Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Seçimlerde, siyasi partilerin “anlatma” yerine, “okuma” esaslı bilgilendirme modelinin adına “Seçim Bildirgesi / Beyannamesi” diyoruz.

        Seçim beyannameleri, siyasi partilerin mücadeleye başlama talimatlarıdır. İçeriklerinde hedef farklıları yer alabilir. Üslup değişiklikleri görünebilir. Zaman ve eylem matrisleri çeşitlendirilebilir.

        Değişmeyen temel ilke, her konuyu ancak ve tek başına, sadece kendi partilerinin çözeceğinin vaadini vermektir.

        Siyasi partilerin anlatımlarında kişilik kazanma hevesleri yatar. Bu heveskârlığın gerisinde de bir meydan okuma delikanlılığı gizlenir.

        Bu seçimde, bu delikanlı diklenmesine, bir de genç kız zarafetinin eklenmesine şahit olduk.

        Seçim bildirgesi “tek ağızdan” seslendirilen bir monologtur. Çoğu kere de anlatım yerine, okuma ağırlıklı olarak gerçekleştirilir. Bu hizmeti kolaylaştırmak amacıyla elektronik cihazlar üretilmiş ve konuşan siyasetçiye, bir de hitabet mahareti kazandırılmak istenmiştir.

        Seçim bildirgesi okuyan ve bu okumayı elektronik aletlerle takdim ederek, hitabet sanatı şeklinde sunmak isteyenler parti başkanlarıdırlar ve tekilci hitabet ustası gibi görünürler.

        ***

        Bunun bir istisnasını dün izledik.

        HDP seçim bildirgesini, “çift ağızlı monolog” olarak takdim etti.

        Yani sonuçta ne oldu; tek kişinin takdim edeceği seçim bildirgesinin siyasi ve edebi etkinliği, iki kişinin kesikli okumalarına dönüştürülünce, sıçramalı kıraat zaafı yaratılmış oldu.

        HDP’nin seçim bildirgesini, takdim ve üslupta teknik zaaf olarak yorumlayıp eleştiriyorum. Açıkça bu heveskârlığı ve uygulama zaafını eleştiriyorum. Ve ikili başkan modelinin (eş başkanlığın) siyasal tesirini, takdir ve itibar görmüş bir yöntem olarak değerlendirmiyorum.

        Bu eş başkanlık sisteminde, HDP’nin hangi faydayı sağladığını, en iyi elbette ki partinin yüksek yönetim otoriteleri takdir edecektir.

        Bu takdirin kamuoyuna sunulmasını doğrusu çok merak ediyorum.

        ***

        Beyannameyi özenle hazırlanmış olarak değerlendiriyorum.

        Siyasal tasniflerde kendi nihai hedeflerini “mahfuz manalı üslup” ile takdim etmelerini tabii karşılamak gerekir.

        Bununla beraber, “cesur irade izharı” dediğimiz siyasi lisanı kullanma yöntemini içerikte etkin, ifadede kapsamlı buldum.

        Ekonomik, sosyal, siyasal hedeflerin takdimi, yürekli ifadelerle dillendirilmişti.

        Dış politika içeriklerine, etkin anlam yüklemelerinde zayıf kaldıklarını belirtmeliyim.

        Eğitim hedeflerinin sayısallarındaki ifadelerini eksik, (aslında içeriksiz demek geliyor içimden) buldum. Mesela Türk dilbilgisi hakkında hiç bilgileri ve tecrübeleri yokmuş gibi davranmalarını çok yadırgadım.

        ***

        Bu seçim bildirgesini takdim edilmiş en geniş ölçek değerleriyle izledim. İlk adımda şunu da ifade etmek istiyorum: Siyasi temayülleri ne yönde olursa olsun, Türkiye’de hiç kimse bu beyannameye bigâne kalmamalıdır.

        Bilhassa siyasetçiler kalmamalıdır. Devlet yönetme sorumluluğunun makam ve karar sahipleri de, özellikle kavramaya özen göstermelidir.

        Eğer seçim sonrasında çözüm sürecini kaldığı yerden yeniden görüşmeye başlayacaksak, seçim bildirgesini iyi kavramak gerekir.

        Bildirgenin kültür politikası yoktu; sanat politikası yoktu diyebilirim. (Yoksa Sırrı Süreyya Önder yazım heyetinde değil miydi?)

        Ha! Bir de hayal ifadesi vardı: “Eş cumhurbaşkanlığı” kurulacakmış. Figen Hanım bunu dillendirirken, kendini tutamayıp gülmeye başladı.

        Acaba elindeki metni okurken “burada gül” diye bir kıraat direktifi mi vardı?

        Bilmiyorum; ama yakıştırıyorum...

        ***

        HDP, bildirgedeki uzlaşıcı üslubunu, meydan şarkılarında kavgaya hazır hale getirmiş. Şarkılarında “inadına” deyimini kullanacakmış...

        Hoppala!

        Hani her şeye “hevesle” bakacaktınız?

        Diğer Yazılar