Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem BAŞBAKAN'DAN FLAŞ AÇIKLAMALAR

        Programda Erdoğan'a demokratik açılımla ilgili sorular da yöneltildi. Başbakan, demokratik açılım konusunda "muhalefetin bilgi almamasını anlamıyorum... Milletle terör örgütünün arasını açmalıyız... DTP Türkiye'nin partisi olmalıdır, Türkiye İllegal kişi ve grupları muhatap alamaz... İmralı'yı muhatap almak saçmalıktır"şeklinde açıklamalar yaptı.

        Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı'nın, ''niye istifasını istemiyorsunuz, gereğini yapmıyorsunuz gibi görüşlerin'' hatırlatılması üzerine, ''Bu tür şeyler karşısında biz de darda, zorda kalıyoruz'' dedi.

        -''RUTİN TOPLANTILARI BİZ BAŞLATTIK''

        Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Genelkurmay Başkanı ile aranızda bir güven sorunu olmadığını sizin bu sözlerinizden çıkarabilir miyiz?'' sorusu üzerine, ''Hayır. Burada aramızda böyle bir sorun söz konusu değil. Eskiden Başbakan Genelkurmay Başkanı arasında haftalık rutin toplantılar yoktu. Biz bu süreci de başlattık'' diye konuştu.

        ''Size göre Genelkurmay karargahında albay düzeyinde de olsa bir çalışma, cuntalaşma eğilimi normal mi? Sayın Başbuğ, belge çıktığında 'bu haliyle kağıt parçası' demişti. 'Ama artık darbeleri de bu devirde savunamayız barındırmayız' diye kendi ifadeleri olmuştu'' şeklindeki hatırlatma üzerine Başbakan Erdoğan, ''O tür ifadeleri bana da ifade etmiştir. 'Hiçbir zaman bunun tarafı olmam.' Bu süreci, bizim de çalışma ve gayretlerimizle yargıya sevk etmiş olmak, artık sürecin yargıda devamı anlamındadır ki, yargıda olan bir süreçte siyasiler için konuşmak daha zor. Medya için daha rahat'' dedi.

        Erdoğan, ''Niye istifasını istemiyorsunuz, gereğini yapmıyorsunuz gibi görüşler bulunduğunun'' anımsatılmasına karşılık, ''Söyleniyor. Dün de bir akademisyen bir toplantıda böyle bir şey kullandı. Biz de bu tür şeyler karşısında darda ve zorda kalıyoruz'' diye konuştu.

        ''Asker-sivil ilişkileri konusunda Türkiye'nin bir türlü demokratik rahatlamaya erişemediği, müdahaleci, vesayetçi anlayıştan çıkamadığı, sorunun ne olduğu ve bunu nasıl aşmayı düşündüğü'' yönündeki bir soru üzerine Erdoğan, Türkiye'nin 1923'ten bu yana bir değerlendirmesini yapmaya kalktıklarında, gerek tek partili, gerekse çok partili dönemde en önemli sıkıntısının ''demokrasiyi hazmedememek veya demokrasinin içini tam manasıyla inanarak doldurmamak'' olduğu yönünde bir tespitin olduğunu söyledi.

        Başbakan Erdoğan, demokrasinin iktidar ve muhalefet olmak üzere iki önemli ucu bulunduğunu, Türkiye'de bugüne kadar muhalefeti yapanlarla görüştüklerinde ''haklısınız, ama biz burada böyle söylemek zorundayız. Çünkü biz muhalifiz'' dediklerini dile getirerek, sözlerine şöyle devam etti:

        ''Gerçekten bu beyazsa beyaza siyah demek, siyahsa siyaha beyaz demek. Muhalefet hep böyle tanımlanmış. Halbuki demokrasiyi alıp bir araştırdığımız zaman, gerçekten bu alanda bütün bilim adamlarının ortak tespiti şudur. Muhalefet aslında iktidarın bir mütemmim cüzüdür. Yanlışları tabii ki söyleyecek. Eleştirel yaklaşımları tabii ki yapacak. Ama katkı vermesi gereken yerde de katkı verecek ki, o ülke hem demokrasisi ile güçlensin, hem de o ülke güçlensin. Sürekli olarak aykırı, 'siyaha beyaz, beyaza siyah demek suretiyle halk muhalefetin yanında yer alır' diye bir şey yok. Ama bizde bu böyle anlaşılmış. Bugüne kadar böyle gelmiş, şu anda da hala böyle gidiyor.''

