Yerel Haber Hattı 0536 266 79 69
KONUŞMAYI BAŞLAT
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

Ümran AVCI / YAZI DİZİSİ 1 / GAZETE HABERTÜRK

İnsanoğlu ürkütücü ve karanlık olayların gizemini hep merak edegeldi. Televizyonların olmadığı dönemleri hatırlayanlar çok iyi bilir; sokaklarında köpeklerin uluduğu tenha mahallelerdeki evlerde konu komşu toplanılır gece yarısı anlatılan cin peri hikâyeleriyle garip bir haz alınırdı. Hikâye ne kadar korkunç ve gizemliyse o kadar ilgi çekici gelirdi herkese... Şu günlerde de gizemi henüz çözülemeyen karanlık ve ürkütücü cinayetlerin failini konuşur olduk. Karşımızda eğitimli ve zekâ seviyesi oldukça yüksek olduğunu tahmin ettiğimiz bir katil var. İstanbul Tuzla’da, öğretmen Fatma Kayıkçı’yı öldüren, son cinayetinden 3 yıl önce de çifte cinayetin firari zanlısı olduğu ortaya çıkan Atalay F.’nin haberlerine kilitlendik. Herkesin gözü kulağı zanlının yakalandığını duyuran bir son dakika haberinde...

SERI cinayetler, tüm dünyada insanları huzursuz ettiği kadar meraklandıran ve ilgi uyandıran olayların başında geliyor. Türkiye için de seri katil kavramı yeni değil. Yine de kişisel olarak sıkça tanıklık ettiğim “Bizde seri katil yok”, “Türkiye’de Amerika’daki gibi seri katil modeli çıkmadı” gibi şaşırtıcı ifadeler de yok değil. Adli bilim uzmanlarına göre, Türkiye seri cinayetlerle çok uzun yıllar önce tanıştı. Yalnızca o dönemlerde tanımı “seri katil” değil, gazetelere yansıdığı başlıklarda “canavar”dı. Polis merkezi ve adliye arşivleri duyanları hayrete düşüren, tüyler ürperten seri cinayet vakalarıyla dolu. Belgesel kanallarında yayınlanan acımasız katillerin kurbanlarını nasıl bir planla öldürdüğü ve ipucu bulmak için adli bilimciler ile işbirliğine giden polisin zanlıyı yakalamak için izlediği yolun canlandırıldığı programlar en çok izlenenler arasında.

HAYRAN KİTLELERİ VAR

Dahası, seri katillere tuhaf bir şekilde hayranlık duyanlar bile var. Amerikalı şarkıcı Marilyn Manson mesela. Manson’un gerçek adı Brian Hugh Warner olsa da sahne adını ve lideri olduğu grubunun adını Marilyn Monroe ve 35 kişinin katili olduğu düşünülen Charles Manson’dan aldı. Seri katil Manson’un bir başka hayranı da Guns N’ Roses grubunun kurucusu ve vokalisti olan dünyaca ünlü Axl Rose... Onun da seri katil Manson’a olan hayranlığı bilinen bir gerçek. Hatta öyle ki bir konserine üzerine Manson fotoğrafının basılı olduğu tişörtle çıkmışlığı bile var. Seri cinayet faillerinin cinayeti işleme motivasyonu ve psikolojisi bilim insanlarının da üzerine en fazla kafa yorduğu konular arasında. Akıllarda oluşan çokça soru ve doğruluğu tartışılır çokça önerme mevcut. Seri katillerin nasıl bir çocukluk geçirdikleri araştırılıyor, ortak noktalar bulunuyor. Çok zeki oldukları yönünde iddialar mevcut. Yine de esmer ve uzun saçlıları hedef aldığı için saçlarını kestirip siyaha boyatarak canlarını korumaya çalışan New Yorklu kadınların kâbusu haline gelen 6 kişinin katili “Sam’in oğlu”nun 35 dolarlık bir park cezasıyla yakalandığını hatırlatmakta fayda var... İşte bu yazı dizimizde seri katillerin karanlık ve ürkütücü dünyalarının kapısını aralayacağız. Türkiye ve dünyada işlenen korkunç cinayetleri yeniden hatırlayacağız. Seri katillerin psikolojilerini ve suç işleme motivasyonlarını anlamak için de bizlere konunun uzmanları rehberlik edecek... Karanlık dehlizlerde dolaşmaya hazırsanız buyurun...

OLAY YERİNE İMZA BIRAKIYOR!

