Yerel Haber Hattı 0536 266 79 69
KONUŞMAYI BAŞLAT
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

Ceyda ERENOĞLU / HABERTÜRK

YAZI DİZİSİ 1

Anne-babaları çocuklarının hastalanması kadar üzüp yıpratan bir şey yok. Onların hasta olmasıyla tüm tadımız kaçıyor. Çocuğunuz yorgan döşek yatıyorken kaçınız keyifle maç izliyor ya da müptelası olduğunuz diziyi seyretmeye devam ediyorsunuz? O küçük bedenler ateşlenip yatağa düştüklerinde, ağır bir grip geçirdiklerinde ya da kabızlık çektiklerinde dünyanın en büyük sorunuyla karşı karşıya gibi hissetmiyor musunuz? Ya da iki büklüm karınlarını tutup sancı çekerlerken bir şey yapamamak üzmüyor mu? “A’dan Z’ye Çocuk Sağlığı” yazı dizisini çocuklarımızın sağlığına dikkat çekmek için hazırladık. Prof. Dr. Ender Pehlivanoğlu, Prof. Dr. Mustafa Bakır ve Prof. Dr. Volkan Tuzcu gibi alanlarının önemli isimleri değerli bilgiler paylaştılar. Unutmayalım ki çocuklarımızı en iyi şekilde yetiştirmek hepimiz için en büyük görev...

SAĞLIĞIN temeli anne karnında atıldığı için bu sorumluluğun anne-baba adayı olunduğu andan itibaren özenle yerine getirilmesi gerekiyor. Anne-babadan alınan genler çocuğun hem yaşam kalitesini hem de yaşam süresini belirliyor. Ancak kaderimizi sadece genler belirlemiyor. Bebek doğduğu andan itibaren çevresel faktörler ve yapılan yanlışlar da hastalıklara davetiye çıkarıyor. Örneğin obez bireylerin yüzde 30–50’sinin çocukluk döneminde de obez olması bu gerçeğin göstergesi. Bu nedenle özenle yetiştirilen küçüklerin yetişkinlikte sağlıklı bireyler olacağı öngörüsü kadar bunun tersi de geçerli.

ALERJİK HASTALIKLARDAKİ ARTIŞA DİKKAT

Çocukluk çağı, Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre 0-17 yaşı kapsıyor ve kendi içinde çeşitli dönemlere ayrılıyor. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Çocuk Gastroenteroloji Karaciğer ve Beslenme Uzmanı Prof. Dr. Ender Pehlivanoğlu, “Yenidoğan ve erken bebeklik döneminde en sık rastlanan sağlık sorunları arasında; doğum travmaları, doğumsal anomaliler, prematür (37 haftadan önce) doğuma bağlı solunum ve beslenme bozuklukları ile enfeksiyonlar bulunur” diyor. İşte çarpıcı ve can yakan bir bilgi: Başta Afrika kıtası olmak üzere yoksul ülke ve toplumlarda her 1000 yenidoğandan 150-300’ü henüz 1 yaşına gelmeden kaybediliyor. Avrupa ve Türkiye, Afrika’yla karşılaştırıldığında çok daha iyi durumda olsa da bu konuda ülke olarak alacağımız çok yol bulunuyor. İstatistiklere göre Türkiye’de her 1000 canlı doğumdan 15–45’i kaybediliyor. Daha büyük bebek ve çocuklarda ise ağırlıklı olarak solunum yolu enfeksiyonları ve ishallerle karşılaşılıyor. Günümüzde alerjik hastalıklar da gösterdiği hızlı artışla dikkat çekiyor.

ANNE SÜTÜ YOKLUĞU İSHALLİ HASTALIK RİSKİNİ ARTIRIYOR

Yoksul bebeklerde anne sütünün yokluğu yaşamın sonlanması anlamına geliyor. Birleşmiş Milletler (BM) ve Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre anne sütü alamayan çocuklar arasında ishalli hastalıkların görülme oranı 5 kat artarken ölüm olasılığı 25 kata kadar çıkıyor. Fakir toplumlarda ise sıklıkla “paraziter” hastalıklar görülüyor. Prof. Dr. Ender Pehlivanoğlu, “Çocukların bağırsaklarında çok sayıda parazit bulunur. Ancak ne ilginçtir ki bağırsak paraziti ve enfeksiyonlarla boğuşan Afrikalı çocuklarda, hijyenik koşullarda yaşayan Batılı çocukların aksine alerjik hastalıklar nadir görülür” diyor.

KÖTÜ BESLENEN ÇOCUĞUN BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ TEMBEL

Yoksulluk ve savaş, annelerin çocuklarını iyi besleyememelerinin en önemli nedenleri arasında görülüyor. Bu durum kalitesiz ve yetersiz beslenme kaynaklı hastalıklara davetiye çıkarıyor. Bağışıklık sisteminin tembelleşmesine neden olan “malnutrisyon” ya da kötü beslenme sonucu çeşitli besin elemanlarının eksiklikleri bu dönemlerde görülüyor. Bu çocuklarda en çok demir, çinko, selenyum ve vitaminlerin yetersizliğine bağlı sağlık sorunları gelişiyor. Örneğin D vitamini yetersizliği kemik zayıflığına (raşitizm) yol açarken, bağışıklığın çökmesi başta zatürree ve bronşit olmak üzere ağır hastalıkların oluşumuna davetiye çıkarabiliyor.

