Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Öne Çıkanlar Ali Sunal'ın babasının öğretisiyle geçen 20 yılı

        Mesleğin adına el aldığın kişi Kemal Sunal olursa.

        Üzerine bir de soyadını taşıdığın kişi Kemal Sunal olursa.

        Kemal Sunal'ın soyadını ve mesleğini devam ettirmenin keyfinin ve sorumluluğunun ölçüsünü en iyi kim bilir?

        Ali Sunal bilir.

        Ali Sunal ile babası Kemal Sunal'ın birlikte kamera karşısına geçtiği ‘Propaganda'nın Aksaray'ın Yaman Köyü'ndeki çekimlerinde bu pozu "Babasının mesleğinin de varisi olacak" düşüncesiyle kadrajlamıştım.

        Babasının kaybından sonra varisi olarak başına geçtiği Sunal Ailesi'nin koruyucu - kollayıcı yeni reisi olma ve baba mesleğini yüceltme sorumluluğunu üstlendi.

        Kardeşi Ezo Sunal ile birlikte babasının ve annesinin 26 yıl boyunca ilmek ilmek dokuduğu aile örgüsüne yeni ilmekler atmayı başardı.

        Annesi ve kardeşiyle birlikte Kemal Sunal'ın Türk sinemasındaki önemini ve toplum üzerindeki etkilerini yeni nesillere aktardı.

        Babasının el vermesinin üzerinden geçen 20 yılda kendini ilk filmi ‘Propaganda'dan 8'inci filmi 'Hareket Sekiz'e taşıdı.

        Ali Sunal, kariyerinin 20'nci yılını yeni filmi ve yeni doğan kızı Narin ile kutluyor. Sunal, babasından edindiği en önemli öğretiden ‘Hareket Sekiz'in kendisi için neler ifade ettiğine kadar birçok konuda, konuk olduğu Habertürk HT Stüdyo'da Mehmet Çalışkan'a açıklamalarda bulundu.

        Kariyerinin 20'nci yılındasın. Neler hissediyorsun? 20 yılda neler yaşadın?

        Sen daha iyi biliyorsun ağabey. 20 yıl beraber geçti. Çok hızlı geçiyor. Kariyer planlaması yapanlara buradan sesleneyim; ‘Sen daha planlayamadan, ucundan tutmadan kopup gidiyor. O yüzden kendine göre doğru kararları çok hızlı vermen gerekiyor.' Geçen 20 yılda kendime baktığımda tıpkı hayatım gibi; biraz, daha sade, istikrarlı, kendi güvenli bölgesine sahip bir kariyer görüyorum. Hiç öğrenilmeyen bir meslek yapıyorum, kendimi hâlâ öğrenci gibi hissediyorum. Hâlâ hep öğrenip kendimi geliştirmem gerektiğini düşünüyorum. Bilmiyorum nasıl geçti o 20 yıl... ‘Göz açıp kapayıncaya kadarmış' diyorlar ya, işte öyle oldu.

        20 yılda 8 sinema filmi çektin. Yeterli mi yoksa bir açlık var mı?

        Bana kalsa altmış tane çekmek isterim. Yeterli değil, açlık var. Çok açım, devamlı açım. Buraya gelirken yolda ‘Hareket Sekiz'in yapımcısı Levent Bey'e "Ne yapacağız, sırada ne var? Bir tane daha yapacak mıyız? Yazın ne yapacağız?" gibi sorular sordum. Çünkü o açlık diner mi bilmiyorum ama dindirmek için çok çalışmam gerekiyor.

        Sana teklif geldiğinde önce hangi kriterleri göz önünde bulunduruyorsun?

        Benim için en güzeli, hakikaten bana çok inanan bir ekiple çalışmam. Bana ve filme olan inançları, bakış açıları, çekim öncesinden çekim sonrasına kadar işe sahip çıkışları çok değerliydi. Benim için gerçekten projeden ve senaryodan daha değerliydi. İlk defa böyle bir şey yaşıyorum. Daha sonra filme ve kadrosuna bakınca; ‘Burada sevimli, güzel bir şeyler yakalarız' diye düşündüm. Yanılmadığımı düşünüyorum.

        Filmin izleyici sayısı, yapımcının para kazanıp kazanamayacağı seni ilgilendiriyor mu?

