Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ANKARA (AA) - Ankara Garı önünde 10 Ekim 2015'te düzenlenen terör saldırısıyla ilgili 36 zanlı hakkında hazırlanan iddianamede, canlı bombaları kente getiren araç için öncülük yapan şüpheli Yakub Şahin'in, "Olayı asıl organize eden, Halil İbrahim Durgun ve Yunus Durmaz'dır" beyanını verdiği ve saldırıdan sonra karşılaştığı Durmaz'ın kendisine, "Aferin, iyi iş çıkardınız" dediğini anlattığı aktarıldı.

        Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen iddianamede, tutuklu zanlı Şahin'in, savcılıkça 17 Ekim 2015'te alınan ifadesi nakledildi.

        Buna göre Şahin, ifadesinde yaklaşık 2 yıl önce parkta otururken Şeyhmus Sarı adlı kişiyle tanıştığını bildirdi. Sarı'nın, ayetler okuduğunu ve dini konulardan bahsettiğini, kendisini "derslere, sohbetlere" çağırdığını belirten Şahin, Sarı'nın evine yaklaşık 6 ay gittiğini ve "dini sohbetler aldığını" ifade etti. Şahin, "6 ay sonra beni cihad dersine gönderdi. Kendisinin de Afganistan'a savaşmaya gittiğini, 1,5 yıl orada kaldığını, patlayıcı dersleri aldığını söylemişti." dedi.

        Şahin, "Nusret Cephesi'nin elemanı Sarı"nın, daha sonra bir kadını kaçırması nedeniyle "cemaatten kovulduğunu", kendisinin de sohbetlerden ayrıldığını kaydederek, Suriye'de DAEŞ saflarına katılan ve ölen Kenan adlı çocukluk arkadaşı aracılığıyla Halil İbrahim Durgun ile tanıştığını ifade etti.

        İşsiz olduğunu söylemediği Durgun'un, muhasebe işleri yaptığını belirterek, "Allah için her ay sana 2 bin 500 lira infakta bulunacağım" dediği ve bu parayı vermeye başladığını anlatan Şahin, kendisinin de onun bazı işlerini yaptığını aktardı.

        Şahin, Durgun'un, oturduğu dışında, Suriye'den gelen canlı bomba eylemcilerinin kullandığı bir "hücre evi" olduğunu ve 5 depo kiraladığını bildirdi ve bu depoların kiralandığını, fotoğraftan teşhis ettiği, "Muhammed Ali" kod adıyla bildiği Yunus Durmaz'a bildirdiğini söyledi.

        - Suruç saldırısı

        Bir süre sonra Durgun'un DAEŞ'e çalıştığını anladığını anlatan Şahin, "Suruç'taki patlamadan 3-4 gün sonra 'Abi Suruç işi nasıl olmuş' diye sordum. Bana, 'Oğlum Suruç'u biz yaptık. PKK'lılar hak etti, biz de yaptık' dedi. Ben de 'Nasıl yaptınız' diye sordum, bana, 'Elbeyli'den bir kişi üstünde yeleğiyle geçti, Deniz Büyükçelebi canlı bombayı gönderdi. Gaziantep'te bir gece misafir ettik. Daha sonra motosikletle Suruç'a gönderdik' dedi" beyanında bulundu.

        Şahin, önceden tanıdığı Büyükçelebi'nin önce Nusret Cephesi, ardından DAEŞ'e katıldığını bildirerek, Büyükçelebi'nin DAEŞ'in "Türkiye-Suriye sınır sorumlusu" olduğunu kaydetti. Şahin, şöyle devam etti:

        "Suruç olayında Durgun'dan adını duyunca Büyükçelebi'nin Suriye'den Türkiye'ye canlı bomba göndermekle sorumlu olduğunu anladım. Durgun ile Büyükçelebi'nin daha önceden ilişkilerinin olduğunu bilmiyordum. Ancak Büyükçelebi Suriye'ye gittikten sonra sık sık Durgun ile telefonlaşıyorlardı. Büyükçelebi Türkiye'deyken fırında ustam olduğu için evine 8-10 kez çay içmeye gitmiştim. Her gittiğimde cihadcı tipler görüyordum. Suriye'ye gittikten sonra zaman zaman ailesini görmek için evine dönüyordu. En son Mayıs 2015'te Gaziantep'e gelmişti. Eve geldiğinde beni de eski arkadaşım olduğu için çağırmıştı. Bana o görüşmemizde seçimlerden önce Adana ve Mersin'de HDP il binalarında meydana gelen patlamaları 'Savaş' isimli, eskiden DHKP-C saflarında yer almış, şu anda IŞİD adına savaşan şahsın yaptığını söyledi."

