Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem İslami terör" ifadesi yanlış

        Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt (ATESE) Başkanlığı koordinatörlüğünde, Stratejik Araştırma ve Etüt Merkezi (SAREM) Başkanlığı tarafından Harp Akademilerinde düzenlenen ve 2 gündür devam eden ''Güvenliğin Yeni Boyutları ve Uluslararası Örgütler'' konulu uluslararası sempozyum sona erdi.

        Sempozyumun kapanış konuşmasını yapan Orgeneral Saygun, iki gün sonunda ulaşılan ortak noktalara değinerek, toplantının genel bir değerlendirmesini yapacağını söyledi.

        Güvenliğin kapsamının değiştiğini ve tanımlanmasının gittikçe güçleştiğini belirten Saygun, güvenliğin askeri, siyasi, sosyal, ekonomik, psikolojik, çevre, enerji ve siber gibi çok çeşitli parametreleri bulunduğunu anlattı. Saygun, birbirinden ayrı özelliklere sahip bu parametrelerin her biri için ayrı tedbirlerin alınmasının zorunlu hale geldiğini kaydetti.

        Tehditlere bakıldığında, konuşmacıların üzerinde ortak olarak anlaştığı hususun, ''soğuk savaş döneminde tehditlerin sabit olduğu ve bunların gelişim dinamiğini tahmin etme imkanı bulunduğu'' olduğunu anlatan Saygun, bugün ise tehdit ve tehlikenin zaman, mekan ve boyutunun tam olarak kestirilmesinin mümkün olmadığını ifade etti.

        Saygun, bu tehditlere karşı müşterek bir anlayışın getirilmesinin, tehdidin önlenmesi ve uluslararası ilişkilerde en azından nispi bir istikrar sağlanması için kilit bir unsur haline geldiğini ifade etti.

        Batı ile doğu arasında anlayış birliği oluşturulmasının küresel güvenliğin sağlanmasında en önemli faktör olarak ortaya çıktığını anlatan Saygun, bu ilişkide olası çatışmaları önleyecek güven artırıcı bir ortam tesisi açısından diyaloğun çok büyük önem taşıdığını dile getirdi.

        Orgeneral Saygun, ''Sempozyum sırasında da ifade edildiği gibi Türkiye, doğu ile batı arasında anlayış köprüleri kurulmasında hayati bir rol oynama özelliklerine, imkan ve kabiliyetlerine sahiptir'' dedi.

        Bugün yaşanan olaylar ile ülkelerin birbirinden son derece farklı güvenlik algılamaları birlikte incelendiğinde, batı ile doğu arasında şiddeti gittikçe artan endişe verici anlaşmazlıkların var olduğunun dikkat çektiğini kaydeden Saygun, şunları söyledi:

        ''Bu anlaşmazlığın temelinin dine dayandırılması, meselenin çözümünü de zorlaştırmaktadır. 2 milyara yakın Müslümanın potansiyel terörist olarak görülmesinin batıda bir genel politika ve anlayış olarak benimsenmiş olması, işbirliğinin önündeki en büyük problem olarak ortaya çıkmaktadır. Ve bu yaklaşım, birleştirici çabaları başlangıçtan itibaren engelleyerek ayırıcı bir nitelik haline dönüştürmektedir. Gerçekte 'İslami terör', yanlış bir anlayış ve ifadedir. Din, Allah ile kul arasındaki bir inanç ve gönül bağıdır. Bu bağı başka maksat ve beklentiler için kullanırsanız o, din olmaktan çıkar, eklediğiniz sıfatın hüviyetini kazanır. İşte bu yönden ılımlı, siyasal, radikal, demokratik, siyasi gibi sıfatlar eklemek de doğru değildir. Bu yaklaşımlar batı ile doğu arasındaki işbirliğini daha da imkansız hale getirmektedir.

        Bu noktada meselenin diğer boyutuna da bakmak gerekir. Kur'an-ı Kerim'in satır aralarından sözcükler seçip, bunlarla İslamın şiddet yanlısı bir din olduğu yolundaki iddialarda bulunmak her ne kadar yanlışsa, dini, terörist faaliyetleri kamufle edecek bir paravan olarak göstermek de yanlış ve kabul edilemez. Bugün Irak'ta Türkiye'nin sivil zayiatı, ABD hariç diğer koalisyon güçlerinin askeri zayiatlarından fazladır. Irak'a sadece ekmek parası kazanmak, geçimini sağlamak için giden Türk şoför ve inşaat işçilerinin, İslam adına olduğu iddiasıyla başka Müslümanlar tarafından hunharca öldürülmesini din adına yapıldığı iddiasıyla kabul etmemiz mümkün değildir.''

        Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Ergin Saygun, ''Bugün 'Atatürk ve Atatürkçülük bitmiştir, Atatürkçülük bağnazlıktır. Türkiye'nin önünü tıkamaktadır. Anayasa değişmeli ve bu Anayasa'dan Atatürkçülükle ilgili hükümler çıkarılmalıdır. Atatürk'ün resimleri resmi dairelerden indirilmelidir', şeklinde birtakım hezeyanlar duymaktayız. Bu, her ne söylediyse ileriye yönelik söylemiş bir insana yapılabilecek en büyük haksızlıktır'' dedi.

