Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Ekonomi İş-Yaşam Şirketler Alphan Manas habertürk'e konuştu - İş-Yaşam Haberleri

        EVRİM ÇOLAKOĞLU

        eecolakoglu@haberturk.com

        “Çok kişi iyi şans ister, ama pek az kişi onun peşine düşmeye gönüllüdür”

        Alphan Manas, İddaa'yı yaratan, Hugo, OGS, Deniz Taksi... gibi ses getiren projelere imza atmış bir adam. Ancak Manas, "Benim çok başarılı girişimlerimin arkasında genelde en az 3-4 tane başarısız girişimim var” diyor ve başarısızlık öykülerini de en az başarılı olanlar kadar büyük bir iştahla anlatıyor. İşte bu yüzden bu röportajda kusursuz ve salt başarılarla dolu bir hikaye yerine ilham veren cesur bir hikaye var. Bir anlığına da olsa meselenin şanstan ya da şansın zannettiğimiz şeyden ibaret olmadığını anlatabilmek için...

        Neden Türkiye'de girişimci denilince akla gelen ilk isimlerden biri sizsiniz?

        Ben başarımı da başarısızlığı da daha fazla ifade ediyorum. Bir de ben hem girişimcilik hem de gelecek konusunda çok fazla konuşma yapıyorum. Özellikle gelecek konusu çok seksi bir konu. Bu konularda ön planda olduğum için öyle bir tanınmışlık var.

        “BEN DE BİR 28 ŞUBAT MAĞDURUYUM”

        Çok büyük projelerde imzanız var. OGS mesela...

        1993 yılında bir bilgi toplama teknolojileri fuarında OGS'nin çok benzeri bir sistemin sunumunu yaptık, çok büyük ilgi gördü. Daha sonra Karayolları Genel Müdürlüğü'ne gittik, sistemi anlattık ve benim yardımımla bir ihale şartnamesi hazırlandı. İhaleye Koç Sistem'le beraber girdik ve ihaleyi aldık ancak OGS sistemi daha sonra ihalesiz olarak Aselsan'a verildi.

        - Nasıl?

        O zaman Refahyol yönetimi vardı. Oradaki bir danışmanın etkisiyle hiçbir gerekçe gösterilmeden ihale iptal edildi ve tekrar ihaleye çıkmaya karar verdiler. Sonra 28 Şubat oldu. Hükümet değişti ve OGS sistemi de ihalesiz verildi. Ben de bir 28 Şubat mağduruyum yani.

        - Siz ne yaptınız?

        Bütün altyapısını hazırlayan kişi olarak projenin üzerine soğuk su içtim. Aselsan da çok daha önce kurulabilecek bir sistemi 1999'da, çok geç kurdu.

        “HUGO'YU YAPTIĞIMIZDA TOLGA SOKAKTA YÜRÜYEMİYORDU”

        - Hugo'yu “Tolga Abi” ile beraber yapmışsınız...

        Hugo'da biz finansör ve iş modeli uygulayıcısıydık. Çocukları kendimize çekebilmek için Hugo posteri, Hugo etiketleri, Ülker Çocuk Kulübü başvuru formu oluşturmuştuk. Çocuklar formu alıyorlar, resimlerini yapıştırıp bize gönderiyorlar, Kanal 6 da bu fotoğrafları yayına veriyordu. Böyle bir şey olunca çocuklar kafayı kırdı, herkes başvurdu. O dönem Tolga ile beraber sokakta yürüdüğümüzde herkes onu durduruyordu. Sonra şirketi Tolga'ya sattık ve başka işler yaptık.

        “İDDAA'DAN ÖNCE 4'TE 0'DIM”

        - Hangi işler?

        Kablosuz pos yaptık ama o iş modeli yürümedi. Daha sonra bir İngiliz firmaya uzaktan sayaç okuma teknolojisi geliştirtip onu Türkiye'ye getirdik. Ancak bazı sorunlar çıkınca mecburen durduk. Bir de çocuk televizyonu yapmıştık Digiturk'te: Digikids. Orada da yayına çıkmadan 22 gün önce 2001 krizine bağlı olarak Turkcell çeşmeyi kapattı. Her şeyi hazır olmasına rağmen yayına çıkamadık. Ben o zaman Mehmet Emin Bey'le (Karamehmet) beraberdim. Mehmet Emin Bey'e “Digiturk üzerinden at yarışı oynatabiliriz. Deneyebilir miyim?” dedim. Bir sene uğraştık ama genel kurul kabul etmedi. Kablosuz pos, uzaktan sayaç okuma teknolojisi, Digikids, Digiturk üzerinden at yarışı oynatmak: 4'te 0'dım..