        Büyükçelebi'nin Suriye'deki amirinin şüphelilerden "Ebubekir" kod adlı İlhami Balı olduğunu belirten Şahin, Balı'nın, Türkiye'ye canlı bomba göndermekle ilgilendiğine dikkati çekti.

        Yunus Durmaz'ın da Durgun'un üstü pozisyonunda olduğunu söyleyen Şahin, "Hangi malzemenin nereye konacağına Durmaz karar veriyor, malzemelerin yıkılması, alınması ve işçi teminini Durgun sağlıyordu." dedi.

        Suruç saldırısından sonra Durgun ile Güneykent Mahallesi'ndeki depoya bir koli bilye koyarken, "yaklaşık 30 kilogram, sarı toz şeklinde patlayıcı malzeme" gördüğüne işaret eden Şahin, "Yeni bir patlamanın hazırlığını yaptığımızı düşündüm." ifadesini kullandı.

        "Suruç patlamasını da yapmışsınız. Bu malzemeleri tekrar hazırlıyoruz. Kime hizmet ediyoruz?" diye sorduğu Durgun'un, "Allah'a hizmet ediyoruz. Sen niye tribe giriyorsun? Sadece Allah düşmanlarını öldürüyoruz. Herkesin hükmü bellidir, herkesin safı bellidir. Bunlar bariz Allah düşmanlarıdır." cevabı verdiğini aktaran Şahin, "Yaptıkları işlerden kalben rahatsız olduğunu, geceleri uyuyamadığını" söylediğini ifade etti.

        Şahin, "Bana, 'Sen bu işin içine girdin, artık dönüşü yok. Dönersen sen de gidersin, yedi ceddin de gider.' dedi. Bu işlerden çıkmak istediğimi söyledim. 'Gözün kesiyorsa çık' dedi. Ben de korktum ve çıkamadım. Bu görüşmeden sonra 2-3 gün evde düşündüm, polise gitmek istedim, ancak korktum. İhbar etseydim ihbarın benden yapıldığını anlayacaklarını ve aileme zarar vereceklerinden korktuğum için gidip ihbar edemedim." diye konuştu.

        - Hazırlıklar 15 gün önce başladı

        Ankara Garı önündeki saldırının hazırlıklarına 15 gün önce başlandığını, Durgun ile Nizip ve Gaziantep'te birer depo kiraladıklarını anlatan Şahin, Durgun'un talimatıyla amonyum nitrat almak için gittiği Nizip'te, satıcının kendisinden şüphelenerek, amonyum nitratı satmadığını vurguladı.

        Ertesi gün yine talimatla gittiği Birecik'teki 2 dükkandan, toplam 1,5 ton amonyum nitrat aldığını beyan eden Şahin, gübreyi taşıyacakları Hüseyin Tunç'un ismini Durgun'un verdiğini söyledi.

        Tunç ile gübreyi Nizip'teki depoya taşıdıklarını kaydeden Şahin, daha sonra gübrenin yaklaşık bir tonunu, kendi otomobiliyle Gaziantep'teki depoya naklettiğini, yakalandıktan sonra depoyu gösterdiği polislerin, malzemeyi oradan aldıklarını bildirdi.

        Şahin, daha sonra Durgun'a malzemeleri ne yapacaklarını sorduğuna işaret ederek, şu ifadeleri kullandı:

        "Bana 'Minibüs bulacağız, patlayıcıları yerleştireceğiz. Minibüsü çekiciyle Ankara'ya göndereceğiz. Çekicinin şoförünün yanına Suriye'den gelen bir canlı bombayı yerleştireceğiz. Seçimden önce Ankara'da HDP Genel Merkezini patlatacağız, orayı havaya uçuracağız' dedi. Kendisine 'Abi orada masum insanlar olabilir. Niye bunu yapacağız?' dediğimde, 'O binada masum insanın ne işi var? Onların hepsi PKK'lı' dedi. Ben de korktuğum için ve aralarından ayrılamadığım için kimseye bir şey demedim."

        Minibüsün ruhsatını üzerine alacak kimseyi bulamadıkları sırada, Ankara'da 10 Ekim'de miting düzenleneceğini öğrendiklerini vurgulayan Şahin, "HDP'li grubun da içinde olduğu şahısların katılacağı miting olduğu öğrenilince, bomba yüklü minibüsle HDP Genel Merkezini havaya uçurma projesini erteleyip, mitingde canlı bomba patlatmayı Durgun ve arkadaşları kararlaştırmışlar." dedi.

