Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Yargı AYM'den mahkemeye erişim hakkı ihlal kararı

        Anayasa Mahkemesi Elif Mutlu ve Ferhat Mutlu'nun bireysel başvurusuna istinaden, Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkı kapsamında etkili soruşturma yürütme yükümlülüğünün ve Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verdi.

        AYM'nin açıklamasında, "AYM'ye herhangi bir belge sunmayan başvurucuların maddi tazminat talebi reddedilmiştir. Bununla birlikte AYM, başvurucuların yakınlarının ölümüne ilişkin olay nedeniyle açılan davanın çok uzun sürede sonuçlanması nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle telafi edilemeyecek ölçüdeki manevi zararı dikkate alarak başvuruculara müştereken 35.000,00 TL tazminat ödenmesine karar vermiştir" denildi.

        Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) Elif Mutlu ve Ferhat Mutlu'nun bireysel başvurusuna istinaden, yaptığı açıklama şu şekilde: "Başvurucu Elif Mutlu'nun kızı, diğer başvurucu Ferhat Mutlu'nun ise kardeşi olan C.M., babasının ölümü, annesi Elif Mutlu'nun ekonomik güçten yoksun olması nedeniyle koruma altına alınmış ve Başbakanlık Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğüne (Çocuk Esirgeme Kurumu) bağlı bir kuruma yerleştirilmiştir. C.M., koruma altına alındığı tarihten itibaren Çocuk Esirgeme Kurumunun farklı kurumlarında kalmaya başlamış ve 4/4/1997 tarihinde en son kalmakta olduğu Bolu İzzet Baysal Kız Yetiştirme Yurdu binasından atlamak suretiyle intihar etmiştir. Başvurucular, ölümde idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle Ankara 24. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Hukuk Mahkemesi) Çocuk Esirgeme Kurumu aleyhine tazminat davası açmışlardır. Mahkeme, uyuşmazlığın idari yargının görev alanına girdiği gerekçesiyle davayı reddetmiştir. Sakarya İdare Mahkemesi idarenin hizmet kusuru bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Başvurucuların temyizi üzerine anılan karar, Danıştay tarafından bozulmuştur. Sakarya 1. İdare Mahkemesi (Mahkeme), bozma kararına uyarak yargılamaya devam etmiş ve başvurucu Elif Mutlu'nun maddi tazminat talebine ilişkin bilirkişiden rapor düzenlemesini istemiştir. Bilirkişi, adı geçen başvurucunun evli ve kendisine destek verebilecek başka üç erkek çocuğu olduğundan bahisle olayda destekten yoksun kalma şartlarının bulunmadığı kanaatine varıldığını bildirmiştir. Mahkeme, 28/9/2007 tarihli ara kararıyla başvurucunun, ölen çocuğunun desteğine muhtaç olduğunu kabul etmiş ve destekten yoksun kalma tazminatına ilişkin bilirkişi ek raporuna göre başvurucunun ölüm nedeniyle 11.139,20 TL destek kaybına uğradığı bildirilmiştir. Ek bilirkişi raporu üzerine başvurucu Elif Mutlu, talebini 11.139,20 TL'ye çıkarttığını belirterek, söz konusu tazminat miktarının yasal faizi ile birlikte hüküm altına alınmasına karar verilmesini talep etmiştir. Mahkeme, başvuruculardan Elif Mutlu lehine 1.000,00 TL maddi, 500,00 TL manevi olmak üzere toplam 1.500,00 TL tazminatın, diğer başvurucu Ferhat Mutlu lehine de 500,00 TL manevi tazminatın ödenmesine hükmetmiştir. Anılan karar başvurucular ve davalı idarenin temyizi üzerine onanmıştır.

        BAŞVURUCULARIN İDDİALARI

        Başvurucular, yakınlarının 1997 tarihinde kalmakta olduğu yurt görevlilerinin yanlış tutumu nedeniyle intihara sürüklendiğini, bu olaya ilişkin tazminat davasının görevli ve tarafsız olmayan Mahkemede ve makul olmayan bir sürede sonuçlandırıldığını, ayrıca bu davada, yasalarda olmayan şekli birtakım kurallar gerekçe gösterilerek tazminat miktarları yönünden hak kaybına neden olunduğunu ve bilirkişi raporuna rağmen adil olmayan ve tazminatlara hükmedildiğini belirterek, Anayasa'nın 9., 36. ve 58. ve maddelerinde güvence altına alınan haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.