        Sonra İddaa geldi...

        O dönem Spor Toto'nun 17 milyon dolar cirosu vardı. Zaten yarısını halka dağıtıyor, maaşları bile ödeyemiyorlardı. Biz orada da bir yıl harcadık. Bir seneden sonra onlara “Sizi kurtaracak olan sabit ihtimalli bahistir. Bunun için de ihale açmanız, Milli Piyango'dan kurtulmanız, yap-devret-işlet yapmanız gerekiyor. Bütçesiz ihaleye çıkar, sistemi birine yaptırır, sonra üstünüze alırsınız. Kamu yararı oluştuğu için kimse ihaleyi iptal de etmez” dedik. Basit bir yönetmelik değişikliği ile bunu yaptılar.

        BEŞİKTAŞ İDDAA BAYİSİ: ÜSTÜME BENZİN DÖKÜP KENDİMİ YAKACAĞIM

        - İddaa başlar başlamaz başarılı mı oldu?

        İddaa başladıktan dört hafta sonra yönetim kuruluna bir dolu mektup gelmiş. “Biz bayilik aldık, ciro yapamıyoruz.” diye. Hatta Beşiktaş bayisi “Ben üstüme benzin döküp kendimi yakacağım” demiş. O zaman yönetim kurulundan bir arkadaşımız biz bu bayileri çok kızdırıyoruz diyerek bayilere para yardımı yapmamızı önerdi. Ben “Bir iki hafta bekleyelim. Bu iş patlayacak zaten.” diyerek karşı çıktım. Hakikaten altıncı haftanın sonunda İddaa patladı.

        Birdenbire mi oldu?

        Kulaktan kulağa dediğimiz olay bir anda kendini buldu ve cirolar aniden arttı. İddaa, ilk yıl 175 milyon dolara, 2. yılın sonunda da 984 milyon dolara ulaştı. O dönem Bakan Bey Spor Toto Genel Müdürü'nü her hafta “Ne oldu ciro bu hafta?” diye çağırmaya başlamıştı.

        “SPOR TOTO BAŞLANGIÇTA BİZE KARŞI ÇOK SÜPHECİYDİ”

        - Şans var mı sizce burada?

        İki tane önemli söylem var. Birincisi şans fırsatlar oluştuğunda onu değerlendirebilmektir. İkincisi de kimse nereye çıktığını bilmeyen bir kimse kadar yükseklere çıkamaz. Jokey kulübünde olan 4. başarısızlıktı ve o başarısızlıktan sonra normal bir insan “Ben şansızım kardeşim. İnsan bu kadar uğraşıp bu kadar başarısız olur mu?” derdi. Bir de biz Spor Toto'ya gittik, onlar da bizi kapıda karşıladı gibi bir durum yok. Bize karşı çok şüphecilerdi. Çok gönüllü olmamalarının yanısıra çok da umutsuzlardı.

        “İDDAA'YI YAPTIM AMA BİR KUPON BİLE OYNAMADIM”

        -İddaa yurtdışından geldi demek haksızlık mı?

        Büyük haksızlık. Bir kere devletin bunu uygulayabilmesi için bütün altyapı değişti.

        -Siz hiç İddaa oynamadınız mı hakikaten?

        Hayır, bir kupon bile oynamadım.

        -Neden?

        İnsanlar ilerde bana bu soruyu sorsun diye.

        -Bir sistem tasarladık, bir denesek diye hiç geçmedi mi içinizden?

        Umurumda değil. Oynasam ne olur oynamasam ne olur.

        -Binlerce insan yarattığınız model üzerinden İddaa oynuyor ama?

        Oynasınlar diye yaptık sonuçta. Bugün sabah radyo dinliyordum. Telefonda kupon dolduruyorlardı.

