Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Mehmet Açar Bir rekabet komedisi: 'Çılgın Kahvaltılık'
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Sitcom türünü yenileyen, değiştiren efsane ‘Seinfeld’ dizisinden yıllar sonra Jerry Seinfeld, uzun metrajlı bir filmin yazarı, başrol oyuncusu ve yönetmeni olarak karşımıza çıktığında, beklentilerin yükselmesi kuşkusuz çok doğal. Özellikle de ‘Seinfeld’ hayranları için… Ama fragmanı seyretmek dahi Seinfeld’in ‘Çılgın Kahvaltılık’ı (Unfrosted) yaparken beklentilere en baştan sırt çevirdiğini anlamak için yeterli.

        Zorlamaya niyeti olanlar elbette bir şeyler bulabilir ama ‘Çılgın Kahvaltılık’ın konusu, yapısı ve karakterleri itibarıyla ‘Seinfeld’ dizisiyle, mizah anlayışıyla bağı olduğunu söylemek çok zor. Sadece gündelik hayat üzerine kurulu bir dizidir ‘Seinfeld’. Hatta ‘hiçbir şey üzerine’ olduğu dahi söylenir. Klişelerden çok uzaktır. Huysuz, bencil, takıntılı karakterler, kendileriyle, hayatla ve insanlarla didişip dururlar. ‘Çılgın Kahvaltılık’ ise klişelerle dolu tipik bir Amerikan başarı hikâyesi anlatıyor. Daha doğrusu ‘anlatırmış gibi’ yapıp, söz konusu hikâye formatının parodisini yapıyor. Ama parodisini yaptığı o kadar çok şey var ki detaylı listesini çıkarmak zor.

        Seinfeld dizide stand-up komedi yapan Jerry Seinfeld olarak çıkar karşımıza. Dizide birçok şey kurmaca, hayal ürünü olsa da Seinfeld’in sahne personası ve komedyen kişiliği gerçektir. Seinfeld, Seinfeld’i canlandırır. ‘Çılgın Kahvaltılık’ta ise Seinfeld, hayali bir karakteri, Bob Cabana’yı oynuyor; gerçeklerden yola çıkan kurmaca bir hikâyenin içinde yer alıyor. Ama filmin öyle bir açılış sahnesi var ki, Jerry Seinfeld’in komedyen personasının daha en baştan filmi şekillendireceği belli oluyor.

        Bir çocuğun (Isaac Bae) en sevdiği eşyaları koyduğu çıkınını hazırlamasıyla başlıyor ‘Çılgın Kahvaltılık’… Aynı çocuk evden kaçıp kafeye geldiğinde sahne, parodiye dönüşüyor. Seyrettiğimiz film, kafenin barında oturan Jerry Seinfeld’in efkâr dağıtmaya çalışan çocuğa anlattığı matrak bir hikâye aslında. İçindeki tek gerçeklik belki de Pop-Tart adlı ürünün kendisi. Kellogg’s ve Post markaları arasındaki rekabet de belli ölçülerde gerçek ama geri kalan her şey baştan sona hayal ürünü... Mesela, söz konusu iki şirketin merkezleri Battle Creek, Michigan’da karşı karşıya değil. Karakterler gerçek kişilerde esinlense de filmin hikâye örgüsü gerçekliğin peşinde değil. Dolayısıyla, bütün film, komedyen Seinfeld’in küçük bir çocuğu annesi babası gelene kadar oyalamak için anlattığı, daha doğrusu uydurduğu ve giderek daha çok abarttığı bir hikâye.

        ‘Çılgın Kahvaltılık’, özünde kapitalizm, rekabet ve Amerikan kültürü üzerine bir film… Bir adım daha ileri gidip, üçünün birbirleriyle yakın ilişkisi üzerine bir film olduğunu da söyleyebiliriz. Ki şöyle bir gözden geçirdiğimizde, tüm hikâyenin daha çok kâr etmek ve rekabette öne geçmek amaçları üzerine kurulduğunu görmek olası: Mısır gevreği satışlarında Post’u geride bırakan ve pazarda her anlamda hakimiyet kuran Kellogg’s’un yöneticisi Bob Cabana (Seinfeld), bir türlü mutlu olamıyor. Çünkü Post’un patronu Marjorie Post (Amy Schumer) ve yakın çevresinin rahatlığı, onu huzursuz ediyor. Kuşkuları, onu Post fabrikasının çöplüğünde takılan iki çocuğa kadar götürüyor. Pazar lideri bir markanın patronu Edsel Kellogg III (Jim Gaffigan) ve yöneticisini, rakip firmanın çöp tenekelerine kadar götüren doyumsuzluk duygusu, filmin asıl meselesi gibi geliyor bana. Cabana sürekli evine rulo çim yaptıramama korkusundan söz ediyor ama biz asıl meselenin, maddi kayıplardan ziyade kaybeden tarafta olma endişesi olduğunu biliyoruz.

        Seinfeld, çöplük sahnesinden itibaren kapitalizmin başarıya ve kâra doymak bilmeyen mantığıyla açıktan açığa dalga geçiyor. Gıda endüstrisinin sağlıklı beslenmeden ziyade lezzete odaklanması da filmin komedi malzemelerinden biri. Çöplükte lezzet peşinde koşan o iki çocuğun, dolaylı veya dolaysız olarak şirketlerin gideceği yönü belirlemesini unutmamak gerek. Kaldı ki, gıda endüstrisinde son sözü hep çocukların söylediğini finaldeki market sahnesinde bir kez daha anlıyoruz.