Seri cinayet konusuna bilimsel bir makalede yer alan özet tanımla başlayalım; Seri cinayet faili, birden fazla kişiyi belli bir nedenle ve belli aralıklarla öldüren kişiler için kullanılan kriminolojik bir terim. Çeşitli kaynaklarda bilhassa Kuzey Amerika’da daha sık görüldüğü iddia edilmekle beraber, dünyanın bütün bölgelerindeki tüm seri cinayetlerin sayısı konusunda net bir bilgimiz olmadığı için bu hususu değerlendirmemiz güç. Dünyanın jeopolitik yapısının değişiminden sonra, eski Sovyetler Birliği ve Güney Afrika’daki görünümün değişmesiyle seri cinayetlerin arttığı yönünde deliller olduğu belirtiliyor. FBI, seri cinayet faili profilini; 20 ila 40 yaşları arasında, genellikle silik bir karaktere sahip, çoğunlukla beyaz ve heteroseksüel, öldürme güdülerini harekete geçiren en önemli nedenin cinsel sorunlar olduğu, çoğu çocukken tecavüze uğramış ya da kötü bir çocukluk geçirmiş kişiler olarak tarif etmekte. Seri cinayet faillerinin bir diğer özelliği de olay yerinde “imza” diye tanımlanan bir iz bırakması. Bu işaret seri katilin kişilik yapısını ortaya koyduğu gibi cinayetlerin ortak noktasını da oluşturuyor.

Türkiye’de ilk seri cinayet failinin 90’lı yılların sonunda yakalandığı iddia edilse de psikotik tanısı almış birçok kişinin, benzer motivasyonlarla birden fazla cinayet işledikleri bilinen bir gerçek. Seri cinayetlerin bütün dünyada artmasının geleneksel aile yapısındaki çöküş, şehirleşmenin getirdiği bireylerin yalnızlaşması, bütün dünyada aynı tip şiddete dayalı temalar içeren film ve oyunların artması, pornografinin yaygınlaşması, çizgi dizilerde bile şiddetin övülmesi ile ilişkili olduğunu savunanlar da var. Sayılan bu psiko-sosyal değişikliklerin öncelikle ABD ve daha sonra da dünyada yaygınlaşmasının nedeninin Amerikan popüler kültürünün bütün dünyada yaygınlaşması olduğu düşünülebilir.

TÜRKİYE DE SERİ KATİLLERLE TANIŞTI

MOBİLYACILARIN ENSESİNE TEK KURŞUN

Türkiye’nin ilk seri katili Seyit Ahmet D. olarak kayıtlara geçti. D., 4 çocuklu bir ailenin en büyük oğluydu. Babası fırıncıydı. En yakın arkadaşıyla birlikte çocukken bir mobilyacının tacizine uğramıştı. Marangozlara nefret besleyen D., bir ay içinde 3 mobilyacıyı enselerine sıktığı tek kurşunla öldürdü. İlk olarak 5 Mayıs 1998’de Esenler’deki mağazasında Ali Osman Beldek’i öldürdü. 4 Haziran 1998’de de Bağcılar’daki Gül Mobilya’nın sahibi Mehmet Kayatuzu kurban seçti. Ölüm şekli her ikisinde de aynıydı. İkinci cinayetten 2 gün sonra yani 1998’in 6 Haziran günü bu kez Esenler’deki mobilyacı Celal Pınargöz işyerinde ölü bulundu. Kurbanlarının cesetlerinin üstüne battaniye örterek bıraktı. Yakalanmasaydı, sayıyı 8’e tamamlayacaktı. “Bunu kimseye söylemedik. Bir sır olarak sakladık. Liseyi bitirene kadar arkadaşım her gün intihar edeceğini söylüyordu. Üniversiteyi kazandık. Ben gitmedim. O Diyarbakır’a gitti. Kısa bir süre sonra da intihar etti. Yıllarca bunun öfkesi içimde durdu. Mobilyacılara böylece kin beslemeye başladım. Arkadaşıma tecavüz edeni öldürecektim ama memlekete onu bulmak için gittiğimde ölmüştü.” Sevinç Yavuz’un “Türk Seri Katiller” kitabı için yaptığı araştırmaya göre D., Nisan 2011’de, Af Yasası’ndan yararlanarak tahliye oldu.

