Yerel Haber Hattı 0536 266 79 69
KONUŞMAYI BAŞLAT
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

Ceyda ERENOĞLU / YAZI DİZİSİ 1 / GAZETE HABERTÜRK

‘Fonksiyonel gıda’ kavramını şimdiden bir yere not edin. ‘Süper ya da zenginleştirilmiş gıda’ anlamına gelen bu kavramın yakın gelecekte dünyada şimdikinden çok daha hızlı ilerleme göstereceğinden şüpheniz olmasın. “Ne demek fonksiyonel gıda?” diye sormakta haklısınız. Fonksiyonel gıdalar, endüstriyel olarak üretilen ekmek, yoğurt, süt, unlu mamuller, sıvı bitkisel yağlar gibi temel gıdaların orijinal tat ve kokuları korunarak bitkilerden saflaştırılıp insan sağlığına yararları olan moleküllerce zenginleştirilerek üretilmesi demek. Tamamen doğal olan, düzenli tüketildiğinde sağlık etkisi gösteren, hastalıklardan koruyan, fiziksel ve mental yetileri güçlendiren, çok güçlü bilimsel dayanaklara sahip başka bir besin türü biliyor musunuz?

Sabah hafızanızı güçlendiren moleküllerce zenginleştirilmiş bir poğaça yediğinizde güne çok daha zinde ve yüksek motivasyonla başlayabilirsiniz. Gece doğal moleküllerce zenginleştirilmiş iki kaşık yoğurt tükettiğinizde daha huzurlu uyuyup dinlenmiş uyanabilirsiniz. İçeriğine değer katılmış bir dilim kek ile hastalıklardan ve yan etkilerinden uzak kalabilirsiniz. Bu örneklerin gerçekleşmesi mümkün değil sanıyorsanız yanılıyorsunuz. “Fonksiyonel” ya da “zenginleştirilmiş” diye tanımlanan süper gıdalar yaşamımıza girmeye başladı bile. Japonya’dan Amerika Birleşik Devletleri’ne kadar dünyanın gelişmiş pek çok ülkesi artık sağlığa kavuşma ve koruma açısından zenginleştirilmiş gıdaların sağlayacağı yararların farkında. Uzun yaşamın, hastalıklardan uzak kalmanın, beynin işlevlerini kusursuz yerine getirmesinin, daha ılımlı ve sakin bir kişiliğin sırrını “Süper Gıdalar Çağı” yazı dizimizde bulacaksınız.

SEBZE-MEYVELERİN KABUKLARINDAKİ ZENGİNLİK

Günümüzde dengeli beslenme, önümüze temel gıda bileşenleri olarak bilinen ve büyük oranda yağ, protein ve karbonhidratlardan oluşan gıdaları belirli oranlarda tüketmenin reçetesi olarak sunuluyor. Oysa yaşam kalitemizi artıran moleküller olmadıkça arzu ettiğimiz sağlıklı yaşama kavuşamıyoruz. Sözü edilen bu moleküller çoğunlukla dışarıdan besin olarak alınıyor ve kaynaklarını sebze ve meyvelerin içinde, kabuğunda ve çekirdeğinde bulunan biyobileşenler olduğuna dikkat çekiliyor. Sağlık kalitemizin artması kalbimizin düzenli çalışması, güçlü eklemlere ve kaslara sahip olmamız, sindirim sistemimizin verimli işlemesi, bağışıklık sistemimizin güçlü olması, mental olarak sağlıklı düşünmemiz ve kendimizi daha huzurlu hissetmemiz anlamına geliyor. “Fonksiyonel” ya da “zenginleştirilmiş” gıda olarak adlandırılan besinler tüm bu saydıklarımızı yapıyor. Prof. Dr. İhsan Kara, “Eğer gıdalarımız yeteri kadar polifenolle zenginleştirilir ve toplumun her kesimine fonksiyonel gıdalara erişebilme imkânı sağlanırsa ülkemizde hapishanelere gerek kalmaz” diyor.

HASTALIK RİSKLERİNİ AZALTAN SİHİRLİ MOLEKÜLLER

Kaliteli ve sağlıklı beslenmenin giderek zorlaşmasının temelinde sağlıklı gıdalara maddi ve fiziki anlamda ulaşmanın güçlüğü bulunuyor. Günümüzde sağlıklı gıda pazarı yaygınlaşmayı sürdürse de, hazır gıdalar herkesin rahatlıkla ulaşabileceği besinler olmaya ve toplumumuzun tüketim tercihlerinin başında gelmeye devam ediyor. Sağlıklı gıdalar ile hazır gıdaları birbirinden ayıran en önemli şeyin günlük besin ihtiyacımızı sağlayan temel gıda bileşenleri (karbonhidrat, protein, yağ, mineraller) dışında sağlığa yarar sağlayan bileşenler olduğuna dikkat çekiliyor. Bu bileşenler hem bitkisel hem de hayvansal kaynaklarda yer alıyor. Antioksidan olarak adlandırılan bu bileşenler antioksidan özellik göstermenin yanında vücut üzerinde de olumlu etkiler yaratıyor ve hastalık risklerini azaltan sihirli moleküller olarak tanımlanıyor.

