Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Pakistan Konsolosluğu'ndan göçmen kaçakçılarıyla ilgili çok çarpıcı açıklamalar!

        Güneşli bir öğlen vakti, düzensiz göç veren ülkelerin başında gelen Pakistan'ın Levent'in göbeğindeki konsolosluğuna yolunuz düşerse göreceğiniz manzara hayret verici.

        Binanın önünde Göç İdaresi Genel Müdürlüğü aracı eksik olmuyor. Güvenlik güçleri tarafından yakalanan düzensiz göçmenlerin onlarcası, işlemlerinin yapılması için her gün elçilik kapısını aşındırıyor. Randevulaştığımız yetkililerle girişte karşılaştığımızda ilk cümlesi, her hâlinden okunabilen bir usanmışlıkla, “Görüyorsunuz, her gün aynı terane!” oluyor.

        Üzeyir’i konuşmak üzere beklerken hizmet bekleyenpek çok Pakistan vatandaşının arasından sıyrılmak gitgide zorlaşıyor. Burası, uzun zamandır gördüğüm en yoğun devlet dairesi.

        Talihsiz adamın vakasıyla başlıyoruz. Yetkili, İngiltere’de yaşayan bir Pakistanlı'nın kendisiyle irtibata geçtiğini fakat yasa dışı yollarla ülkeye girenlerin sınır dışı işlemlerinin polis işi olduğunu belirtiyor. Sonrasındabir süreçten bahsediyor. İlk adımtutuklama işlemi. Önündeki en büyük engel ise yasa dışı göçmenlerintutulacağı sınır dışı merkezlerinin kapasitesi.

        Harita

        SINIR DIŞI PROSEDÜRÜ NASIL İŞLİYOR?

        Pakistanlı yetkililere göre Türkiye bu anlamda çok çalışıyor. Sınır dışı merkezlerinin kapasitesi de makul fakat çok fazla Pakistan, Afganistan ve Bangladeş vatandaşı ülkeye giriş yapıyor. Dolayısıyla bunlarıbarındıracak ya da tutacak yer tahsis etmek imkânsız. İddiasına göre, özel bir istihbarat ve Türkiye'de yasa dışı bulunmaları dışında suçları yoksa hemen tutuklanmıyorlar.

        Yine de her gün, polisin yardımıyla en az 10-15 kişi ülkelerine geri gönderiliyor fakat bundan çok daha fazlası var. Türkiye’deki sınır dışı merkezlerinin kapasitesinin, muadillerine göre fazlasıyla yüksek olmasına rağmen, yeterli gelmemesi bir tarafa muhatap ülkelerden kaynaklanan sorunlar da dikkat çekici.

        Yetkili lafı kendi ülkesindeki prosedüre getiriyor. İlk olarak, kaçak göçmenlerin kimlik bilgilerinin doğru olup olmadığının Pakistan İçişleri Bakanlığı aracılığıyla kontrol edilmesi. Sonrasında Türk polisine haber veriliyor ve katıbir seyahat planlaması yapılıyor. Uçuşun hangi havalimanından hangi havayoluyla yapılacağı başta olmak üzere tüm bilgiler, 1-2 hafta öncesinden Türk yetkililere bildirilmek zorunda.

        İŞLERİ KARIŞTIRDILAR

        Üzeyir’in problemi de burada başlamış. Yetkili, Pakistan, İngiltere ve Türkiye’de kendisine yardım etmek isteyen kişilerin işleri karıştırdığını söylüyor. Parmaklarındaki problem nedeniyle, Üzeyir’in Pakistan’da bulunan ailesine pilotun kendisini uçmaya uygun bulmama yetkisi olduğu belirtilmiş. Sağlık raporu gibi prosedürleri kendi başlarına çözmek ister ve uçakta bir sıkıntı yaşanırsa, elçiliğin buna karşın yapacağı bir şey olmadığı da söylenmiş.

        Yetkili, “30 dakikada nasıl rapor alabilirim.” diyor ve ekliyor: “Bizi bazen dinliyor, bazen dinlemiyorlar. Tokatlayamayız ya!.” Sonrasında önüme bir evrak koyuyor. Üzerinde bir takım isimler ve unvanlar var. Türkiye’ye gelecek diplomatların listesi olduğunu öğreniyoruz. Amacı, konsolosluk yetkilerinin sadece göçmenlerle ilgilenmediğini ve başka görevlere sahip olduğunu da hatırlatmak.