Anne sütünün önemini anlatamadık

Prof. Dr. Ender Pehlivanoğlu, “Yeni doğan bebeğin en çok anneye ve onun sütüne gereksinimi var. Ancak ne kadar uğraşırsak uğraşalım anne sütü ile beslenme süresini uzatmakta yeterli başarıyı yakalayamadık. Anne ve büyükanneler bebeğin ilk haftalarında yabancı besinleri yedirme konusunda çok ısrarcılar. Oysa bir bebek 6 aylık olana kadar sadece anne sütü ile beslenmeli ve ek besinler hekim denetiminde verilmeli” diyor. Günümüzde abur cubur besinleri ve hazır ürünleri tüketmeyen çocuk olmadığını söyleyen Pehlivanoğlu’na göre sağlık kurumlarında çocukları kandırmak ve mutlu etmek adına onlar için ‘zehir’ olan boyalı şekerler kullanılıyor. Birçok enfeksiyon hastalığı virüslere bağlı olduğu halde inatla antibiyotik kullanan bir toplum olmamız ise başka bir yanlışımız. Oysa bu ilaçlar bu sorunların giderilmesinde etkili değil.

Sorun olmaktan çıkan hastalıklar

- Günümüzde aşı ile korunulan çocukluk çağı hastalıkları birçok ülkede görülmüyor. Örneğin çiçek hastalığının artık tıp eğitiminde bile yer almadığı belirtiliyor.

- Türkiye’ye göçmenlerle gelen kızamık, kabakulak, kızamıkçık ve benzeri hastalıkların görülme sıklığı gün geçtikçe azalıyor.

- Türkiye kronikleştiğinde çok zor tedavi edilebilen Hepatit B mikrobunu yenmeyi başarmış durumda. Hepatit A enfeksiyonu geçiren birey sayısı gün geçtikçe azalırken kolera, tifo ve sıtma gibi salgınlar ülkemizde sorun olmaktan çıkmış durumda. Avrupa kıtasında çocuk felci hastalığının da tarihe karıştığına dikkat çekiliyor.

ÇOCUĞUNUZ ATEŞ İÇİNDE KIVRANIYORSA

- Üzerini örtmeyin - Ateş su ile söndürülür! Bu sorunda çocuğu serin tutmak, ılık banyo yaptırmak, bol su içirmek en etkili yöntemlerdendir.

- Baş ağrısı ve kusma ile beraber meydana gelen ateş “acil durum” habercisi olduğu için ihmal etmeyin.

- Dalgınlık, kol ve bacaklarda istemsiz hareketler ve gözlerde kaymanın ateşe bağlı havale belirtileri arasında olduğunu unutmayın.

- Küçük bebeklerde ateşin susuzluk anlamına gelebileceğini hatırlayın - İdrar renginde koyulaşma, miktarında azalma, dudak kuruluğu ve gözyaşı azalması bebeğin yaşamsal işlevlerinde bozulma olduğunu düşündürür.

- Nedeni belli olmayan ateşin ileri araştırma gerektirdiğini bilin.

KÜÇÜKLERİ HASTA EDEN NEDENLER

- Virüsler ve kirli hava: Üst solunum yolu enfeksiyonları, nezle, soğuk algınlığı, grip, ortakulak iltihabı

- Kirli su ve besinler: Bağırsak enfeksiyonları, gastroenterit, besin zehirlenmesi

- Kalitesiz besinler ve kimyasallar: İshal, sindirim sorunları, kabızlık, karın ağrısı, sindirim sistemi reflüsü

- Virüs ve bakteriler: Zatürree ve bronşit

- Gıdaların içerdiği alerji yapıcı maddeler: Alerjik hastalıklar, egzama, astım, besin alerjileri (özellikle inek sütü ve diğer gıdalara bağlı) bağırsak kanaması, sümüklü (mukuslu) dışkılama, büyüme geriliği, zayıflık

- Yanlış beslenme ve hareket azlığı: Şişmanlık

- Yetersiz/kalitesiz beslenme: Zayıflık, bağışıklık yetersizliği

- Sindirim sistemi hastalıkları (ülser, gastrit, parazitler, reflü): İştahsızlık

- Yetersiz ve yanlış beslenme, hormon bozukluğu (endokrin hastalıklar), kalın ve ince bağırsak hastalıkları: Kabızlık

- Kabızlık ve idrar yolunda anormallikler, mikroplar: İdrar yolu enfeksiyonları

- Okul ve sosyal yaşamdan kaynaklanan stres, psikolojik sorunlar

- Helikobakter Pilori mikrobu: Gastrit, ülser, karın ağrısı ve kansızlık

HANGİ DÖNEMDE HANGİ SAĞLIK SORUNLARI ARTAR?

- YENİDOĞAN VE ERKEN BEBEKLİK: Doğum travmaları, anomaliler, enfeksiyonlar

- BEBEK VE KÜÇÜK ÇOCUKLAR: Beslenme sorunları, iştahsızlık, kabızlık, karın ağrısı, solunum yolu enfeksiyonları, besin alerjileri

- OKUL ÇOCUKLARI VE GENÇLER: Beslenme sorunları, sindirim sorunları, üst solunum yolu enfeksiyonları

Ateşli çocuğa hemen ilaç vermeyin

Vücut sıcaklığının normalin üstüne çıkmasına (37.5 derecenin üstü) “ateş” deniyor. Bu sorun en çok enfeksiyonlardan kaynaklanıyor. Her ateşin tehlikeli görülmemesi gerekiyor. Genellikle 39 dereceden yüksek ve 24 saatten uzun süren ateşte çocuğun doktora götürülmesi öneriliyor. Ateşe eşlik eden öksürük, aksırık ve nezle belirtilerinin varlığı viral kökenli solunum yolu enfeksiyonuna işaret ediyor. Prof. Dr. Ender Pehlivanoğlu’na göre “paracetamol” ve “ibuprofen” grubu ilaçların ancak 38-39 derece ateşten sonra kullanılması gerekiyor.