        -ASKER SİVİL İLİŞKİSİ

        Başbakan Erdoğan, asker sivil ilişkisi konusunda da şunları kaydetti:

        ''Asker sivil ilişkilerine baktığımız zaman, orada da beklenen, arzu edilen ordunun konumu netleştirilmemiş. Bugüne kadar Anayasal bir kurum olarak o da yerine dört dörtlük oturtabilmiş değil. Ama son dönemlerde bu konuda bana göre olumlu gelişmelerin olduğunu da söylemeden geçemeyiz. Bizim bu 7 yıllık süreç içinde birçok kurumsal değişikliklerin yapılması ve atılan adımlar noktasında, bir defa iktidar-ordu ilişkilerinde çok daha olumlu bir sürecin içine girdik. En azından sorgulama karşısında ordunun çok daha olumlu bir yaklaşım içinde olduğunu, bu sorgulanmalarda gerekli cevabı kamuoyuna da, bize de verdiğini görüyorum. Bunu da çok açık ve net söylemem gerekir. Şu son gelişmelerde ben Genelkurmay Başkanımızla görüşmelerimde, Genelkurmay Başkanımızın bu konudaki hassasiyeti çok açık ve nettir. 'Ben hukuka ters bir yapıyı, hukuka ters davranan, gerçekten orduma ve ülkeme zarar verecek bir subayı ordumun içinde yaşatamam', bunun bana kendisi söylemiştir. Yeter ki bunu yargı içinde süratlendirelim ve orada netice alalım. Burada biz yürütme olarak üzerimize ne düşerse yapmak durumundayız ve şu ana kadar bunu yaptık. Açık söylüyorum. Bundan sonra da yaparız. Bunu bırakamayız.''

        Erdoğan, Meclis'teki grup toplantısında yaptığı konuşmada, ''Devletin tüm kurumları içindeki en üst bürokratına varıncaya kadar bu tür şeylere karışanlar varsa, bunları yargıya teslim etmekte hiç tereddüt göstermemeliyiz'' dediğini ve göreve ilk başladıkları yıllarda da Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığında üst düzeyde operasyonlar yaptırdıklarını ve ardından emniyette üst düzeyde operasyonlar olduğunu hatırlattı.

        Şu anda Emniyet Genel Müdür Muavini ile Sakarya İl Emniyet Müdürünün cezaevinde olduğunu, 69 polis ve müdürü kapsayan çok ciddi rüşvet operasyonları yapıldığını vurgulayan Başbakan Erdoğan, ''Bunlar temizleme harekatı. Eğer biz bu temizleme harekatını gerçekleştiremezsek, halkın devletine olan güveni azalacaktır. Halkın devletine olan güvenini tesis etmemiz lazım. Benim vatandaşım devletin dairesine gittiği zaman orada 'haklıysam işim halledilir, çözülür problemim' diyemiyorsa, buna güvenemiyorsa, burada sıkıntı var demektir. Bizim de bunu aşmamız lazım. Bu konuda çözüm noktasına gelindi mi? Daha atacağımız çok adım var. Almamız gereken çok mesafe var'' dedi.

        DOMUZ GRİBİ AŞISI POLEMİĞİ

        Erdoğan'a Sağlık Bakanı Recep Akdağ ile arasında geçen domuz gribi aşısı polemiği de soruldu. Erdoğan bu soruyu şöyle yanıtladı: "Bakanımla daha önce bu konuları görüştüm. O gün grup toplantısına giderken yüksek düzeyli siyasilerin bu aşıları olması gerektiği yönündeki açıklamasını arkadaşlarım o gün bana aktardı. Ben daha önce bunu kendisiyle görüşmüştüm. Yaş olarak da risk grubunda olmayınca aşı olmaya ihtiyaç duymadım. Bu konuda herkes kendi kararını verebilmeli. Ağırlıklı olarak bu aşının yan etkilerinin aktarılmasını istedim. Açık olalım herkes bunları bilsin. Zorlayıcı asla olmamalıyız. Yan etkileri iyi anlatılmalı. Zararları varsa bilinçlendirilmeli. Sağlık Bakanlığı'nın politikasının karşısında değilim."