İLERLEYEN YAŞLARDA DA KORUMA ALTINDA OLUN

Tükettiğimiz doğal yiyeceklerde (sebze, meyve, tahıllar vs.) sağlığımıza katkıda bulunabilecek nitelikte, çok farklı özelliklere sahip moleküller bulunuyor. Bu moleküller antioksidan özellikleri dışında hücrelerimizde yer alan farklı moleküler mekanizmalar üzerinde de etki gösteriyor. Örneğin şeker dengemizin korunmasına yardımcı olup kalp-damar hastalıklarının gelişimini engelleyebiliyorlar. Bununla da kalmayıp kanserin ilerleyişini durdurup bizi Alzheimer, MS, Parkinson gibi nörodejeneratif hastalıklardan koruyabiliyorlar. Depresyon gelişimini engelliyor, enerjimizi artırıyor, motivasyonumuzu güçlendiriyor ve stresle başa çıkabilmemizi sağlıyorlar. Bu sayede fiziksel ve mental yetilerimiz güçlendiği için ilerleyen yaşlarımızda bile koruma altında oluyoruz.

FONKSİYONEL GIDA NEDİR?

Fonksiyonel gıdalar, yaşamın sağlıklı bir şekilde devamı için gerekli olan temel enerji molekülleri dışında diğer biyomoleküllere olan ihtiyacı da karşılayarak sağlığın sürekliliğini sağlayan besin bileşenleri olarak tanımlanıyor.

TAMAMEN DOĞAL

Fonksiyonel gıdalar, hazır gıdalarda bulunan ve hazır gıdaların bozulup küflenmesini engelleyen kimyasal katkı maddelerini içermiyor. Bu gıdalar, doğada bulunan doğal moleküllerin konsantre hallerini içeriyor. Bu özellikleriyle gıdaların besleyici özellikleri artırılırken, bozulma, küflenme gibi gıda sorunlarına da doğal olarak çare oluyorlar.

NEDEN FONKSİYONEL GIDA?

-Fonksiyonel gıdalar, herkesin daha sağlıklı gıdalara ulaşabilmesini sağlayacak.

-Hazır gıdaların ucuzluğunda ve sağlıklı bir gıdanın verebileceği sağlık kalitesinde olacak.

-Toplumda yaygın olarak görülen kronik hastalıkların (hipertansiyon, damar tıkanıklığı, inmeler, obezite, şeker hastalığı, akciğer hastalıkları vb.) kanserin ve nörodejeneratif hastalıkların (Alzheimer, Parkinson, MS gibi) gelişimini engelleyebilecek güçlü bir potansiyel taşıyacak.

-Daha sağlıklı fiziksel ve mental yaşama aracılık edeceği için toplumda görülen şiddet düzeyi azalacak. (Yeterli düzeyde polifenol alımı beynin daha sağlıklı çalışmasını sağlayacak.)

-Fonksiyonel gıdaların sağlayacağı hastalıklardan korunma ve sağlık kalitesinin yükseltilmesi, ekonomik olarak sağlık harcamalarının azalmasına da olanak tanıyacak.

-Bu gıdalar sadece sağlığın güçlendirilmesini ve korunmasını değil hastalıklara yakalanmış bireylerin tedavilerini de kolaylaştıracak. Örneğin lösemili çocukların tedavilerinde, tedavinin ortaya çıkardığı saç dökülmesi, halsizlik, mide bulantısı gibi yan etkilerin zenginleştirilmiş bu besinlerle azaltılması mümkün olacak.

FONKSİYONEL GIDALAR NE İŞE YARAR?

-Hastalıkların gelişimini engellerler.

-Kalp-damar sağlığını, bağışıklık sistemini ve kemikleri güçlendirirler.

-Dikkati geliştirirler.

-Hafızayı artırırlar.

-Kas gücünü yükseltirler.

-Eklem sağlığını geliştirirler.

-Vücuttaki onarım mekanizmalarını aktive ederek çok daha sağlıklı olup sağlıklı kalmamıza yardımcı olurlar.

ANTİOKSİDANLARIN YARARLARI

-Kansere karşı koruyucudurlar.
-Eklem sağlığını güçlendirirler.
-Obeziteyi engelleyici özellik taşırlar.
-Dolaşımı düzenlerler.
-Konsantrasyonu artırırlar.
-Kan yapımını hızlandırıcı etki gösterirler.
-Böbrek sağlığını korurlar.
-Sindirim sistemini çalıştırırlar.
-Kalp-damar sağlığını koruyucu etkiye sahiptirler.