KOLİCİ BOĞARAK ÖLDÜRDÜ

İstanbul’da tam 5 kişiyi aynı yöntemle öldürüp cesetleri evinde sakladı. Sonra kolilere koyarak farklı semtlere bıraktı. Yakalandığında cinayetlerden sonra artık et yiyememekten yakındı ve “Sonunda vejetaryen oldum” dedi... Yer İstanbul... Gündüzleri bağırarak seyyar arabasında “zerzevat” satan seyyar satıcı Orhan Aksoy, Fatih’te 2 katlı bekâr evinde kalıyordu. İlk cinayetini beraber oturduğu arkadaşı Mehmedi Yeşilyurt’u öldürerek işledi. Cinayet yöntemlerinin aynı olduğunu itiraf etti: Evde yalnız oldukları sırada içeceklerine uyuşturucu ilaç koyup kurbanlarını uyuttuğunu ve çamaşır ipiyle boğarak öldürdüğünü anlattı. İkinci kurbanı Ali Rıza İdrisoğlu oldu. Mehmedi’nin cesedini sakladıktan sonra Ali Rıza İdrisoğlu’nu eve davet etti. Aynı şekilde uyuttuktan sonra boğarak öldürdü. Üçüncü kurbanı bir tiyatroda ışık amiri olarak çalışan Turgut Erkan’dı. Önce 2 cesetten kurtuldu fakat o sırada üçüncü kurbanı Turgut Erkan ile karşılaştı. Turgut Erkan, öldürüldüğünden habersiz olduğu arkadaşı Yeşilyurt’u arıyordu ve bu soruyu katiline sordu. İşlediği cinayetlerin ortaya çıkmaması için bir an evvel Erkan’ı öldürmeliydi. “Çok canım sıkılıyor, bana arkadaş ol” diyerek evine davet etti. İkram ettiği içeceğin içinde yine ilaç vardı. Erkan’ın da sonu izini aradığı arkadaşı gibi oldu. Önce uyudu sonra bir iple boğuldu. Dördüncü kurbanı da daha önceden tanıdığı Hakan Kaya oldu. Onu hırsızlık yaptığı için öldürdüğünü söyleyecekti. Aksoy’un son kurbanı seyyar satıcı Ömer Şeker’di. Onu da beraber yaşadığı Rumen uyruklu kadına laf attığı gerekçesiyle aynı şekilde uyutup boğdu. Aksoy, kurbanlarını banyo ve tuvalette saklıyor, günlerce beklettiği cesetlerin kokmaması için de her gün suluyordu. Bir süre sonra su faturası yüksek gelecek korkusuyla cesetlerden kurtulmaya karar verdi. Cesetleri tek tek sıkıca bağlayıp kolilere yerleştirdi. O anları şöyle anlattı: “Artık onlardan kurtulmak kolaydı. Cesetleri, gündüzleri seyyar satıcılık yaptığım arabayla İstanbul’un değişik yerlerine bıraktım.”

Mehmedi Yeşilyurt’un cesedi Haramidere’de, Ali Rıza İdrisoğlu ve Turgut Erkan’ın cesetleri Gaziosmanpaşa Karadeniz Mahallesi’nde bir parkta, Hakan Kaya’nın ki Yenibosna ve Ömer Şeker’inki Yenikapı’daki varil içinde bulundu.

YAZI DİZİSİ 2

Adli Psikiyatr Prof. Dr. Gökhan Oral’a göre bazı insanlar bazı suçları tekrarlıyor. Sıkıntı şu ki, seri halde suç işleyenlerin tümü ustalaşıyor. Durdurulmazlarsa cinayetlere devam ediyorlar. Bu cinayet hayat biçimi oluyor ve onların kişiliklerini ayakta tutan bir sistem haline geliyor.

Yakalanmaları türlü nedenlerle, biraz daha kendine has güçlükler taşıyor. Bu da uzmanlaşmış ekiplerle çalışmayı gerektiriyor. Konu cinayet ve sebebi “meçhul” olunca insanlar galeyana geliyor ve “Ne oluyor, karşımızda nasıl bir canavar var?” sorusunun yanıtını aramaya başlıyor...

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Gökhan Oral seri cinayet failleriyle ilgili bilinmeyenleri ve merak edilenleri anlattı. “Seri katil” yerine “seri cinayet faili” tanımının kullanılması gerektiğini söyleyen Oral, bu tanımlamanın da Amerikan kriminolojik deyimi olduğunun altını çizdi.

Oral’a göre seri cinayet failinin suç motivasyonu, derin psikolojik motivasyonlarla izah edilebilen ancak bildiğimiz standart suç motivasyonlarına uymayan bir güdü. Seri cinayetlerdeki motivasyon ilk anda anlaşılamıyor çünkü; görünüşte kıskançlık yok, para meselesi yok, aralarında bir husumet yok.

Yakalanmaları güç olduğundan ve aynı suçları işlemeye devam edeceklerinden seri cinayet vakaları toplumda infial yaratıyor. Belirsizlik hali insanları huzursuz ettiğinden bu tür hadiselerde cinayete bir izah bulma ihtiyacı doğuyor. Seri cinayetlerin farklı türleri olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Oral, şunları söylüyor:

“Bunlara da seri cinayet faili diyelim mi, demeyelim mi diye düşünüyoruz. Mesela kitle katilleri ‘mass murder’lar var. Aynı anda ya da birbirine çok yakın süre içinde çok fazla insanı öldüren kişiler.

Okul basıyorlar, bizde daha sık görülen biçimi ise eski karısının evini basıyor, kayınbiraderini öldürüyor, kayınvalidesini öldürüyor, eski karısını öldürüyor sonra oradan çıkıyor başka bir yerdeki dükkâna gidiyor ailedeki herkesi -kendince bir intikam alma- öldürüyor. Onlar da kendine has bir seri cinayet faili formu. Genel olarak bu tür suçların aslında eskiden beri var olduğunu varsaymamız lazım.