        -Size saçma mı geliyor bu?

        Hayır. Biz bunu yaparken Türk halkının bazı özelliklerini baz aldık zaten. Hem herkes bir anda para kazanmak istiyor hem iddaayı seviyoruz hem de bu ülkede inanılmaz bir futbol aşkı var.

        “İDDAA SPOR YAZARLARINI İŞ SAHİBİ YAPTI”

        -İddaa Türkiye'de neleri değiştirdi?

        Bu ülkede İddaa'ya baz olan maçların hepsi ya banttan ya canlı olarak yayınlanıyor. Bunu İddaa başlattı. Bugün kim İngiliz liginde iki tane sıradan takımın maçını seyretsin? Spor yazarlarının çoğu işsizdi, şimdi hepsi İddaa eksperi oldular.

        -İddaa spor yazarlarını iş sahibi mi yaptı yani?

        Tabi. Şöyle düşünün. Biz Akşam gazetesine İddaa eki bassın diye 5 bin dolar para ödüyorduk. Yalvararak iş yapıyorduk. Ben “Asıl bu adamların bize para ödemesi lazım” diye isyan ettim. Fotomaç'a da gittik, “İddaa eki yapalım” dedik. “Boşver, İddaa eki ne?” dediler. Bugün ise artık insanlar takımların adlarıyla değil İddaa kodlarıyla konuşuyorlar.

        “BİLYONER, BÜYÜKLERE OYUN ALANI YARATMAK İÇİN DOĞDU”

        -Bilyoner İddaa'nın bir uzantısı olarak mı doğdu?

        O zaman Doğan Grubu, Uzan Grubu, Çukurova Grubu birbirlerine giren gruplardı. Ben dedim ki bu işi yapacaksanız mutlaka başkalarının da ekmek yemesi gerekiyor. Bunun için sanal bayiliği ayıracaksınız, bu firmalara da sanal bayilik vereceksiniz. Bilyoner de böyle doğdu. Benim amacım büyüklere oyun alanı yaratarak kavga etmelerini engellemekti.

        -Yaratmasaydınız ne olurdu?

        Basın yoluyla kavga ederlerdi. İddaa ile ilgili söylemediklerini bırakmazlardı.

        “TEKNOLOJİ KONUSUNDA AKİL ADAM OLURUM”

        -97 Nüfus sayımı da sizin projelerinizden biri...

        97 nüfus sayımı teknolojik olarak bir üst seviyeydi Bütün altyapıyı hazırlamış, ihaleye Koç Sistem'le girmiştik. Bir gün Devlet İstatistik Enstitüsü olan binaya gittim. Bir baktım bizim ekipten arkadaşlar var. Yüksel İnşaat da bina yapıyor orada. O zaman kafama bir soru işareti düştü. İhale şartnamesi bir çıktı, kesin teminat ihale bedelinin yüzde 300'ü kadardır yazıyor. Bugüne kadar bu rakam yüzde 6 iken adamlar bunu 300 yapmışlar. “Bu ihaleyi Yüksel Grubu'na veriyorsunuz değil mi? Bu ihaleyi onlar alırsa sizden bilirim” dedim. Kim aldı? Onlar aldı.

        -Yarın tekrar devletle ilgili bir proje olsa görev alır mısınız?

        En son Deniz Taksi'yi yaptık işte. O, benim İddaa'dan sonraki işimdi ama artık devletle ilgili konularda biraz daha uzak durmam gerektiğini düşünüyorum. Bundan sonra ben sadece görev verilirse teknoloji konusunda akil adam olurum.

        -Sizce teknoloji konusunda akil adamlara gerek var mı?

        Bence var. Mevcut gidişatla 2023 hedefini yakalama şansımız yok. Katma değer yaratmadığınız sürece istediğiniz kadar hedef koyun.

        “GELECEK İÇİN GEÇMİŞE BAKACAK ZAMAN YOK”

        -Fütüristler Derneği Türkiye Onursal Başkanı'sınız. Fütürizm ne demek ?