        Uluslararası toplantılara resmi görevli olarak katıldığı ve diğer işleriyle fazlasıyla meşgul olduğu bir dönemde Üzeyir’in uçağa kabul edilmemesiyle ilgili kendisini önce İngiltere’den bir kadının aradığını belirtiyor. Sonrasında Üzeyir’in İngiltere’de yaşayan kuzeni de aramış. Tek istekleri Üzeyir’i bir an önce ülkesine göndermek. Öte yandan, kendi imkân ve organizasyonlarıyla durumu çözmek istediğini belirten yakınlarına elçilik yine aynı yolu göstererek “Bunu yapmak istediğinize emin misiniz? Kendi yolumla halletmeme izin verirseniz bir hafta sürer. Türk polisiyle münakaşa edemem.” demiş.

        ÜZEYİR'İN AKIBETİNDEN HABERİ YOK

        İddiasına göre İşrat, kendinden emin bir şekilde sağlık raporunu ayarlayacağını ve ertesi gün uçmasını sağlayacağınısöylüyor. Elçilik ise bunun imkânsız olduğunu çünkü Türk yetkililere sınır dışı uçuş planı için önceden haber verme zorunluluğu bulunduğunu yineliyor. Resmi prosedür izlendiği takdirde göçmenin belirlenen program dahilinde ülkesine geri gitmesinin garanti olduğunun da altı çizilmiş.

        İşrat dediğini yapmış. İnisiyatif alarak çabalamış. Elçilik bunun polisi kızdırdığını söylüyor fakat Üzeyir’in sağlık durumunun ciddiyetinden dolayı, bir şekilde istisna tanındığını da doğruluyor. Oysa sonrasında ikiliden bir daha haber alamamış.

        Görüştüğümüz yetkili, Üzeyir'in Pakistan’a döndüğünü Haberturk.com aracılığıyla öğrendiğinde ailesi ve çocuk adına mutlu olduğunu belirtti. Ailenin ilgisizlikten kaynaklanan memnuniyetsizliğini hatırlattığımızda kibarca yakındı.

        "Buraya 11:15 gibi geldiniz, saat şimdi 11:45. Yarım saat içerisinde ofise 7 kişi geldi. Kimse aramadı, öylece geldiler. Kim gelirse kapımız hep açık. Size gösteriş yapmak için ayarlamadık. Hep böyle. Aşağıda gördünüz, düzinelerce insan var. Randevuyla çalışmıyoruz, ihtiyaç duyana açığız." - Pakistanlı Yetkili

        Görevli yine de hızını alamadı ve sözlerine şöyle devam etti: “İnanabiliyor musunuz? Gelip sizin oturduğunuz yere kuruluyorlar ve sadece bizden değil Türk yetkililerden de 'bize yardım etmiyorlar' diye dert yanıyorlar. Türk yetkililer neden sizin için bir şey yapmak zorunda olsun? Türk vatandaşı mısın? Hayır. Yasal olarak mı bu ülkede bulunuyorsun? Hayır.”

        Kendisinin de belirttiği gibi, biz elçilik yetkilileriyle konuşurken göçmenler odaya gelip evrak imzalatmaya, katipler doküman göndermeye devam ediyor. Bir yandan telefonlar çalıyor. Urduca kulağım iyiden iyiye gelişiyor. Boşluktan faydalanıp bir yandan düşünürken bir yandan da diyaloglar esnasında araya karışan İngilizce kökenli kelimelerden ne konuştuklarını çıkarmaya çalışıyorum. Pek de başarılı olduğum söylenemez.

        TÜRKİYE'YE EVLENECEK KADIN BULMAYA GELİYORLAR

        Yetkili, işlerden başını kaldırıp kahvesinden bir yudumla birlikte derin nefes aldıktan sonra benden önce davranıyor. Aniden çok çarpıcı bir cümleyle lafa giriyor. “Pakistan’dan buraya gelenler geri gönderildikten sonra tekrar gelmeye çalışıyor. Buna inanabiliyor musun?”

        Nedeniyse daha şaşırtıcı. Belirttiğine göre, kaçak yoldan gelenlerin pek çoğunun niyeti sadece çalışmak değil Türkiye’de kendilerine bir kadın bularak evlenmek istiyorlar. Sonrasında bir anekdotu aktarmaktan kendini alamıyor.

        • Pakistanlı Yetkili

        Konuştuğumuz pek çok yetkili sınır dışı merkezlerindeki göçmenlerin büyük bölümünün Üzeyir’in aksine deport edilmek istemediğini söylüyor. Belgelerini de bu nedenle ilgililerden saklıyorlar. Aksi takdirde polis tarafından zorunlu olarak bağlı oldukları elçiliğe getiriliyor ve sınır dışı işlemleri başlıyor.