YABANİ BİTKİLERDEKİ GİZLİ HAZİNE

Antioksidan özellik gösteren moleküllerin büyük kısmı “polifenoller” olarak bilinen organik bir grupta yer alıyor. Bu moleküller yabani bitki, sebze ve meyvelerde yüksek oranda bulunuyor. Tarımı yapılıp kültüre edilen her tür sebze ve meyve ise çok düşük oranda polifenol barındırıyor. Polifenoller, stresli koşullarda üretilen bitkilerin dayanıklılıklarını artıran moleküller olduğu için sera ortamında ya da tarımsal alanlarda stres koşullarına maruz kalmayan bitkilerde yeterli polifenol sentezi gerçekleşemiyor.

EN BÜYÜK HATAMIZ MİLLİ SERVETİMİZİ YAKMAK

Ülkemizde birçok bitkinin tarımı sırasında ya da fabrikalarda işlenmesi sonrasında yok edilen atıkları gerçekte çok büyük değer taşıyor. Zeytin tarımı sırasında zeytin yapraklarının atık olarak muamele görmesi ya da hayvan yemi olarak kullanılması da bunun örnekleri arasında bulunuyor. Oysa tarımdan sonra bir yerde toplanıp yakılan zeytin yapraklarının “oleuropein” molekülünce çok zengin olduğu ve zeytinyağının sağlığa asıl faydasının bu molekülden geldiği belirtiliyor. Türkiye’de her yıl zeytin tarımı sırasında 200 bin ton zeytin yaprağı yakılıyor. Oysa zeytin yaprağında bulunan bu madde birçok kanserin gelişimini engelliyor ve hastalığı durdurmada önemli rol üstleniyor. Oleuropeinin Alzheimer hastalığının temelini oluşturması ve beyinde biriken amyloid plaklarını temizleme özelliği ise sıklıkla bilimsel yayınlara konu oluyor. Türkiye’nin yakın gelecekte dünyada Alzheimer hastalığının görülme sıklığının en yüksek olduğu ilk 10 ülke arasında olacağı belirtilirken, zeytin yapraklarının yakılmasının önüne geçilmesi gerekiyor. Benzer şekilde çay tarımı sırasında 3 milyon ton yeşil çay bitkisi de çöp olarak değerlendiriliyor. Oysa çayın içeriğinde yüksek oranda “epigallocatechin galat” molekülü bulunuyor ve bunun kanserle savaştaki etkisi bilimsel literatürlerde gösteriliyor.

BESİNLERDEN YETERLİ YARAR SAĞLAYAMIYORUZ ÇÜNKÜ

-Zamanla hücreler içerisinde biriken atıkların temizlenmesini sağlayacak,
-Hücrelerimizi daha uzun yaşatabilecek,
-Kanser gelişimini engelleyecek,
-DNA hasarlarından koruyabilecek,
-Hücrelerimizin sadece temel enerji ihtiyacını karşılayabilecek moleküllerin haricinde kendi kararlılıklarını koruyabilecek,
-Tüm fonksiyonları çok daha iyi şekilde yerine getirebilecek,
-Bu işlevleri yerine getirirken hasarlanan kısımların onarılmasında görev alabilecek moleküllere ihtiyaç duyduğumuz gerçeğini UNUTUYORUZ.

YAZI DİZİMİZE KATKI SAĞLAYANLAR:

İstanbul Biyoteknoloji ve Laboratuvar Hizmetleri Araştırma Grubu Direktörü Prof. Dr. İhsan Kara ve Nanoyaşam Nanobiyoteknoloji grubundan Nörobiyolog Can Kayacılar

YAZI DİZİSİ-2

SÜPER  GIDALAR SPORCULARA YARIŞ KAZANDIRABİLİR Mİ?


Fonksiyonel ya da diğer deyişle zenginleştirilmiş süper gıdaların insan sağlığının korunmasını sağlayan özelliklere sahip olması hepimiz için iyi haber. Neden mi? Çünkü bu besinler kanserin engellenmesinden diyabete, kalp-damar hastalıklarından nörodejeneratif sorunlara, fiziksel ve mental gücün artırılmasından eklem sağlığının korunmasına kadar birçok alanda aktif oldukları için “geleceğin gıdaları” olarak biliniyor. Konuya yoğunlaş- tırıp dikkati artıran, stresi azaltan, sürücülerin yorgunluğunu yok eden, uyanık tutan, uçak yolculuğundaki kaygıyı hafifleten, stresi baskılayan, ofis çalışanlarında iş verimliliğini yükselten, ileri yaşlarda kas kütlelerinin azalmasını ve kemik erimelerini engelleyen fonksiyonel gıdaların yaygınlaşmasına kesin gözüyle bakılıyor. Uzmanlar, “Yakın gelecekte bu gıdalara herkesin kolaylıkla ulaşabileceğine inanıyoruz” diyor.