        Fütürizm bilgi ve teknolojiyi kullanarak gelecekle ilgili alternatif senaryolar oluşturmaktır. Biz hababam tarihimizi okuyoruz da niye geleceğimizi okumuyoruz? Diyorlar ki geçmişini bilmeden gelecek olmaz. Buna kesinlikle katılmıyorum. Çünkü artık gelecek o kadar hızlı değişiyor ki geçmişe bakacak zamanımız yok.

        -Dönem dönem bazı kavramlar öne çıkıyor. Bu da gelip geçici bir akım olabilir mi?

        Gelecekten kim vazgeçebilir ki? İnsan Kaynakları, verimlilik, inovasyon... trend olabilir ama bu bir trend topic değil.

        “TÜSİAD'A KIRGIN DEĞİLİM AMA GERİ DÖNMEM”

        -TÜSİAD’tan neden istifa ettiniz?

        Ümit Hanım göreve başlar başlamaz genel sekreter bana geldi ve “Ümit Hanım'ın 40. yıl ve gelecekle ilgili planları var. Bir Fütürist Düşünce Grubu kuruyoruz. Sizi de bu işin başında görmek istiyoruz” dedi. Çok geniş bir toplantı yapıldı ve 2030 raporu diye bir şey çıkarmaya karar verdik. İsmini açıklayamayacağım bir üniversite ile rapor için anlaşma yapıldı ancak bu üniversite “raporu istediğim gibi hazırlarım, detayları sizle paylaşmam” dedi.

        -Neden adını veremiyorsunuz?

        Söyleyemem, TÜSİAD'la aram bozulur. Çünkü sözleşme TÜSİAD'la üniversite arasında yapıldı.

        -Sonra ne oldu?

        O üniversite ile çalışmaları durdurduk, başka bir üniversite seçtik ve raporu tamamladık. Şubat'ın ortasında TÜSİAD'a “Raporumuz hazır. Raporun tanıtım faaliyetleri için bir basın bülteni hazırlıyoruz, burada nasıl bir yol izleyelim?” diye bir yazı yazdık. Cevap şu: TÜSİAD olarak yeni yönetimin Fütürist Düşünce Grubu'nun devamı konusunda bazı soru işaretleri var. TÜSİAD şimdilik böyle bir raporun içinde var olmayı düşünmemektedir.

        -“Fütürizm Düşünce Grubu başarısız oldu” Bu yanlış bir cümle mi?

        Çok yanlış bir cümle. TÜSİAD kelimeleri çok seçerek kullanır zaten. “Beklenilen başarıyı gösteremedi” diyor. Ortada görülmüş bir rapor yok. Görülmeyen bir raporun başarısını nasıl değerlendirebilir?

        -TÜSİAD'a geri dönmeyi düşünür müsünüz?

        Gerek yok.

        -Kırgın mısınız peki?

        TÜSİAD'a çok fazla bir aidiyet hissetmediğim için bir kırgınlığım yok.

        “ÜSTÜN ZEKALIYIM, IQ'UM 145”

        -Mensa Üstün Zekalılar ve Yetenekliler Derneği'nin de Kurucu Başkanı'sınız. Siz üstün zekalı mısınız?

        Evet.

        -IQ'nuz kaç?

        145.

        -Bu hangi kurumlar tarafından tescillendi ?

        İngiltere Mensa ve Amerika Binet tarafından tescillendi.

        -Mensa'nın “Cumhuriyet’in 100. Yılında Nobel ödülü alacak bilim adamları yetiştirmek” gibi bir misyonu var mı?

        Var. Zaten biz bunu söyledikten birkaç ay sonra aynı şeyi Başbakan da söyledi.

        “KONSOLOS OLMAYI KENDİM İSTEDİM”

        -2005 yılında Kamboçya Fahri Başkonsolusu olmuşsunuz…

        Ben konsolos olmayı kendim istedim. Sonra da neresi olur diye düşündüm. Kamboçya'nın bandırası dünyanın en ucuz bandırası olduğu için Boğaz'dan geçen Kamboçya bandıralı gemilerde zaman zaman sorun olabiliyor, onlar da muhattap bulmakta sorun çekiyorlarmış. Ben de Kamboçya Fahri Başkonsolos'u oldum.

        “CEMAL HÜNAL İLE CİRİT SPORUNU KORUYORUZ”

        -Cemal Hünal ile cirit ligi mi kuruyorsunuz hakikaten?