Kayıtlara bakıldığı zaman öyle olduğu sonucu çıkıyor ortaya. Seri cinayet faillerinin Amerika’da ortaya çıktığını düşünmek doğru değil. 17., 18. yüzyılda var. Literatüre girmiş tipler var; İngiltere’de ortaya çıkan Jack the Ripper (Karındeşen Jack) var. Muhtemelen o günkü sosyal ortam içinde böyle bir tanımlamaya gereksinim duyulmadan yakalanan canilerdi bunlar. Sonradan biraz daha dikkatimizi çeken bir konu oldu. Tarih boyunca muadili işlere rastlanır.”

BİZDE NİYE SERİ KATİL YOK?

Oral sıklıkla sorulan “Bizde niye seri cinayet faili yok, niye seri katilimiz yok?” söylemini de “yanlış bir inanç, tuhaf ama anlaşılabilir bir söylem” olarak nitelendirirken, şunları söylüyor: “Bizde eskiden beri var. Onlara eskiden “canavar” demişiz; ‘Kasımpaşa canavarı’, ‘Artvin canavarı’ ya da ‘Çivici’, ‘Kolici katil’ gibi isimler takmışız. Sadece seri cinayet faili dememişiz. FBI’ın bazı çalışmaları ve dizi haline gelmiş çalışmalar bu konuda toplumdaki merakı biraz daha tahrik etmiş olmalı.

‘SERİ SUÇ İŞLEYENLER USTALAŞIRLAR’

Bazı insanlar bazı suçları tekrarlarlar. Bu illa cinayet için söz konusu değildir. Bu durum cinsel suçlarda sık gördüğümüz bir şeydir. Örneğin pedofililer... Evden hırsızlık bile tekrarlayan bir suçtur. Polisiye ve bilimsel açıklaması budur. Tüm seri halde suç işleyenler ustalaşırlar. Yakalanmaları kendine has güçlükler taşır. Bu da biraz daha uzmanlaşmış ekiplerle çalışmayı gerektirir.

‘PSİKOLOJİK ÖZELLİKLER DEĞİŞKEN’

Prof. Oral, seri cinayet faillerinin psikolojik özellikleriyle ilgili merak edilen ve yapılan bazı genellemelerle ilgili de şu değerlendirmeyi yapıyor: “Psikolojik özellikleri değişkenlik gösterebilir. Benim çok tehlikeli bulduğum kelimeler, yorumlar var. Mesela ‘Bunlar genellikle anti-sosyal olurlar’ ya da ‘Bunlar aslında yüksek zekâlıdırlar’ gibi.

Pedofiller, seri tecavüzcüler veya seri hırsızlık yapanlar gibi diğer seri suçlar işleyen için de psikoloji ve psikiyatrinin tanım alanına giren kelimelerle durumu tanımlamaya çalışmak gayretimiz vardır. Ancak ‘Bunlar psikolojik olarak böyle insanlardır’ diye kestirip atmak çok tehlikeli ve yanlıştır. Akademik olarak ise neredeyse tümden yanlıştır.

‘CİNAYET KİŞİLİKLERİNİ AYAKTA TUTUYOR’

Ortak bazı özellikler bulabiliyorsunuz ama ortak bazı özelliklerin çoğu başka birçok insanda da bulunabilir. Bulunan ortak özelliklere bakarak ‘Bu insanlar böyle de bundan oluyor’ denilemez. Sadece şunu söyleyebilirim; bu suçu işleme motivasyonları ilk anda anlayabileceğimizden daha derin ve karmaşık. Ortak özellikleri bu.

Durdurulmazlarsa devam ediyorlar. Bu cinayet hayat biçimi oluyor ve onların kişiliklerini ayakta tutan bir sistem oluyor. Ama bunların bir kısmı ciddi derecede akıl hastası. Bir kısmında bariz anti-sosyal özellikler var. Bir kısmının zekâsı oldukça iyi, bir kısmının zekâsı ortalamanın altında.”

NEDEN ZOR YAKALANIYORLAR?

Gökhan Oral, Tuzla’da öğretmeni öldüren Atalay F.’nin lise yıllığında arkadaşlarının anlattıklarına bakarak “İleride böyle olacağı belliymiş” yorumu yapılamayacağını belirtiyor ve “Ondan çok iyi polisiye yazarı da çıkabilirmiş” görüşünü savunuyordu. Oral “Neden zor yakalanıyorlar” sorusuna da şöyle yanıt veriyor:

“Zorluğun nedeni şu: Ortalama müdahale istemi yani soruşturmadaki polisiye sistem ortama suçlar için dizayn edilmiştir. Onun için özel bir eğitim almanız gerekir. Aynı şey pedofililer için de geçerlidir. Sübyancılar da çok kolay yakalanmazlar. Çünkü kimse fark etmez. Yüzde 95-97 arasında bir orandaki suçu bu yöntemle yakalarsınız ama bazen yakalayamazsınız.

