Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Komünistler’in kurşuna dizdiği Rus Çarı’na mezarında bile rahat yok!

        Murat BARDAKÇI / GAZETE HABERTÜRK

        Rusya’nın Saint Petersburg şehrindeki bir katedralde bulunan beş mezardan ikisi geçen hafta sessizce açıldı, adlî tıp uzmanları mezarlardan çıkarttıkları kemiklerden DNA örnekleri aldılar ve kemikler yeniden defnedildi. Mezarlardan biri Rusya’nın 1918’de ailesi ile beraber kurşuna dizilen son Çar’ı İkinci Nikola’ya, diğeri de eşine, Çariçe Aleksandra’ya aitti... Çar ailesinin mezarının uzun ve karmakarışık bir öyküsü vardır: Rusya’da 1917’de Komünist devrim yaşandı, Çar Nikola 15 Mart’ta tahtından feragat etti; karısı, dört kızı ve hemofili hastası olan oğlu ile beraber tutuklanarak Ural Dağları’ndaki Tobolsk şehrine gönderildi. Burada sekiz ay valinin konağında yaşayan aile daha sonra Sibirya’ya, Yekaterinburg’daki bir köy evine nakledildi.

        KAFALARINA KURŞUN SIKTILAR

        Rusya’da artık Sovyet idaresi kurulmuş ve komünistler iktidarı sağlamlaştırmaya başlamışlardı. Çar ile ailesinin hayatta olması yeni rejim için tehlike teşkil ediyordu ve başlarında Yakov Yurovski adındaki bir militanın bulunduğu milisler 17 Temmuz 1918 sabahı fotoğraf çekmek bahanesi ile uyandırdıkları Çar ile ailesini kaldıkları binanın mahzenine indirerek kurşuna dizdiler. Aileyle beraber yanlarında bulunan doktorları ve üç hizmetkâr kız da öldürüldü. Çar’ın dört kızı, elbiselerine 1 kilo 300 gram elmas yerleştirmişlerdi ve elmasların kurşunların etkisini azaltıp prenseslerin sadece yaralanmaları ama ölmemeleri üzerine, milisler her birinin kafasına kurşun sıktılar!

        İMPARATOR CENAZESİ YAPILDI

        Ailenin çilesi henüz bitmemişti: Cesedler şehrin dışına taşınıp bir çukura kondu, tanınmamaları için el bombalarıyla parçalandı, kısmen yakıldıktan sonra üzerlerine sülfürik asit döküldü, 1.5 metre derinliğinde bir çukura toplu halde gömüldüler ve mezarın belli olmaması için üzerine ağaç dallarıyla yapraklar yerleştirildi.

        Aradan tam 61 sene geçti...

        1979’da Yekaterinburg’da kendi başına kazı yapan Aleksander Avdonin adındaki amatör bir arkeolog, Çar ailesinin toplu mezarını bulduğunu iddia etti ama Sovyet rejiminin bir iş açmasından korktuğu için pek konuşamadı. Aradan yine seneler geçti, Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra, 1998’de, Avdonin’in söylediği yer kazıldı ve kemikler bulundu. Alınan DNA örnekleri değişik memleketlere gönderilip analiz ettirildi ve toplu mezardan çıkan kemiklerin Çar’a, Çariçe’ye ve kızlarından üçü ile hizmetkârlara ait olduğu anlaşıldı.

        Ama, Çar’ın oğlu Aleksi ile kızı Maria’nın kemikleri mezarda değildi!

        Rusya, Çar ailesi için idamlarının 80. yıldönümü olan 17 Temmuz 1998’de Saint Petersburg’da tantanalı bir cenaze merasimi yaptı. Kemikler imparatorluk devrinin bayrağına sarılı tabutlara kondu ve yine imparatorluk marşı çalınarak şehirdeki katedrale defnedildi. Rus Ortodoks Kilisesi 2000’de Çar’ı “aziz” ilân etti, Yüksek Mahkeme de 1 Ekim 2008’de İkinci Nikola ve ailesinin bir cinayete kurban gittiğini açıkladı ve isminin temize çıkarıldığını duyurdu.

        KUDÜS’DEKİ MEZARI DA AÇTILAR

        Çar’ın oğlu Aleksi ile kızı Maria’nın toplu mezarda olmayan kemikleri de, Sergei Poorelov adında bir başka amatör arkeolog tarafından 2007 Temmuz’unda yine Yekaterinburg taraflarındaki bir ormanda bulundu. Kutulara konan kemikler Rus Devlet Arşivi’ne kaldırıldı ve ardından yine bir DNA araştırması yapıldı. Çar ile karısının mezarları tekrar açılıp DNA örnekleri alındı, örnekler yine değişik memleketlere gönderilip analiz ettirildi ve Çar’ın oğlu ile kızına ait oldukları kesinlik kazandı.

        Rus hükümeti, Aleksi ile Maria’nın da Çar’ın, karısının ve üç kızının defnedildiği Saint Petersburg’daki katedrale defnedilmelerine karar verip hazırlıklara başlamışken, devreye bu defa Rus Kilisesi girdi ve cenaze töreninin ertelenmesini istedi. Kilise, Aleksi ile Maria’yı da “aziz” ilân edeceğini söyleyerek kemiklerin kutsanması için yeniden DNA testi yapılması talebinde bulununca tören hazırlıklarına ara verildi ve Ruslar geçen hafta Çar ile Çariçe’nin mezarını yeniden açıp DNA örnekleri aldılar. Kilisenin “yüzde yüze yakın” bir netice elde edilmesini istemesi üzerine bu defa Kudüs’e gidildi ve Çariçe Aleksandra’nın kızkardeşi Büyük Düşes Elizabeth Fyodorovna’nın Kudüs’teki bir kilisede bulunan mezarı da açıldı ve kemiklerden aynı şekilde DNA analizi için örnekler alındı.