        Orgeneral Saygun, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt (ATESE) Başkanlığı koordinatörlüğünde, Stratejik Araştırma ve Etüt Merkezi (SAREM) Başkanlığı tarafından Harp Akademilerinde düzenlenen ''Güvenliğin Yeni Boyutları ve Uluslararası Örgütler'' konulu uluslararası sempozyumun kapanış konuşmasında, sempozyum esnasında yaşanılan yüzyılda dünya barışı ve güvenliği için en büyük tehdidin ve krizlerin ana kaynağının terörizm olduğu konusunda herkesin hemfikir olduğunun görüldüğünü söyledi.

        Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt tarafından ifade edildiği gibi terörün tanımında, Batı'taki yaygın yaklaşım gibi sadece radikal din sömürüsünden kaynaklanan terörün anlaşılmaması gerektiğini belirten Orgeneral Saygun, şunları söyledi:

        ''Terör aynı zamanda ayrılıkçı, etnik akımlardan da beslenmektedir. Bu kaynaklardan beslenen terör de en az diğeri kadar küresel güvenliği tehdit eden boyutlardadır. Bugün itibarıyla terör hiç kimsenin ve hiçbir ülkenin kendini güvende hissedemeyeceği bir ortam oluşturmuş, terörist örgütlerin radyolojik, biyolojik veya kimyasal silahlara sahip olma olasılıklarından dolayı da çok daha tehdit edici, ülkelerin iç meselesi olmaktan öte inanılmaz bir boyut kazanmıştır. Bu gelişmelerin farkına varmakta geç kalan tüm ülkelere telafisi zor zararlar verebilecek sonuçlar doğurmaktadır. Örneğin, gençliğin uyuşturucu ile zehirlenmesi sosyal güvenlik sistemlerinin istismarı, insan ve silah kaçakçılığı, adi suçlardaki artış gibi olaylar derinliğine incelendiğinde hemen tamamının ardından ve altından terör örgütleri bağlantısıyla karşılaşılması kaçınılmazdır. Teröre kendilerine zarar vermemesi için müsamaha gösterenler, bir gün mutlaka bu terörden zarar göreceklerdir. Yakın geçmişimiz, bunun örnekleriyle doludur. Hal böyle iken teröre sadece insan hakları, özgürlükler tanımının arkasından bir anlamda sempatiyle yaklaşılması ve hatta terörün bir araç olarak görülmesi eğilimi de son derece tehlikelidir. Tanım üzerine mutabık kalınmasa dahi, ortak bir anlayışa varılması, işbirliği yönünde çözümler üretilmesi bir zorunluluktur.

        Özellikle PKK terör örgütü için söylediklerimin tamamı geçerlidir. Savunduğunu iddia ettiği masum insanlara zarar vermekten çekinmeyen, sık sık renk ve isim değiştiren, Marksist-Leninistlikten radikal dincilerle işbirliğine varan bir boyutta eylemlerini sürdüren bu terör örgütü, Irak'taki gelişmelerden en çok yararlanan grupların başında gelmektedir.''

        ''TERÖRE KARŞI GEREKLİ TEDBİRLER ALINMIYOR''

        Orgeneral Saygun, 11 Eylül saldırılarından sonra bütün uluslararası kuruluşların, terörle mücadele için çok çeşitli kararlar aldıklarını, dokümanlar yayınladıklarını belirterek, ancak bütün bu konseptler ve teşkilatlanmaların öngörülen tedbirlerin uygulamaya konulmasıyla bir anlam ifade edebileceğini söyledi. Bugün bu noktanın çok uzağında olunduğunu vurgulayan Orgeneral Saygun, ''İlgili ülkelerin teröre karşı gerekli tedbiri almaması veya bu kararların belli bölge ve ülkelere karşı uygulamalarını anlamakta güçlük çekmekteyiz'' dedi. BM Güvenlik Konseyinin konuyla ilgili kararlarına atıfta bulunan Orgeneral Saygun, sözlerini şöyle sürdürdü:

        ''Bu kararlar bütün devletlerden kendi ülke topraklarını, diğer ülkelere ve diğer ülke vatandaşlarına yönelik terörist eylem yapan ya da yardım eden, planlayan veya finanse eden kişilerin kullanımının engellenmesi, terörün finansmanının yok edilmesi, terörist eylemlerin önlenmesi ve yok edilmesi konusunda işbirliği yapmaları ve bilgi alışverişine bulunmaları konusunu düzenlemiştir.

        Güvenliğin eşit paylaşılması ve bölünmezliğin kabul edilmesi önemlidir. Sempozyumda özellikle bu konuda uluslararası kuruluşlar arasındaki işbirliği ihtiyacının fevkalade arttığı ortaya çıkmış, gayret ve kaynak israfına yol açan gereksiz tekrarlardan kaçınılmasının önemi vurgulanmıştır.''