‘DÜNYANIN HER YERİNDE AYNI’

Çalıştığımız ya da muayene ettiğimiz kişilerle ilgili kültürel farklılıklar dışında Birleşik Devletler ya da Fransa ve Belçika’daki şahsiyetlerden önemli bir ruhsal farklılıkları yok. Kültürel, eğitimsel farklılıkları var elbet ve bu normal. Psikopatı da var, zekâ düzeyi fazla olanı da. Madde kullanıcısı olan da var. Geçmiş öyküleriyle ilgili doğru bilgileri almamız çok zordur.”

TÜRKİYE’DEKİ SERİ KATİLLER VE CİNAYETLERİ

İLK KURBANI KARDEŞİYDİ

Kendisini “avcı”, öldürdüklerini “av”, gasp ettiği paraları da “av ganimeti olarak” nitelendiren Hamdi Kayapınar Kayseri’de 1998-2001 arasında 6 kişiyi öldürdü. Seri katilin 14 yaşındayken işlediği ilk cinayetindeki ilk kurbanı ise kardeşiydi.

Hamdi Kayapınar yıllarca Hollanda’da işçi olarak çalışan, Türkiye’ye döndükten sonra da hayatını inşaat işçiliği yaparak kazanmaya çalışan bir babanın oğluydu. Yıllarca çalışmasına rağmen gerektiği kadar para kazanamayan baba, hıncını da 14 yaşındaki Hamdi’yi döverek çıkarıyordu.

Ama 4 yaşındaki diğer oğlunu ise kucağından indirmiyordu. Hamdi bütün bu olanlara son vermeye karar verdiğinde daha 14 yaşındaydı. O gün küçük kardeşini boğarak öldürdü; bahçedeki kuyuya attı. Cinayet ortaya çıktığında tutuklanıp ıslahevine gönderildi.

Tahliyeden 15 gün sonra seri cinayetlerine başladı. 2001’e kadar 5 kişiyi daha öldürecekti. Yakalanmadan önce 20’ye yakın psikiyatrın hazırladığı rapor sonunda ortaya çıkan katilin profili şöyleydi:

“Cinayetleri tek başına işliyordu. Tereddüt yoktu. İnsanlardan kopuk yaşayan biriydi. Aile içi şiddete ya da tacize maruz kalmıştı. Ailedeki bir tipten intikam alıyordu. Kıskanç, sabıkalı ve durdurulana kadar durmayacak.”

TÜRKİYE ONU ‘ÇİVİCİ’ OLARAK TANIDI

Süleyman Aktaş... Türkiye onu “Çivici katil” olarak tanıdı. 1950 doğumlu Aktaş, 3 çocuk babasıydı. Türkiye Elektrik Kurumu Müessese Müdürlüğü’nde hat işçiliği yaparken 31 bin 500 volt elektrik akımına kapılıp ağır yaralandı. Sonra hem kendi hayatı değişti, hem de bir çok masum hayata kastetti.

Yaşadığı iş kazasının cinayetlerdeki etkisi hep tartışma konusu olan Aktaş’ın cinayetleri kan donduran cinstendi. Aktaş ilk cinayetini 1986’da işledi. Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde 4.5 yıl tedavi gördü.

1994’te yaşları 65-78 arasında değişen 5 kişiyi, gözlerine ve alınlarına çivi çakarak öldürdü. Aktaş halen hastanede tedavi görüyor. Çivici, adliyede verdiği ifadede öldürdüğü komşu çiftin cinayetiyle ilgili şöyle demişti:

“Birinci görevde Ayşe ve İsmail, tarafımdan çekiç ve çivi kullanılarak öldürülmüşlerdir. Sizin yemek zehirlenmesi olarak rapor ettiğiniz bu olayda amaç 9’u bulmak için yapılan bir egzersiz görevdir. Kadının alnına 5’lik bir çivi çakılmış, sol gözüne de 10’luk çivi çakılmıştır. Adamın alnına iki, sol gözüne de 15’lik bir çivi çakılmıştır.”

PELİN BATU VE KANLI KONTES

Üniversite döneminde Macaristan asıllı seri katil Elizabeth Bathory üzerine bir makale yazan tarihçi Pelin Batu, 2008 yılında da fotoğraf sanatçısı Mehmet Turgut’a Bathory gibi kanlı küvette poz vermişti. 40 yaşına geldiğinde, yaşlanıp güzelliğini kaybedeceği telaşına düşen “Kanlı Kontes”, bir gün hizmetkârı olan genç bir kızın saçlarını tararken canını acıtması üzerine ona öyle bir tokat atmış ki genç kızın yüzünden bir damla kan Kontes’in eline gelmiş.

