Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ukraynalı futbolcular mutlu mudur?

        Bilmiyorum.

        Bir maçı “mutlu” oyuncularla oynamak fark eder mi?

        Yoksa ülke, kulüp, geçim şartlarını değiştirmek için “iyi oynamak” zorunda olan oyuncular mı daha hırslıdır?

        *

        Fransa-Hollanda maçını izlerken Fransız millileri “epey mutlu” gördüm.

        Tabii ki golleri sıraladıkları için de öyle görünmüştür. Ancak önemli olan, defanstan hızlı çıkıp gole hangi coşkuyla gittikleriydi.

        Hele 3. gol: Tüm Hollanda takımını arkada bırakıp kalecinin karşısına üç kişi birden koşmaları.

        Oynadığı oyundan, takımdan, teknik direktörden, gençliklerinden, önlerindeki ufuktan, genç yaşta maddi-manevi şartlardan, kimi ikinci sınıf vatandaşlıktan çıkmışlıktan dolayı mutluydu işte.

        Hollanda takımı ise mutsuzdu.

        “Huysuz Hoca”nın siniri, gerginliği, bu işi bırakmışken kendini Fenerbahçe’de, derken Hollanda Milli Takımı’nda bulmuşluğunun azdırdığı yorgun kibir belki...

        Robben, Sneijder, Van Persie’nin bitkinlikleri!

        Mutsuzlardı, daha mutsuz oldular.

        Oysa yıllarca Hollanda en mutlu kadrolara sahipti.

        Oynadıkları oyunu seven, iyi oynamak için çırpınan, birlikte oynadıkça daha mutlu olan oyuncular. Van Gaal, Blind, Advocaat onların geleneksel Michels- Cruyff neşesini kurutmuştu.

        *

        Mutlululuk illüzyonu içindeki huzursuz hayatlarımıza belki tuhaf gelecek ama birer futbol ülkesi sayılamayacak Danimarka, İsviçre, Norveç ve Finlandiya’nın sıradan liglerine rağmen çok sayıda futbolcu yetiştirmesi, kadın futbolunda da ileri gitmesinde belki de “Dünya Mutluluk Sıralaması” ilk 10’da olmaları da etkilidir!

        Sıfır altı eksi futbol ülkesi Kanada’dan Atiba’nın kalbimizi böyle ısıtmasını da “Dünyanın en mutlu 5’inci ülkesi”nden olmasına bağlayasım var.

        *

        Neyse. Bunlar futbolun, müsabakanın kalbine dair meseleler değil tabii!

        Belki de öyledir.

        Belki de, teknik direktörün gergin mi mutlu mu olduğu önemlidir. Belki de coşkusunun, tedirginlik ile kibirden mi yoksa oyuna tutkusundan mı kaynaklandığı önemlidir.

        Belki kimi oyuncuların kavgacı, öfkeli, tekme tokatsever, dünyanın maddi-manevi kazancına rağmen bir türlü huzurlu ve mutlu olmayanlardan çıkması ciddi sorundur.

        Belki de takımlarında yabancıların gölgesinde kalmaları, taraftar sevgisinden mahrumiyetleri, yedeklik, tribün tepkisi ile başkanın tavrı omuzlarında yüktür.

        *

        O vakit Nuri, Hakan, Cengiz, Cenk’in neşesine, coşkusuna çok ihtiyaç var.

        Mbappeler’in neşeli gençliğine ihtiyacımız var.

        Herkesin, hepimizin kendi hayatında buna ihtiyacı var aslında. Sadece kazanmak-kaybetmek geriliminde asla bulamayacağımız türden bir his.

        Oyunun dürüstlüğüne, adaletine, bazen neticeden ziyade keyfine, birlikte iyi bir şey yapabilme coşkusuna sarılmaya hepimizin ihtiyacı var.

        18-20’lik Fransız gençleri en üst seviyede izlerken, kayıp U21-20-19- 17 kuşaklarımız için umutlanmaya ihtiyacımız var.

        *

        Beşiktaş’ın skor bir yana, en coşkulu maçlarından 3-0’lık Barcelona öncesiScala, “Çıkın, oyundan keyif alın” demişti.

        Bazen taktik odur:

        Birlikte oynamak ve keyif alabilmek!

        Hakikaten iyi bayramlar gibi.

        Diğer Yazılar