Hafif seyirli kabakulak

Çocuklar okul döneminde birbirlerine çeşitli mikroplar bulaştırıyor. Kızamık ve kabakulak gibi virütik hastalıkları erken çocukluk döneminde geçirmek seyirlerinin daha hafif olmasına ve daha az komplikasyon oluşmasına neden oluyor.

 

YAZI DİZİSİ 2

ÇOCUĞA ZARAR ÇOĞUNLUKLA ANNE BABADAN GELİYOR

Sık karnı ağrıyan çocuğunuzu geçiştirmeyin. Kusuyorsa ihmal etmeyin. Canımızdan çok sevdiğimiz çocuklarımıza istemeden en büyük zararı verenlerin biz anne babalar olduğunu unutmayın. Amacımız hatalarımızı ortadan kaldırmak ve onların genel sağlığını korumak olmalı

KİM çocuğuna zarar vermek ister? Kime sorsak “Tabii ki hiçbirimiz!” yanıtını alacağımızı bilsek de gerçek bu değil. Doğruları bilmemekten ya da görmezden gelmekten kaynaklanan yanlışlarımız var. Eğer öyle olmasaydı ülkemizdeki obez çocuk oranı bu kadar yüksek olmazdı. Eğer öyle olmasaydı saatlerce odasına kapanıp gözünü bilgisayardan ayırmayan çocuk sayımız bu kadar fazla olmazdı. Eğer öyle olmasaydı sokaklar evlerinin önünde oynayan çocuklarla dolu olurdu. Oysa yapılacaklar belli. Beslenme bu derece önemli olduğuna göre aile içinde çocuğun sadece yemek yemesinin değil doğru besinleri tüketmesinin amaçlanması gerekiyor. Bu yapılmadığında çocukta iştahsızlığın temeli atılıyor ve bir süre sonra yetersiz beslenmeye bağlı büyüme geriliği ve hastalıklar oluşuyor. Yaşına ve anlama yeteneğine uygun kurallarla yetiştirilmeyen çocuklarda fiziksel sağlık bundan ciddi şekilde etkileniyor. Geç saatlere kadar TV izleyen, bilgisayar başından ayrılmayan çocukların düzenli uyku gereksinimi karşılanamadığı için hastalıklara yakalanmaları olağan ve sık görülen bir durum haline geliyor. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Çocuk Gastroenteroloji Karaciğer ve Beslenme Uzmanı Prof. Dr. Ender Pehlivanoğlu, “Bu gerçeklerden yola çıkıldığında çocuğa zarar çoğu zaman anne babasından gelir” diyor.

Karnı ağrıyan çocukta rastlanan sorunlar

Çocuk ve ailenin yaşam konforunu bozan başlıca sağlık sorunlarından birisi de karın ağrısı. Ani başlayan akut karın ağrısı çoğu zaman organik bir hastalığa bağlı olsa da tekrarlayan karın ağrısı genellikle işlevsel oluyor. Ağrının 3 aydan daha uzun süre nöbetlerle gelmesi kronik olduğunu düşündürüyor. Bu soruna 5 - 15 yaş döneminde yüzde 15 oranında rastlanıyor. Bu çocukların yüzde 90’ında ağrının belirgin bir nedeni bulunmuyor ve ağrı genellikle göbek çevresinde olup beraberinde ateşe rastlanmıyor. Günün ve haftanın belirli zamanlarında yoğunlaştığı için çocuğun günlük yaşamını olumsuz etkileyebiliyor. Mide mukozasının iltihabı (gastrit), yemek borusunun alt ucundaki hasar ve reflü, mide ve bağırsak ülserleri ağrının önemli ve sık görülen nedenleri arasında bulunuyor. Karaciğer ve safrakesesi hastalıkları, ailevi Akdeniz ateşi (FMF), böbrek taşları ve idrar yolu enfeksiyonları da ağrı ile belirti verebiliyor. Beslenmeyi olumsuz etkileyen ağrı, çocuğun yaşamını ve sağlığını bozuyor.

TEKRARLAYAN KARIN AĞRISINDA BUNLAR OLUYOR

- Dışkılama alışkanlığında değişim: İshal, kabızlık

- Ani başlayan, tekrarlayan ve uzayan ağrı atakları

- Ailede sindirim sistemi hastalıklarının varlığı

- Kusma

- Uykudan uyandırıcı ağrı

- Sırt ve kasık bölgesine yayılım

- Kilo kaybı, iştahsızlık

- Ateş

- Kanama

- Deri döküntüsü

- Uyku düzeninde bozulma

KUSMA HANGİ HASTALIKLARIN İŞARETİ?

- Böbrek taşı ve hastalıkları

- Karaciğer ve safra yolları hastalıkları

- Beyin ve kafa içinde kitle ile basınç oluşturan sorunlar

- Mide ülseri

- Reflü

- Gastrit

- Bağırsak hastalıkları ve tıkanıklıkları

RİSK FAKTÖRLERİ

- Nörolojik sorunlar

- Yemek borusu ile ilgili yapısal problemler

- Kronik akciğer hastalıkları

- Prematüre doğan bebekler

- Şişmanlık

- Yetersiz ve kötü beslenme

ALERJİ YAPAN BESİNLER NELER

- Hazır mamalar

- Soya proteinleri

- Tahıllar

- Yumurta beyazı

- Deniz ürünleri

- Fındık

- Fıstık

- Kakao

- Elma

- Çilek

- Portakal gibi besinler alerjik reaksiyon yaratabiliyor.

BESİN ALERJİSİNİN NEDEN OLDUĞU DURUMLAR

* Kusma ve büyümede yavaşlık

* Reflü hastalığı ve gastrit

* Karın ağrısı, gaz sancısı, kabızlık

* Kalın bağırsakta iltihaba yol açan alerjik reaksiyonlar

* Dışkıda kan

* Deride oluşan kırmızı döküntüler, para şeklinde kırmızı alanlar, kabuklanma, soyulma ve egzama

* Sık tekrarlayan solunum yolu ve kulak-burun-boğaz hastalıkları

NOT: Bir türlü geçmeyen öksürük ile hırıltı ve nefes almada zorluklar alerjinin akciğere de sıçradığına işaret ediyor. Bu, çocukta “alerjik bronşit” veya “astım” hastalığını düşündürüyor.

