Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem CHP ekonomi politikalarından sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Selin Sayek Böke, Kübra Par'a konuştu

        Kübra PAR / GAZETE HABERTÜRK

        Fotoğraflar: Ece OĞULTÜRK

        Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı ile Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan arasındabir süredir devam eden faiz polemiği ve doların hızla yükselmesi, “Ekonomik kriz mi çıkacak?” endişelerine yol açtı. Erdoğan-Başçı buluşmasından sonra Cumhurbaşkanı’nın “Tatlıya bağladık” demesiyle piyasalarda sular biraz durulsa da yatırımcının ve vatandaşın tedirginliğinin tam olarak geçtiği söylenemez. Peki, dolar neden yükseliyor? Merkez Bankası, Cumhurbaşkanı’nın ısrarına rağmen faizleri neden düşürmüyor? Ve ekonomi arenasında tüm bu olup bitenlere anamuhalefet partisi olarak CHP ne diyor? Dahası CHP’nin, alternatif bir ekonomi programı var mı? CHP Ekonomi Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Selin Sayek Böke’yi yoğun seyahatleri arasında Sabiha Gökçen Havalimanı’nda yakaladım ve neler olup bittiğini, ekonomiden fazla anlamayan biz fanilere basitçe anlatmasını istedim.

        Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yaptığı sunumu nasıl buldunuz? Buluşulmuş ve bu sunumun yapılmış olması önemli ama Türkiye’de yapısal bir sorun var. Bu tip görüşmeler yapısal sorunları çözecek bir reform adımı değil, yangını bir bardak suyla hafifletme çabası. Olumlu ama önemli olan bu tablonun sürdürülmesi.

        Doların yükselişini nasıl açıklıyorsunuz?

        Bunu doların yükselişinden çok, Türk Lirası’nın değer kaybedişi olarak yorumlamak lazım. Hindistan ve Kore’nin kendi paraları değer kaybetmedi çünkü reform yapmaya devam ediyorlar. Cumhurbaşkanı’nın Merkez Bankası Başkanı’na “Sen kimin adamısın?” demesi, aslında “Merkez Bankası’na güvenmeyin” demektir. Cumhurbaşkanı her fırsatta “Kamu kuruluşları güvenilmezdir” deyince, dış yatırımcının güveni de azalıyor.

        Ama Başbakan Davutoğlu, doların yükselişinin “yurtdışındaki dalgalanmalarla ilgili” olduğunu söyledi. Dünyada ortalama olarak doların ne kadar değer kazandığına ve Türk Lirası’nın ne kadar değer kaybettiğine bakalım. Yarısı dünyada olup bitenden, yarısı da AKP’nin işini doğru yapmamasından kaynaklanıyor.

        Euro’nun değer kaybetmesiyle bir alakası var mı?

        Euro-dolar paritesinden kaynaklanmıyor. Cumhurbaşkanı, Merkez Bankası’na müdahale ettiğinde, hükümetin çok daha sert bir şekilde “Merkez Bankası işini yapıyor” demesi gerekirdi.

        'ERDOĞAN KONUŞMASAYDI...'

        Cumhurbaşkanı Erdoğan Merkez Bankası’na yüklenmeseydi faiz düşecek miydi?

        Konuşmasaydı, daha doğrusu didişerek Türkiye’deki kamu kurumlarına güveni zedelemeseydi faizlerin düşmesi mümkün olabilecekti. Türk Lirası yine değer kaybederdi ama bu düzeyde değil.

        ‘LOBİ ARIYORSANIZ UZAĞA BAKMAYIN’

        Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, dolardaki yükselişin “bazı lobiler tarafından özellikle” yapıldığını iddia ediyor.

        Dolar, Erdoğan çıkış yaptığında yükseldi. Bir lobi arıyorsak, çok uzağa bakmamak gerekiyor. Fiyat oynamalarında mutlaka kaybedenler ve kazananlar oluyor. Böyle durumlarda cebinde dolar olanlar kazanıyor. Peki biz kimin ayakkabı kutularında dolar gördük? Dolaylı bir çıkarım gibi görünebilir ama Türkiye’de iktidarın yaptıklarının çoğu iyi niyetli değil.

        2007’ye kadar kendisine verilmiş olan programı iyi uygulayarak çok doğru bir şey yaptı. 2008’den itibaren, “Hadi siz kendi reform paketinizi yazın” dendiğinde maalesef aynı gücü göstermedi. Daha sessiz ve daha geride durarak piyasaları sakinleştiren yaklaşımı kıymetli, ama onun esas yükümlülüğü Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu reformların yapılmasını sağlamak.