        - "Canım dur, ben geliyorum" mesajı

        Saldırıdan bir gün önce Şahinbey'de buluştuğu Durgun'un, mitinge 2 canlı bomba göndereceklerinden bahsettiğini anlatan Şahin, Durgun'un talimatıyla aynı akşam hücre evine gittiğini söyledi.

        Şahin, eve girmediğini, ancak açık kapıdan canlı bomba saldırısını gerçekleştiren Yunus Emre Alagöz ve Suriye uyruklu kişi ile "canlı bomba olduğunu düşündüğü" Suriyeli bir başka kişiyi gördüğünü, Durgun'un, kendisine irtibat için kullanacağı telefon, GSM hattı ve 2 bin 500 lira para verdiğini kaydetti.

        Telefonda, saldırganları taşıyan araçla irtibatı sağlayacak numaranın "Aşkım" olarak kaydedildiğine dikkati çeken Şahin, "Ayrıca 27 AVH 70 plakalı aracın anahtarını bana verdi. 'Araç aşağıda, sen yola çık, biz yarım saatlik mesafeden peşinden geleceğiz. Polis çevirmesi görürsen verdiğim hattan 'Canım dur, ben geliyorum' diye şifreli mesaj çekeceksin, konuşma kesinlikle yasak' dedi" beyanında bulundu.

        Şahin, saat 21.00 sıralarında Ankara'ya hareket ettiğini ve Ceyhan yakınlarında polis noktasını görünce Durgun'a belirlenen SMS'i gönderdiğini bildirdi. Durgun'dan yanıt alamadığını ve polisçe durdurulduğunu anlatan Şahin, şöyle devam etti:

        "Bana nereden gelip nereye gittiğimi sordular. 'Antep'ten geliyorum, Adana'ya gidiyorum' dedim. Araçta bir şey bulamayınca, 'geç' dediler. Polis kontrol noktasını geçtim, ileriden U dönüşü yaptım ve Antep'e doğru geri gittim. Mesajıma hala cevap gelmemişti. Durgun'un mesajı görmediğini düşündüm. Bana verilen numaradan 'Aşkım' diye kayıtlı numarayı defaatle aramama rağmen, Durgun telefonu açmadı. Sonra bana 'Ben geçtim' mesajı geldi. Tekrar U dönüşü yapıp, Ankara istikametine döndüm. Kontrol noktasında tekrar polisler durdurdu. 'Biraz önce sen buradan geçtin' diye beni tanıdılar. 'Abi yanlış yola girmişim' dedim. Şüphelenip aracımda detaylı arama yaptılar. Kimliğimi de alıp GBT sorgulaması yaptılar. Arama kaydı olmadığı için kimliğimi verip 'devam et' dediler."

        Birkaç kilometre ileride kendisini bekleyen Durgun'un kullandığı araçla buluştuktan sonra tekrar öne geçtiğini ifade eden Şahin, saat 04.30 sıralarında 2 aracın Pozantı civarında dinlenme tesisinde durduğunu, kapısını açtığı diğer otomobilin arka koltuğunda, saldırıyı gerçekleştiren 2 intihar eylemcisini gördüğünü anlattı.

        Şahin, ihtiyaç giderdikten sonra tekrar yola koyulduklarını, kendisinin önde seyrettiğini ve Gölbaşı yakınlarında bir benzinlikte durduklarını söyledi. Tuvalette Durgun'un, "Seni burada bekleyeceğiz. Ankara'nın içine kadar git, polis kontrol noktası olup olmadığına bak, sonra dön gel, herhangi bir kontrol noktası olup olmadığını söyle, sonra işin bitecek." dediğini belirtti.

        Denileni yaptıktan sonra polis noktası olmadığını Durgun'a aktardığını bildiren Şahin, Durgun'un Ankara'ya devam ettiğini, kendisinin de araçla Ankara'ya yöneldiğini, bir otele yerleştiğini, Ankara'da bulunan ağabeyinin oğlu Hakan Şahin ile telefonlaşıp, buluştuklarını anlattı.

        Şahin, "Yeğeniyle buluşmak istemesinin nedeninin, eğer gözaltına alınırsa, 'Ankara'ya yeğenimi almak için geldim' diyebilmek olduğunu" vurguladı.

        Yeğeninin hastanedeki işlerini bitirdikten sonra tekrar buluştuklarını ve Gaziantep'e doğru yola çıktıklarını kaydeden Şahin, gece yarısından sonra şehre vardıklarını ve geceyi yeğeninin evinde geçirdiklerini anlattı.