Kontes bu kanla, kızın gençliğini, güzelliğini aldığını zannetmiş ve uşağına emir vererek kızın bütün kanını bir küvete doldurtup kan banyosu yapmış. Pelin Batu, Habertürk’e hem o fotoğrafın hikâyesini hem de seri katilleri anlattı: “Seri katillerle ilgili kitaplar babamın kütüphanesinde de vardı. Bathory tam seri katil kisvesine girmiyor. Telaffuz edilen şey korkunç: Genç kızları öldürüp onların kanı içinde banyo yapması. Kadın aristokrat bir kadın. Böyle efsaneleşen bir kadının böyle bir şey yapmış olması sanki Kleopatra’nın karanlık yüzü gibi geliyor.”

YAZI DİZİSİ 3

Onlarca genç kızı kaçırıp öldüren katil, aracını gece karanlığında farları kapalı kullanmaya kalkınca bir karayolu devriyesinin dikkatiyle yakalandı. Bir başka seri katil ise yanlış park yüzünden kesilen bir trafik cezasıyla tutuklanabildi...

Peşinde yüzlerce polis olduğu, fotoğrafları gazete ve televizyonlarda boy boy yayımlandığı halde kaçmayı başaran seri katillerin “çok zeki” olduğu düşünülür. Peki gerçekten sanıldıkları kadar zeki midir seri katiller? Adli Bilimler Uzmanı Prof. Dr. Sevil Atasoy bu çarpıcı sorunun yanıtını, katillerin yakalanma hikâyelerini anlatarak veriyor...

Atasoy; “Acayip İşler” kitabının “Seri katiller ne kadar zeki?” bölümünde şu bilgileri paylaşıyor: “Genel olarak toplumların zekâ ortalaması 100’dür ve 85 ile 115 arasında değişir. Sadece 100 kişiden 5’inin zekâsı 125’in üzerine çıkar. Katiller kendilerini, herkesi ve özellikle de polisi kandırabilecek kadar zeki sanmakla birlikte, ‘dâhi’ denecek ölçüde zeki olanları hakkında bilgimiz yok. Belki de o ya da onlar, henüz yakalanmamış olanlardır.”

KURBANIN SAFRAKESESİ TAŞI ELE VERDİ

Gözünü kırpmadan onlarca insanı öldüren katilleri demir parmaklıklar arkasına götüren hikâyeleri okuyun ve seri katillerin ne kadar zeki oldukları sorusuna kendiniz karar verin...

Kendini “dâhi” kabul eden İngiliz “asitli banyo katili” John George Haigh, nereden okuduğu bilinmez ama Latince bir kavramın bir hukuk deyimi olduğunu anlamayıp “Ceset yoksa suç yoktur” şeklinde yorumlar. Öldürdüğü kişileri aside atıp çamura dönüştürdüğü takdirde kendisini suçlamayacaklarına inanmıştır. Halbuki, ceset yoksa da katil olduğu kanıtlanan ve cezalandırılan nice katil olduğu gibi asidin her şeyi yok etmediği de bir gerçektir. Nitekim 1949 Ağustos’unda jürinin birkaç dakika içinde Haigh’i darağacına göndermesini sağlayan, olay yeri inceleme ekibine eşlik eden patolog Dr. Kaith Simpson’un katilin evinin bahçesinde bulduğu üç taş ve takma dişler olmuştur. Taşlar, katilin sülfat asitte eriyeceğini sandığı zengin ve dul kadın Olive Durand-Deacon’un safrakesesi taşıydı.

‘TAŞINDIĞIMDA ESİRLER BURADAYDI’

120 IQ ile normalin üzerinde bir zekâya sahip bilgi işlemci seri katil Randy Kraft’ın, yolcu koltuğunda boğarak öldürdüğü kurbanının cesediyle alkollü araç kullanması akıl almaz bir aptallık örneğidir. Borsada milyonlar kazanacak ölçüde becerikli Gary Heidnik’in de zincire vurduğu ve işkence ettiği seks esirleri evinin bodrumunda bulunduğunda aklına gelen ilk savunma, “Eve taşındığımda bunlar buradaydı” demek oldu.

1974-78 yılları arasında en az 30 genç kızı kaçırıp alıkoyan, işkencelerle öldüren ve cezasını elektrikli sandalyede çeken hukuk öğrencisi Ted Bundy de benzer bir hata yapmıştı. Sağ kurtulan kurbanlarından birinin sözünü ettiği aracını gece yarısı farları sönük biçimde kullanmaya kalkınca, dikkatli bir karayolu devriyesi tarafından durdurulmuştu.

200’den fazla polis, tüm zamanların en ünlü seri katili olarak ün salan, kahverengi uzun saçlı altı genç kadının katili, ‘Sam’in Oğlu’ ya da o sıralar henüz bilmedikleri adıyla David Berkowitz’in peşindeydi. Kurbanlarının hepsi esmer ve uzun saçlı olduğundan New York’lu kadınların saçlarını kestirip sarıya boyatarak hedef olmaktan kurtulmaya çalıştığı katil bir türlü yakalanamıyordu. “Öyleyse 10 Ağustos 1977’de tutuklanmasını sağlayan nedir?” sorusuna verilecek yanıt ise basit: “Yanlış yere park yüzünden kesilen bir ceza fişi!”

