Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        GÜMÜŞHANE (AA) - Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, "Şu anda Türkiye Cumhuriyeti'nin hükümet sistemi artık çift başlıdır, bu sürdürülemez. Şu anda bizim hükümet sistemimizde arabanın hem sağında hem solunda direksiyon var hem de iki tane şoför var. Bu araba ne olur Allah aşkına? Ya duvara toslar ya uçuruma yuvarlanır, başka bir imkanı var mı?" dedi.

        Işık, Gümüşhane Üniversitesi Öğrenci Konseyi Başkanlığı tarafından Gümüşhane Üniversitesi Kongre Merkezinde düzenlenen, "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi" konulu konferansta yaptığı konuşmada, 16 Nisan'da Türkiye'nin son derece önemli, belki bugüne kadar yaptığı en önemli değişikliklerden bir tanesini, belki de en önemlisini sandıkta gerçekleştirmek için halk oylamasına gittiğini belirtti.

        Işık, 16 Nisan'ın, Türkiye'nin hangi hükümet sistemiyle yönetileceğine yönelik çok önemli bir oylama olacağına işaret ederek, "Bu noktada sizlerin en doğruyu bilme ve öğrenme hakkınız var, bizim de siyasetçiler olarak sizlere en doğruyu sunma görevimiz var. Neden böyle bir hükümet sistemi değişikliğini halk oylamasına sunuyoruz, bunun sırası mıydı? İkincisi de 'evet' dersek Türkiye ne kazanacak, gençler olarak bizler neler kazanacağız, gelecek kuşaklar bu evetten nasıl etkilenecek?" ifadesini kullandı.

        Dünyada hükümet sistemlerinde temel olarak bakıldığında bir parlamenter sistem bir de başkanlık sistemi olduğunu dile getiren Işık, şöyle devam etti:

        "Başkanlık sisteminde başkanlık, yarı başkanlık şeklinde kendi içinde tasnif edilmiş durumda. Parlamenter sistemlerin en temel özelliği hükümetlerin, parlamentonun içerisinden çıkmış olması, yani milletvekilliği seçimleri yapılır, bu seçimlerin sonucunda eğer bir tek parti meclisteki çoğunluğu alırsa o parti tek başına hükümeti kurar, gelenek olarak da o partinin genel başkanı başbakan olur ama bir parti mecliste güvenoyu alacak sayıya ulaşamazsa o zaman koalisyonlar olur, hangi parti kiminle koalisyon yapacağını bir dizi görüşmenin sonucunda belirler ama parlamenter sistemin en temel özelliklerinden birisi de Cumhurbaşkanlığı makamının sembolik olmasıdır."

        Işık, parlamenter sisteme iyi örneklerden birinin Almanya olduğunu kaydederek, "Almanya federal bir devlettir, eyaletleri vardır ama yönetim sistemi parlamenter sistemdir. Almanya'da eğer cumhurbaşkanı daha önce meşhur bir adam değilse, bilinen bir adam değilse cumhurbaşkanı olduktan sonra Alman halkı çok fazla cumhurbaşkanını tanımaz. Çünkü kamuoyunun önünde çok yoktur. Çok sembolik bir makamı doldurur. Türkiye sistem olarak parlamenter sistemi benimsedi ancak uygulamada aslında 1923 yılından itibaren parlamenter sistemden çok fazla sapma gösterdi." diye konuştu.

