Diyanet FETÖ Raporu: Peygamberlerin Dışındakilere Masumiyet Atfetme
PEYGAMBERLERİN DIŞINDAKİLERE MASUMİYET ATFETME
“Bam Teli” adıyla kayıt altına alınan bir konuşmasında Gülen, peygamberlerin dışındaki
insanlara da masumiyet atfeden şöyle bir ifade kullanmaktadır:
“…belli ölçüde, peygamberlerin altında bir çerçevede ismet sıfatı
vardır, masumdur.”
Bilindiği üzere Kelam ilminde ‘ismet’ sıfatı peygamberlerin günah işlemekten uzak olmalarıyla
ilişkili olarak tanımlanmıştır. Sadece peygamberlere ait olan bu özelliğin baş-
ka insanlar için de var olduğunu kabul etmek, bu kavramın anlam alanına müdahale
etmenin yanında bir insanı peygamber konumuna yükseltmek gibi itikadi açıdan son
derece sorunlu bir sonuca da yol açacaktır. Bu yüzden, Ehl-i Sünnet itikadında ismet
sıfatı sadece peygamberlere ait bir sıfat olarak kabul edilmiştir.
Hz. Peygamber’in “Bütün insanlar günahkârdır. Günahkârların en hayırlıları ise tövbe
edenlerdir” (İbn Mâce, Zühd 30) şeklindeki beyanı, insanların günah işleme ve hata etme
özelliğine sahip olduğu gerçeğinin ifadesidir.
Diğer taraftan, kendisini Sünnî bir hareket olarak göstermede oldukça özenli olan
FETÖ, aslında Ehl-i Sünnet’te yeri olmayan birçok fikri bünyesinde taşımaktadır. Bunlar
arasında en dikkat çekici olanı, liderlik pozisyonundaki Gülen’in ‘masûniyet’ (korunmuşluk)
sıfatıyla mücehhez olduğu iddiasıdır.
06.01.2015; 17:17) Bu söylem bir nevi ‘masumiyet’
(yanılmazlık) iddiasıdır. İsmet sıfatını Ehl-i Sünnet’teki anlamı itibarıyla bir nübüvvet işareti
olduğu için istihdam edemeyen FETÖ, nüanslarla aynı anlama gelen masûniyet
kavramını kullanıp liderinin hatalardan münezzeh olduğunu ileri sürmektedir.
‘Masumiyet’ ve ‘masûniyet’ kavramları, tek kelimeyle ifade edilecek olursa ‘korunmuş-
luk’ anlamına gelir. Bazı dinî grupların, önderlerine yaptıkları gibi Gülen örgütü mensupları
da liderlerine adeta peygamberlere tanınan ‘korunmuşluk’ vasfını yüklemektedirler.
Oysa “masumiyet” veya akaid metinlerinde geçtiği şekliyle “ismet” sıfatı sadece peygamberlere
özgü bir sıfat olup onların görevlerini yerine getirirken Yüce Allah tarafından
korunmuş olmalarını ifade eder. Bu sıfat her ne ad altında olursa olsun peygamberler
dışında hiçbir kişi veya gruba verilemez. Yıllar boyu aldıkları eğitimden, daha doğrusu
telkinlerden sonra örgüt mensupları, liderden ve abi/abla adı verilen yöneticilerden gelen
her türlü talimatı âdeta “Allah ve Peygamber emri” olarak görmüşlerdir.
Dinî kural ve esaslara tamamen ters düşse dahi, verilen emirleri, “Mutlaka bilmediğimiz bir hikmeti
vardır.” ön kabulüyle hiçbir fikir beyan etmeden, tartışmadan, kayıtsız şartsız yerine
getirmişlerdir. Onlar liderlerine sorgusuz sualsiz itaat ederken, İslam’da yer alan
şu ilkeleri görmezden gelmişlerdir: “Yaradan’a isyanın olduğu yerde, yaratılana itaat
yoktur. İtaat, ancak maruftadır.”