        MAHKEMENİN DEĞERLENDİRMESİ

        Anayasa Mahkemesi başvuru kapsamında özetle aşağıdaki değerlendirmeleri yapmıştır: Anayasa'nın 17. Maddesi Kapsamında Davanın Etkili Yürütülmediği İddiaları Yönünden Başvurucuların tazminat taleplerine ilişkin adli yargıda görülen davanın, üç yılın sonunda esasa girilmeksizin yargı yolu yanlışlığı nedeniyle reddedildiği, idare aleyhine açılan davada görevli yargı yolunun tespiti konusunda kısmen başvuruculardan kaynaklanan bir gecikmenin yaşandığı, bu nedenle idare mahkemesinde görülmesi gereken davanın, ilk dava tarihinden itibaren ancak üç yılı aşkın bir süre sonra başlayabildiği, bu aşamadan sonra idare mahkemesinde görülen ilk derece yargılamasının ve bu yargılama sonucunda verilen kararlara karşı kanun yolu incelemelerinin toplamda 12 yıl gibi makul sayılamayacak bir sürede tamamlanabilmesinde kamu makamlarının sorumlu olduğu görülmektedir. Yapılan bu tespitler ışığında, hem adli yargıda hem de idari yargıda gerçekleşen dava sürecinin makul özen ve sürat içerisinde gerçekleştiğini söylemek mümkün değildir. İki dereceli yargılama sürecinde, başvurucuların hukuk ve idare mahkemesi önünde görülen davalarının süratli ve etkili bir şekilde yürütülmesinde menfaatlerinin bulunması ve gecikmede esaslı bir etkilerinin olmaması, davanın tarafını oluşturan kişi sayısının azlığı ve dava konusu olayın karmaşık olmaması gibi hususlar göz önünde bulundurulduğunda, adli ve idari yargıda 15 yılı aşkın bir sürede sonuçlandırılabilen yargılama sürecinin; makul olduğunun söylenebilmesinin mümkün olmadığı, bu nedenle Anayasa'nın 17. maddesinin gerektirdiği süratte bir inceleme içermediği sonucuna ulaşılmıştır.

        ETKİLİ SORUŞTURMA YÜRÜTME YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜN İHLAL EDİLDİĞİNE KARAR VERMİŞTİR

        Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi, Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkı kapsamında etkili soruşturma yürütme yükümlülüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir. Anayasa'nın 36. Maddesi kapsamında mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiası yönünden, Başvurucu, maruz kaldığı destekten yoksunluk nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL tazminat talep etmiştir. Yargılama kapsamında alınan bilirkişi raporunda, başvurucuya 11.139,20 TL maddi tazminat ödenmesi gerektiği mütalaasında bulunulmuştur. Bu şekilde, hak ettiği maddi tazminat miktarının, talep ettiğinden fazla olduğunu öğrenen başvurucu, maddi tazminat talebini, bilirkişi raporunda belirtilen 11.139,20 TL olarak ıslah etmek istediğini Mahkemeye bildirmiştir. Mahkeme başvurucunun ıslah talebini, idari yargıda iddia ve savunmanın değiştirilmesi ve genişletilmesi yasağı bulunduğu gerekçesiyle reddetmiş ve dava dilekçesinde talep edilen miktarı esas alarak karar vermiştir. Başvurucunun, talebini artıramaması nedeniyle tazminat alacağının belirli bir miktarından mahrum kalmış olmasının, mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahale oluşturduğu açık olup, 2577 sayılı Kanun'un 16. maddesinin (4) numaralı fıkrası bu müdahalenin dayanağını teşkil etmektedir. Hakkın özü, dokunulduğunda söz konusu temel hak ve özgürlüğü anlamsız kılan asli çekirdeği ifade etmekte olup bu yönüyle her temel hak açısından kişiye dokunulmaz asgari bir alan güvencesi sağlamaktadır. Bu çerçevede, hakkın kullanılmasını önemli ölçüde güçleştiren, hakkı kullanılamaz hale getiren veya ortadan kaldıran sınırlamaların, hakkın özüne dokunduğu kabul edilmelidir. Ölçülülük ilkesinin amacı da, temel hak ve özgürlüklerin gereğinden fazla sınırlandırılmasının önlenmesidir. Anayasa Mahkemesi kararları uyarınca ölçülülük ilkesi, sınırlama için kullanılan aracın sınırlama amacını gerçekleştirmeye uygun olmasını ifade eden elverişlilik, sınırlayıcı önlemin sınırlama amacına ulaşmak bakımından zorunlu olmasına işaret eden zorunluluk ve araçla amacın orantısız bir ölçü içinde bulunmaması ile sınırlamanın ölçüsüz bir yükümlülük getirmemesini dengeleyen oranlılık unsurlarını içermektedir.

        AYM MAHKEMEYE ERİŞİM HAKKININ İHLAL EDİLDİĞİNE KARAR VERMİŞTİR

        Başvuruya konu yargılamada ıslaha yönelik talep hakkı kısıtlanan başvurucu, bilirkişi tarafından hesaplanan 11.139,20 TL maddi tazminatın ancak 1.000,00 TL'lik kısmına kavuşabilmiştir. Bu şekilde tazminat alacağının kayda değer bir kısmından mahrum kalan ve maddi durumunun elverişsiz olduğu anlaşılan başvurucunun, katlanmak zorunda bırakıldığı külfetin, hedeflenen meşru amaçlarla orantısız olduğu; dolayısıyla müdahalenin ölçülü olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Sonuç olarak, Anayasa Mahkemesi, başvurucunun Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

        MÜŞTEREKEN 35.000,00 TL TAZMİNAT ÖDENMESİNE KARAR VERMİŞTİR

        Başvurucular, uğradıklarını iddia ettikleri maddi zarar ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesine herhangi bir belge sunmamışlardır. Anayasa Mahkemesi'nin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucuların uğradıklarını iddia ettikleri maddi zarar ile tazminat talebi arasında illiyet bağı kurulması gerekir. Bu nedenle, Anayasa Mahkemesine herhangi bir belge sunmayan başvurucuların maddi tazminat talebi reddedilmiştir. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi, başvurucuların yakınlarının ölümüne ilişkin olay nedeniyle açılan davanın çok uzun sürede sonuçlanması nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle telafi edilemeyecek ölçüdeki manevi zararı dikkate alarak başvuruculara müştereken 35.000,00 TL tazminat ödenmesine karar vermiştir."

        DHA

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