        Özellikle 1982 Anayasası'nda Türkiye'nin parlamenter sistemden çok ciddi bir sapmayı yaşadığını ifade eden Işık, şunları söyledi:

        "Parlamenter sistemde cumhurbaşkanlığının yetkileri semboliktir dedik ama 12 Eylül Anayasası, Kenan Evren'e göre oluşturulduğu için Kenan Evren'e göre yazıldığı için cumhurbaşkanının yetkilerine gelince parlamenter sistem bir kenara bırakıldı ve başkanlık sisteminin, cumhurbaşkanına, başkana tanıdığı yetkiler neredeyse tamamen cumhurbaşkanına tanındı. 1982 yılı, Türkiye'de parlamenter sistemin çok ciddi darbe aldığı bir yıldır. Neden? Çünkü Kenan Evren cumhurbaşkanı olacak geçici maddeyle, Kenan Evren her şeyi kontrol edebilsin, bu halka çok güvenilmez, bu halk cahildir, bu halk kime oy vereceğini bilmez, bizim hoşumuza gitmeyen hükümetler iş başına gelebilir, onları frenlemek bizim elimizde olsun. Maalesef bugün 'hayır' kampanyasını yürüten partiler, bu cumhurbaşkanlığının yetkilerine itiraz etmediler çünkü fikir akrabalıkları var fakat bunun hangi çatışmaları doğurduğunu da özellikle bizim kuşak çok iyi biliyor. Kenan Evren, rahmetli Özal, Özal-Demirel, Demirel-Çiller, Özal- Yılmaz, Demirel-Erbakan…En son biliyorsunuz Ahmet Necdet Sezer'in cumhurbaşkanı olması için en büyük gayreti gösteren merhum Ecevit'ti ama bir anayasa kitapçığını Ahmet Necdet Sezer merhum Ecevit'in suratına fırlatınca Türkiye tarihinin en ağır ekonomik krizini yaşadı."

        - "Bu sistemde çatışma kaçınılmazdır"

        Bakan Işık, bu sistemde çatışmanın kaçınılmaz olduğuna işaret ederek, şöyle konuştu:

        "Ahmet Necdet Sezer, Recep Tayyip Erdoğan arasında da ciddi gerilimler oldu ama Başbakanımız o dönemde çok ciddi sabır göstererek Ahmet Necdet Sezer'in görev süresini tamamlanmasını sağlamış oldu ama asıl parlamenter sistemin fiilen çalışamaz hale geldiği parlamenter sistemin köküne kibrit suyunun döküldüğü tarih Nisan 2007'dir. Nisan 2007'ye geldiğinde en son seçimden yüzde 42 oy almış bir Adalet ve Kalkınma Partisi var, bunun da Mecliste 363 milletvekili seçilmiş, o anda da 350'nin üzerinde milletvekili var. Anayasada cumhurbaşkanının nasıl seçileceğini açıkça yazmış. Birinci ve ikinci turda 367, bulunamazsa üçüncü turda 276 ama ne oldu, 367 diye Sabih Kanadoğlu bir icat çıkarttı. Bir hukuk garabetini ortaya attı fakat maalesef bugün kapı kapı 'hayır' için dolaşan Sayın Deniz Baykal CHP'nin Genel Başkanı buna mal bulmuş mağribi gibi yapıştı ve kendi milletvekilini zor kullanarak Meclise sokmadı ve '367 sayısı, toplantı yeter sayısıdır, bu sağlanamamıştır' diye Anayasa Mahkemesine gitti. O dönemde de Anayasa Mahkemesini nasıl tehdit ettiğini hepimiz biliyoruz. Bunu gizleme ihtiyacı da duymadılar. 'Eğer Anayasa Mahkemesi bu 367'yi onaylamazsa Türkiye'de büyük kaos olur' diye açıklama da yaptı ve maalesef daha sonra bazı Anayasa Mahkemesi üyelerinin açıklamalarıyla öğrendik ki o dönemde Anayasa Mahkemesi çok ciddi baskı altına alındı ve bu kararı onayladı."