ŞİDDET, POTANSİYELİ ARTIRIR

“Türk Seri Katiller” kitabının yazarı Sevinç Yavuz “Çocuklar ve kadınlar ciddi şiddet altında. Çocuklara çok dikkat etmek gerekiyor. Bu çocukların ileride gerçekten bu toplum için çok ciddi tehlikeli profiller oluşturma ihtimalleri var” diye uyarıda bulunuyor. Yavuz, “Hem dünyada hem Türkiye’deki seri katil profilleri incelendiğinde çok temel bir nokta var: Çocukluklarına dair bir travma. Bu cinsel taciz olabilir, şiddet de tecavüz de olabilir. 80’lerde uyuşturucu tehlikesinin adım adım geldiğini gördüğümüz gibi şimdi de bunu görüyoruz. Daha çok seri cinayet işleyen profille karşılaşma olasılığımız yüksek artık!” diyor.

Seri katillerin suç işleme motivasyonlarının dünyanın her yerinde aynı olduğunu söyleyen Yavuz’un tespiti şöyle: “Seri katillerin tarzları farklı olabilir. Ama Artvin’de seri cinayet işleyen çobanla Meksika’daki Rodrigez’in cinayet işleme şekli bire bir aynı. Yakalanma süreleri ya da güvenlik birimlerinin olaya yaklaşımı ülkeden ülkeye fark ediyor.”

ÇOBAN, TORNAVİDALI, KUYUCU

Henüz seri katil kavramı hayatımıza girmemişken; en vahşi cinayetleri işleyen bir katil Artvin’den çıktı. 1967 Artvin doğumlu çoban Adnan Çolak, 1992-1995 arasında 3 yıl boyunca Artvin’in civar köylerinde, yaşları 68-95 arasında değişen 11 yaşlı insanı öldürdü. Bazılarının evlerini ve cesetlerini ateşe verdi, 6’sının cesedine tecavüz etti. 3 cinayet mahallini kundakladı, 2 yaşlı kadını yaraladı. 1995’te yakalandı. Müebbete mahkûm oldu, 1999’da afla tahliye oldu. Yakalandıktan sonra ifadesi şöyleydi: “Küçükken annem ve babamla aynı odada kalırdık. Onları izlerdim. Ve belki de bilinçaltında bu olaylara olan ilgim, yani yaşlı insanlara tecavüz olaylarının temelinde bu vardır.”

NİNJA OYUNCAĞIYLA ‘İMZA’ ATTI

1955 Kırıkkale doğumlu mermer ustası Mehmet Göker evli ve bir çocuk babasıydı. 1992-2002 arasında biri kadın 5 kişiyi öldürdü ve cesetleri battaniyeye sarıp kuyuya attı... “Kuyucu katil” olarak tanındı. Kurbanlarının kafatasının içine Ninja kaplumbağa oyuncağı bıraktı.

‘KADINLARDAN NEFRET EDİYORDU’

9 çocuklu bir ailenin oğlu Yavuz Yapıcıoğlu 1967’de Adana’da dünyaya geldi. 1994-2002 arasında resmi kayıtlara göre 18 kişiyi öldürdü. Kendisi ise 40 cinayeti olduğunu söyledi. Cinayetlerini tornavidayla işledi. “Tornavidalı Katil” ya da “Avcılar Sapığı” olarak anıldı. Yapıcıoğlu’nun ağabeyi onu şöyle anlatıyordu: “Eşiyle 1.5 yıl evli kaldı. Bir kere bile ilişkiye giremediler. Kadınlardan nefret etmeye başladı. Zorla birlikte olduğu kadınları dövüp öldürdüğünü gelip bize anlatırdı.”

BEBEK YÜZLÜ

Masum görüntüsü nedeniyle ‘Bebek Yüzlü Katil’ lakabı takılan Ali Kaya, tamamı Alanya’da gerçekleşen cinayetlerine, 1997’de amcası Celal Kaya’yla başladı. 5 yıl hapse çarptırıldı. Cezası bitince, Adana’da kendi annesine tecavüz eden Zeynel Abidin Gümüş’ü öldürdü. Akıl hastanesine kaldırıldı, 1999’da ‘kapalı yerde duramaz’ raporuyla hastaneden çıkarıldı. Alanya’da 5 kişiyi daha bıçaklayarak öldürdü. Son cinayetinden sonra ‘kişilik bozukluğu’ teşhisiyle tekrar akıl hastanesine yatırıldı. Burada da ‘çivici katil’ olarak bilinen Ayhan Kartal’ı bıçaklayarak öldürdü. Bir yıl sonra firar etti, 2004’te yakalandı.

