Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Işid-Daeş-Deaş eş ve A.Ş. roketlerinin “düşmesi değil, atılması” sonucu Kilis’te “ölenlerin değil, öldürülenlerin” sayısı 15 olmuş.

        Çocuk Bayramı ya, çocuklar da var.

        Şöyle düşünün:

        Rus uçağı “ihlali” mesela. Saniyelik o durum için devlet ne dedi? “Güvenliğimiz yüzünden göz yumamazdık.”

        Tamam.

        Kilis’te Işid roketlerine karşı da aynı kararlılıkla deniyor ki:

        Abdestsiz sokağa çıkmayın…Vatandaşların açık alanda bulunması doğru değil.”

        Abdest alıp açık alana çıksan, yanlış ama…

        Açık alanda abdestli olsan da dayak yiyebiliyorsun.

        Yaklaşık öyle oldu: Işid roketlerini, devletin olgunluk ve sakinliğini, onca insanın “güzel güzel uçarken düşen roketler yüzünden kendiliğinden ölümü”nü protesto edenler devletin aldığı tedbirlerle dövüldü.

        Aynı saatlerde Trabzon’da hakem dövülen (bütün Türkiye’nin izlediği olay) ve Ankara’ya seri cezalardan sonra bir de üç puanı silinerek, seyircisi yasaklanarak gelmiş Amedspor yöneticilerinin tribünde linçe maruz kaldığı (önyargıların gizlediği olay) ve de patates fiyatlarını, devletin komşularla “sıfır sorun” olması yüzünden ürünün elde kalmasını protesto eden çiftçiyi polisin tokatladığı, gazetecilik yaptıkları için fotoğraf makinelerinin, kalemlerin gözaltına alındığı, sınırdışı edildiği, sınır dışına çıkmasının yasaklandığı, sınır içine girmesinin engellendiği bir ülkedeyseniz…

        Eh, demokrasi böyle bir şey işte!

        ***

        Oysa Işid’e söylenecek laf çoktu devlette. İşte:

        Ankara’nın emriyle (vatan toprağı) Musul Konsolosluğu’nu ve içindekileri İşid’e “mukavemetsiz teslim” etmiştik ya…

        O vakit “büyük devlet büyükleri” ne demişti:

        Eyy Işid, Müslüman’san böyle şeyler yapma. Bırak vatandaşlarımızı.”

        Biraz zaman geçti ama belli ki “Müslüman”, Işid rehineleri serbest bıraktı.

        Konsolosluğu elden teslim etmiş devlet de buna “operasyon” dedi.

        Eğer Müslümansan yaramazlık yapma” demek çok sert, etkili bir operasyondu.

        Lakin Kilis’te bu “Sözel operasyon” bile yapılmıyor.

        Devlet füzelerden ziyade sokaktaki vatandaşa kızabiliyor. Artık abdestsiz diye mi, süzülürken düşen roketin altına zorla kafasını sokup rızasıyla öldüğü için mi, bilmiyoruz!

        ***

        Biliyorsunuz, Süleyman Şah Türbesi’nin vatan toprağı da Işid’e “mukavemetsiz teslim” edilmişti.

        Türbedeki cansız ve canlı varlıklarımızı alıp kaçırmanın adına da devlet “müthiş operasyon” dedi.

        Öyle ya, tek kurşun atılmadan “tek şehit” verilmişti. O da, Ankara’da büyük operasyonu yöneten büyüklerin “film çekinin de övünelim” emri uyarınca, zırhlı üzerinde, kamera yüzünden kasksız film çekerken, şaşkın harekattaki bir tankın namlusunun çarpmasıyla “şehit düşen” Astsubay Halit’ti.

        Cebinden kasalar, kutular değil; kuruşlarla para çıkmış ve morgda kayda alınmıştı.

        Tek şehit” soruşturması ayrıntılarını yazdım burada. Asker ifadelerinden anlaşılıyordu ki, o büyük “Işid operasyonu”nda da Işid’le çatışma yaşanmamış ama “terörist” denen PYD-YPG’den eskort, rehberlik hizmeti alınmıştı. Tank üstünde rehber taşımacasına. Şah da götürülüp PYD-YPG bölgesine emanet edildi, “büyük harekât”la.

        Işid o operasyonla bir kez daha dize getirildi işte!

        ***

        Işid’e bir başka büyük darbe de şöyle indirildi:

        Işid’in eleman trafiğinde takibe koyulan Hudut Karakolu’nda görevli Astsubay Özgür, sınırı az geçince rehin alındı.

        Devlet yine “büyük operasyon” yaptı. Işid rehineyi getirip teslim etti.

        Başbakan yurda ilan etti: “Astsubayımızı başarılı operasyonla geri aldık; ailesinin, TSK’nın, milletimizin gözü aydın” dedi.

        Nitekim ailesinin gözü aydınlandı: Özgür Astsubay, biri yeni doğmuş, iki minik evladıyla birlikte işsiz kaldı, “Mukavemetsiz teslim olup terör örgütü propagandasına vesile olarak TC ve TSK itibarını düşürdü” diye ordudan atıldı. “Işid’e karşı operasyonları başarıyla yönetmiş” Başbakan veya Cumhurbaşkanı bu konuda bir şey demediler!

        ***

        Bu vakayla ilgili dosyaları karıştırınca gördüklerimi de burada yazdım: Görünen köy kılavuz istemezdi! Işid elemanları, kaçırılan ve ordudan atılan askerle değil, kaçırılmayan ve ordudan atılmayan kimi rütbeli askerle epey samimiydi!

        Vallahi en şiddetli çatışmaları, birbirlerine ettikleri sitemler, küsler filandı!

        ***

        Artık canlı bombalar karşısında devletin müthiş tedbir ve operasyonlarını yazmıyorum. Suruç’ta, Ankara’da, İstanbul’da biliyorsunuz zaten.

        O yüzden, Işid Kilis’e roket atmıyor…

        Kilis, kafasını roketlere uzatıyor.

        Roket kimseyi öldürmüyor.

        Başta çocuklar, ölenler rokete çarpıyor.

        Protesto edecek ne var ki?

        O yüzden devlet sokaktaki protestocu Kilisliye operasyon yapıyor!

        Bu tedbirleri, polisin öldürdüğü Dilek’in ailesini döven, gözaltına alan; cephanelikte paramparça 25 askeri oraya sokanı serbest bırakıp ailelerini de yargılayan sistemden filan bileceksiniz zaten!

        Ne diyor bir danışman:

        Yanlışlıkla da gelmiş olabilir roketler!”

        Kıyamıyoruz; öyle de yumuşak kalpliyiz işte!

        ***

        Başlık “Kilis yöresinden bir türkü” idi; yazının sonu da Ülkü Tamer-Zülfü Livaneli’den gelsin, ister “Mayın” diye, ister “Kilis’e haber saldım” diye:

        Kilis’e haber saldım

        Hekim gelecek diye

        Kanı bir yana bırak

        Revan içinde kaldım

        Işık vurmaz karama

        Bende şifa arama

        Ellerim yok ki artık

        Tütün basam yarama

        Diğer Yazılar