        SADECE ANASTASYA’YA YARADI

        Çar ile ailesinin macerası, katledilmelerinin üzerinden neredeyse bir asır geçmiş olmasına rağmen hâlâ devam ediyor... Aile mezarlarında bile bir türlü rahat edemedi ama bütün bu mezar açıp kapamalar ve DNA analizleri tek bir işe yaradı: Tarihin en tatlı sahtekârlıklarından olan “Anastasya olayı”nın aslının ortaya çıkarılmasına... “Anastasya olayı”nın ne olduğunu, bu sayfadaki kutuda okuyabilirsiniz...

        FİLMLERE KONU OLAN TATLI BİR SAHTEKARLIK: ANASTASYA OLAYI

        “Anastasya olayı”, tarihin en tatlı, en romantik ve en çok ses getiren sahtekârlıklarından biri idi ve dünyayı tam 75 yıl boyunca meşgul etmişti... Gerçek kimliği hiçbir zaman ortaya çıkartılamamış olan bir kadın, Rusya’nın son Çar’ı İkinci Nikola’nın ailesi ile beraber kurşuna dizildiği bilinen kızı Anastasya olduğunu iddia etmiş ve işin aslı, yani kadının yalan söylediği Çar ailesinin mezarının bulunmasından sonra yapılan DNA analizleri ile anlaşılabilmişti.

        Anastasya, Çar Nikola’nın dört kızının en küçüğüydü. 1901’in 5 Haziran’ında doğdu, 16 yaşına geldiğinde Rus ihtilâli patladı, babası Nikola tahttan feragat edince ailesi ile beraber Anastasya da gözaltına alındı ve önce Tobolsk’a, oradan da Yekaterinburg’a nakledildi. Yekaterinburg’da yaşananları biliyorsunuz... Çar ve ailesi, monarşi yanlılarının karşı darbesinden korkan Ural Sovyeti’nin emriyle 17 Temmuz 1918’de kapatıldığı evin bodrumunda yaylım ateşine tutuldu; Anastasya, babası, annesi, üç kız ve bir erkek kardeşi orada can verdiler...

        İNTİHARA KALKIŞTI

        Çar ailesinin katledildiğinin duyulmasının hemen ardından, Avrupa’da peşpeşe “Prenses Anastasya”lar ortaya çıkmaya başladı. Söyledikleri hep aynıydı: Çar Nikola’nın kızıydılar ve Yekaterinburg katliamından kurtulmayı başarmışlardı.

        Bol miktardaki Anastasyalar’dan sadece birinin yıldızı parladı: 1923’te, Berlin’de ortaya çıkan ve bir köprüden atlayıp intihara teşebbüs etmek üzereyken kurtarılan kızın... Hafızasını kaybettiğini söylüyor ve sadece “Ben, Çar’ın kızı Anastasya’yım” diyordu. Genç kız zamanla Romanoflar’ın, yani Rus hanedanının Avrupa’da yaşayan bazı mensuplarını ikna etmeyi başardı ve hatta onlardan biriyle, Prens Eric’le kısa bir aşk bile yaşadı... Ama hanedanın reisi Büyük Dük Kirill, Anastasya’nın gerçek olduğuna hiçbir zaman inanmadı ve birbirlerine karşı açtıkları dava tam 31 yıl sürdü. Mahkeme, “Prenses Anastasya’nın ölüp ölmediği konusu kuşkuludur” şeklinde tartışmalı bir kararla nihayete erdi...

        Genç kadın sonra Birleşik Amerika’ya yerleşti ve Anna Anderson adını aldı. Öyküsü zamanla filmlere ve kitaplara konu oldu. İlk Anastasya filmi 1956’da çevrildi ve başrolü Ingrid Bergman oynadı. Sonra, Amy Irwing bir TV dizisi yaptı, konu beyazperdeye daha sonra yeniden iki defa aktarıldı. Filmlerin ilkinde Anastasya’yı Meg Ryan oynadı; diğeri ise bir çizgi filmdi.

        DNA TESTİ İLE ANLAŞILDI

        Anna Anderson hayata 1982’de, 80’li yaşlarında veda etti ve sırlarını da beraberine götürdü. Daha doğrusu “kendisiyle beraber götürdüğü” zannedildi ve gerçek seneler sonra ortaya çıktı: Çar ailesinin Yekaterinburg’da bulunan mezarlarındaki kemiklere yapılan DNA testleri asıl Anastasya’nın, yahut tam ismi ile “Büyük Düşes Anastasia Nikolayevna Romanof”un katliamdan kurtulamadığını, ailesi ile beraber can verdiğini ve sonraki senelerde ortaya çıkan Anastasyalar’ın tamamının sahtekâr olduğunu gösterdi...

        İşte, tarihin bu en tatlı, en romantik ve en çok ses getiren sahtekârlığının kısa öyküsü...

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