İçtiğiniz kahve sadece keyif ve enerji kaynağı olmayıp kansere karşı koruma sağlayabilir. Koruyucu moleküllerce zenginleştirilmiş makarna kalp-damar hastalığı riskinizi azaltabilir. Bitkilerden elde edilen birçok molekül, karbonhidrat metabolizmanız üzerine etki ederek obezite sorununuzu gidermeye yardımcı olabilir. En güzeli de bunların hayal değil gerçek oluşu. Yakın gelecekte yazı dizimizde değindiğimiz bilgilerin uygulanabilir olduğunu ve yaygınlaştığını siz de göreceksiniz.

FONKSİYONEL GIDA NEDİR?

Fonksiyonel gıdalar, tükettiğimiz temel gıdaların farklı doğal biyomoleküllerle zenginleştirilip sağlığa daha yararlı hale getirilmesi olarak tanımlanıyor

FONKSİYONEL GIDA:

- Konsantrasyon,
-Fiziksel güç ve mental performans artışı sağlayacak nitelikte moleküllerce zenginleştirilmiş olarak dizayn ediliyor.


KONSANTRASYONU ARTIRMAK MÜMKÜN

Bu gıdalar sayesinde kişinin konsantrasyonunun, sporcuların fiziksel güç ve sportif başarılarının artması da hayal değil. Çünkü bu gıdalar sadece hastalıklardan koruyucu özellikleri ile öne çıkmıyorlar. Fonksiyonel gıdalar kişilerin konsantrasyonunu, sporcuların fiziksel güç ve mental performanslarını artırabilecek nitelikteki moleküllerce zenginleştirilmiş olarak dizayn ediliyor. Böyle bir formülasyonda öncelikli olarak kalp-damar sağlığını güçlendirici, kas-sinir iletişimini ve konsantrasyonu artırıcı, güçlü antioksidan özellik sergileyen moleküller bir araya getiriliyor ve bu özel gıdalar yapılan işlemlerin sonucunda tamamen doğal şekilde üretiliyor.

TADI VE KOKUSU DEĞİŞMİYOR

Fonksiyonel gıdaların geliştirilme aşamaları yoğun Ar-Ge çalışmaları gerektiriyor. Bitkilerin her kısmı sağlığa yararlı bileşenler içermediği için bitkilerde düşük oranda bulunan bu yararlı moleküller özel saflaştırma metotları ile elde ediliyor. Fonksiyonel gıdaların tadı, eklenen ve tamamen doğal olan molekül nedeniyle değişmiyor. Yani bir gıdaya fonksiyonel özellik kazandırmanın şartlarının başında, gıdaya eklenen sağlığa yararlı molekülün tadının maskelenmesi geliyor.



KAHVE KANSERDEN NASIL KORUR? 

Fonksiyone gıda özelliği kullanılarak insan sağlığına yönelik ne tür besinler üretiliyor? İşte örnekler:

-Bu gıdalar ülkemizde çığ gibi büyüyen kanser vakalarını azaltıp kansere yakalanmayı engelleyen yönleriyle de dikkat çekiyor. Her gün içtiğiniz kahvenin, şeftalinin kabuğunda bulunan ve kanserden koruyucu özelliği güçlü olan “klorojenik asit” adı verilen molekülce zenginleştirilmesi halinde keyif ve zindelik vermesinin yanında kanserden koruma özelliği taşıması çok önemli bulunuyor.

-Türkiye’de yoğun bir D vitamini eksikliği görülüyor. Bu eksikliğinin giderilmesine yönelik olarak başta ekmek olmak üzere halkın günlük düzenli tükettiği gıdaların D vitaminince zenginleştirilmesine ihtiyaç duyuluyor. D vitamini ile zenginleştirilmiş ekmek fonksiyonel gıdalar açısından uygun bir örnek olarak gösteriliyor.

-Türkiye’de her 4 kişiden biri yaşamını kalp-damar hastalıklarından yitiriyor. Kalp-damar sağlığını koruyucu moleküllerce (örneğin üzüm çekirdeğinden saflaştırılan proantocyaninler, zeytin yaprağı polifenolleri ve sebze/meyvelere rengini veren antosiyaninler) zenginleştirilmiş poğaça, kek, börek gibi unlu mamuller ya da makarna gibi temel gıdaların kalp-damar sağlığını koruyucu hale getirilmesi sağlık açısından çok önemli görülüyor.

-Ekonomik zorluklar, kalitesiz beslenme, düzensiz yaşam, stres, yoğun iş yaşamı gibi birçok olumsuz faktör, günümüzde kaliteli uyku uyumamıza engel oluyor. Oysa kaliteli ve yeterli uyku, sağlıklı yaşamın olmazsa olmazları arasında bulunuyor. Akşamları yatmadan önce yenilecek bir kâse fonksiyonel yoğurdun çok daha huzurlu bir uykuya aracılık edeceği belirtiliyor. Rahat uyku sağlayabilecek olan moleküller, çörek otunda bulunan bileşenlerin (yağ haricindeki) çörek otundan saflaştırılması ile sağlanıyor.