        Son dönemdeki duruşunu çok takdir edenler oldu...

        Bazı söylemlerine bakınca Ali Babacan’ın adeta CHP’li olduğunu düşünüyorum! Doğru şeyler söylüyor. “Hukukun üstünlüğü, özgürlükler, eğitim, kadının iş gücüne katılımı önemlidir” diyor. Bunları biz de söylüyoruz, onun yapabiliyor olması gerekiyor.

        ‘HÜKÜMET VATANDAŞI BORCA İTTİ’

        Cumhurbaşkanı Erdoğan neden ısrarla faizin düşürülmesini istiyor?

        Üretimin artması için faizin düşürülmesini istiyor. Fakat Türkiye’de üretimin azalması, faizden kaynaklanmıyor. Değer yaratılan bir ortam, öngörü ve istikrar yok. Yarın sabah Cumhurbaşkanı’nın herhangi bir kamu kuruluşuyla kavga etmeyeceğini garanti edebilir miyiz? Geleceğin bu kadar belirsiz olduğu bir ülkede, üretmek yerine paranızı cebinizde tutmak istersiniz. Yani üretimdeki yavaşlamanın sorumlusu yüksek faizler ya da Merkez Bankası değil, 8 yıldır inatla reform yapmayan hükümettir. Faizin düşmesi borçluları rahatlatır. Bu hükümet vatandaşı borca itti. Şimdi de telaşla “Ben sizi borçlandırdım. Şimdi de rahatlatacağım” diyor. Seçime giderken bu siyaseten anlaşılabilir bir şey ama kısa vadeli bir bakış. Faizleri düşürdüğünüz zaman yabancı yatırımcı için ülkeyi cazip olmaktan çıkarıyorsunuz. Elbette yüksek faizsiz cazip hale getirmek de mümkün, ama insanına yatırım yapan bir ülke olursak...

        ‘DOLARIN YÜKSELİŞİ VATANDAŞI ETKİLİYOR’

        “Doların yükselişi vatandaşı doğrudan etkilemeyecek” deniliyor, doğru mu?

        Doğru değil. Enerji Bakanı Taner Yıldız, “Dünyada petrol ve doğalgaz fiyatları düşüyor ama bunu size yansıtamayacağız çünkü Türk Lirası değer kaybetti” dedi. Türk Lirası’nın değer kaybı, petrol fiyatında dışarıdaki kazanımların vatandaşa yansı- masına engel oldu. TL her değer kaybettiğinde enflasyon artıyor, hayat pahalılığı artıyor ancak maaşlar değişmiyor. Ayrıca süre içinde siyasi risk ortaya çıktığı için faizler arttı.

        'ERDEM BAŞÇI DAHA DİK DURABİLİRDİ'

        Erdem Başçı’yı başarılı buluyor musunuz?

        Erdem Hoca ile Bilkent Üniversitesi’nde birlikte öğretim üyeliği yaptık. Saygı duyduğum bir meslektaşım. Çok zor bir iş yaptığını düşünüyorum. Merkez Bankası bağımsız bir kurum olmaktan çıktı, siyasi bir kuruma dönüştürüldü.

        Ama bu süreçte dik durarak takdir toplamadı mı?

        Daha dik durabilirdi. Faizi Cumhurbaşkanı’nı ve hükümeti rahatsız etmeyecek kadar indirme yaklaşımı, kendisine siyasi oyuncu olmak için zemin hazırladığını gösteriyor. Halbuki “Enflasyonu düşürmek benim ödevim. Bu ödevi yerine getirebilmek için faizleri yükseltmem gereken dönemlerde çekinmeyeceğim” diyerek daha radikal bir şekilde karşı durabilirdi. Buralara gelmesine izin vermemeliydi. Ama şunu da eklemeliyim, Türkiye’de son 12 yılda işini en iyi yapan kurumlardan biri Merkez Bankası. AKP çözmeye cesaret edemediği bütün sorunları çözme yükümlülüğünü Merkez Bankası’na verdi. Erdem Başçı bütün bu ağır yükleri taşımak zorunda bırakıldı.

        ‘BU ENFLASYONLA FAİZİ DÜŞÜREMEZSİNİZ’

        Merkez Bankası neden faizi düşürmemekte ısrar ediyor?

