi yer alıyor ve neredeyse madde madde, “Sayın Umur Talu’nun gazetedeki köşesinde yazdığı… sorduğu… tespit ettiği…” şeklinde.

        AKP iktidara gelmeden hemen önce, Erdoğan-Gül-Arınç “İktidara gelir gelmez ihaleyi iptal edeceğiz” demişti. İsrail tankları Filistin’i ezerken, paşaların ısrarıyla, Ecevit kuşatılarak verilmiş ve İsrail’in batık firmasını kurtarmıştı ihale.

        AKP “iktidara geldi”; o ihaleyle “beraber yürüdü bu yollarda, beraber ıslandı yağan yağmurda.”

        Zaten “One Minüt”ten varılan “A la minüt” muhabetti de dün gördünüz!

        Mesele oportünizmi kavramak Sayın Meslektaş. Sonradan o yazılara, önergelere ne oldu diye sormak? Neden bir öyle bir böyle diye düşünmek?

        Ateş de yanılmıyorsam “yolsuzluklar üstüne” gidiyordu… Galiba o gidişin altında kaldıydı!

        Siz de sanıyorsunuz ki bu gök kubbe altında her şey aynıdır!

        Diğer Yazılar