-Fonksiyonel gıdalar, toplumda hızla yayılan obezitenin engellenmesinde de etkili görülüyor. Bitkilerden elde edilen birçok molekülün, özellikle karbonhidrat metabolizmamız üzerinde etkin olduğu belirtiliyor. Bu noktada sağlıklı zayıflayarak sağlıklı kiloda kalmanın mümkün olabileceğine dair binlerce bilimsel yayın bulunuyor.



HANGİ TİP BESİNLERE UYGULANIYOR?
Ekmek 
Kek
Poğaça 
Makarna 
Börek 
Yoğurt 
Peynir 
Meyve suyu 
Zeytinyağı
Süt

UZUN YAŞAMIN ANAHTARI FONKSIYONEL

gıdalar, uzun yaşamın beslenme ayağında da önemli görevler üstleniyor. Günlük olarak herhangi bir fonksiyonel gıdadan alacağımız yeterli oranlarda bitkisel biyoaktif molekül, hem yaşam fonksiyonlarımızın korunması ve daha sağlıklı bir yaşam sağlıyor hem de özellikle beynimize etki ederek uzun yaşamın diğer ayakları olan egzersiz ve sosyal yaşamın gerçekleşmesine olanak tanıyor. Birçok insan, sağlıksız beslenmenin egzersizle birleşiminde ortaya çıkan yorgunluk, kas ağrıları gibi olumsuz faktörler nedeniyle düzenli egzersiz yapamıyor.

FONKSİYONEL GIDALARLA VÜCUTTA YORGUNLUK VE KAS AĞRISI OLMUYOR

Fonksiyonel gıdalar, bu engelin ortadan kalkmasına yardım edip kişilerin diledikleri kadar egzersiz yapsalar bile yorgunluk ve kas ağrısı hissetmemelerini sağlıyor. Egzersiz sonrası yaşanan olumsuzlukların temelinde hücrelerimizin kendini yenileme ve egzersiz sonucu oluşan metabolitlerin atımlarında yaşanan yetersizliklerin yattığı belirtiliyor. Sağlıklı işleyen bir vücutta ise bu tip durumların oluşması söz konusu olmuyor. Günümüzde herhangi bir aktivitenin yapılması, sosyal ilişkilerin kurulma ve sürdürülmesinin temelinde “motivasyon” yatıyor. Prof. Dr. İhsan Kara, “Motivasyon bir yaşam dürtüsüdür ve düzenli bir aktiviteyi motivasyonsuz yürütmek mümkün değildir” diyerek devam ediyor: “Kişinin iş yaşamındaki başarılar, sosyal ilişkilerinin gücü, yaşamdan keyif alıp mutlu olması hep motivasyona bağlıdır. Motivasyonun kaynağı ise sağlıklı bir beyindir. Eğer beyniniz sağlıklı işliyorsa, motivasyonunuz güçlü demektir. Fonksiyonel gıdalar, sadece beden sağlığının güçlendirilmesi konusunda değil, beynin işleyişinin sağlıklı şekilde yürütülmesinde de etkilidir. Bu gıdaların içeriğinde yer alan birçok bitkisel biyoaktif molekül, beyne de etki ederek stresimizi azaltmakta, hafızamızı güçlendirmekte, muhakeme yeteneğimizi aktive etmekte, gelecek planı yapmamızı kolaylaştırmakta, seçimlerimizde etkili olmakta, bizi daha mutlu ve geleceğe yönelik daha pozitif bakmamızı sağlamaktadır. Fonksiyonel gıdalardaki bir çok biyomolekül aslında nöroaktif özellik de taşımaktadır. Uzun ve sağlıklı bir yaşam, ancak tükettiğimiz gıdaların antioksidanlarca zenginleştirilmesiyle üretilecek fonksiyonel gıdalarla mümkündür.”

SÜPER GIDANIN ÜRETİM YOLCULUĞU PEKİ

fonksiyonel gıdaların üretimi nasıl gerçekleşiyor? Bir örnek üzerinden gitmek gerekirse kalp-damar sağlığını güçlendirici, Alzheimer’a yakalanma riskini azaltıcı özellikler taşıyan “fonksiyonel zeytinyağı” üretimi şu adımlardan oluşuyor:

-İlk olarak Türkiye’nin farklı bölgeleri araştırılarak zeytinyağına “fonksiyonel” özellik kazandıracak ve zeytinin yaprağında yüksek oranda bulunan “oleuropein” molekülünü en fazla barındıran zeytin yaprakları tespit ediliyor.

- Zeytin yaprakları “oleuropein” molekülünün en yüksek oranda bulunduğu bölge ve mevsim seçilerek toplanıyor.

-Toplanan yapraklar sıcaklık uygulamadan gölgede kurutuluyor.

