Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Başbakan diyor ki:

        “Herkesi dinlemişler. Cumhurbaşkanı’nı, Meclis Başkanı’nı, beni. Çocuklarımıza kadar.”

        Gülen’in avukatı diyor ki:

        “Ülkemizde en az 6 aydır sistemli bir yasadışı dinleme yapılmaktadır.”

        ***

        Sağa sola bakma Kamil!

        Kast ettikleri bir öteki.

        Yani Başbakan “Gülen Cemaati”ni, onlar da onu işaret ediyor.

        Demek ki, bu kadar muhafazakâr, inançlı, herhalde mukaddesatçı ve mukadderatçı iki cenah, “Her şeyi bilen”le yetinmemişler, “Her şeyi bilmek” istemişler.

        Sonra da bu sirkte her biri “şirk koşmak”tan bahsediyor.

        Bir de 6 ay filan demezler mi!

        ***

        Bütün bunlar ayıp şeyler ama dinledikleri, tanık oldukları, bir ötekine karşı biriktirip şimdi ortaya döktükleri de sevaptan ibaret değil.

        Holding patronu gibi cemaat lideri…

        Holding patronu gibi başbakan.

        Serbest piyasanın bu kadarı da fazla!

        ***

        Dinleme rezilliği içinden başka rezillikler mecburen kulağımıza düştü; bir takım işadamlarının bir medya grubunu elden ele dolaştırmak için hidrofil pamuk ellerini cebe, pastörize paralarını havuza onar yüzer (milyon dolar) atarkenki konuşmaları.

        Talimat gelmiş de o şu kadar vermiş, beriki de bu kadar vermeliymiş.

        Sonra hepsi ne güzel işler alacaklarmış.

        Dinlemek ayıp ama böyle para diye inlemek de ayıp.

        İhtirasın, arsızlığın şahikası bir camia halinde business dünyası.

        Milyonlarca yoksulu, milyonlarca acısı olan bir memlekette, milyon dolarlarca yüzsüzlük.

        ***

        Çok dikkat çekici bir husus da, bin bir dümen, tezgâh, numara, katakulli konuşulurken, hatta bir saniye önce “Bu milletin şeyine şey yapacağız” gibi densiz, şımarık, küstah hakaretler dökülürken, neredeyse eş zamanlı olarak, karşılıklı, bin kez “Allah” adını anmaları.

        Hakikaten yuh yani!

        İnsan bir nebze inansa, adını andığından korkar, adını anarken konuştuğu mevzulardan utanır.

        Bir nebze inançlıysa hep sundukları gibi, “Her şeyi gören, her şeyi bilen”den bir korkusu olur.

        Bırak dinlemeyi, izlemeyi, kaydı kuydu, her şeyinin bilindiği, izlendiği, hesabının tutulduğu bir mahşere dair korkusu olur.

        Yolsuzluk bir yana, en iğrenci bu soysuzluk!

        Milyonlarca yoksul insanın mütevazı ama saf inanç dünyasıyla alay eder gibi, onların verdiği oylarla ve canlarla, böylesine kibirli, şımarık, arsız, densiz, terbiyesiz, ağzı da kalbi de bozuk bir zenginliğin sefilliği.

        Paradan, iktidardan, ihtişamdan, ihtirastan put yaratıp tapanların sefihliği.

        Materyalizme küfredip materyalleri istif edenlerin rezilliği!

        ***

        Bu kadar rezillik varsa, o vakit ne yapacaksın?

        Allah’ın bildiğini kuldan saklamak için saldıracaksın!

        Meclis’teki soru önergesini dahi yasaklatmak, yayından kaldırtmak için uğraşacaksın.

        Bağımsız denen yargıyı, Meclis’in bağımsızlığını bile çiğnemek üzere, bağımsız gazetecilik yapmaya çalışanların üzerine vuracaksın.

        ***

        Diyelim ki, engelledin, haberler yazılamıyor…

        Günahların yazılmasını nasıl engelleyeceksin!

        Oraya da sansür yapman mümkün mü?

        İşte ona şirk derler o zaman!

        Bir komutandan tavsiyeler!

        Ayaklar baş olmasın, herkes haddini, sınıfını bilsin diye ne çok uğraşılıyor bu ülkede.

        Kimi devletin gücüyle, kimi milyonlarca dolarla, kimi rütbeyle.

        Önemli bir komutan birkaç gün önce bir birlikte tavsiye ve emirlerde bulunuyor.

        Bir yerinde astlara hitaben şöyle diyor:

        “Subay subaydır, astsubay astsubaydır. İkisinin de ayrı bir mesleği ve ayrı bir görevi vardır. Bunlar karıştırılmasın. Herkes vazifesi neyse onu yapacak ve ona göre de rahatlayacak.

        Hepimiz memuruz, elimizdeki ekonomik imkânlar sınırlıdır. Zihnen ve psikolojik olarak istemenin sonu yoktur. Şu andaki durumunuzu ön kabul olarak kabullenmelisiniz. Yukarı değil aşağı bakmalısınız. Örneğin orta, lise arkadaşlarınızın hangi meslekleri yaptığını, ne kadar maaş aldığını araştırın.”

        Arada hoş tavsiyeler de var ama “yukarı değil aşağı bakın” hakikaten muhteşem. Sivilde de askeriyede de zamanın ruhuna uygun!

        Yukarı bakma, götürsünler… Yukarı bakma, getirsinler!

        Sen aşağıdasın, kendinden de aşağıya bak. Kendini öyle üstün görür, avunursun!

        ***

        Komutandan bir güzel tavsiye de “Asteğmenlere iyi davranılması”.

        Çünkü “ileride devlet kademelerinde önemli yerlere gelebilecekleri unutulmayacak… Demirel gibi!”.

        Sivilleşme bu kadar.

        Erler için, torpilliler dışında, tavsiye yok.

        Çünkü onlar yüzde yüz sıvasız hanelerin çocukları. Bir yere gelemezler. Bir yere gidemezler!

        Zaten uzman çavuşlara, astsubaylara iyi davranılsın diye de bir tavsiye yok.

        Çünkü onlar da sayısız, sırasız.

        (Fakat paşam, unuttuk! MİT Müsteşarı da en azından geçmişte astsubay! Öyle ya! Erlerden de belki holding patronu çıkar!)

        Diğer Yazılar