Bebeğiniz sık ve kolay kusuyorsa reflü olabilir

Kusma bebeklik ve çocukluk çağında çoğu zaman hastalık belirtisi olabiliyor. Büyüme ve gelişmeyi etkileyecek oranda besin kaybına neden olan tekrarlayıcı kusma, özellikle bebekler için çok tehlikeli görülüyor. Kusma reflünün de önemli göstergeleri arasında bulunuyor. “Gastroözofageal reflü” mide içeriğinin yemek borusuna geri kaçması sonucu gelişen sindirim sistemine ait bir hastalık olarak tanımlanıyor. Her bebek ve çocukta bir dereceye kadar görülse de yakınmalar genellikle bir ya da 2 yaşa doğru düzeliyor. Mide ve yemek borusu arasında yer alan kapakçığın normal çalışmadığı durumlarda ortaya çıkıyor. Bebeklerde bu kapakçık gevşek olabildiği için reflüyle sık karşılaşılıyor. Çocuk devamlı hastalanıyor, sık kusuyor ve antibiyotik tedavisi gerekiyorsa bu, sorunun reflüden kaynaklanabileceği anlamına geliyor.

Sezaryenle doğan bebekte alerji riski

Besin alerjileri en sık görülen alerji türleri arasında yer alıyor. Besinlere bağlı alerjik reaksiyonlar yetişkinlerin yüzde 25’inde ortaya çıkarken bu oran çocuklarda yüzde 6-8 arasında. Bu soruna bağlı olarak ortaya çıkan reaksiyonlar ölümle bile sonuçlanabiliyor. Alerji için risk oluşturan unsurların başında aşırı hijyenik yaşam tarzı geliyor. İnek sütü ise alerjiye en fazla davetiye çıkaran besinlerin başında yer alıyor. Bu sorundan İnek sütünün özellikle “kazein” isimli kısmı sorumlu görülüyor. Sezaryenle doğan bebeklerde alerjik reaksiyonlara daha sık rastlanıyor. Bebeklik döneminde mukuslu veya kanlı dışkılama, karın ağrısı ve cilt bozuklukları olarak görülüyor. Besin alerjisi olan çocuğun cildinde egzama ve döküntüler meydana geliyor. Alerjik yürüyüşün sonu ise astım ya da alerjik bronşit oluyor.

ÇOCUĞUNUZDA İNEK SÜTÜ ALERJİSİ VARSA

Besin alerjilerini engellemenin temel yolunun kişinin alerji yapan besinden uzak durması olduğu belirtiliyor. Özellikle inek sütü alerjisi olan çocukların farklı yapıda olan; keçi, koyun ve manda sütü tüketmeleri öneriliyor. Ancak bu sütlerin de inek sütüne benzer alerjik yapıları olduğu için etkilerin çapraz reaksiyonla ortaya çıkabileceğinin unutulmaması gerekiyor. Alerjik bebeklerin standart mamalar yerine özel “hipoalerjik” mamalarla beslenmeleri öneriliyor.

BESİN ALERJİSİNDEN KORUNMANIN YOLLARI

- Riskli bebeği ve kişiyi tanıma

- Alerji yapacak besinlerden kaçınma

- Sağlıklı çevre

- Doğa ile iç içe yaşam

- Temiz besin

- Anne sütüyle beslenme

- Normal doğum

HAZIR MAMA KABIZLIĞA YOL AÇIYOR

Kabızlık her yaş grubunda görülse de çocuklarda tedavisi daha önemli bulunuyor. Dışkılama sıklığı doğumdan sonraki ilk haftalarda günde ortalama 4 kez iken yaş büyüdükçe bire düşüyor. Eğer çocuk normal düzeninin dışına çıkarak 3 günden uzun süre dışkısını yapamıyor veya yaparken acı ve zorluk çekiyorsa bu “kabızlık” anlamına geliyor. Hazır mama ile beslenen bebeklerde kabızlık daha sık görülüyor. Prof. Dr. Ender Pehlivanoğlu, “Çocuğunuza lifli gıdalardan zengin besinler yedirin. Lahana, kabak, ıspanak, üzüm, karpuz, kayısı, erik gibi yiyecekleri sık tüketmesi bağırsak hareketlerinin düzelmesine yardımcı olur” diyor. Günlük hayatta en sık rastlanan kabızlık nedenleri arasında; yetersiz anne sütü ile mama ve inek sütü tüketimi bulunuyor. Lifli gıdalardan fakir beslenme, tuvalet alışkanlığının edinilmemesi ve bazı genetik hastalıklar da kabızlığa yol açabiliyor. Yeni doğan bebeğin tiroit gibi iç salgı bezlerinin normal çalışmaması durumunda da (hipotiroidi) kabızlık oluşabiliyor. Kabızlık bilinçli bakım ve beslenme ile düzeltilebiliyor. Basit önlemlerle iyileştirilemeyen hastalarda ilaç tedavisine başvurmak gerekiyor.