-Kurutulan zeytin yaprakları olabildiğince ince toz haline getirilmek amacıyla öğütülüyor.

-Öğütülen zeytin yapraklarındaki “oleuropein molekülü” farklı teknolojik yöntemler kullanılarak özütleniyor.

-Elde edilen zeytin yaprağı özütünden, oleuropein molekülü ve insan sağlığına faydalı diğer moleküller yine teknolojik yöntemler kullanılarak saflaştırılıyor.

-Saflaştırılan moleküller yoğunlaştırılıyor ve mikroenkapsüle edilerek kurutuluyor.

-Başlangıçta 20 kg olan zeytin yaprağı, öğütme-özütlemesaflaştırma-yoğunlaştırma, mikroenkapsülasyon ve kurutma işlemlerinden sonra 100 gram gibi bir miktara konsantre ediliyor.

-Elde edilen zeytin yaprağında bulunan ve insan sağlığına faydalı olan moleküller, yüzde 100 doğal ve yeşil bir teknoloji ile mikroenkapsüle edilerek zeytinyağının içerisine ekleniyor.

-Böylece zeytinyağında daha önce var olan ve litresinde maksimum 10 mg düzeyinde bulunan insan sağlığına faydalı moleküller 200 mg’lık düzeye yükseltilebiliyor. Sağlığa yararlı özellikleri yükseltilmiş zeytinyağı, bu noktadan sonra düşük miktarlarda kullanılsa bile yüksek sağlık faydası gösterme özelliği taşıyor. 


BU GIDALAR HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKENLER

-Fonksiyonel gıdalar, gıda takviyesi olmadıkları için gıda takviyesi formunda üretilmezler.

-Bu gıdalar, hazır gıdalarda bulunan koruyucu sentetik kimyasallar içermez, tamamen doğal kaynaklardan ileri teknoloji kullanılarak üretilirler. n Fonksiyonel gıdalar, temel besin değerlerinin yanında sağlığa yararlı moleküller de içerirler.

-Fonksiyonel gıdaların yaşam ve sağlık kalitesini artırıcı, hastalıkların gelişimini engelleyici ve hastalıklardan koruyucu özellikleri vardır.

-Kanserden diyabete, Alzheimer’dan obeziteye kronik hastalıkların tümünden tükettiğimiz fonksiyonel gıdanın özelliğine göre korunmamız mümkündür.

-Fonksiyonel gıdalar, organik gıdalarla karşılaştırıldıklarında çok daha ekonomik ve sağlık açısından daha yüksek oranda etkilidir.

-Fonksiyonel gıdaların yaşam kalitesini artırıcı özelliği sayesinde fiziksel ve mental yetilerimizi korumak, güçlendirmek ve geliştirmek mümkündür.

-Fonksiyonel gıdalar tamamen doğaldır. Hazır gıdalardan bir diğer farkı, insan sağlığının korunmasını ve güçlendirilmesini en üst düzeyde gözeterek, bilimsel dayanaklarla üretilen gıdalar olmalarıdır.

-Fonksiyonel gıdalar, temel gıdalarımı- zın (ekmek, yoğurt, peynir vb.) doğada bulunan insan sağlığını koruyucu moleküllerce zenginleş- tirilmesiyle üretilen ve temel gıdaların görünüş ve lezzetini değiştirmeden geliştirilen gıdalardır.

-Fonksiyonel gıdalara D vitamini ve minerallerce zenginleştirilmiş ekmek, kalpdamar sağlığımızı koruyan unlu mamuller, eklem sağlığımızı güçlendiren galetalar ya da Alzheimer ve kanserden koruyan zeytinyağları örnek olarak verilebilir. Bunlara ek olarak her türlü fiziksel ve mental fonksiyonumuzu güçlendirici gıdalar da fonksiyonel gıdalar şeklinde geliştirilebilir.

YAZI DİZİMİZE KATKI SAĞLAYANLAR:

İstanbul Biyoteknoloji ve Laboratuvar Hizmetleri Araştırma Grubu Direktörü Prof. Dr. İhsan Kara ve Nanoyaşam Nanobiyoteknoloji grubundan Nörobiyolog Can Kayacılar