        "Anayasa Mahkemesi'nin hukuk tarihine geçen en ayıplı kararlarından biridir." ifadesini kullanan Işık, sözlerini şöyle sürdürdü:

        "Bu karar alınınca Meclisin önünde iki yol kaldı ya CHP'nin dediğini cumhurbaşkanı seçecek ya da emaneti asıl sahibi olan millete iade edecek. Hemen seçim kararı alındı, anayasa değişikliği için düğmeye basıldı ve 21 Ekim 2007'de Türkiye Cumhurbaşkanını halkın doğrudan sandıktan seçmesi kararını kabul etti. Bu aslında parlamenter sistemin fiilen rafa kalktığı tarihtir çünkü parlamenter sistemde cumhurbaşkanlığının sembolik olmasının önemi sistemin iki başlılığa gitmemesi içindir ama cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle oluşan tablo, bir tarafta düşünün bir cumhurbaşkanı adayı çıkacak, halka bazı sözler verecek bir kampanya yürütecek değil mi? Bazı vaatlerde bulunacak. Sonra da halk bu adaylardan birini seçecek. Şimdi bu aday seçildikten sonra 'ben etliye sütlüye karışmam, ben verdiğim sözlerin hiçbirisini yerine getirmek zorunda değilim çünkü ben sembolik bir makamdayım' deme şansı var mı? Buna mukabil başbakan var, hükümet var. Halk onlardan da icraat bekliyor, onlar da söz vermişler. Bir an için düşünün bir tarafta güçlü bir başbakan bir tarafta güçlü bir cumhurbaşkanı, kimin dediği olacak? Sadece şu soruyu kendimize sorsak aslında neden bu halk oylamasında 'evet' dememiz gerektiği ortaya çıkar."

        Işık, 7 Haziran seçimine değinerek, "Bir an için şöyle bir varsayımda bulunun, faraza 7 Haziran 2015 akşamı oluşan tabloda AK Parti yüzde 41, CHP yüzde 24, MHP yüzde 16, HDP yüzde 13 almış. Sayın Bahçeli'yi ikna etmiş olsalardı ve Sayın Bahçeli'ye 'evet' dedirtmiş olsalardı bir CHP, MHP, HDP hükümetinin kurulmuş olduğunu varsayın. Bir taraftan yüzde 52 oyla 10 ay önce seçilmiş güçlü bir cumhurbaşkanı hem de ilk turda seçilmiş, diğer tarafta da halkın yüzde 53 desteğini kazanmış bir hükümet, kimin dediği olacak? Anayasaya göre cumhurbaşkanının dediği olacak. Bizim 1982 Anayasası bütün konularda cumhurbaşkanını yetkili saymış. Peki bu parlamenter sisteme olur mu? Seçim yapılmış, hükümet kurulmuş ama bu anayasa parlamenter sistem içerisinden çıkmış hükümete yetki vermiyor." ifadelerini kullandı.

        - "Türkiye Cumhuriyeti'nin hükümet sistemi artık çift başlıdır, bu sürdürülemez"

        Şu anda cumhurbaşkanının imzalamadığı hiçbir Bakanlar Kurulu kararnamesinin yürürlüğe giremeyeceğine dikkati çeken Işık, "Gümüşhane'ye herhangi bir il müdürü atamak için Cumhurbaşkanının imzası gerekiyor. Peki cumhurbaşkanı ve başbakan çatışırsa bu nereye gider Allah aşkına? Şu anda Türkiye Cumhuriyeti'nin hükümet sistemi artık çift başlıdır, bu sürdürülemez. Türkiye'de arabanın direksiyonu solda, İngiltere'de sağda, şu anda bizim hükümet sistemimizde arabanın hem sağında hem solunda direksiyon var hem de iki tane şoför var. Bu araba ne olur Allah aşkına? Ya duvara toslar ya uçuruma yuvarlanır, başka bir imkanı var mı?" dedi.