        Ne Türkiye devletinin ne de kendilerinin bu insanlarla bir sorunlarının olduğunu üzerine basa basa söyleyerek asıl meselenin hep gözden kaçırıldığına dikkat çekiyor. "Problemleri olabilir, söylediklerinin hepsi, maddi sıkıntıları ve diğer her şey doğru olabilir ama bu insanlar ülkenize yasa dışı yollarla giriş yapıyor. Kanunu çiğnemek kanunu çiğnemektir. İstisnası olmaz." diyor.

        SINIR DIŞI MASRAFLARINI KİM ÖDÜYOR?

        6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununun(YUKK) ikinci kısmı sınır dışı işlemlerini düzenleyen bir yasa. Seyahat masrafları bölümünde yazan ibare ise aynen şöyle: “Sınır dışı edilecek yabancıların seyahat masrafları kendilerince karşılanır. Bunun mümkün olmaması hâlinde, masrafların eksik kalan kısmı veya tamamı Genel Müdürlük bütçesinden ödenir.”

        Gelen insanların çoğu ya parasız ya da olan parasını insan kaçakçılarına kaptırmış kişiler olduğu için uçak bileti başta olmak üzere tüm giderleri er ya da geç GİGM tarafından karşılanıyor. Görüştüğümüz elçilik yetkilileri de bunu doğruluyor.

        Belge ve diğer işlem ücretlerini ödediklerini, cenazeleri geri gönderirken bütün masrafları karşıladıklarını ancak deport için gerekli bilet finansmanını yapamadıklarını söylüyor. Zaten yeterli kaynakları yok zira bir bilet yaklaşık 500$. Her gün Pakistan’a geri gönderilen 10 kişiyi kendilerinin finanse etmesi durumunda bunun aylık 150 bin doları bulacağını belirtiyor. Elçilik yetkilileri Türk makamlarının da bu sorundan muzdarip olduğunu gizlemiyor. “Herkesi tutuklayıp göndermekle maddi olarak başa çıkmak çok zor.” diyor.

        Gönüllü geri dönüş ya da istisnai koşullar oluşmadığı sürece sokaklarda gördüğümüz onlarca göçmenin durumu bundan ibaret. İstisnai durumlarda ise ülkelerindeki idareden talepte bulunulduğu ancak onaylansa dahi bunun zaman aldığı bir gerçek.

        BİR KAÇAKÇI ÜÇ İSİM

        Üzeyir’in bahsettiği cesetleri sorduğumuzda son 3 senede yaklaşık 40 civarı cenaze olduğunu ama bunların cinayet olmadığını söylüyor. Belirttiğine göre ya İran sınırından geçerken boğuluyorlar ya da geçmeye çalıştıkları dağlardaki koşullar nedeniyle sağlık sorunları yaşıyorlar. Bağışıklık sistemleri düştüğü için enfeksiyon gibi basit nedenlerle dahi hayatını kaybedenler olmuş ama cinayet olmamış. Bir diğer ilginç nokta da yazları cenazelerin azalması kışları fırlaması. Bu da kaçakçıların puslu havaları tercih etmesiyle alakalı.

        Kendi dillerinde ‘agents’ yani ‘ajan’ olarak bahsettikleri kaçakçıları yakalamak ise hiç de kolay değil. Anlattığına göre öncelikle sahte isim ve kimlikler kullanıyorlar. Ortada sadece bir numara dolaşıyor. Dümenin işleyişi basit fakat etkili.

        • Türkiye'ye geldiğimde Pakistan konsolosluğuna gittim. Onlardan rica ettim. Üzeyir'in bir an önce Pakistan'a geri gönderilmesini istedim. Ben bu insanların kaçakçı olduğunu biliyorum. Onlar da biliyor. Herkes farkında. Konsolosluğa nasıl girebiliyorlar?

        Diyelim ki biri Pakistan’dan kaçarak Avrupa’ya gidecek. Ona bir numara veriliyor. Söz gelimi numarayı kullanan kişinin ismi Ahmed. Ahmed, göçmene bir otobüs numarası veriyor ve “Buna bineceksin, şu kişi seni karşılayacak.” diyor.

        Aynı numara farklı kurbanlara farklı isimlerle veriliyor. Onlarca insan aynı kişiyi farklı insanmış gibi arıyor ve sonunda her şey arap saçına dönüyor. Numarayı da bir süre sonra yok ediyorlar. Tam da bu noktada Üzeyir’in verdiği Hamza ismini soruyoruz ve bir anekdotla gelen yanıt hiç ummadığımız türden.

