Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Politika Davutoğlu: Yükselen yıldız Türkiye

        Başbakan Ahmet Davutoğlu, Türkiye ekonomisinin dünyanın yükselen yıldızı olduğunu yazdı. Davutoğlu, "2015 yılında siyasi ve ekonomik istikrarsızlık için çabalayan terör örgütleri ve Türkiye'yi zaafa uğratmak için terör örgütlerine göz kırpan ülkeler hedeflerine ulaşamadı. Türkiye, etrafındaki bütün olumsuzluklara rağmen demokratik istikrarıyla ve ekonomik potansiyeliyle dünyanın yükselen yıldızları arasında yer alıyor" ifadelerini kullandı.

        Başbakan Davutoğlu'nun Sabah gazetesinin Ajanda ekinde yer alan yazısı şöyle:

        YÜKSELEN YILDIZ TÜRKİYE

        Dünya ekonomisindeki hızlı değişimi öngören ve ona hızla intibak edebilen ülkeler yükselişe geçerken, bu değişime hazırlıksız ve tedbirsiz yakalanan ülkeler ise gerilemekte. Ekonomik gelişmelerin zamanında öngörülmesi ve bu öngörülerle uyumlu siyasi ve ekonomik tedbirlerin alınması da ancak istikrarlı bir iktidar ile mümkün. Öte yandan halkın iradesine yaslanmayan hükümetler devamlı meşruiyet kaygısı taşımaya mahkumdur. Seçim hesabıyla ülke yöneten, sürekli meşruiyet endişesi taşıyan ve halkın desteğinden yoksun yönetimler mali disiplini koruyamayacağı gibi ne topluma ne de iş dünyasına güven verebilirler. Siyasi istikrardan yoksun bir ülkede harika bir ekonomik vizyonunuz olsa bile bunu hayata geçiremezsiniz. Ekonomik istikrarınız olmadığındaysa ülkenin en iyi beyinleri sizin elinizde de olsa siyasi bir istikrara sahip olamazsınız. Türkiye'nin yakın tarihindeki iki dönem bu ilişkinin önemini açık bir şekilde gösteriyor. Dünya ekonomisinin hızla büyüdüğü 1990'lı yıllarda siyasi çalkantılarla ve kısa ömürlü hükümetlerle malul Türkiye, küresel ekonominin getirdiği fırsatlardan faydalanamadı ve dünya ekonomisinin gerisinde kaldı. Siyasi istikrarın olmadığı bu dönemde öngörülemeyen ekonomik gelişmeler, gerçekçi olmayan vaatler, hesaba gelmez planlar etkisini 1994, 1999 ve 2001 yıllarında ekonomik krizlerle gösterdi.

        DURMADIK, DURMAYACAĞIZ

        Öte yandan Türkiye ekonomisi, 2002 yılı sonrası AK Parti hükümetleri ile gelen siyasi istikrar döneminde Cumhuriyet tarihinin altın yıllarını yaşadı. Küresel krizin de yaşandığı bu dönemdeki başarımızı üç şeye borçluyuz. Birincisi demokratik siyasi istikrar. Gücünü milletten alan AK Parti hükümetleri başta küresel kriz olmak üzere ekonomik çalkantılardan önce gereken tedbirleri almış ve sonrasında yapılması gereken müdahaleleri yaptı. Bu sağlam irade milletimize ve iş dünyasına güven verebildi. İkincisi makroekonomik istikrar. Ekonomimiz ve bankacılık sektörümüz sağlam temeller üzerine oturuyor olmasaydı, ekonomik göstergeler hem iç piyasaya hem dış piyasaya umut ve güven vermeseydi, küresel krizi başarıyla atlatamazdık. Üçüncüsü yapısal reformlar. Milletten aldığımız güçle ekonomimizi kalkındıracak ve milletimizin refah seviyesini yükseltecek düzenlemeleri bir bir hayata geçirdik. Hızla büyüyen ve bunu sürdürmeyi hedefleyen bir ülke olarak her geçen gün yeni düzenlemelerin ve reformların gerektiğini de daima aklımızda tuttuk. Milletimizin refahı ve huzuru için yapısal reformları hayata geçirmekten geri durmadık, durmayacağız.