‘ZEVK İÇİN’ ÖLDÜRDÜ

Durmuş Anuçin, 2002’de İstanbul’un 3 ilçesinde 5 kişiyi öldürdü, 4 gasp ve bir tecavüz suçu işledi. Yakalanıp tutuklanan katil, cinayetleri para ve zevk için işlediğini söyledi. 2008’de şartlı tahliyeden serbest kalması gündeme gelen Anuçin, cezaevinden çıkamadı.

OTOBAN KATİLLERİ

Mehmet Karahasan ve Yiğit Bekçe 20 Ekim 2006’da başladıkları katliamda, 52 saat içinde 7 kişiyi öldürdü. İlk kurbanları, Bursa-Yalova karayolunda kestane şekeri mağazasında tezgâhtarlık yapan Hüseyin Çalışkan oldu. 5 saat sonra, İzmit’te bir pişmaniye dükkânına giren zanlılar, burada da Fatih Kılıç`ı öldürdü. Ardından 5 cinayet daha işlediler ve Ankara’da yakalandılar. Farklı davalarda birkaç kez müebbete çarptırıldılar.

'SERİ KATİL' TANIMINI YARATTI

TED BUNDY: 1974-1978 arasında, ABD’nin çeşitli yerlerinde çok sayıda genç kadını öldürdü. Kurbanlarının kesin sayısı bilinmeyen Bundy, on yılı aşkın inkâr süreci sonunda, 30’dan fazla cinayet işlediğini itiraf etti. Bundy, sıklıkla Amerikan seri katillerinin öncül örneği olarak kabul edilir. Gerçekten de ‘seri katil’ terimi ilk defa onu tanımlamak için ortaya atılmıştır. Bir sosyopat olduğu düşünülen Bundy, işlediği vahşi cinayetlere rağmen eğitimli, yakışıklı ve kibar bir genç adam olarak tanımlanır. Kurbanlarını genelde sopayla döverek, bazen de boğarak öldürmüştür.

ED GEIN: Annesinin ölümünden sonra anatomi bilimiyle ilgilenmeye başladı. Bu ilgisinin tek nedeni ölen annesini diriltmekti. Bir süre sonra mezarlıktan cesetler çalmaya ve öğrendiklerini üzerlerinde denemeye koyuldu. Sonunda annesini diriltemeyeceğini anladı ve annesi yaşında bir kadının cesedinin derisini yüzdü. Bu deriyi annesinin eski kıyafetleriyle birlikte giydi ve cinayetlere başladı. Gein, bir süre sonra meme uçlarından kemer, kafatasından bardak ve diğer süs eşyaları yapmaya koyuldu. Sonunda yakalandı, evinde birçok kadavra, dudaklardan yapılmış kolyeler, el derilerinden yapılmış eldivenler bulundu. Cinayetleri sadece evini süslemek için işlediğini söyledi.

PEDRO LOPEZ MONSALVE: “Andes Canavarı” lakabıyla tanınan seri katil, Güney Amerika’da 300 çocuğa tecavüz edip öldürmüştür. Lopez, 3 ülkede öldürdüğü ve tecavüz ettiği genç kızların her biri için en fazla birer ay yatmıştır. 1980’de öldürdüğü 53 çocuğun mezarı polis tarafından bulunmuştur. 1999 Ocak ayında bir röportajda, kendini “yüzyılın adamı” olarak tarif edip “iyi davranış” sergilediği için serbest bırakılması gerektiğini söyledi.

ALBERT FISH: Yamyam olduğu düşünülen Fish, en yaşlı seri katildir. Annesinin yanında cinsel istismara uğradıktan ve çocuk yurduna yerleştirildikten sonra ruhsal yapısı bozuldu. İlk cinayetini 1910’da işledi. Küçük ve savunmasız çocukları kurban olarak seçip işkence etmeden, tecavüz etmeden ve etlerini yemeden öldürmüyordu. Acı çektirmekten zevk alıp bunları “din” uğruna yaptığını düşünüyordu. İdrarını içip, kendini çivili sopayla döverek günahlarından arındığına inanıyordu.

AILEEN WUORNOS: ABD’nin en ünlü kadın seri katillerinden biri olan Wuornos, aynı zamanda eşcinsel bir hayat kadınıydı. İlişkiye girdiği bazı insanları öldürdüğü ve ormana saklamaya çalıştığı ortaya çıktı. 7 kişiyi öldürdüğü bilinse de, 2 kişinin cesedi bulunamadığı için 5 cinayetten yargılandı.

ANDREI (ANDREY) ÇIKATILO:

Ukrayna doğumlu Rus seri katil. 1978-1990 arasında 53 cinayet işledi. Ekim 1992’de 52 kişiyi öldürmekten suçlu bulundu (kendi itirafına göre 56 cinayet teşebbüsünde bulunmuş ve bunların 53’ü cinayetle sonuçlanmıştı) ve 14 Şubat 1994’te kafasına kurşun sıkılarak infaz edildi.

BAKMADAN GEÇME