        Konuşmasında ABD ziyaretine değinen Erdoğan, ''7 Aralık ziyaretini önemsiyorum. Bu ziyarette çok daha farklı bir şekilde konuları masaya yatıracağız. Orada kendileriyle bunları görüşeceğiz. Müşterek yapmamız gereken çalışmalar var. Şu anda her ne kadar 2011 çekilme (Irak'tan) diye ifade ediliyorsa da bu ne denli doğrudur. Şu anda söylemek çok peşin bir karar olur ki yanlıştır diye düşünüyorum'' dedi.

        Erdoğan, Başbakan olarak iki kez Irak'a gittiğini, bütün bu çalışmalarda terör örgütünün oradaki konuşlanmasını ortadan tamamıyla kaldırarak onları iyice yalnızlığa itmeyi ve Kuzey Irak ile merkezi yönetimin kaynaşmasıyla birlikte Irak'ın artık bir sorun ülkesi olmaktan çıkıp, kendi iç barışını sağlamış ve kalkınmış bir Irak olmasını istediklerini söyledi. Erdoğan, Irak ne kadar kalkınmış olursa, Türkiye için de o kadar rahat olacağını ifade etti.

        -''DTP'NİN SİYASİ ROLÜ''-

        Kuzey Irak yönetiminin terör örgütü PKK'ye silah bırakması yönünde çağrısı hatırlatılarak, ''DTP burada PKK'ya silah bıraktırma konusunda daha aktif siyasi bir rol oynayamaz mı?'' yönündeki bir soruya Erdoğan, şu karşılığı verdi:

        ''DTP'nin bölücü terör üzerindeki etkinliğini var mı, yok mu? Onu düşündüğümüz zaman ben bir etkinliğinin olduğunu görmüyorum. Böyle bir etkinlik olmuş olsa, zaten parlamento çatısı altında siz bir legal örgüt (parti) olduğunuzu bilmelisiniz. Biz hiçbir zaman illegal bir örgütle oturup konuşmayız. İllegal bir şahsı da hiçbir zaman muhatap almayız. DTP bir defa Türkiye partisi olmalıdır. Belli dillerin veya belli bölgenin partisi olmaktan çıkmalıdır. Aynı şekilde diğerleri için de bu geçerli. Türkiye'de 80 vilayette milletvekili çıkarmış bir parti, AK Parti. Sadece Tunceli'de milletvekilimiz yok. Ama Tunceli'de de belediyelerimiz var. Bununla biz bir şeyi ortaya koyuyoruz. AK Parti, Türkiye partisidir. Fakat DTP şu anda PKK ile bu iletişimi sadece görüşmeler vasıtasıyla sürdürüyor. Onlara bir demokratikleşme sürecine katkı sağlamak, silahı bırakmak, böyle bir şey yok. Tam aksine ne diyor; 'İmralı'yı muhatap alsınlar'. Böyle bir şey olur mu ya. Bu nasıl konuşulur. Ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum olmuş birisiyle siyasi irade muhatap olacak. Öyle saçmalık olur mu? Bunu söylemek onların nerede olduğunu gösteriyor. Biz terörle mücadeleden asla taviz veremeyiz. Terörle mücadeleyi kararlılıkla sürdürme durumumuz var. Ama bu işin sadece güvenlik boyutu yok. Bunun psikolojik, sosyolojik, diplomatik, ekonomik boyutu var. Bütün bu alanları devreye sokmak suretiyle bu çalışmayı sürdürmemiz lazım.''

        -''ANA MUHALEFET HİÇ ANLAYAMAMIŞ BU İŞİ''-

        Başbakan Erdoğan, ''muhalefet ile iktidarın bu konuda tam anlaşamadığı, konuşamadığı bir durumda, iktidarın halka bunu net anlatması ve toplumun güven duyması konusunda neler yapılacağı yönündeki'' bir soru üzerine, Koordinatör bakanlığın bu konudaki çalışmaları tamamladığını, salı ve perşembe günü TBMM'de muhalefetin neler söyleyeceği göreceklerini söyledi.