YAZI DİZİSİ-3

FOTO MUHABİRİMİZİN BEYİN FONKSİYONLARI İKİ SAATTE NASIL GELİŞİM GÖSTERDİ

Sağlığa yararlı doğal bileşenlerce zenginleştirilmiş “fonksiyonel” ya da “süper gıdalar” devri çok şeyi değiştirecek gibi görünüyor. “Foto muhabiri arkadaşımız Sinan Bilgenoğlu, bu gıdaların insan beynine yaptığı inanılmaz etkiyi 2 saat içinde kendi beyni üzerinde gördü” dersek, yazı dizimizin son bölümünü okumak için önemli bir nedeniniz olacak. İşte bilimsel gerçekler ışığında çarpıcı sonuçlar... ‘Süper Gıdalar Çağı’ yazı dizisini hazırlamaya karar verdiğimizde fotoğrafçı arkadaşım Sinan Bilgenoğlu ile İstanbul Üniversitesi’nin Avcılar Kampusu’nun içinde bulunan Teknokent’te uzun zaman geçirdik. Amacımız Türkiye’de henüz ne olduğu tam olarak bilinmeyen “fonksiyonel” ya da “zenginleştirilmiş gıdalara” ilişkin doğru bilgilere ulaşmak ve bilimsel gerçekleri öğrenmekti. Ancak Teknokent’e vardığımızda bilimsel ispat için ikimizden birinin seçileceğinden haberimiz yoktu. Türkiye’de ilk fonksiyonel gıda örneği olan zenginleştirilmiş zeytinyağının yaratıcısı Prof Dr. İhsan Kara’nın söyledikleri ikna ediciydi: “Yaptığımız çalışmaların etkilerini kendinizde görürseniz bizi daha iyi anlar, fonksiyonel gıdayı daha doğru değerlendirirsiniz.”

Sinan benden önce davranarak gönüllü oldu. “Peki neye gönüllü oldu?” diye sormakta haklısınız. Sinan’ın beyinsel fonksiyonlarını gösteren EEG’si (elektroensefalogramı) çekilecekti. Normal EEG kaydı alındıktan sonra kendisine gıdaların içine katılan ve zeytin yaprağından özütlenerek saflaştırılan “oleuropein” ce zengin mikroenkapsüle zeytin yaprağı özütü verildi. Çok fazla zamanımız olmadığı için bu moleküller bir gıdanın içine katılamadı ve kapsül formunda tüketmesi istendi. (Yoğurt ya da benzeri bir gıda olarak da verilebilirdi.) Yaklaşık 2 saat sonra yeni bir EEG çekilerek iki çekim arasında beynin işleyişi açısından meydana gelen farklılıklar gösterildi. Doğrusu 2. çekimin sonucunun bu denli çarpıcı farklar ortaya koyacağını tahmin edememiştik. Yapılan karşılaştırmada 2 saatlik süre içinde Sinan’ın beyne giden kan akımında artış olduğu, öğrenme yeteneğinin daha iyi seviyeye geldiği, karar verme yetisinin fazlalaştığı, entelektüel kapasitesinde yükselme olduğu yapılan analizler sonucunda gösterildi. Beyin fonksiyonlarının kapasitesinin önceki çekime oranla yükseldiği ve beyin aktivitesinde artış meydana geldiği açıkça görülüyordu. (Kayıtlar bizde saklıdır.) Prof. Dr. İhsan Kara, bu duruma ilişkin olarak “Literatürde zeytin yaprağında bulunan “oleuropein” molekülünün koroner kalp akımını artırdığı ve böylece kalp-damar hastalıklarından korunmanın sağlandığı açıkça belirtiliyor” diyerek dikkatimizi bu doğal güce çekti. Bu örnek ve beraberinde gelen açıklamalar, aynı mantık uygulanarak üretilen fonksiyonel ekmek, yoğurt, süt, makarna ya da meyve suyu gibi çok çeşitli gıdaların insan sağlığına olan yararlı ve farklı etkilerini çok daha iyi kavramamızı sağladı.



Arkadaşımız Sinan Bilgenoğlu’na, beynin fonksiyonları arasındaki işleyişin farkını göstermek için 2 saat arayla 2 farklı EEG çekimi yapılıyor.

HAZIR GIDALARDAKİ YAPAY KORUYUCULARA DİKKAT!

“Hazır gıdalar” olarak adlandırılan ambalajlı ürünlerin yapay koruyucular nedeniyle sağlığımıza verdikleri zararlarla ilgili bilgiler hem ürkütücü hem de şaşırtıcıydı. Prof. Dr. İhsan Kara, “Bu tür gıdalar başta kalp-damar hastalıkları, diyabet, obezite, Alzheimer, Parkinson, inmeler ve epilepsiler gibi hastalıklar olmak üzere çok sayıda sağlık sorununa yol açıyor” diyor. Fonksiyonel gıda çalışmalarının yürütüldüğü merkezin mikrobiyoloji sorumlusu Buse Berber, gıdalarda küflenmeye neden olan mikroorganizmalara karşı antimikrobiyal çalışmalar yürüterek günümüzde kullanılan bütün koruyucu katkı maddelerinin yakın zamanda yürürlükten kaldırılabilecek ürünler olduğuna ve insan sağlığına yönelik çok ciddi problemler yarattığına dikkat çekiyor. Örneğin ekmekte kullanılan kalsiyum propiyonatın yan etkilerinden dolayı günlük ekmeklerde kullanılması istenmese de başka alternatif olmadığı için kullanımının önüne geçilemiyor. Oysa bu ihtiyacı insan sağlığına hiçbir zararı olmayan doğal koruyucularla (bitkilerden özütlenerek saflaştırılan doğal moleküllerle) sağlamak mümkün. Peki nedir bu doğal koruyucular? Doğal koruyucular bitkilerden elde edilen ve bitkilerin de küf ve çeşitli bakterilere karşı kendilerini korumak için ürettikleri ve tükettiğimizde de sağlık etkileri gösteren doğal moleküller. Bu moleküller, kitosan olarak adlandırılan doğal bir moleküler kaplama maddesiyle kaplanarak çok daha etkin bir hale getirilebiliyor. Bunlar Amerikan İlaç Dairesi (FDA) onayından geçmiş doğal ürünlerden oluşuyor ve ekmekten her tür unlu ürüne, yoğurtan peynire, sütten ete, uygun doğal bitkisel hammaddeler olarak görev yapıyor. Ülkemizdeki mevzuatta yer bulan fakat üreticisi olmadığı için henüz yaygın kullanımda olmayan bu moleküllerin çok yakın zamanda “yeşil etiketli ürünler” olarak ülkemizde de yaygın olarak kullanılmaya başlanacağı belirtiliyor.