        Orgeneral Saygun, enerji, çevre ve sınır aşan kaynakların paylaşımının ileride ülkeler arasında birtakım gerginliklere neden olacağının sinyallerinin verdiğini de söyledi.

        Bölgesel yaklaşımların ülkeler arasında gruplaşmayı çoğalttığını belirten Saygun, bu grupların diğer gruplarla çatışma içinde olmasının kaçınılmaz olduğunu vurguladı. Saygun, ''Bu oluşumların da bölgesel çatışma risklerini artırabileceği hafızalarda tutulması gereken önemli konulardandır'' dedi.

        TÜRKLÜK TANIMI

        Orgeneral Saygun, ''Türklük nedir'' diye bir soru sorulduğunu belirterek, şu yanıtı verdi:

        ''Bunun cevabı çok basit. Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir. Büyük Atatürk tarafından formüle edilmiş, birleştirici, kapsayıcı, başkalarını dışlamayan 'Ne mutlu Türküm diyene' felsefesini yüreğinde hisseden herkese açık olan bir milliyetçiliktir. Bizim milliyetçiliğimiz sadece vatanını, milletini, devletini, bayrağını, kendi insanını sevmektir. Başka bir amacı ve başak bir hedefi yoktur'' diye konuştu.

        BÖLGELER ARASI FARKLILIK İDDİALARI

        Orgeneral Saygun, bölgeler arası farklılık konusunda sempozyum izleyenleri tarafından dile getirilen görüşlere de değinerek, şöyle konuştu:

        ''Bugün Güneydoğu Anadolu bölgemizin diğerlerinden geri kaldığını, buraya devletin yeteri kadar ilgi göstermediğini savunanlar oldu. Bu doğru değildir. Bugün eğer eğitimde gerilik varsa o zaman PKK'lı teröristlerin okulları niçin yaktığını, öğretmenlerin niçin öldürüldüklerini sormak gerekir. Bugün hala telefonla konuşma sıkıntısı varsa o zaman teröristlere niçin santralları, ulaştırma merkezlerini, telekomünikasyon merkezlerini tahrip ettiklerin sormak lazımdır. Eğer yol sorunu varsa, yol şantiyelerini, iş makinalarını yaktıklarını köprüleri uçurduklarını sormak gerekir. Amaç bölgeye hizmet gitmesini önlemek ve her an için istismar edebilecekleri bir konumda bölgeyi tutmaktır. Belki bu bölgeye yeteri kadar hizmet gitmiyor, ama bu bölgeye özel olarak hizmetin götürülmediği iddialarını kabul etmek mümkün değildir.''

        ATATÜRK'ÜN ÖNGÖRÜSÜ

        Bugünkü konulardan birinin geleceğe dönük öngörüler olduğunu ifade eden Orgeneral Saygun, şunları kaydetti:

        ''1932 yılında Atatürk'ün ABD'li general Mc Arthur ile yaptığı konuşmada, Versay Anlaşmasının ikinci dünya savaşının tohumlarını attığını Almanya'nın bütün Avrupa'yı ele geçirecek bir orduyu kısa zamanda kurabileceğini ve harbin 1940?1945 yılları arasında başlayacağını, çıkacak bir harpte ABD'nin tarafsız kalamayacağını, Avrupa'da olacak bir harpte, İngiltere, Almanya, Fransa'nın değil Rusya'nın galip olacağını söylemiştir. 1933 yılında 1945 yılının tahminini yapabilmiştir ki buradaki konuşmalar, 'önümüzü göremiyoruz' diye konuşmuşlardır. Tabii bu uzun vadeli projeksiyon ve güvenlik bağlamında bakarsanız ikinci dünya harbini ve bundan sonra yaşanacak olan soğuk savaş dönemini özetliyor. Dün de ifade edildiği gibi 1933 yılında, 'Rusya komşumuzdur, dostumuzdur, müttefikimizdir. Yarın ne olacağını bugünden kestiremeyiz. Tıpkı, Osmanlı gibi, Avusturya?Macaristan gibi parçalanabilir, dağılabilir, dünya yeni bir dengeye kavuşabilir' demek tam 57 yıl önceden Varşova Paktı'nın kuruluşunu ve Sovyetler Birliği'nin dağılışını öngörebilmiştir.

        Ulu Önder Atatürk, barışın, güvenlik ve istikrarın geniş bölgelere veyahut da tüm dünyaya yayılması için çaba sarf ettiği, bugünlerin parolasını daha o günlerde ortaya koymuştur; 'Yurtta sulh, cihanda sulh.'' Orgeneral Saygun, 2003'te NATO'da yapılan çok katılımlı bir toplantıda, müttefik ülkelere mensup bir oramiralin konuşmasını ''O'na bugün her zamankinden daha fazla ihtiyacımız vardır'' diye bitirdiğini belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