Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        VAR! Hatta sadece Türkiye'de değil, Türkiye'de ve dünyanın çeşitli bölgelerinde "yerleşik" bir yapı, Türkiye'nin faiz yoluyla kanını emdi ve elinden geldiğince emmeye de devam ediyor...

        Sevgili dostlar, Zafer Çağlayan'ın "faiz lobisi Türkiye'nin kanını emiyor" ifadesi, ekonomiden sorumlu bir Bakan'ın ağzından çıkmış olması itibarıyla çok önemli! Faiz lobisine karşı verilen savaşın arkasındaki en önemli isim ise Başbakan Erdoğan. Türkiye'nin kurtulması gereken en büyük belanın "faiz olduğu" tespitini yapan Erdoğan, özellikle IMF'nin Türkiye'den çıkartılmasından itibaren bu yolda çok ciddi ve güçlü bir irade ortaya koydu... Son 5 yıla kadar siyasetçiler tarafından "görülmek istenmeyen" bu lobi, Türkiye'de herkesle birlikte "iç içe, el ele kol kola" yaşadı ve bu lobinin adamları yatlarında bakanları, başbakanları ağırladılar...

        Bu noktada "söylenenin" ve bugüne kadar yapılanların "ne kadar önemli" olduğunu anlamak adına çok net bazı verileri sizlerle paylaşmak istiyorum:

        - Türkiye, 1980-2011 sonu arasında 2 trilyon dolardan fazla kaynak elde etti. 1980-2007 arasında bu kaynağın 1.2 trilyon dolardan fazlası iç ve dış borçlanma ile elde edildi.

        -1980-20011 arasında vergiden elde edilen kaynaklar, borçlanma ile elde edilen kaynakların yarısından az olarak gerçekleşti.

        - Paranın sistem dışında toplanması ve vergi toplayamamamızın sonucu ağır oldu ve yapılan borçlanmaya karşı son 30 yıl içinde, büyük kısmı 1980-2007 arasında olmak üzere; 450 milyar dolardan fazla, sadece faiz ödedik.

        - Ödediğimiz iç borç faizi, dış borç için ödediğimiz toplam faizin dört ila beş katı olarak gerçekleşti. 1980-2007 arasındaki her dalgalanma içerideki borcu katlarken, dalgalanmalarda elinde iç borç senedi bulunduran binde 1'in altında gerçek ve tüzel kişi inanılmaz gelirler elde etti. Bu adamların "ana parayı" elinde tutanları "faiz lobisiydi" ve 1980 sonrası ülkede "her konuda" söz sahibi oldular!

        - 450 milyar faiz ödediğimiz dönemde sadece 80-100 milyar dolar arası değişen bir yatırım yaparken, 250 milyar dolara yakın da bir personel giderimiz oldu. Bu noktada ortaya çıkan çarpıcı veri, personel giderimiz ile yatırım yaptığımız tutarın toplamı ödediğimiz faiz kadar olamadı. Daha açık yazayım: 1980-2007 arasında "Devletin çalıştırdığı personele ödediği paranın üstüne yaptığı yatırımı da" ekleyin "faiz lobisine" ödenen rakam çıkmıyor!

        - Yatırım harcamalarımız 1980-2007 arasında 2.5-3 kat arasında bir artış gösterirken, iç borç faiz ödemelerimiz 75, dış borç faiz ödemelerimiz ise 19 kattan fazla arttı. İç ve dış borçlara ödediğimiz faizdeki artış oranı ilk başladığı noktaya göre ortalama 50 kattan fazla bir artış gösterdi.

        - 2001 krizi sonrası dönemde faiz rekoru 2004 yılına ait. 150 katrilyonluk 2004 yılı konsolide bütçesinin 66 katrilyonu faiz ödemesine ayrıldı.

        1.50 TL'lik kur ile hesapladığımızda basit faizini dahi koymadan ödediğimiz miktar tam olarak 52 milyar dolar. 52 milyarı 52 haftaya bölersek bulduğumuz sonuç, haftada 1 milyar dolar, günde 166 milyon dolar.

        - 1999-2009 başı arasında ödediğimiz faiz haftalık 700 milyon dolar ile 1 milyar dolar arasında değişti.

        - IMF kovulduktan sonra "haftalık faiz ödememiz" düşerken, 2004 yılı rekoru yani haftada 1 milyar dolar bir daha ne mutlu ki KIRILMADI!

        - Son 30 yılda yatırım harcamalarının toplamı toplam borçlanmanın yüzde 10'unun bile altında kalırken, topladığımız toplam verginin yüzde 15'inin altında kaldı. 2007 sonrası bu veriler "normale" dönmeye başladı ama hâlâ "ideal" noktaya gelmedi!

        - 1999-2009 arasında Türkiye 30 milyar dolara yakın bir yatırım yaparken, 90 milyar dolarlık personel harcaması yaptı. Buna karşılık aynı dönemde sadece iç borcun faizine 189 milyar dolar, dış borcumuzun faizine de 39 milyar dolarlık bir kaynak ayırmak zorunda kaldık. 2009 sonrası yatırım harcamaları faiz harcamalarına göre çok ciddi bir artış gösterdi.

        Sonuç: Bakan Çağlayan'ın "faiz lobisi kanımızı emiyor" cümlesini ve arkasındaki siyasi iradeyi çok iyi anlamamız ve Türk halkının menfaati adına Erdoğan'ın "sıfır faiz" manifestosu ile başlayan bu savaşa vatandaş olarak destek vermemiz gerekli! Bugün maaşınız "düşükse" araya giren ve size-çocuklarınıza gidebilecek miktarı emen "5000 kişilik gerçek-tüzel" kişiden oluşan bu "arkadaş topluluğu" yüzünden!

        Diğer Yazılar