Sinan, ilk EEG çekiminin hemen ardından zeytin yaprağından özütlenerek saflaştırılan molekülü yutuyor ve aradaki farkı görmek için 2 saat sonra ikinci çekime giriyor.

KEKİK VE NARDAN GELEN GÜÇ NÖROBİYOLOG

Can Kayacılar, mikrobiyolojik çalışmalarda yaptıkları şeyin gıda koruyucu kimyasalları çıkarıp yerine doğal koruyucuların konulmasını sağlamak olduğunu söylüyor ve “Ülkemizde sağlığa zararlı çok sayıda kimyasal olduğu için bu ürünlerin ihraç potansiyelleri çok düşük. Yurtdışındaki firmaların çoğu doğal koruyucular kullanırken biz yapaylarını kullandığımız için bunları yurtdışına ihraç edemiyoruz” diyor. Peki bu yapay koruyucular nelerde var? Kayacılar, “Hazır gıdaların hepsi yapay koruyucu maddelerden zengin. Özellikle de ambalajlı ve paketli ürünler” diyor ve kendilerinin kalsiyum propiyonat ve potasyum sorbat gibi zararlı koruyucu maddeler yerine kekikten, nardan ya da zeytin yaprağından elde ettikleri moleküllerle doğal koruyucular oluşturduklarını ifade ediyor. Bu noktada toplumun özellikle de üreticilerin doğal katkı maddelerinin önemini kavrayarak bu konuda bilinçlendirilmeleri gerekiyor. “Türk Gıda Kodeksi ve Sağlık Beyanları Yönetmeliği” henüz tamamlanmamış olsa da taslakta fonksiyonel gıda geliştirmek için kullanılacak doğal moleküllerin neler olabileceği ve hangi dozda eklendiğinde ne tür bir sağlık etkisi olabileceği gösteriliyor” diyen Kayacılar, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın bu konuda oldukça olumlu çalışmalar yürüttüğünü dile getiriyor.



Paketlenmiş ekmeklerde var olan küf sorunu, doğal koruyucularla engellenmeye çalışılıyor

ZENGİNLEŞTİRİLMİŞ GIDA, KANSERLİ HÜCRELERİ DE ÖLDÜRÜYOR

Hücre Kültürü ve Moleküler Genetik Uzmanı Duygu Aydemir, ürettikleri bitkisel ekstraktların değişik kanser hücreleri üstündeki etkilerini inceliyor. Bunu yaparken ilerleyen süreçte moleküler mekanizmaların hangi hastalık mekanizmalarını tetiklediğini de araştırıyor. Yukarıdaki fotoğrafta mide kanserli bir hastanın kanserinin plakayı tamamen kaplamış olduğu görülüyor. Çünkü kanser hücreleri çok agresif büyüme göstererek kısa sürede yayılıp metastaz yapıyor. Oysa fonksiyonel zeytinyağının içine konulan “kurkumin” ve “oleuropein” molekülleri, kısa sürede neredeyse bütün kanser hücrelerini öldürmeyi başarıyor. Paket gıdalardan vazgeçmemiz ve beslenme alışkanlıklarımızı değiştirerek farklı gıdaların içine insan sağlığına faydalı molekülleri katmamız (zenginleştirmemiz) halinde toplum olarak kanser riskimizi azaltma konusunda önemli bir adım atmış sayılıyoruz. Aynı şeyin zaman içinde nörodejeneratif hastalıklar olarak adlandırılan Alzheimer ve Parkinson gibi tedavisi olmayan hastalıklar açısından da geçerli olup bu hastalıkların oluşumlarını da engelleyebileceği belirtiliyor. Kısacası fonksiyonel gıdalarla hem hastalıklardan korunmak hem de onlarla savaşmak mümkün hale geliyor.


 


BAKMADAN GEÇME