        İlkel endüstriyel casusluk faaliyetleri bir yana ‘Çılgın Kahvaltılık’, araştırma – geliştirme aşamaları başta olmak üzere üretim, reklam, pazarlama dahil kapitalizm ve rekabet kültürüyle durmaksızın dalga geçen bir film. Mısır gevreklerine eşlik etmesi için her sabah kapılara bırakılan süt şişelerinden ‘süt mafyası’ öyküsü çıkarması, atlanmaması gereken nokta. Tekelci kapitalizmin karanlık yanı olarak sütçü esnafını seçmesi, tipik bir Seinfeld alaycılığı... Christian Slater’ın canlandırdığı temsil ettiği süt mafyası üzerinden derin devlete kadar ilerlemesi de öyle…

        Seinfeld’in filmde ele aldığı ikinci konuya tam da buradan geçebiliriz aslında. ‘Çılgın Kahvaltılık’, 1960’lı yıllar ABD’si üzerine bir film aynı zamanda. Ama Seinfeld’in, dönem üzerine öyle çok ciddi şeyler söylemeye niyeti olmadığı baştan belli. Filmin görsel estetiği de dönemi anlatan nostaljik reklam filmlerinden farksız.

        ‘Çılgın Kahvaltılık’, 1960’lara politik alt metinlerden ziyade popüler kültür, dedikodular, çağrışımlar ve şehir efsaneleri üzerinden bakıyor daha çok. Mesela süt mafyası, derin Amerika’nın, J.F. Kennedy suikastındaki rolünü getiriyor akla. Soğuk Savaş dahil her şeyi komedi malzemesi yapıyor Seinfeld. Kennedy’nin yanı sıra SSCB lideri Kruşçev de var filmde. ABD ve Sovyetler Birliği’ni Küba’da sıcak savaşın eşiğine getiren Domuzlar Körfezi krizi de bir şekilde yine iki marka arasındaki rekabete bağlanıyor. Seinfeld, 1960’ların tarihini yeniden yazdığı bu sahnelerde filmin abartıya, uydurmaya ve hayal gücüne dayalı mizah anlayışının ipuçlarını açık şekilde veriyor. Arada 1960’lara bugünden bakmanın avantajlarını kullanıyor. Bob Cabana, insanlığın Ay’a asla gidemeyeceği üzerinden NASA’yla dalga geçiyor mesela. Başka bir sahnede ise otomobillerde kaza sırasında devreye girecek hava yastığı projesine asla inanmadığını söylüyor.

        1960’larda yaşanan hayali olaylar üzerinden günümüzle bağ kurmayı da ihmal etmiyor. Kellogg’s’da çalışan maskotların şirketin merkezi önündeki gerçekleştirdikleri protesto ile Trump taraftarlarının 6 Ocak 2021’de ABD Kongre Binası’na yaptığı baskın arasında paralellik kuruyor. Bu arada, isyanın ve baskının lideri Thurl Ravenscroft’un (Hugh Grant) kendi adıma filmin en eğlenceli karakteri olduğunu düşünüyorum. Yaşını başını almış Shakespeare aktörü bir İngiliz’in dönemin ünlü Kaplan Tony (Tony the Tiger) adlı maskotunu canlandırması, filmin mizah duygusunun en iyi işleyen yanlarından biri. ‘Kral Lear’ için aradığı sponsorluğu bulamayan Ravenscroft’un karşı tarafın gazına gelerek maskotların Spartaküs’üne dönüşmesi hayli eğlenceli sahnelere vesile oluyor.

        Jerry Seinfeld her zamanki gibi oyunculuğundan ziyade komedyenliği ve diyaloglarıyla güldürüyor bizi. Eddie Kellogg III rolündeki Jim Gaffigan biraz daha sade dururken Amy Schumer ve Donna Stankowski’de Melissa McCarthy komedi oyunculuğunun tadını çıkarıyor; abartmaktan hiç kaçınmıyorlar.

        Film eğlenceli detaylarla dolu: Harold von Braunhut (Thomas Lennon) ile İtalyan şefin (Bobby Moynihan) fabrikadaki ‘araştırma geliştirme’ deneyleri sırasında ortaya çıkan ve canlanan Ravioli mesela… Sunum sırasında müşteriyi aşağılayan kendilerine aşırı güvenli kibirli reklamcılar, ‘2001: A Space Odyssey’ filminin yapay zekâsı HAL 9000’i akla getiren Univac ve sürpriz şekilde filme giren Andy Warhol hatırladığım diğer detaylar.

        Kısa rollerde sürprizler oyuncular da giriyor filme. ‘Çılgın Kahvaltılık’ hızlı bir tempoda akıp gidiyor. Sonuçta, hafif ve iddiasız bir film seyrediyorsunuz. Çok beğenmesem de hiç sıkılmadığımı ve iyi vakit geçirdiğimi söyleyebilirim. Ama ‘Seinfeld’ dizisi gibi bir şey bekleyenler uzak dursun. Hayal kırıklığı yaşayabilirler. (Netflix)

        6/10