Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İlgiliyseniz, dikkatliyseniz böyle çok “haberiniz” olmuştur.

        “Zamanaşımına bir gün kala, iki gün kala, saatler kala” diye.

        Tabii “zamanı aşmış, kaybolmuş davalar”ı saymıyoruz.

        Misal, “zamanaşımına bir gün kala”; 1993’te Kulp Alaca Köyü’nde gözaltında 11 köylünün öldürülmesinin yeniden dava olabilmesi.

        Misal, “zamanaşımına üç gün kala”; 1993’te Silopi Görümlü Köyü’nde 6 köylünün kurşuna dizilmesi dosyasının yeniden açılması.

        Misal, “zamanaşımına üç ay kala” Jitemli, Yeşilli davaya dönüşen Musa Anter cinayeti.

        Son ve çok önemli vaka, “Bahtiyar Aydın Suikastı”.

        Yine o meşum 1993’ten…

        Yine zamanaşımına bir gün kala!..

        ***

        Lice’de saldırı var diye ilçeye getirilen-gönderilen Jandarma Bölge Komutanı General…

        Askeri birliğin orta yerinde, generalin etrafında başkaları da varken, Kanas suikast silahını doğrultmuş, hedefini yanaktan çeneye inen mermiyle vurmuş keskin nişancı.

        “PKK saldırısı” denerek ilçede operasyon.

        Kimine “terörist” denen, kimi için “teröristler vurdu” raporları düzülen 14 ölü vatandaş!

        Yakılan ahırlar, evler, işyerleri.

        ***

        “Zamanaşımına bir gün kala”, Diyarbakır’da Savcı Osman Coşkun bu dosyayı da “tüm zamanların karanlığı”na düşmekten çıkardı.

        Şu sıra, “örgütünküler de dahil”, epeyce de “üniformalı infaz”a dair “Faili meçhul dosyaları” bu savcı tarafından ölümden kurtarılıyor; bir de Malatya savcılığınca.

        İster savaş süreci, ister barış süreci; hakikati, devleti, memleketi kavramamızı sağlayacak dosyalar.

        50 bin gencin ölümüne, o kan tarihine dair gözümüzü açmamızı, aklımızı toplamamızı, vicdanımızı kıpırdatmamızı, hakikati kavramamızı sağlayacak önemli vakalar.

        ***

        Hükümete darbe teşebbüsü, tasavvuru içindeki askerlere dair davalarımız var.

        Benimsiyor yahut benimsemiyorsunuz.

        Faili meçhul cinayetlerde, tanınmış-tanınmamış insanları ortadan kaldıran askerlere dair de davalar var.

        Dert ediyorsunuz yahut umurunuzda değil.

        Ancak, Bahtiyar Aydın Suikastı başka.

        Artık, koruması astsubayın da ifadeleri sonucu zamanaşımından çıkan;“Komutanların başka komutanları öldür(t)mekle suçlandığı” bir davanız var.

        İnanmakta inanmamakta da serbestsiniz; zaten henüz ispatlanmış bir şey yok.

        Ancak, 20 yıl boyunca gelip geçen uydurma zabıtlar, olmayan sanıklar, yok edilen deliller, sahte krokiler, balon saldırı ve çatışmalar, üst komuta heyetlerindeki örtbas ve saptırma operasyonları, inkâr edilen Jitem’in artık resmen kabul edilmesi… hepsi bu vakada ve dosyada.

        Dolayısıyla, sadece katil aranmıyor; örgütleyicileri, azmettiricileri, bir dönemin asker-sivil güvenlik politikası da sanık sandalyesine yaklaşıyor.

        ***

        O kadar da değil; özellikle 20 yıl öncenin, “seri kaza, ecel, intihar, cinayet zinciri”; bir bakıma fiili 93 Darbesi’ne de belki dokunulacak.

        Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis’in Ankara Kara Havacılık Okulu’ndan kalkan uçağının düşüşünden… okulun son yıllarda pek bilirkişi olan komutanına kadar belki.

        Özal’ın “anide”, Kahveci’nin “kazayla” ölümünden…

        Bitlis’in “farklı çözüm düşünen askerler” ekibinden, Albay Çillioğlu’nun “intiharı”na, Albay Özden’in “teröre kurban gidişi”ne…

        Ve o dönemlerin bin tür tak-şak, infaz, adam kaçırma, Susurluk ilişkisine kadar…

        Belki!

        ***

        Aydın Suikastı’nda Savcı’nın suç isnadını bir okuyun isterseniz:

        1. Çok sayıda kişinin öldürülmesi ve yaralanması (Sadece Aydın’ın değil, başta öğretmen Soyer, çok sayıda vatandaşın katli.)

        2. Ahır, ev ve işyerlerinin yakılması (Sadece öldürme, yaralama değil; “terörle mücadele yöntemi” olarak imha)

        3. Susurluk gibi, terörle mücadele gerekçesiyle devlet imkânlarını suç amacıyla kullanan devlet görevlilerinden bir teşekkül (Bireysel değil, örgütlü)

        4. İnfaz ve faili meçhullerle çok sayıda kişinin PKK’ya katılmasına neden olarak halkı isyana teşvik (Yani sebep-sonuç!)

        Esasen doğrudan suçlanan iki subayla bitemeyecek kadar derin bir zaman ve yaygın bir tıynet!

        Diğer Yazılar