Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem “Ehliyeti olan sapığı da hapçısı da şoförlük yapabiliyor. 2003’ten önce şoförlük yapabilmek için SRC belgesi alınıyordu."

        Ümran AVCI /HT GAZETE

        Bütün kişilik analizleri, ailelerin anlatımları Özgecan’ın katil zanlısı Ahmet Suphi Altındöken’in antisosyal kişilik bozukluğuna sahip, yakınlarına şiddet uygulayan, kısacası psikopat olduğunu ortaya koyuyor. Bu durum, “Böyle bir kişiye nasıl olur da toplu taşım aracı teslim edilir?” sorusunu da beraberinde getiriyor. Peki bu durumun önüne geçilebilir miydi? Şoförler denetlenmiyor mu? Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi ve Mersin Kamyoncular, Kamyonetçiler, Otobüsçüler, Otomobilciler ve Şoförler Esnaf Odası Başkanı Veysel Sarı, şoförlerin denetlenemediğinden yakınıyor.

        DENETLEYEMİYORUZ

        2005’te alınan kararla şoförlüğün meslekten çıkartıldığını, işçi gibi değerlendirildiğini söyleyen Sarı, sistemi şöyle anlatıyor:

        “Ehliyeti olan sapığı da hapçısı da şoförlük yapabiliyor. 2003’ten önce şoförlük yapabilmek için SRC belgesi alınıyordu. Şimdi de bu veriliyor ama yeterli değil. Valilik ve belediyeye teklif götürdük. Şoförlük yapacaklar için sadece ehliyet yeterli olmasın, aynı zamanda uyuşturucu kullanıyor mu diye de bakmak lazım diye... Ancak bu belgeleri istememiz kanununa uygun mudur diye bakılıyor ve süreç 4-5 yıldır sürüyor. Biz çalışmamızda özellikle şoförlerin kayıt altına alınmasını ve kan tahlili uygulamasının yanı sıra sabıka kaydı alınmasını da istiyoruz. Araç takip sistemi kurulmasını da istiyoruz ama ekonomik anlamda zorluk çekiyoruz.”

        Toplu taşım araçlarında şoför olarak çalışanları denetleyemediklerini söyleyen Sarı, “Denetleyebilmemiz için bu şoförlerin esnaf odalarına kayıt olması lazım. Şu an için Mersin’de toplu taşım yapan 1173 minibüs var; bunların dörtte üçünü araç sahipleri değil şoförler kullanıyor. 1583 taksiden de yarısı şoförlerde. Bu insanlar denetlenmiyor. Aracın ruhsat sahibi ile anlaşıp kullanıyorlar. Aralarındaki kötü niyetli kişileri ayırmak için denetim yapabilmek şart” diyor.

        Özgecan’ın öldürüldüğü minibüsün bağlı olduğu Tarsus Otobüsçüler Kooperatifi’nin (TOK) Başkanı Behzat Nafiz Kızılkaya, minibüsün nasıl olur da böyle bir kişiye teslim edildiğini şöyle anlattı: “Ahmet Suphi Altındöken, Tarsus’un tanınmış ailelerinin mensubu. Şoför esnafı, aşina olduğu insanlara aracını verir. Bu hep böyledir. Bu durum da böyle olmuş. Katil zanlısı da psikopat, kavgacı olarak bilinmiyor.”

        ‘O MİNİBÜSÜ YAKALIM’

        Minibüsü 5 gün önce katil zanlısına veren aracın sahibi Cumali Kardeşoğlu’nun, minibüsü yıkattığı, plakalarını söktüğü öğrenildi. Kardeşoğlu’nun ayrıca sinirlenip minibüsü tekmelediği ve “Midem bulanıyor” diyerek değerinin de çok altında satmak istediği belirtildi. Cinayetin ardından işleri durma noktasına gelen esnaf da aralarında para toplayıp aracı yakmak fikri etrafında birleşti. “Adımız lekelendi. Aramızda para toplayıp minibüsü alalım, yakalım” diyen esnafın planını öğrenen polis, “Bu bir suç. Kendi aracınız da olsa yakamazsınız” dedi ve engel oldu. TOK ismini değiştirmeyi bile düşündüklerini söyleyen Behzat Nafiz Kızılkaya ise “41 yıllık bir kooperatifiz. Ama lanet bir işe bulaştık. Küfürlü telefonlardan bıktık. O araçtan nefret ettik. Görmek istemiyoruz. Bana verseler kendim yakarım. Ailenin acısını paylaşıyoruz” diyor.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