        Bakan Işık, askerlerin "bir gemiyi iki kaptan batırır." sözüne değinerek, şunları kaydetti:

        "Şimdi Sayın Kılıçdaroğlu diyor ki 'uçakta bile iki pilot var.' Yani bu Sayın Kılıçdaroğlu'nun gafı mı yoksa gizli evete mi çalışıyor bilmiyorum ama bir uçakta doğru iki pilot var ama birinci pilot ve tam yetkili, diğer ikinci pilot onun yardımcısı yani yine yönetimde teklik var, idarede teklik var. İki başlılık yok. Şimdi bu iki başlılıkla Türkiye nereye gider? Bunu hepimizin kendimize sormamız lazım. Özellikle '15 Temmuz'dan sonra şimdi sırası mıydı?' sorusunun cevabını vereyim, eğer 15 Temmuz ihanet girişiminden sonra Türkiye'nin artık bu sistemle bir yere gidemeyeceği, güçlü iktidarların olmadığı dönemde Türkiye'nin çok büyük bedeller ödeyeceğini hepimiz gördük. Sayın Bahçeli de bunu gördüğü için bir çağrı yaptı, 'Gelin bu sistemi tartışalım.' dedi. Adalet ve Kalkınma Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisi oturdu bugünkü ismini Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi dediğimiz bir değişiklik paketini, 18 maddeyi hazırladı. Bu TBMM'ye geldi, orada da görüştü, bazı maddeleri değişti, yedek milletvekilliği gibi bazı uygulamalar pakette varken çıkarıldı, bazı değişiklikler yapıldı ve genel kurula sunuldu ve kabul etti ve 16 Nisan'da da halk oyuna sunuyoruz. Gönül arzu ederdi ki bu bizim değişiklik teklifimize 'hayır' diyenler, kendi tekliflerini hazırlasınlar."

        "Bugün bu sistemin sürdürülemez olduğunu bilmeyen Türkiye'de insan var mı?" sorusunu yönelten Bakan Işık, "Bu çift başlılık böyle gider, Türkiye'de bundan zarar görmez, hiç etkilenmez' diyebilecek insan var mı aramızda? Peki, biz cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini önerdik ya siz ne öneriyorsunuz? Ana muhalefet olmak sorumluluk gerektirmez mi? Bir öneri paketi de Cumhuriyet Halk Partisi hazırlasaydı, Adalet ve Kalkınma Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisi'nin sunduğu gibi Meclise sunsaydı, milletvekilleri ikisini de kıyaslasaydı çok daha iyi olmaz mıydı ama olmadı. Şimdi sadece olumsuz siyaset, 'Türkiye felakete gider, şöyle olur, böyle olur.' İyi de Türkiye için en kötü durum bugünkü durumdur, bundan daha kötüsü olamaz. Yönetimde çift başlılığın meydana getireceği felaketi başka hiçbir şeyde göremezsiniz. Onun için Türkiye'de bu değişikliği yapmanın zamanı gelmiştir." diye konuştu.

        - "Temsilde adaleti sağlıyoruz"

        Bakan Işık, sistemin neler kazandıracağını anlattığı konuşmasını şöyle sürdürdü:

        "Peki 'evet' dersek Türkiye, gençler ne kazanacak? Bir, bu sistem çift başlılığı ortadan kaldırıyor. Cumhurbaşkanlığı makamıyla başbakanlık makamını birleştiriyor. Çift başlılığın ortadan kaldırılması Türkiye için başlı başına bir kazanımdır. Demokrasinin iki temel kavramı çok önemlidir. Bir, temsilde adalet. Bir demokratik ülkede istenir ki her siyasi görüş mümkün olduğu ölçüde Mecliste temsil edilsin, temsilde adalet sağlansın. İkinci kavram da yönetimde istikrarlı olsun yani yönetimde istikrar sağlansın. Türkiye 12 Eylül öncesinde temsilde adaleti savunduğu için yönetimde istikrarı bir türlü sağlayamadı. 12 Eylül'deki anayasa ve kanunlar buna tepki olarak oluşturulduğu için bu defa yönetimde istikrar sağlayacağız diye yüzde 10 barajı, milletvekillerinin tamamen genel merkez tarafından merkez yoklamasıyla belirlenmesi, siyasi partiler kanununun genel merkezlere aşırı yetki tanıması gibi sadece yönetimde istikrara odaklanan temsilde adaleti ikinci plana atan bir anlayış geldi. Bunlar hepsi parlamenter sistemin içinde oldu. Bizim önerdiğimiz yeni sistemde hem temsilde adaleti sağlıyoruz hem yönetimde istikrarı."