        - "Aferin, iyi iş çıkardınız"

        Şahin, "Olayın mahiyetini ve sonuçlarını Aksaray'ı geçtikten sonra araçta radyoyu açınca öğrendim. Çok sayıda kişinin öldüğünü ve yaralandığını öğrendim. O anda pişmanlık yaşadım, Hakan Şahin 'Yazık olmuş' diye yorum yaptı, ben de şüphelenmesin diye 'PKK kendisi patlatıyor, sonra da devletin üstüne atıyor' diye yorum yaptım." şeklindeki görüşünü dile getirdi.

        Ertesi gün evine gittiğinde, Yunus Durmaz'ın eşiyle misafirliğe geldiğini gördüğünü ifade eden Şahin, şunları söyledi:

        "Bizim oturma odasında yalnız oturduğunu gördüm. Selam verip, 'Hoş geldin' dedim. Odaya girer girmez bana, 'Aferin, iyi iş çıkardınız' dedi. Ben de kendisine 'Abi iyi oldu da Durgun bana (Dağdan inen PKK'lılar olacak) dedi ama onların içinde hiç dağdan inen PKK'lı yoktur' dedim. Bana, 'Sen nereden bileceksin? Onların hepsi Allah düşmanı PKK'lı. Eğer bu olaydan dolayı birine karşı ağzından bir şey kaçırırsan ne seni, ne iki çocuğunu ne de eşini sağ bırakırım' dedi. Daha önce Durgun'dan, Durmaz'ın özelliklerini duyduğum için korktum ve o zaman bu olayda kullanıldığımı anladım."

        Şahin, geçmişte Durgun'un kendisine, Durmaz ile ilgili, "Savaş uzmanıdır. Afganistan'da eğitim almış. Kadın kılığında bile şehirde gezebilir. Yakalanma riskine karşılık üzerinde sürekli bomba taşır. Bir adamı 5 dakikada öldürür, ortadan kaybolur." dediğini belirtti.

        Saldırıdan 2 gün sonra Durgun'un kullandığı otomobille yanına gelerek, parkta buluşacağı "Cemil" adlı birine iletilmek üzere poşet verdiğini anlatan Şahin, evde açtığı poşette 3 el bombası ve mermiler gördüğünü, ancak paketi teslim edemeden gözaltına alındığını bildirdi.

        Şahin, "Paketteki el bombalarını teslim edebilseydim, tanımadığım Cemil isimli şahıs, Gaziantep'te PKK lehine gösteri yapan şahısların üzerine bunları atacaktı." dedi.

        "Devlete yardımcı olmak amacıyla bütün bildiklerini söylediğine" işaret eden Şahin, beyanını şöyle tamamladı:

        "İyi niyetimden yararlandıklarını ve beni kullandıklarını olaydan sonra anladım. Belirttiğim gibi bu olayı asıl organize eden, Halil İbrahim Durgun ve Yunus Durmaz'dır. Pişmanım, olayın çözülmesi için yardımcı oldum. Bir sürü insanın canı yandı, başka insanların canı yanmasın diye bildiklerimi devlete anlattım. Dolayısıyla etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmayı, lehime olan yasa hükümlerinin uygulanmasını talep ediyorum. Ayrıca anlattıklarım nedeniyle eşimin, çocuklarımın ve ailemin başına bir şey gelmemesi için gerekli güvenlik tedbirlerinin alınmasını talep ediyorum."

        - Durgun ve Durmaz öldü

        Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, Gaziantep'te 15 Kasım 2015'te "hücre evi"ne operasyon düzenlemiş, Şahin'in beyanında geçen Durgun, yakalanacağını anlaması üzerine üzerindeki bombalı yeleği infilak ettirmişti. Olayda bazı polisler yaralanmıştı.

        Gaziantep'te 19 Mayıs'ta terör örgütü DAEŞ'e yönelik düzenlenen operasyonda Yunus Durmaz da üzerindeki bombayı patlatarak, ölmüştü. Operasyonda yakalanan Durmaz'ın eşi ve kardeşi tutuklanmıştı.

        Anadolu Ajansı ve DHA tarafından geçilen tüm Ankara haberleri, bu bölümde Haberturk.com editörlerinin hiçbir editoryal müdahalesi olmadan otomatik olarak ajans kanallarından geldiği şekliyle yer almaktadır. Ankara Haberleri alanında yer alan haberlerin hepsinin hukuki muhatabı haberi geçen ajanslardır.

        Günün Önemli Manşetleri

        Benzer Haberler