SAĞLIKLI ÇOCUK OLMANIN ŞİFRELERİ

- Anne ve babadan geçen iyi genler

- Doğum tipi

- Anne sütü ile beslenme

- Temiz çevre

- Eğitimli aile

- Doğru beslenme

- Aşılarla korunma

- Gelişmiş toplum düzeyi

 

YAZI DİZİSİ 3

13-14 YAŞ ARASI ERGENLERİMİZDE ASTIM ORANI 11.2

Küçük çocukların bağışıklık sistemi 2 yaşına kadar gelişmediği için grip onlarda diğer yaş gruplarına oranla daha ağır seyrediyor ve hastaneye yatış oranları daha yüksek oluyor. İlaç alerjisine en çok antibiyotikler yol açıyor. Astımdaki artış ise korkutuyor

TÜİK 2013 verilerine göre ülkemiz, dörtte birini 0-14 yaş çocuk grubunun oluşturduğu genç bir nüfusa sahip. Üstelik sayımız her yıl yüzde 13 oranında artıyor ve bu süre içinde aramıza 1.286.800 yeni bebek katılıyor. Bu bebeklerin yarısı sezaryen yöntemiyle doğuyor. Doğurganlık yaşındaki kadınların ortalama doğurduğu çocuk sayısı Türkiye genelinde 2.07, bu sayı Güneydoğu Bölgesinde 2 katına çıkıyor. Bebeklerimizin doğum sonrası takipleri ortalama 9 kez yapılıyor, yüzde 96 - 99’u en az 3 doz karma aşı ile aşılanıyor. 1 yaş altındaki 1000 bebeğin 7.8’i, 5 yaş altındaki bin çocuğun 10.3’ü her yıl kaybediliyor. 0-19 yaş arasındaki çocuklarımızın yüzde 8.8’inin özürlü olduğuna dikkat çekiliyor. 5 yaşın altındaki çocukların sadece yüzde 17’si otomobilin arkasında kendine ait özel koltukta emniyet kemeri takılı olarak seyahat ediyor. 7-8 yaş arası çocukların yüzde 8.3’ü şişman. 10-14 yaş aralığında tütün ürünlerini ilk kullanma oranı yüzde 20, bu oran alkol söz konusu olduğunda yüzde 7. Ergen yaşta doğum yapanların oranı ise binde 28. Peki ya hastalıklar? İşte gripten astıma bilimsel gerçekler.

GRİPTEN HASTANEYE YATIŞ ORANI ÇOK YÜKSEK

Mart ayı sonlarına yaklaştığımız halde devam eden grip, risk grubundaki çocuklarda daha uzun sürüyor ve onları daha olumsuz etkiliyor. Grip, “İnfluenza” adı verilen bir virüsün neden olduğu; öksürük, aksırık, burun akıntısı, ateş, kırgınlık, halsizlik, kas-eklem ağrıları, baş ağrısı, ishal ve kusma gibi belirtilerle kendini gösteren bir hastalık. Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Bakır, “Yaşamın ilk 2 yılında bağışıklık sistemi henüz olgunlaşmadığı ve çocuklarda diğer yaş gruplarına oranla daha ağır seyrettiği için çocukların hastaneye yatış oranları daha yüksek” diyor. Solunum yolu enfeksiyonu olan çocuklarda onlarca farklı virüs ve bakteri etken olup gribi taklit edebiliyor. Büyük bölümü kendiliğinden iyileşen bir hastalık olduğu için grip tablosuyla doktora başvuranlarda bu etkenlerin araştırılması mümkün olmuyor. Amerikan Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC) ABD’de 2015 grip mevsiminde bu tanıyla hastaneye yatanların oranını 5 yaş altında yüz binde 46, 5 - 17 yaş arasında yüz binde 15, 64 yaş üzerinde ise yüz binde 258 olarak bildiriyor. Bu ülkede 2015 grip mevsiminde grip tanısıyla 92 çocuğun öldüğü belirtiliyor. Bu yıl Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa’nın birçok ülkesinde “İnfluenza” virüsünün “H3N2” denilen tipinin özellikle 64 yaş üstündeki kişilerin hastane yatışlarını ve ölümleri artırdığı düşünülüyor. Çocuklarda seyri ise geçen yıllardan farklı görülmüyor.,

ASTIM VE ALERJİ BELİRTİLERİ

Belli aralıklarla, özellikle de viral solunum yolu enfeksiyonları ile tetiklenip tekrarlayan hışıltılı solunum ve nefes darlığı ataklarının kronik bir sürece girmesine “astım” deniyor. Alerji ise cilt, bronş, burun, göz, bağırsak gibi organlarda kişinin duyarlı olduğu uyaranlarla (alerjenler) ortaya çıkıyor ve tutulan organa göre klinik belirti ve bulgularla seyreden hastalıkları ifade ediyor. Bronşların alerjenlerle uyarıldığında hışıltı ve nefes darlığı atağını tetiklemesi “alerjik astım” olarak tanımlanıyor. Polen mevsiminde ortaya çıkan aksırık, burun-göz kaşıntısı atakları ise “mevsimsel alerjik rinit” ve “konjonktivit” belirtileri arasında bulunuyor.

ASTIM NEDEN ARTIYOR?

* Doğadan, mikroplardan ve güneşten uzak daha hijyenik yaşam,

* Erken yaşlarda ve yaygın antibiyotik kullanımı,

* İç ve dış ortam hava kirliliği astım oluşumunu tetikleyen nedenler arasında bulunuyor.

ASTIM DENİZLİ’DE SON 10 YILDA 5 KAT ARTTI

Gelişmiş ülkelerde astım ve alerjik hastalıklar ile bu hastalıkların şiddetinde ciddi bir artış görülüyor. Türkiye’de son yıllarda yapılan çok merkezli bir araştırma 13-14 yaşlarında doktor tanılı astım oranının yüzde 11.2 olduğunu, Denizli’de bu oranın 2002 yılında yüzde 2.1 iken 10 yılda yaklaşık 5 kat arttığını ortaya koyuyor.

