Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        15 Ekim 2010 Cuma günü eldeki bilgi ve belgelere dayanarak "Türkiye'nin F-35 projesindeki" durumunu ele almış ve şu satırları paylaşarak yetkilileri uyarmıştım:

        "Başkent 'milyar dolarlık kriz' ile çalkalanıyor! Aslında bu 'kriz' değil 'skandal'. Neden mi? Hemen aktarayım; bildiğiniz gibi Türkiye 2013-2014 döneminde 'teslimatı başlaması' şartıyla 'F-35' savaş uçağı 'sağlanması' projesine 'ABD, Kanada, İngiltere' liderliğindeki 'Anglosakson' güçlerle birlikte ortak olmuş ve '10 milyar dolarlık' bir katılımı öngörmüştü. Kriz de işte tam bu noktada başlıyor. Proje teknik olarak ilerler ve Türkiye bugüne kadar 'üstüne düşenleri' yaparken, proje koordinatörlüğünden 'Türk askeri makamlarına' bir talep geldi ve '4.1 milyar dolarlık ek faturanın' da 'teslimat' öncesi ödenmesi veya 'garanti altına' alınması istendi. Şaka değil, istenen 4 milyar dolar ve sözleşme 'sorunlu' olduğu için ödemeden nasıl kurtulacağımız henüz kesin değil. Veya daha net sorayım: Ödememe 'güvencesini' nasıl sağlayacağımız henüz açık değil... Bu noktada bu sözleşmeyi yapanlara, imzalayanlara ve takip edenlere soruyorum: Bu nasıl bir devlet ciddiyetidir? Türk halkının parası çok mu ki 4 milyar dolar, 'Kusura bakmayın, böyle oldu' tadında bu halkın cebinden alınabiliyor! Sonuç: Türkiye halen Almanya'da 4.5 milyar dolarlık denizaltı ve '4 milyar ek faturalı' 14 milyar dolarlık uçak alımı projelerini devam ettiriyor. Biri Anglosakson, diğeri Alman! Peki bu projeler ne kadar 'mantıklı' ve ne kadar 'yararlı'? Detaylar çok ciddi, araştırın, tartışmaya devam edeceğiz... Bu halkın 18 milyar dolarından bahsediyorum. Şakası yok! Dön de bir bak ey halkım.."

        Sevgili dostlar, bu yazımın üstünden yaklaşık 6 ay geçti ve "araştıranların" ve uzmanların bütün "ne oluyor" uyarılarına rağmen "proje" ilerleyerek "anlaşılamaz bir şekilde" imza aşamasına geldi. Bu yazıyı yazdığımda "yalnızdım", kamuoyu konuya çok uzaktı ama okuduğunuz satırları yazarken yalnız değilim! Türk kamuoyu geç de olsa konuya eğildi, yeni ortaya çıkan detayları da dikkate alarak "korkunç" tabloyu görmeye başladı...

        Peki nedir bizi "feryat ettiren" detaylar?

        - Türkiye'ye "hiçbir konuda" en küçük bir bilgi verilmiyor. Yazılım başta olmak üzere Türkiye ile "en küçük bir detayın" dahi paylaşılması öngörülmüyor.

        - İsrail normalde projede "yoktu" fakat "yedinci ortak olarak" projeye dahil edilirken, İsrail'e Türkiye'den daha fazla "teknik sırlara sahip olma" hakkı tanındı.

        - Uçuş bilgileri tamamen ABD merkezli bir şirket ve askeri bir veri tabanı tarafından kontrol edilecek ve onların izni ve bilgisi haricinde bu uçaklar uçamayacak.

        - Bu uçakları üreten firma Lockheed Martin, "Türkiye'ye daha önce iki kez rüşvet vererek uçak sattı" iddiasına muhatap oldu! F-16'lar "tek motorlu" olmasına rağmen dönemin "yetkili makamlarının" itirazlarına rağmen "nasıl olduğu" bilinmeyen bir şekilde Türkiye tarafından alındı.

        - Türkiye projeye 10 milyar dolara ortak olurken, her türlü bilgi ve teknik "yetkiden" mahrum bırakılan Türkiye'ye "4.1 milyar" dolar ek fatura çıkarıldı.

        Sevgili dostlar, konu hakkında daha yazacak "çok detay" var ama özü kaçırmamak için burada paylaşmıyorum. Gelinen noktada Türk kamuoyuna "acil" koduyla bir çağrı yapmak ve "Türkiye'nin 15 milyar dolarını" kimler, nasıl, bu kadar "saçmalığa" rağmen cebine indirebiliyor sormak istiyorum...

        Sonuç: Türkiye daha önce "adı geçen firmaya" milyar dolar düzeyinde ödemeler yaptı ve yıllarca tartışıldı. Şimdi "üçüncü vukuat" meydana gelmek üzere ve "neden olduğunu" ve bu sürecin "dur" denmesine rağmen nasıl işlediğini anlayan yok! Savunma Sanayi Müsteşarlığı "olmaz" diyor ama "firma istediğini" alma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Sorumluları UYARIYORUM!

        Diğer Yazılar