        Benim için yapımcının kazanması tabii. Sonuçta bir yatırım yapılıyor. Bu durumda en büyük riskin altına elini koyan kişi memnun olsun ki daha güzel projeler üretilebilsin. Yeni projede ben olayım veya olmayayım... Sektörü yükseltsin. Biz de başka bir yerinden faydalanırız diye düşünüyorum. O yüzden tabii kazanç çok önemli, filmin gişe yapması çok önemli. Hem moral olarak önemli hem de maddi kazanç olarak çok önemli. Ben ‘Hareket Sekiz'in iyi bir gişe yapacağını düşünüyorum. Bence filmimiz çok sevilecek.

        ‘Hareket Sekiz', komedi - aksiyon türünde... Hikâyeyi biraz anlatır mısın?

        Bir gurup beceriksizin dünyayı kurtarma çalışması olacak. ‘Neden bunlar görevlendirildi?' sorusunun cevabı filmin içinde. Başarabilecekler mi? Mutlu son olacak mı? Ya da olursa hangi şekillerde olacak? O da filmin içinde. Üç polis memuru var. Üçü de iş olarak biraz sallanmakta, biraz hayal ürünü polis memurları... Öyle üç beceriksizi bir arada bulamazlar. O üç beceriksizin devreye girmesiyle oluşan bir problem ağı filmin sonuna kadar hiç peşimizi bırakmıyor.

        Sete çıkmadan önce karakterin için nasıl bir hazırlık çalışması yapıyorsun? Örneğin ‘Bünyamin' için neler yaptın?

        ‘Bünyamin' zaten benim daha önce gösterdiğim performanslara, daha önce çalıştığım işlere benziyordu. Bu durum benim için bir avantajdı. ‘Güzel Çirkin' diye bir dizi yaptım, polislik zaten oradan geliyor. O yüzden çok oturdu. Benim oynayabileceğim bir karakterdi, benim güvenli bölgemdeki bir roldü ve bu sebeple çok zorlanmadım. Bir de tipin sevimli durması gerekiyordu, yıllardır böyle görünecek işler yaptık. O yüzden benim çok güvenli alanımda bir rol oldu. Ayrıca Onur Atilla'nın ve Sarp Bozkurt'un canlandırdıkları karakterler de izleyiciyi çok şaşırtacaktır diye düşünüyorum. Benimki de işinde, özel hayatında, günlük hayatında, her nefes alıp verişinde, beceremeyen, başaramayan, hep bir şeylere takılan, basiretsiz bir adam. Ama bu sefer verilen bu görevle talihi dönüyor mu? Ona bakacağız, onu inceleyeceğiz. Onun dışında karakterler gerçeğe ne kadar yakın olursa o kadar keyif veriyor diye düşünüyorum. Absürt bir işte bile... Çünkü çok absürt, çok büyük oyunlar bence izleyiciyi yoruyor. Bir de izleyici artık her yapıma istediği zaman istediği mecradan ulaşıyor. İzleyici, tam olarak yorumlayamasa da iyi işi kötü işi ayırt edebiliyor. Bu sebeple çok dikkatli olmalıyız diye düşünüyorum.

        Bakü'de de çekim yaptınız. Orada çekim yapmak nasıl bir deneyimdi?

        Çok enteresan bir tecrübeydi. Azerbaycan'a ilk defa gittim. Orada çok isteniyorduk. ‘Güldür Güldür' olarak da ben ayrıca çok talep alıyordum. Orada sıcaklığı gördüm. Hep kardeş millet deniliyordu ama uygulamalı gittim ve bunu orada yaşadım. Bakü çekimlerimiz de harika geçti. Çok güldüm, özellikle bu bilinsin istiyorum. Projeye beni alanlardan, o ekibi oraya toplayanlardan Allah razı olsun, gerçekten ömrüm uzadı. Film boyunca acayip güldüm. İnşallah bizim bu eğlenmemiz, bizim bu hunharca gülüşlerimiz izleyiciye de yansır çünkü gerçekten çok gülmeye ihtiyacımız var ve o insanların yüzlerindeki gülücüklere talibiz.

        Kariyerinin komedi merkezli yapımlardan oluşması ‘Sunal' soyadının etkisi mi?