        • Pakistanlı Yetkili

        Üzeyir’in vakasındaki söz konusu ismin sahte olduğundan emin. Kimsenin kimseye yönlendirilmediğini ancak polis tarafından yakalanarak konsolosluğa getirilen insanların arasında kaçakçıların bulunması yetkililere göre sık yaşanan bir durum. Diğer göçmenlerle rahatlıkla irtibat kurabiliyorlar. Sorun şu ki, bu kişilerin kimlikleri saptanamadığı ya da saptansa da aleyhlerinde herhangi bir tanık veyadelil bulunamadığı için er ya da geç serbest kalıyorlar. En iyi ihtimalle sınır dışı ediliyorlar.

        15 KİŞİ GÖNDERİYORUM 200 KİŞİ GERİ GELİYOR

        Suç şebekelerinin önünü kesmek için polisle çalışılmış. Bazıları tespit edilerek, yaşadıkları yerler de dahil olmak üzere bilgileri emniyete verilmiş ancak tanık bulunamamış. Bunda Pakistan’da yaşayan ailelerinin tehdit altında olmasının etkisi büyük. Zaten tutuklansalar dahi ellerinden gelenin en iyisi sınır dışı etmek. Yetkilinin kendi tabiriyle ‘bu asla bitmeyen bir süreç’.

        Yetkili, her gün 15 kişinin sınır dışı edildiğini söylerken polisten aldığı bilgiye göre sınırdan aynı gün 200 kişinin geri geldiğinden yakınıyor. İddiasına göre bu yılda 200 milyon dolar hacme ulaşmış bir sektör. Nasıl başa çıkacaklarını pratikte bilmiyor.

        Üstelik belirttiğine göre,yakalanan kaçakçılar kendilerine pahalı avukatlar da tutabiliyorlar. Kefaleti ödeyerek serbest kalabiliyorlar. Çoğu konsolosluk için bürokrasi bir tarafa ellerindeki onlarca vak'aya ayıracak böyle bir hukuki fon da bulunmuyor.

        Şu an Türkiye hapishanelerinde cinayet, yaralama vb. ciddi suçlardan dolayı tutuklu bulunan Pakistanlı sayısı 32, fakat kaçakçıların izini sürmek gitgide zorlaşıyor.

        MÜLTECİ VE DÜZENSİZ GÖÇMEN AYRIMI

        Haberturk.com sayesinde sesini duyuran Üzeyir Naumi şu an ülkesinde ve ailesinin yanında güvende olsa da iç çatışmalar ve dış müdahaleler nedeniyle Orta Doğu, Pakistan ve Afganistan başta olmak üzere milyonlarca insan daha iyi bir yaşam için çareyi Avrupa’da arıyor.

        Türkiye de Avrupa’ya geçişte transit yollardan biri. İçişleri Bakanlığı verilerine göre sadece Türkiye’de 3 milyon 551 bin 78 mülteci bulunuyor. Bunların çoğunluğunu savaştan kaçarak Türkiye’ye sığınan onbinlerce Suriyeli oluşturuyor. Avrupa Birliği ülkelerinin kabul ettiği mülteci sayısı ise şubat verilerine göre 866 bin 831 kişi.

        Toplum, mülteciler hakkında zaman zaman farklı fikirlere sahip olabiliyor. Yediden yetmişe her köşede karşımıza çıkan yabancı yüzler kimilerini tedirgin ederken kimilerinde yardımcı olma hissi uyandırıyor.

        Göç İdaresi Genel Müdürlüğü tanımına göre mülteci; ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşüncelerinden dolayı zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan ya da söz konusu korku nedeniyle yararlanmak istemeyen yabancıya veya bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen vatansız kişiye statü belirleme işlemleri sonrasında verilen statüyü ifade ediyor.

        Bir de düzensiz göçmenler var. Bir ülkeye yasa dışı giriş yapmak, bir ülkede yasa dışı şekilde kalmak veya yasal yollarla girip yasal süresi içerisinde çıkmamak anlamına gelen düzensiz ve belgesiz göçmenler, hedef, transit ve kaynak ülkeler açısından farklı değerlendirilen bir konu.

        Türkiye’de sayıları yaklaşık 180 bin olmasına rağmen Pakistanlı Üzeyir Naumi’nin hikâyesinden anlaşılacağı üzere denetlenmesi ve başa çıkılması çok daha zor görünüyor.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