        Cemal Hünal ile aslında yapmaya çalıştığımız Cirit sporunu koruyabilmek için günün şartlarına uygun hale getirmek. Türkiye Geleneksel Spor Dalları Federasyonu altında bulunan “Cirit” dalı için bizim vizyonumuzda ve bakışımızda bir işbirliği arzuluyoruz. Bunun gerçekleşmemesi durumunda yeni bir federasyon oluşumunda bulunmayı arzuluyoruz. Ben bunu biraz da sosyal sorumluluk şemsiyesi altında yapıyorum. Türkiye Polo sporunu Amerikalılara kaptırdı, bari bu sporu kaptırmayalım istiyorum. Cemal Hünal hayatını atlara adamış bir insan. Zaten o olmasaydı benim bu konuda bir fikir ve model oluşturma şansım asla olmayacaktı.

        “EN BÜYÜK PİŞMANLIĞIM ASKERİ ELEKTRONİKTE HARCADIĞIM PARA VE ZAMAN”

        -Peşinden koşup daha sonra keşke vakit harcamasaymışım dediğiniz bir iş var mı?

        Var. Mesela Pavo Elektronik'le askeri elektroniğe odaklandık ve Aselsan'la yaptığımız son görüşmede bize çok büyümemizi ve onlara rakip olacak düzeye gelmemizi istemedikleri mesajını çok net olarak verdiler. Ben de “Büyümeme izin verilmeyecekse bu işte yer almam gereksiz” dedim ve hisselerimi ortağıma devredip işten çıktım. En büyük pişmanlığım budur. Askeri elektronikte çok büyük zaman ve para harcadım.

        -Türkiye’de neden girişimci yetişmiyor?

        Türkiye'de bir kuşak, “Bildiğin İşi Yapacaksın” kültürü ile büyüdü. Risk almayı sevmedi. Devleti arkasına alarak iş yapmayı tercih etti. Bu kuşak şimdi çocuklarına yaptıkları işi bırakma eğiliminde ve ne yazık ki fiziksel olarak çalışabildikleri sürece de çocuklarına yönetim şansı vermiyorlar. Sıfırdan girişimci olmak isteyenler için ise maddi destek çok az.

        “GİRİŞİMCİLİK ÖĞRENİLEMEZ”

        -Girişimcilik öğrenilebilir mi?

        Hayır, öğrenilemez. Sadece girişimci olduğunuzu öğrenebilirsiniz.

        Bir dolu master programı, seminerler vs var…

        Türkiye'de eğitim kadrosunun eğitimlerinin henüz girişimcilik ile ilgili yeterli olduğunu düşünmüyorum. Benim gözümde bu konuda eğitim verebilecek tek kurum Özyeğin Üniversitesi'dir.

        “GERÇEK GİRİŞİMCİLER AKILLI OLMAYANLARDIR”

        -Bir bireyin girişimciliğini teşvik etmek için neler yapılabilir peki?

        Öncelikle potansiyel girişimcilerin üniversite düzeyinde eğitim alması ve başarılı girişimlerle tanışması gerekir. Türkiye için ölçek ekonomisi her zaman göz önüne alınmalı ve motivasyon ve destekler bu yönde olmalıdır. Herkesin girişimci olmayacağı ve zorla da kimsenin girişimci yapılamayacağı bilinmelidir.

        -Başarının 10 sırrı gibi listeleri sevmediğinizi biliyorum ancak deneyimlerinize dayanarak yaptığınız temel çıkarımlar nelerdir?

        İnanın hayatımda en nefret ettiğim şey birilerinin bana bazı şeyleri dikte etmesidir. O yüzden ben de kimseye sır vermek istemem. Başarının ölçüsü kişiye göre değişir. Aynı zamanda aynı kişinin kendisini iyi tanıması gerekir. Bu durumda benim vereceğim sırlar, benimle ilgili olacaktır. Bir de önemli bir konu var. “Akıllı insanlar başarılarının tadını çıkarmadan başka başarıların peşinde koşmazlar”. Bu durumda ben pek akıllı olmuyorum. Ama gerçek girişimciler “akıllı olmayan”lardır.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