Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        2009 Malmö. Almanya-İngiltere Avrupa U21 finali. Grup maçı 1-1 bitmiş. İngiltere kadrosu: Loach-Cranie, Richards, Onuoha, K. Gibbs-Cattermole, Muamba, M.Noble, J. Milner-Walcott, A.Johnson. Kaleci Hart cezalı, yedeklerde Rodwell, Gardner, Mancienne var.

        Almanya kadrosu: M.Neuer-A.Beck, Howedes, J. Boateng, Boenisch-Hummels, (sonra ABD milli) F.Johnson, Khedira, M.Özil-G.Castro, S.Wagner. Ayrıca Aogo, Schweb, Schmelzer kadroda.

        Yarı finalde İtalya’yı Andreas Beck’in uzaktan golüyle geçen Almanya, finali Castro, Mesut, Wagner’in (2) golleriyle 4-0 kazanıyor. Kısa süredeki U17 ve U19 şampiyonluklarına ekliyor. 5 yıl sonra, Dünya Kupası’nı kazanırken gençlerden 6’sı, Neuer, Boateng, Mesut, Hummels, Howedes, Khedira bu kez o kadroda. Alman genç takımı toplam 500 kezden fazla A milli olurken, Dünya Kupası kadrosunda bir tek Milner bulunan İngiltere’de bu rakam 150’yi buluyor ancak. (Şimdi Arsenal’de yedek olan) Walcott ile Gibbs, (şimdi hapiste olan) Johnson sayesinde.

        Alman gençler Real Madrid, Juventus, Arsenal, Bayern, Dortmund’da ve milli takımlarıyla kupalar kazanırken, İngiliz gençlerden neredeyse bir tek Milner koşup duruyor!

        Ama kime sorsanız, “Premier League’in marka değeri” daha yüksek; kulüpleri ve oyuncuları daha değerli... Maçları seyretmesi de daha zevkli! Bu da bir yol elbette. Sonra “milliyetçi damarlarımızla” milli takım için ağlamamak, köpürmemek şartıyla tabii!

        İki “futbol ülkesi”nin gençleri yetiştirmesinde, birinin karşımıza Mesut, Emre Can, İlkay... (hatta Cenk)... Neuer, Khedira, Hummels diye çıkarmasında iki ayrı sistem olmalı. Kabaca şu: İngilizler “avcılık, toplayıcılık”la geçiniyor! Almanlar ise “yetiştiricilik, üretim”le!

        Konfiçyus’un dillere pelesenk sözü gibi, “Balık vermek ile tutmayı öğretmek arasındaki fark.” İngiliz kulüpleri içeride yetenek avlıyor, çoğu A takıma gelemeden harap oluyor... Almanya’da ise federasyon, üst ve alt lig kulüpleriyle işbirliği halinde, 366 bölgede, 1300 profesyonel antrenörle, 50’den fazla yetenek merkezini de kullanarak 8-14 yaş arasını bizzat yetiştiriyor, koruyor, kolluyor ve o yaşta “ille maç kazanmak” tan daha önemli şeyler olduğunu anlatıyorlar!

        O yüzden Almanya’da UEFA A lisanslı teknik direktör sayısı İngiltere’dekinin 6 katı, “Pro” lisanslı sayısı 9 katı! Yani eğitim, eğitmenden başlıyor! Ona ve çocuklara saygıyla. Belçika, İsviçre, Fransa, Hollanda yahut Barcelona akademisi de biraz öyle olmalı! Birlikte yetişen, birlikte oynayan U21’den de milli takım 11’inin yarısından fazlası çıkıyor! Model böyle bir şey.

        2009’da Türkiye U21, Ukrayna ve Çek takımlarını da geçerek gruptan birinci çıktı; play-off’ta Belarus’a, 1-0 ve 0-2 ile elendi. O iki maçta, Onur Kıvrak, Aykut Demir, Ferhat Öztorun, Orhan Şam, Eren Güngör, Özer Hurmacı, Aydın Karabulut, Abdullah Dural, Mustafa Pektemek, Sercan Yıldırım, Mehmet Güven, Serdar Kurtuluş, Alparslan Erdem, Mahmut Tekdemir, Ceyhun Gülselam, Aydın Yılmaz, Caner Erkin, Barış Memiş, Mehmet Batdal sahadaydı.

        8’i Galatasaray’dan, 2’si Fenerbahçe’den, 3’ü Beşiktaş’tan, 6’sı Trabzon’dan geçti; 3’leyen Caner’i saymazsak. Ve 15, 17, 19’dan sonra kaybolanları da. Yazı sonu geldi, bunun yorumunu da lütfen siz yapın!

        Diğer Yazılar