Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bir süre uzak kaldım; daha doğrusu uzaktan baktım.

        Çünkü “bizim demokrasi”nin heybetini yakından anlayamıyorsunuz. Yakından sadece bir “ayak”, bir pabuç, bazen de “tekme” görüyorsunuz. Oysa “demokrasinin kafası” da var.

        Uzaktan “total” bakınca hayranlığım arttı.

        Ayakta dinledim demokrasinin bestesini, güftesini, ayakta yedim köftesini.

        ***

        Misal, iktidar partisinin “seçilmiş” genel başkanı, ki seçimlerde seçmenin de karşısına Başbakan çıkıp “seçilmiş başbakan” olmuştu, seçimsiz, öylecene gitti.

        Onun yerine, “seçilmemiş” ama “seçilmiş” bir başkası “seçildi.”

        1411 delege oy kullanmış, 6 adet heyecanla hata yapmış parmak dışında, oy birliğiyle “seçilmiş” yeni…

        Tam ne diyeceğimi bilemiyorum.

        Çünkü partinin esas “seçen” Genel Başkanı var. Başkanı var. Başbakanı da var.

        Yeni başbakan da işte öyle “bir-lik” içinde“seçildi.” Hayırlı olsun.

        Biliyorsunuz, sadece soyadı benzerliği. Aziz Yıldırım başka bir yerin başkanı. Kızınca 10 yıl daha gitmeyeceğini duyurmuştu ya, o!

        ***

        Bu arada Meclis’te kimi “seçilmiş”in “biçilmiş” olması için “demokratik bir süreç” işledi.

        “Düz ovada siyaset”i kim demişse, güzel demiş. “Düz” de böyle bir şey: “Dümdüz.”

        İktidar partisi, bırakın muhalefet partisini, “Terör örgütü” dediğiyle aylarca görüşüp temaslaşıp göz kırpıp “süreç” yürütmüş…

        Şimdi “terör örgütüyle şey” suçlamasıyla birilerinin dokunulmazlığı yürütülüyor.

        Unutmuş olamazsınız. Hoş, çoktan unutmuş da olabilirsiniz:

        “Demokratik hukuk devleti”nde, “Terör örgütüyle temas kurdu” diye MİT Müsteşarı’na dava açmak isteyen savcılar çıkmıştı.

        İktidar da bir gecede ona “dokunulmazlık” sağlayan kanunu çıkarmıştı.

        Tamam Sayın Ayakta Demokrasi!

        Fakat şimdi de “terör örgütüyle teması var” diye milletvekillerinin dokunulmazlığı bizzat iktidar tarafından kaldırılıyor.

        ***

        Çok özür dilerim, demokratik hassasiyet ve seçilmişlere saygı cennetimizden:

        Sadece iktidar şey etmedi, biri Ana, biri Devlet, iki muhalefet partisi de destek verdi.

        Hadi MHP tutarlı, diyelim: İlle baraj altında kalmak istiyor!

        İktidar ise, madem şimdi böyle düşünülüyor, (toplam)“40 bin ölümüz” varken, “onca şehit orada yatarken” yürütmedi mi “barış, çözüm süreci”ni?

        Zaten öyle olur bu tür süreçler.

        Yoksa milyonlarca canına mal olmuş Almanya ile ne Rusya “barış”ırdı, ne Fransa. İngiltere-Fransa da bir ötekiyle barışmazdı. ABD ile Almanya veya Meksika da. ABD’nin Güney’i ile Kuzey’i de. Vietnamlılar, bırakın ABD’yi, birbiriyle küs kalırdı.

        Avustralyalı Anzakları çok seviyoruz ama nihayetinde onlar da “Çanakkale şehitlerimiz”den sorumluydu.

        Yunanistan örneğini vermiyorum bile.

        “Bizi arkadan vuran” Arabistan misalini de.

        ***

        İşte bütün o süreci yürütmüş iktidar masum, ama o sürecin bir yanında olan başka partili milletvekilleri dokunulacak birer hedef.

        CHP de, daha 7 Haziran sonrası HDP ile koalisyonu bile konuşmadı mı?

        Nasıl bir demokrasi, nasıl bir temsil tahayyül ediyor ki CHP?

        HDP çökertilirse, 6 milyon oyun, başta Diyarbakır, CHP’ye akacağını mı düşünüyor? Yoksa HDP ve MHP’nin baraj altında kaldığı bir seçimden kim başkan çıkarsa çıksın, CHP’nin “kârlı” çıkacağını mı düşünüyor CHP Genel Başkanı?

        Ticari yanı bu kadar çok kuvvetli mi?

        ***

        “Genel Başkan” deyince, daha önce duyurmuştum, tekrar yazayım:

        Fiili sistem, Başkanlık’a hacet yok, Genel Başkanlık Sistemi’dir.

        Öyle yarı filan da değil, tam, bütün, total!

        Ülkenin, iktidarın ve de muhalefetin Genel Başkanlığı.

        Şirketlerin, medyanın, tüm yönetim kurullarının Genel Başkanlığı.

        Sivil toplumun, okulların, ailelerin Genel Başkanlığı.

        O yüzden, 1411 AKP delegesi, bir ve bütün zaten.

        Partide, onca emek vermiş kurucularını, “seçilmiş” Davutoğlu’nu bile süpüren bir sistemin dışarıda muhalifi niye olsun ki!

        Hepimiz birimiz için, hepimiz birimizin!

        ***

        “Haber” yapıp ödül diye hapis cezası alan gazeteci Arzu Yıldız’ın “annelik hakkı”na, yani çocuğuna, ikisi arasındaki sevgiye bile el koyan “heybetli demokrasi” bu!

        Not: Onca alın teri, emek, feda ile bir “Şampiyonluk” idrak ediyorsun; hop “Rezabey”in parasının, pulunun gölgesi Beşiktaş’a da düşüyor. Futbol, sadece futbol değil tabii, ama o kadar da değil!

        Bu arada, Beşiktaş şampiyon olurken, çok farklı, çok efendi, çok emekçi bir Beşiktaşlıyı, “Beşiktaş Tarihi”nin yazarı ve tanığı meslektaşımız, yazar, nice tiyatro ve sinema afişine imza atmış ressam, karikatürist, dansçı, futbolcu, oyuncu, dekorcu, Beşiktaş voleybol ve basketbol takımlarına büyük emek vermiş Vala Somalı’yı kaybettik. “Tarih yazan” kişi olarak Beşiktaş tarihinde hep anısı kalacak (Fenerbahçe, Türk Futbol Tarihi, Voleybol Tarihi’ni de yazmıştı Vala Ağabey.)

        Beşiktaş Tarihi Rezabey’i mi Vala Ağabey’i mi yazmalı, birileri karar vermeli! Aynen memleketin kendisi gibi.

        Diğer Yazılar