        Bence belli başlı nedenleri var. Birincisi ve en önemlisi; insanı gülümsetmek çok güzel. Yolda yürürken eğer biri tanırsa yüzü gülümsüyor. Gerçekten daha değerli bir şey yok. Orada ömrüme ömür katıldığını hissediyorum. O bakımdan komedi çok keyifli. İkinci olarak da sinemada olsun televizyonda olsun, direkt maddi açıdan da karşılığını aldığın iş komedi. Bakıyorsunuz yapımlara, yapılan filmlere ezici bir üstünlük komedi üzerinedir. Bütün bunların yanı sıra da özellikle kariyerimin başındayken soyadımın verdiği bir algı olduğunu da düşünüyorum.

        Günümüz Türk Sineması'nın durumunu nasıl değerlendiriyorsun? 2018'de 180 film çekildi. Her yıl çekilen film sayısı da izleyici sayısı da artıyor. Sence bu durumun devamı için sektörün neler yapması veya yapmaması gerekiyor?

        Bence şunu yapması lazım; en önce izleyiciyi küstürmememiz gerekiyor. Türk filmine ve komedi filmlerine izleyici geliyor diye ‘aman ben oradan üçe beşe bir film çekip iki tane de espri koyayım, birkaç tane de küfür ekleyeyim, çok da sağlam bir senaryo olmasın, biz oradan yolumuzu bulalım' dememeliyiz. İzleyici bir gelir iki gelir üç gelir sonra küser. Türk izleyici ısrarla kendi sinemasını savunuyor, ısrarla bırakmıyor. Biz de bunun karşılığını vermeliyiz diye düşünüyorum. İlla Oscar'lık senaryolar önümüze gelmeyebilir ama geleni de en kaliteli şekilde izleyiciye sunalım ki bize küsmesinler. Yoksa Türk izleyici, Türk filminin arkasında.

        Babandan edindiğin en önemli öğreti nedir?

        Şudur; "Ne yapıyorsan yap en iyi şekilde yapmaya çalış. İşine ve ailene saygı duy, sahip çık. Bir insanı yüceltecek olan da yerin dibine sokacak olan da evdeki huzurdur."

        Kariyerinin başında zor dönemler geçirdin. O dönemlerde kılavuzun ne oldu?

        Kurulan o sağlam aile yapısı. Anne, baba, kardeş. Babam hayatta olmasa bile baba... Çünkü öyle bir aile bırakmış ki. Biz üç kişi olduğumuzu zannediyorduk ama değilmişiz. Gerçekten hiç tanımayan ve beni seven insanlar vardı. Şimdi daha çok iş yaptım ve daha çok tanıyorlar, seviyorlar ya da sevmiyorlar bilmiyorum ama hiç tanımazken, beni seven ve ailesinden gören insanlar vardı. Daha büyük bir miras olamaz. Zor günlerimde onlara tutundum diye düşünüyorum. Bir de tabii en önemlisi kardeş. Çünkü babasız kalmış, küçük, daha ergen yaşlarda bir kardeşin var ve o senin hayatın oluyor. O bana çok güç verdi. O benim hiçbir zaman vazgeçmememi sağladı.

        Allah bağışlasın, baba oldun. Hayatında neler değişti? Artık özellikle ne yapmazsın ya da özellikle ne yaparsın?

        Buna çok ağır, klasik, edebi cümleler de gerçekten çok çocukça cümleler de kurabilirim. Yeniden doğmuş gibi oluyorsun. Şimdi artık hayatının merkezinde sen yoksun, o var. Ama onun için de senin en iyi şekilde var olman lazım. Mesela pusetini taksiye koyarken belimi incittim, beş gün ağrısını çektim. Şimdi pilatese başladım. Bütün kaslarımı açıyorum, geriyorum, hepsini esnetiyorum. Herkesin dışında şeyler de söyleyeyim. Mesela bisiklete binmeyi bilmiyorum, onu iyice öğrenmem lazım. Çünkü kızımla bisiklete binmek istiyorum. Bari onunla o duyguyu yaşayayım istiyorum. Hakikaten yeniden doğmak gibi bir şey.

        Evlat sahibi olunca kendine daha çok dikkat ediyorsundur...

        Evet, daha çok dikkat ediyorum. Şu hamilelik kilolarından da bir kurtulursam tamamen fit bir baba olma yolunda ilerliyorum. İlk defa bunu bu kadar istiyorum.

        Şurada Paylaş!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