        Yönetimde istikrarı halkın sandıkta doğrudan sağlayacağını belirten Işık, şu görüşleri dile getirdi:

        "Cumhurbaşkanı seçilecek ve o 5 yıl süreyle yetkili olacak. Bir daha güvenoyuydu, gensoruydu, bütçeyi onayladın, onaylamadın gibi bir kavga olmayacak. Türkiye yönetimde istikrarı halk tarafından doğrudan sağlarsa 5 yıl Türkiye siyasi tartışmalardan uzak kalırsa, Türkiye'nin neler kazanacağını daha önceki dönemlerden biliyoruz. Türkiye'de ne zaman istikrar yakalandı 50, 60, 65, 71, 83, 89 ve 2002 sonrası Türkiye'nin ortalama büyümesi yüzde 5'in altına hiç düşmedi. Yüzde 6, yüzde 7 büyümeler yakalandı. Bu ne demek? Her yıl yaklaşık 1 milyona yakın gence iş bulmak demektir, istihdamın artması, işsizliğin azalması demektir, milli gelirin yükselmesi demektir ama Türkiye ne zaman istikrarı kaybettiyse işte o dönemde de Türkiye kazandıklarının bir kısmını geri vermek zorunda kaldı. Niye? Yönetimde istikrar sağlanamadığı için. Şimdi bu sistemde yönetimde istikrarı sandıkta sağlıyoruz, yönetimde istikrar derdi olmadığı için de temsilde adaleti engelleyen düzenlemelere de gerek kalmıyor."

        Işık, bu sistemde yüzde 10 gibi yüksek bir baraja ihtiyaç olmadığını ifade ederek, "Çünkü hükümet çıkarma derdi yok, hükümeti halk seçiyor. Milletvekilinin genel merkez sadakati her şeyin önündedir anlayışına gerek var mı? Çünkü hükümet milletvekilinin güvenoyuna ihtiyaç duymayacak. Dolayısıyla şehrinde daha çok sevilen, daha çok partisinin oy alacağı düşünülen kişiler milletvekili adayı yapılacak. Bu kadar büyük seçim bölgelerine gerek var mı derseniz ona da gerek yok. Dikkat ederseniz 'Türkiye'de yönetimde istikrarı sağlayacağım.' diye demokrasinin kökleşmesini engelleyen pek çok düzenlemeyi şu anda hala yürürlükte tutuyor. Bunların önüne geçmek için de evet hükümet sistemimizi değiştirmemiz lazım. Hem demokrasinin oturması, yerleşmesi, demokrasinin en temel iki kavramının kökleşmesi için bu yönetim sistemini değiştirmemiz gerekiyor. Onun için 18 maddeyi sizlerin beğenisine sunduk." diye konuştu.

        Programın soru cevap bölümü basına kapalı gerçekleştirildi.

        Programa Vali Okay Memiş, AK Parti Gümüşhane milletvekilleri Hacı Osman Akgün ve Cihan Pektaş, Belediye Başkanı Ercan Çimen, Gümüşhane Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Halil İbrahim Zeybek ve diğer ilgililer katıldı.

        Anadolu Ajansı ve DHA tarafından geçilen tüm Gümüşhane haberleri, bu bölümde Haberturk.com editörlerinin hiçbir editoryal müdahalesi olmadan otomatik olarak ajans kanallarından geldiği şekliyle yer almaktadır. Gümüşhane Haberleri alanında yer alan haberlerin hepsinin hukuki muhatabı haberi geçen ajanslardır.

        Günün Önemli Manşetleri

        Benzer Haberler