        Kimse ülkede faizlerin yüksek olmasını istemez, ama faizi düşürebileceği bir ortam yok. Türkiye’de enflasyon yüzde 7-8 aralığındayken, faizi bunun altına düşüremezsiniz. İnsanlar bir ürünü alırken enflasyon nedeniyle yüzde 7-8 daha fazla para ödüyor. Aynı parayı alternatif olarak bankaya koymak istediğinde, en azından enflasyon karşında parasının erimesine engel olmak gerekiyor. Bu da Merkez Bankası’nı sınırlıyor. Her riskte, Merkez Bankası yabancı yatırımcının ülkede kalmasını sağlamak için faizi artırmak zorunda kalıyor.

        'HÜKÜMET KENDİ EKONOMİK PROGRAMINI YAZAMADI'

        “AK Parti’nin ekonomi politikası başarılı” tezine katılıyor musunuz?

        AK Parti’nin tek başarısı, eline verilen reform paketini uygulamış olmasıyla sınırlı. 2007-2008’de Kemal Derviş’in programı bitmişti ve AK Parti’nin kendi politikasını uygulaması gerekiyordu. O günden bugüne AKP kendi ekonomik reformunu yazabilmiş değil. Cumhuriyet tarihi boyunca yıllık büyüme yüzde 5 civarında olmuş. Halbuki 2010’dan sonra bu oran yüzde 3-3.5 arasına düştü.

        Ne yapılmalıydı?

        Türkiye’de cari açık sorununu malları ucuzlatıp yurtdışına daha çok mal satmaya çalışarak, yani Türk Lirası’nın değerini düşürerek çözemezsiniz. Bunun yerine, daha çok gelir elde etmek için malın kıymetini artırmak gerekir. Bu da özgür ortamlarda olur. İnternete sınır koyarak, insanları düşüncelerinden ötürü yargılayarak olmaz. Derdimiz sadece sayıca üretmek değil, değer yaratarak üretmek olmalı. AKP’nin hatası, ekonomiyi döviz sarmalında görmesi. Türk Lirası 5 sene içinde yüzde 70 oranda değer kaybetti.

        ‘BİZİM ÇILGIN PROJEMİZ İNSANLARIMIZA YATIRIM OLACAK'

        İktidarda CHP olsaydı bu krizi nasıl yönetirdi?

        Öncelikle krizin çıkmasına engel olurdu, çünkü krizin çıkma nedeni siyasi. Ama işin asıl uzun vadeli boyutu var. Bu cari açıkla, Türkiye’nin üretememesi ve gelir yaratamamasıyla mücadele etmenin yolu insana yatırımdan geçer. Bizim çılgın projemiz, insanlarımıza yatırım yapmak olacak.

        CHP’NİN EKONOMİDE YAPACAĞI 5 ŞEY

        CHP iktidara gelirse ekonomide neler yapacak?

        İşsizlik ve borçluluk çok yüksek. Yeterince gelir yaratılamıyor. Bunların çözümü için hızlı adımlar atmayı gerektiren bir program olacak. Ama biz AKP gibi sadece o dönemki kaygıları giderecek meselelerle değil, 8 yıl sonra bambaşka bir Türkiye’nin ortaya çıkmasına imkân sağlayacak adımları atacağız. Bu adımlar şunlar olacak:

        1- İnsanına yatırım yapan, herkesin gelirinin artacağı, toplumun asgari ücrete muhtaç olmadığı Türkiye.

        2- Ekonomik katılımın daha fazla sağlandığı, kreşler açarak çalışmak isteyen kadınların önünün açıldığı bir Türkiye.

        3- Herkesin eşit fırsatlarla iyi bir eğitime erişebildiği bir Türkiye.

        4- Herkesin teknolojiye erişebildiği bir Türkiye.

        5- Sadece bir lojistik üs olarak değil, üretim hattı olarak Türkiye.

        BİLMEYENLER İÇİN SELİN SAYEK BÖKE

        + ODTÜ İktisat mezunu. Duke Üniversitesi’nden doktoralı. Bilkent Üniversitesi İktisat Bölüm Başkanı ve İktisadi ve İdari Sosyal Bilimler Fakültesi Dekan Yardımcısı.

        + Bentley College’da yardımcı doçent olarak çalıştı. IMF’nin Washington DC ofisinde ekonomist olarak görev aldı. Georgetown Üniversitesi’nde ders verdi.

        + Öğrencileri çok iyi ders anlattığını söylüyor ama sınavlarının çok uzun olmasından şikâyetçiler!

        + Tansu Çiller’e benzetilmesine ‘fiziksel’ olarak itirazı yok, ama “Kafalarımız çok farklı” diyor.

        + Evli ve 2 çocuk annesi.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