        TERÖRÜN ÇİRKİN YÜZÜ

        Ekonomideki başarıların sürekliliğini de burada vurgulamak isterim. Bu açıdan 2015 yılı siyasi ve ekonomik açıdan iyi anlaşılması gereken bir yıl oldu. 2014 yılındaki yerel seçim ve Cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından 2015 yılında iki genel seçim gerçekleştirdik. 2014 yılında Sayın Cumhurbaşkanımız aday olup Cumhurbaşkanı seçildi, ben de başbakanlık makamına geldim. Genel seçime bir seneden az bir zaman kalmış olmasına rağmen, hiç vakit kaybetmeden 25 Öncelikli Dönüşüm Programı'nı kapsamlı bir şekilde açıkladık. Zira bizler seçime odaklı siyaset yapmıyoruz, seçime odaklı ekonomi yönetmiyoruz. Benzer şekilde 7 Haziran 2015 genel seçimlerinden hemen sonra, geçiş hükümetinde dahi, hükümetimiz istikrarın devam edeceğinden hiç kuşku duymadan çalışmalarını sürdürdü. 2015 yılı aynı zamanda terörün çirkin yüzünü gösterdiği bir yıl oldu. Barıştan, huzurdan ve istikrardan rahatsız olan PKK terör örgütü şehirlerde vatandaşlarımızın canına kastetmiş, onları evlerinden ve mahallelerinden etmenin çabası içinde oldu. Aynı şekilde bu örgütle işbirliği yapan DAEŞ ülkenin istikrarını hedef almış kanlı terör saldırıları gerçekleştirdi. Bu örgütler ve onların destekçileri siyasi istikrarın yanında ekonomik kalkınmayı ve yatırımları da hedef aldı.

        GÜVENLİ LİMAN: TÜRKİYE

        2015 yılında maalesef bulunduğumuz coğrafyadaki siyasi istikrarsızlıklar artarak devam etti. Suriye'de kendi halkına zulmeden yönetimden kaçan mültecilere Türkiye 2015 yılında da kucak açmaya devam etti. Hükümetimiz gelen her mültecinin yarasını sarmak, onların temel ihtiyaçlarını gidermek için ne gerekiyorsa yaptı. Çünkü bizler mazlum ve çaresiz insanların elinden tutan bir yönetim olmanın derdindeyiz. Ve bunu yaparken sadece insani görevimizin gereğini yerine getirdiğimize inanıyoruz. İşte böylesi zorlukların yaşandığı 2015 yılında dahi Türkiye güvenli liman olmaya devam ederek siyasi ve ekonomik istikrarın adresi oldu. Bu durumu 2015 yılına dair ekonomik göstergeler de teyit ediyor. 2015 yılında beklentilerin üzerinde bir performans sergileyen ekonomimiz, ikinci çeyrekte yüzde 3.8 ve iki seçim arasına denk gelen üçüncü çeyrekte yüzde 4 büyüyerek en hızlı büyüyen ülkeler arasındaki yerini aldı. Sene sonunda yüzde 4 civarındaki bir büyüme ile 2015 yılında Türkiye ekonomisi Çin ve Hindistan hariç gelişmekte olan ekonomilerden çok daha hızlı gelişme ortaya koymuş olacak.

        YABANCININ İNANCI TAM

        2015 yılında siyasi ve ekonomik istikrarsızlık için çabalayan terör örgütleri ve Türkiye'yi zaafa uğratmak için terör örgütlerine göz kırpan ülkeler hedeflerine ulaşamadı. Türkiye etrafındaki bütün olumsuzluklara rağmen demokratik istikrarıyla ve ekonomik potansiyeliyle dünyanın yükselen yıldızları arasında yer alıyor. Yerli ve yabancı yatırımcılar da Türkiye'nin bu büyük potansiyelinin farkında. Yatırımcıların siyasi ve ekonomik istikrarın devam edeceğine, Türkiye'nin güçlü demokrasisine inancı tam. Doğrudan yatırımlar 2015 yılında da artarak devam etti. 2014 yılının ilk 11 ayında ülkemize 11.4 milyar dolar doğrudan yatırım gelmişken bu rakam 2015 yılının ilk 11 ayında yüzde 23'lük bir artış ile 14.1 milyar dolar oldu.

        REFAHI HERKES HİSSEDECEK

        Türkiye AK Parti hükümetleri döneminde siyasi ve ekonomik bir altın çağ yaşadı. Bu başarılı performans iki seçimin yaşandığı, terörün çirkin yüzünü gösterdiği, komşu ülkelerin siyasi istikrarsızlıklarının devam ettiği 2015 yılında da devam etti. 2016 ve sonraki yılların ülkemiz için daha iyi yıllar olacağına inanıyoruz. 2016 Yılı Eylem Planı'nda açıkladığımız vaat ve reformlarla ekonomimiz güç kazanacak ve refah toplumun her ferdi tarafından hissedilecek. Artık, mali disiplini sağlam, finans ve reel sektörünün altyapısı güçlü bir Türkiye var. Türkiye'nin bir hedefi ve iddiası var. Cumhuriyet'in yüzüncü yılında demokrasisi daha güçlü, hukukun üstünlüğünün herkesçe benimsendiği, toplumsal huzur ve refahın daha da arttığı, Dünya'nın en güçlü ekonomileri arasında yerini almış bir Türkiye hedefliyoruz. Bu uğurda milletimizle omuz omuza çalışacağız.