        Ana muhalefet partisinin gönderdiği cevabi mektuba ek bazı belgeler, dokümanlar ve daha önce yayınladıkları kitapçıları da ilave olarak koyduklarını da dile getiren Erdoğan, şunları söyledi:

        ''Ama koyduğu sadece Kürt sorunuyla ilgili kitapçıklar. Demek ki hiç anlayamamış bu işi. Bizim demokratik açılım sürecini sadece Kürt sorunu olarak görüyor. Orada öyle şeyler söylüyor ki, bazılarını bizim kabullenemeyeceğimiz şeyler. Çok daha ileri şeyler söylüyor. Tabii biz salı ve perşembe günü neler söylediklerini göreceğiz. Biz onları da alacağız. Aldıktan sonra bir defa partimizin söylem birliğini bu parlamento müzakerelerinden sonra kitapçık haline getireceğiz. Ayrıca hükümet olarak ne gibi adımlar atacağız, onu da konuşacağız.''

        Erdoğan, bunların yanında birçok CD ile Türkiye genelinde bütün parti örgütlerini araziye süreceklerini, ülke genelinde konferanslar, sempozyumlar, paneller düzenleyerek halkın bilgilenmesine yönelik çalışma yapacaklarını, bunu da bahara kadar devam ettirmeyi hedeflediklerini söyledi.

        -GAZZE-DARFUR KARŞILAŞTIRMASI-

        ''Türkiye'nin İsrail'in insanlık suçu, savaş suçu işlemesi konusunda takipçi olduğu, benzer isnatlarla karşı karşıya olan Sudan Devlet Başkanı Ömer El Beşir ile ilgili AB ve dünya kamuoyunun Türkiye'nin tutumundan rahatsız olduğu'' yönünde yapılan hatırlatma ve ardından ''İkisi arasında bir çelişki var mı? Nasıl bakıyorsunuz bu konuya?'' şeklindeki bir soru üzerine Başbakan Erdoğan, burada davet sahibinin Türkiye değil, İKÖ olduğunu söyledi.

        Erdoğan, Gazze olayı ile Darfur'u birbirine karıştırmamak gerektiğini, kendisinin Başbakan olarak Darfur'a gittiğini,orada ifade edildiği gibi soykırım tespitini kendilerinin yapamadıklarını söyledi.

        Afrika ülkelerinin de böyle bir görüşe katılmadıklarını ifade eden Erdoğan, ''Şu anda BM'nin de Türkiye'ye yönelik bir yazısı, tavrı da olmuş değil. Bunlar medyada çok farklı şekilde yer alıyor. Ama İsrail olayına gelince Gazze'nin durumu çok farklı'' dedi.

        Erdoğan, dünyanın değişik bölgelerinde bu tür sıkıntılar olduğunda aynı hassasiyetle yaklaştıklarını ve buradaki yaklaşımlarının sebebinin insani olduğunu söyledi. Erdoğan, ''Yani Müslüman olup olmaması meselesi değil. Sharm-el Şeyh'te yapılan toplantıdan bu yana 9 ay geçti. Hala Gazze'ye yardım yapılmamaktadır. İnşaatlar, okullar, hastaneler, ye altı yer üstü bütün oradaki yıkımlar hala aynı şekilde durmakta. Ve vatandaş orada çadırdadır. Hala gıda ve ilaç noktasında içeriye çok zor yardımlar girebilmekte. Maalesef durum içler acısı olarak devam ediyor. Bir iyileşme emaresi yok'' diye konuştu.

        Ömer El Beşir ile kendisinin çok rahat konuştuğunu dile getiren Erdoğan, ''Ben Netanyahu ile o kadar rahat konuşamam ama Beşir ile rahatlıkla konuşurum. Rahatlıkla 'bu yaptığınız yanlıştır' derim. Ve yüzüne derim. Niye? Bir Müslüman böyle bir şey yapamaz ki. Bir Müslüman soykırım yapamaz. Varsa böyle bir şey bunu rahat söyleriz. Türkiye'nin böyle bir rahatlığı var. Öz güveni var en azından. Bu konudaki rahatlığımızı ben Ban Ki-mun'a da açıkladım'' dedi.

        AA

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