Alerji ilaçları alevlenme ve atakları önlüyor

Alerji, genetik geçişli bir hastalık olduğu için ebeveynden çocuğa genlerle aktarılıyor. Hastalık çevreden maruz kalınan allerjenler ve enfeksiyon gibi diğer uyarıcılarla ortaya çıkıyor. Bağışıklık sisteminin bu uyarıcılara maruz kalmasının kısmen engellenebileceği belirtiliyor. İlaçlar alerjik hastalıklarda iltihabi reaksiyonun baskılanması ve hem alevlenmelerin tedavisi hem de atakların önlenmesi amacıyla uzun vadeli olarak kullanılıyor. Ev tozu akarı ve polen gibi bazı allerjenlere duyarlılığı olan hastalarda immünoterapi (aşı tedavisi) uygulanıyor. Bu tedavi ile özellikle “allerjik rinit”, “allerjik konjonktivit” ve” allerjik astım” hastalarında uzun vadede yaşam kalitesinde artış, ilaç kullanımında azalma ile atak sıklık ve şiddetinde azalma sağlanıyor.

ALERJİK HASTALIKLARI TETİKLEYENLER

- Kişinin alerjisi olduğu maddeye maruz kalması.

- Boya, parfüm, petrol ürünleri gibi tahriş edici keskin kokulu moleküller.

- Aşırı nem (sisli havalar).

- Hava kirliliği, egzoz gazları.

- Sigara ve soba dumanı.

- Tedavi almayan astımlılarda fiziksel egzersiz.

- Stres.

En çok antibiyotikler ilaç alerjisi yapıyor

Çocuklarda antibiyotikler alerjiye en çok neden olan ilaçlar arasında bulunuyor. Bir ilaç grubuna alerjisi olan çocuğun başka ilaçlara da alerjik olma olasılığı artıyor. Bu nedenle ilaç alerjisi tespit edilen bir hastanın zorunlu olmadıkça alerjisi olduğu gruptan ilaç kullanmaması gerekiyor.

ANNE BABASI SİGARA İÇEN ÇOCUKTAKİ BÜYÜK RİSK

Norveç’te yapılan ve bu yıl yayınlanan bir çalışmaya göre, annenin gebelik sırasında pasif olarak sigaraya maruz kalması durumunda bile bebekte 7 yaşına geldiğinde astım olma olasılığının önemli ölçüde arttığı gösteriliyor. Geçen yıl Japonya’da yayınlanan büyük çaplı bir araştırmada anne ve/veya babası evde sigara içen çocuklarda 4.5-8 yaş arasında astım gelişme olasılığının, sigaraya maruz kalmayan çocuklara oranla yüzde 72 arttığı saptanıyor Bu araştırmada, sigarayı ev dışında içmek de bu olasılığı azaltmıyor.

ÇOCUĞUNUZU ALERJİK HASTALIKLARDAN UZAK TUTMANIN YOLLARI

- Bebeğinizi ilk 4-6 ay sadece anne sütü ile besleyin, katı gıdaları vermeye 6 aylıktan itibaren başlayın.

- Bebeğin odasında ev tozu akarı yükünü azaltacak önlemler alın (nem oranının yüzde 50’nin altında olması, yatak ve yastık için özel kılıflar kullanılması, haftada bir yüksek ısıda yıkama, halının kaldırılması, HEPA filtreli hava temizleyici kullanma vb).

- Gebelik sırasında ve doğumdan sonra pasif de olsa sigaraya maruz kalmayın, bebeğinizi maruz bırakmayın.

- Rutubet bulunan duvarlar için izolasyon yaptırın.

- Gıda tolerans testleri alerjiyi saptamada etkisizdir. Alerji testleri alerji uzmanları tarafından yapıldığında güvenlidir.

Gripli çocuğunuz varsa…

- Okula göndermeyin.

- 1 hafta boyunca başta yaşlılar olmak üzere ev halkı dışındaki kişilerle temas etmesini kısıtlayın.

- “Bağışıklık güçlendirici” adı altında satılan ilaçların etkinliği konusundaki verilerin yeterli olmadığını unutmayın.

- Bebeklerde öksürük ve ateşi azaltmak amacıyla kullanılan, kokteyl ilaçların hastalığın süresini kısaltmadığını ve tedavi etmediğini hatırlayın.

- Bu sorunda sıvı kaybı arttığı için yavaş ancak sık aralıklarla çorba, taze meyve suyu, süt, ayran, komposto gibi sıvı besinlere ağırlık verin.

- Hasta çocuğunuza temas ettikten sonra ellerinizi sabun veya alkollü dezenfektan ile dezenfekte edin.

- Yüksek ateş nedeniyle; ağrı, huzursuzluk, titreme gibi yaşam kalitesini düşüren belirtiler varsa ateş düşürücü ve ağrı kesici ilaçları uygun doz ve sıklıkta kullanın.

GRİPLİ ÇOCUKTAKİ BELİRTİLER

Bebeklerin yaşı küçüldükçe belirti sayısı azalıyor. İşte gripli çocukta görülebilecek belirtiler:

- 6 ayın altındaki bebekte sadece yüksek ateş veya sadece öksürük veya ishal-kusma.

- Daha büyük çocuklarda solunum belirtilerinin yanı sıra halsizlik, huzursuzluk, yüksek ateş, eklemkas ağrısı, baş ağrısı, karın ağrısı, kulak ağrısı, bulantı- kusma ve ishal.

BUNU BİLİYOR MUSUNUZ?

2 yaş altındaki çocuklarda gribe bağlı hastane yatışı ve ölüm oranı yetişkinlerden daha yüksek  oluyor. Başvurularda kaynağı belirlenemeyen ateş tablosu önemli rol oynuyor.