        6 MİLYON KİŞİYE İSTİHDAM SAĞLANDI

        2002 sonrası yıllar her açıdan bir başarı hikâyesi oldu. Siyasi ve ekonomik istikrarın pozitif etkilerini milli gelirdeki büyümede görüyoruz. Bu dönemde Türkiye dünyanın en hızlı büyüyen ülkeleri arasındaki yerini aldı. 1993-2002 döneminde yıllık ortalama yüzde 3 oranında büyüyen Türkiye ekonomisi, 2003-2014 arasında, görülmemiş boyuttaki küresel krize rağmen yıllık ortalama yüzde 4.8 oranında büyüdü. Bu, istihdam yaratan ve refahı tabana yayan bir büyüme oldu. Sadece küresel kriz sonrası yıllarda 2007-2014 yılları arasında yaklaşık 6 milyonun üzerinde vatandaşımıza istihdam imkânı sağladık. Aynı dönemde istihdam oranımızı yüzde 40.4 seviyesinden 45.5 seviyesine yükselttik. Türkiye, hükümetlerimiz döneminde sağladığımız mali disiplin sayesinde mali açıdan dünyaya örnek hale geldi. 2002 yılında yüzde 11.2 olan bütçe açığının Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'ya oranını 2014 yılında yüzde 1.3 seviyesine düşürdük. Bu tutamayacağı sözleri vermeyen, söz verdiğinde de yerine getiren bir anlayışla mümkün oldu.

        FİNANS SEKTÖRÜ ÇOK SAĞLAM

        2001 krizinde ciddi zararlar görmüş finans sektörümüzün çok sağlam bir zeminde işlemesine yönelik düzenlemeleri hiç zaman kaybetmeden gerçekleştirdik. Merkez Bankası rezervimizi 2002 yılında 28 milyar dolardan 2015 yılında 113 milyar dolara çıkardık. AK Parti Hükümetleri öncesinde çift haneli olan enflasyonu tek haneye indirdik ve daha da aşağılara çekmek için ilgili kurumların işbirliğiyle çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bankacılık ve finans sektörümüz çok sağlam bir zeminde işliyor. Türkiye'de sermaye yeterliliği oranı yüzde 15 ile yasal sınırın çok üstünde. Türkiye'de takipteki alacakların toplam kredilere oranı sadece yüzde 3. Bu oranlar, hem G-20, hem OECD, hem de dünyanın genelindeki ülkelerle karşılaştırıldığında çok daha ileride, çok daha olumlu bir seviyede. Diğer yandan, siyasi ve ekonomik istikrarın yabancı yatırımcılar tarafından da fark edildiğini görüyoruz. 1984- 2002 arasında, sadece 14.8 milyar dolar olan doğrudan yabancı yatırım 2003-2014 yıllarında 150 milyar dolar oldu.

        MALİ DİSİPLİNDEN TAVİZ YOK

        İşgücü piyasasındaki parlak performansımız 2015 yılında da devam etti. 2015 yılının ilk on ayında 1 milyonun üzerinde kişiye istihdam sağladık. Aynı dönemde artan işgücüne katılım oranıyla birlikte istihdam oranını da belirgin bir şekilde yükselttik. İki seçim gerçekleştirmemize ve milyonlarca Suriyeli kardeşimize ev sahipliği yapmamıza rağmen 2015 yılında da mali disiplinden taviz vermedik. 2015 yılında bütçe gelirleri bir önceki yıla göre yüzde13.6 oranında artarak 483.4 milyar TL oldu. Bu veriler 2015 yılının, bütçe gelirleri açısından beklenenden daha başarılı bir yıl olduğunu gösteriyor. Hedeflediğimiz değerin 31.4 milyar TL üstünde gelirimiz oldu. 2015 yılı bütçe giderleri ise bir önceki yıla göre yüzde 12.8 oranında artarak 506 milyar TL oldu. Böylece, 2015 yılında merkezi yönetim bütçe açığının Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'ya oranı sadece yüzde 1.2 olarak gerçekleşti. Genel devlet bütçesine baktığımızda daha iyi bir durumda olduğumuzu da görüyoruz. 2002 yılında yüzde 10.8 olan genel devlet açığının milli gelire oranını 2015 yılı verileri ile sıfıra indiriyoruz.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