Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Seçimden hemen önce, sızdırılması birkaç açıdan kuşkulu “Suriye tapeleri” vesilesiyle, “Çok mu uğraştınız” başlıklı yazıda şöyle yazmışım:

        “Tüm demokrasilerde, ‘suç’ olsa bile, ‘sızıntı’ haber değeri taşır. ABD’de Wikileaks ve öteki vakalarda olan bu. Sızdıranın, yayanın peşine düşülür ama onların sızdırdığı da, haber olarak dünyaya yayılır.

        Resmi ciddiyet sahibi olması gereken devlettir; millet değil!”

        ***

        İşte şimdi olan da bu:

        ABD devleti, Ulusal Güvenlik Ajansı’nın küresel dinlemelerini sızdıran eski CIA mensubu Snowden’in peşinde.

        Onun sızdırdıklarını dizi dizi “haber” yapanlar ise, ABD ve dünyanın en önemli gazetecilik ödülünü aldı.

        ***

        Gazeteciliğin, halkın gözü, kulağı ve elbette dili olarak “devleti, iktidarları, güçlüleri, orduyu, istihbaratı, polisi, yolsuzlukları, haksızlıkları” denetleme, ortaya çıkarma ve duyurma işlevi bu.

        O yüzden “dördüncü kuvvet” denmiş.

        Halkın, demokrasinin üzerinde “Kuvvet” olsun;; kuvvetli ve kudretlilerin elinde oyuncak, ayağında paspas, bahçesinde havuz, köşkünde kartel olsun diye değil…

        Halk adına, hakikat adına, hak adına denetleyebilsin, didikleyebilsin, duyurabilsin diye!

        ***

        Snowden mensubu olduğu güçlü istihbarat kurumuna, ABD’nin gizli güvenlik politikalarına ve devlet sırlarına resmi dille “ihanet” etmiş sayılıyor.

        Tarihteki başkaları; mesela İsrail’in gizli nükleer kapasitesini dünyaya duyuran İsrailli teknisyen Vanunu gibi.

        Bu insanlar “hain” olmayı, aforoz edilmeyi, aşağılanmayı, sürgünde kalmayı, tutuklanmayı, hatta işkence görmeyi ve belki öldürülmeyi göze alarak, çoğu zaman vicdan sesiyle, insanlar ve toplumlar için önemli bir hakikati ortaya çıkarıyor.

        Bu casusluk değil; demokrasinin esas manası olan, “devletin ve kudretin denetlenmesi, kısıtlanması” için bir cesaret.

        Hukuk devleti, özgürlük, demokrasi gibi nice laf ardında; başta ABD, ve elbet bizimki de, devletlerin nasıl kirli olabildiğini, bunu “milli çıkar, milli karar, milli güvenlik” gibi cilalarla nasıl gizlediklerini biliyoruz.

        Darbe yaptıran, içinde darbeciler olan, infazcılar besleyen, vatandaşlarını katleden, kendi yöneticilerine suikast yaptırtan, kendi mensuplarını ortadan kaldıran, provokasyon yapan, katliamlara yol açan; yolsuzluğa, uyuşturucu trafiğine, kara paraya, mafyaya, devlet terörüne, menfaat çetelerine, katillere, tetikçilere, ajanlara bulanmış devletler!

        ***

        Böyle bakınca, İngiltere’den Guardian ve ABD’den Washington Post’a verilen Pulitzer Ödülleri’nin dalı da anlam kazanıyor.

        “Atlatma haber” yahut “Araştırmacı gazetecilik”e dair değil bu ödüller.

        Çünkü “sızdırma haber”!

        Ödülün adı Kamu Hizmeti!

        Bu, geçmişte “Biz kamu hizmeti yapmıyoruz” diyen beyaz medya yöneticilerine de bugün “kamu gazeteciliği” değil, “devlet ve iktidar gazeteciliği” isteyenlere de; kartel medyacılarına da havuz medyacılarına da kapak olsun esasında; ama o gaza, gazoza bu kapak bile fazla!

        Ödülün gerekçesi ise şu:

        “Ulusal Güvenlik Ajansı’nın yaygın ve gizli dinleme, izleme faaliyetlerinin ortaya çıkarılması; kamunun yani halkın, güvenlik ve gizlilik üzerine aydınlanması, tartışabilmesi için doğru, açıklayıcı ve agresif habercilik!”

        Yani hakikat için inat, ısrar, direnç, cesarete dair!

        İster dinleyenleri ortaya çıkart; ister dinlenenler veya gizlenenler içindeki rezaletleri!

        ***

        Ödüle bir diğer finalisti ise ABD’den Newsday seçilmiş; şu gerekçeyle:

        Bazı polislerin, dayak, şiddet, vurma dahil, hukuk dışı eylemlerinin ortaya çıkarılması ve bunları araştıran büyük jürinin kurulmasına, resmi soruşturma yapılmasına yol açılması!

        Yani ister seçilmiş, ister atanmış, hep kamu görevlilerinin kamuya hesap verebilmesi için; onların yamukluklarına dair!

        ***

        İktidarlar, devletler, güçlüler ne kadar “milli menfaat, milli istihbarat, milli savunma, milli polis, milli ordu, milli güvenlik, milli mahkeme, milli ekonomi, milli sır” derse desin; hakikati o perdelerin, o masaların, o kasaların, o kutuların, o tapelerin, o fişlemelerin, o dinlemelerin, o şiddetin, o baskı ve tehditlerin arkasından bulup çıkarmak; onları yırtmaya uğraşmak bir kamu görevi; esas gazetecilik işlevi!

        Demokrasi böyle bir şey… Hukuk ve hakikat de öyle.

        Sen dilersen yine uşaklık, ulaklık, yalaklık, yalakalık yapmayı tercih et!

        Daha konforlu ama epeyce onursuz olur.

        Diğer Yazılar