BU TARİHTEN SONRA AŞININ YARARI DÜŞÜK

“Grip enfeksiyonu salgınları aralık- ocak ve mart-nisan olmak üzere iki dönemde görülüyor” diyen Prof. Dr. Mustafa Bakır, mart ayı sonlarına yaklaştığımız düşünüldüğünde ve aşının uygulandıktan sonraki 15 gün içinde etkili olacağı göz önüne alınırsa bu dönem için beklenen yararın düşük olacağına dikkat çekiyor.

 

YAZI DİZİSİ 4

KOLAY YORULAN VE BAYILAN ÇOCUĞUNUZUN KALBİNE ODAKLANIN

Kalp hastalıkları sadece yetişkinleri değil çocukları da vuruyor. Meme emerken çabuk yorulma, ağlarken morarma, ani başlayan göğüs ağrısı, koşarken veya heyecan sonrası bayılma…  Çocuğunuzda bu belirtilerden biri ya da daha fazlası varsa zaman geçirmeden doktora götürün

İNSAN “Çocuk kalbi sağlamdır, bir şey olmaz” diye düşünse de gerçek bu değil. Kalp hastalıklarına her yaş çocuk ve gençte rastlanıyor. Bu nedenle anne-babaların çocuklarındaki belirtileri iyi gözlemleyip bu konuda bilinçli olmaları gerekiyor. Çocuklarda görülen kalp hastalıkları 3 grupta toplanıyor: Doğumsal ve yapısal kalp hastalıkları, kalp ritim bozuklukları ve sonradan gelişen kalp hastalıkları. Doğumsal ve kalp delikleri gibi yapısal sorunlara yol açan kalp hastalıkları yaklaşık yüzde 1 yenidoğanda görülüyor. Bunların yaklaşık yüzde 25’i “kritik kalp hastalığı” olarak değerlendirildiği için anjiyografi veya açık kalp ameliyatı ile müdahale gerektiriyor. Uygun ve zamanında müdahaleyle kritik kalp hastalığı ile doğan çocukların yaklaşık yüzde 83’ü 1 yaşına ulaşabiliyor. Daha önceki yıllarda çaresiz gibi görülen birçok durumda başarılı ameliyat ve girişimler yapılabildiği için erişkin yaşlara ulaşan doğumsal kalp hastalığı olanların sayısı gittikçe artıyor. Diğer önemli bir kalp hastalığı grubunun kalp ritim bozuklukları olduğu belirtiliyor. Hastalık bu grupta; çarpıntı, bayılma, hatta ani ölüm gibi bulgularla ortaya çıkıyor. Bu hastalıkların sıklığı daha önce sanılandan çok daha fazla. Örneğin genetik olan, bayılma ve ani ölüme yol açan “uzun QT sendromu” hastalığının toplumdaki sıklığının yaklaşık 2500’de 1 olduğuna dikkat çekiliyor. Bazı genetik kalp hastalıklarında ise kalp kası tutulumu oluyor. Genç yaşlarda ani kalp ölümüne en sık neden olan “hipertrofik kardiyomiyopati” adlı hastalık, kalpte kalınlaşmaya ve tehlikeli ritim bozukluklarına yol açıyor. Bu hastalığın görülme sıklığının 1000’de 1 civarında olduğu ifade ediliyor. İstanbul Medipol Üniversitesi Çocuk Kardiyoloji Bölüm Başkanı Çocuk ve Genetik Aritmi Merkezi Direktörü Prof. Dr. Volkan Tuzcu, “Genellikle anjiyo yoluyla, elektrofizyoloji işlemi ve ablasyon yöntemi ile tedavi edilebilen bazı hızlı çarpıntı hastalıkları bunlardan çok daha sık görülse de bu sorunların teşhisi genellikle zamanında ve doğru konulamadığı için sıklıkla atlanıyor. Sonradan oluşmuş ve doğuştan gelen bir durumun söz konusu olmadığı kalp hastalıkları arasında ise bazı viral veya bakteriyel enfeksiyonlar, romatizmal kalp hastalığı, ilaçlara veya zehirlenmelere bağlı sorunlar yer alıyor” diyor.

‘FARKINDALIK ARTTI’

Prof. Dr. Tuzcu, “Son yıllarda çocuklarda görülen kalp hastalıklarında gerçek anlamda bir artış olmasa da halkımız ve doktorlar arasında farkındalık artışı nedeniyle bu hastalıklar daha fazla tanı alıyor” diyor.

ÇOCUK KALBİ, YETİŞKİN KALBİNDEN FARKLI

Yetişkin ile çocuk kalp hastalıklarının farklı kökenli olmaları, bu hastalıkların ortaya çıkış şekilleri ve ilerleyişleri açısından önemli farklılıklar gösteriyor. Çocuk kalp hastalıkları, doğuştan itibaren hızla ilerleyip tedavi edilmediğinde birkaç gün içinde ölümle sonuçlanmadan, çok yavaş ilerleyip yıllar sonra ortaya çıkan hastalıklara kadar değişik bir gidişat sergiliyor. Bu nedenlerle çocuk kardiyolojisi, erişkin kardiyolojisinden çok farklı bir eğitim ve uzmanlık sahası gerektiriyor. Sağlık Bakanlığı, 21 yaş altındaki kalp hastalarının çocuk kalp hastalıkları uzmanları olan çocuk kardiyologlarına başvurmalarının daha uygun olduğuna işaret ediyor.

ÇOCUKLARIN KALBİ NEDEN ANİDEN DURUR?

ÇOCUK ve gençlerde ani kalp durmalarının en önemli nedenlerinin genetik kökenli kalp ritim hastalıkları olduğu belirtiliyor. Bu hastalıklar sıklıkla anne-babadan geçiyor. Bazen ilk kez bir çocukta da görülebiliyor. Bu tür durumlarda kalbin durma nedeninin genellikle kalpteki elektrik fırtınasından kaynaklandığı belirtiliyor. Bazen ilk bulgu ani ölüm olabiliyor. Bu tür hastalıkların teşhis ve tedavisi ile “çocuk elektrofizyoloji” alanında uzmanlaşan çocuk kardiyologları ilgileniyor. Bu hastalıkların teşhisleri EKG, ekokardiyografi ve holter gibi tetkiklerle konuluyor ve nedenin tam belirlenmesi genellikle genetik test yapılmasını gerektiriyor.

TEŞHİSE YARDIMCI TETKİKLER NELER?

ÇOCUK kalp hastalıklarında teşhise yardımcı olan birçok tetkik bulunuyor. En sık EKG ve ekokardiyogram, yani kalbin elektrik sistemini kabaca değerlendiren ve yapısını ultrason ile ortaya koyan tetkikler yapılıyor. Gerekli görülen hastalarda efor testi, holter, genetik test ve anjiyografi gibi yöntemlere başvurulabiliyor. Daha ileri tetkikler arasında; kalp kateterizasyonu ve anjiyografi, kalp MR’ı, tomografi, elektrofizyoloji çalışması ve genetik testler bulunuyor. Aralıklı çarpıntısı olup sorunu EKG ile yakalanamayan hastalara sadece olay anını kaydeden cihazlar veriliyor. Tehlikeli ritim bozukluğu şüphesi olan hastalarda ise deri altına ufak bir cerrahi ile yerleştirilen ILR-loop recorder adlı cihazlar kullanılıyor.

Bayılmaya dikkat!

ÇOCUKLARDA genetik kökenli çok sayıda kalp hastalığı görülebiliyor. Özellikle bayılma veya ani ölüme yol açan genetik kökenli ritim bozuklukları çok tehlikeli bulunuyor. Bunların teşhis ve tedavisinde genetik testlere ihtiyaç duyuluyor. Bazı genetik kalp hastalıklar kalpte zayıflık veya kalp kasında kalınlık gibi problemlere yol açıyor. Bu hastalıklar erken tanınmadığında kalp yetmezliği veya ani ölümle sonuçlanabiliyor.

Hangi hastalık hangi belirtiyi verir?

DOĞUMSAL kalp hastalıkları hiç belirti vermeden sinsi bir şekilde ilerleyebileceği gibi farklı şekilde de belirti verebiliyor. Bu belirtiler yaşa göre de önemli farklılıklar gösteriyor. Morarma, emerken kolay yorulma gibi bulgular, bebeklerde önemli kalp hastalıklarına işaret ediyor. Bayılma özellikle bebekler ve küçük çocuklar için tehlike anlamına geliyor. Küçük çocuklarda “ani göğüs ağrısı” veya “göğüste kuş çırpınması” gibi değişik ifadelerle birlikte ani yorgunluk ve beraberinde soluk renk gibi bulgular kalp çarpıntısına yol açan ritim bozukluklarını düşündürüyor. Daha ileri yaştaki çocuk ve gençlerde kolay yorulma, bayılma ve çarpıntı gibi bulgular olabiliyor. Özellikle efor sırasında meydana gelen veya heyecan sonrası gerçekleşen bayılmalar çok tehlikeli kalp hastalıklarına işaret ediyor. Hiçbir bulgusu olmasa da, 1. derece yakınlarında genç yaşlarda ani ölüm olan (bu tür hastalıklar çoğunlukla genetik kökenli olduğu için) çocuk ve gençlerin kalp ritim konusunda uzman bir çocuk kardiyoloğu tarafından değerlendirilmesi gerekiyor.

BUNLAR KALP HASTALIKLARI RİSKİNİ ARTIRIYOR

♥ Hamileliğin ilk 3 ayında maruz kalınan radyasyon

♥ Sigara, alkol veya bazı ilaçlar gibi dış faktörler

♥ Hormon ilaçları veya uyuşturucu kullanma alışkanlıkları

♥ Sık geçirilen ve özellikle belli grup bakterilerle oluşan boğaz enfeksiyonları

♥ Sağlıksız beslenme, uygunsuz diyet

♥ Obezite

Bu belirtiler kalp hastalığı işareti

- Koşarken veya ani heyecan sonrası bayılma

- Bebeklerde ağlarken morarma, bayılma

- Bebeklerde emme güçlüğü, emerken kolay yorulma ve yeterli kilo alamama

- Ani başlayan çarpıntı atakları

- Ailede 1. derece yakınlarda nedensiz ani ölüm

- Sebebi açıklanamayan epilepsi- sara nöbetleri

- Doktor tarafından çocuğunuzda masum üfürümden farklı olduğu düşünülen bir üfürüm duyulması

- Ateşli boğaz enfeksiyonunu takiben dizlerde ağrı ve şişlik

HAYAT KURTARAN O CİHAZ HER OKULDA OLMALI

KALP hastalıklarında hayat kurtaran cihaza, “defibrilatör” adı veriliyor. Okullarda ve spor salonlarında en az birer adet otomatik defibrilatör olması gerekiyor. Prof. Dr. Volkan Tuzcu, “Batı ülkelerinde ani kalp durması nedeniyle bayılan çocuk ve erişkin hastalar için üretilmiş bu cihazların hayat kurtardığı görülmüştür. Şu an bazı uçaklarda da bulunan bu aletler çok pahalı olmayıp acil ambulans gelmeden kullanıldığında birçok hastanın yaşamı kurtarılabiliyor” diyor. Bu cihazların kullanımı için sağlık personeli olmak gerekmiyor. Defibrilatör hastaya otomatik olarak yerleştiriliyor ve gerekli olduğunda şok veriyor. Tuzcu, ülkemizde kalp masajı gibi acil müdahalelerin eğitimine çok ihtiyaç duyulduğunu ve liseyi bitiren her gencin acil müdahaleyi çok iyi bilmesi gerektiğini söylüyor.

BAKMADAN GEÇME