Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Medya Reha Muhtar yazdı

        Elbette farkındayım ki, ölünün arkasından kötü şeyler söylenmez, yaşamında gösterilmemişse bile ölümünde bir parça saygı ve nezaket gösterilir... Ufuk’un 51 yıllık kısa hayatının vedasında, söylenen tüm çiçekli güzel sözler son tahlilde Ufuk’u kendisinden sonra kalanlara güzel göstereceği için kabul edilebilir ve bu anlamda hayattayken onu canından bezdirenlerin bile güzel sözleri hoşgörüyle karşınabilir... Sonuçta ölümlü dünya, herkes yaşamın bir yerinde bir hırsın, bir ihtirasın, bir namertliğin esiri olmuş ve Ufuk’un canını acıtmış olabilir... Bunu anlarım ve belki o da birilerinin canını acıtmıştır kimbilir deyip, ölümlü dünyanın son vedasında ona söylenen güzel sözler için sahibine teşekkür ederim... Sonuçta rakiplerinin, düşmanlarının, ondan hazetmeyenlerin, esasen onu sevmeyenlerin bile güzel sözler söylemek zorunda kalmaları Ufuk’un başarısıdır ve kardeşim mutlu olmalıdır...

        ***

        Ancak bir şeyi belirtmeliyim ki, yaşarken Ufuk’u sevmeyenlerin, Ufuk için hediye paketi türü çiçekli laflar etmelerini anlasam bile, Ufuk Güldemir üzerinden bencil bir ihtirasın sonsuz travmalarında rant sağlamalarını kabul edemem...

        Ayıptır ve rezilcedir...

        Yazıların hepsine bakmadığınızı biliyorum ama Ufuk’un arkasından öyle rezilane bir rant peşinde koşanlar var ki, ölüm yazısında bile kendilerinden söz ediyorlar...

        Sanırsınız ki, hiç bilmediğimiz bir anıları var Ufuk’la ve bizimle onu paylaşıyorlar...

        Hiç alakası yok ve bütün meseleleri kendilerini temize çıkarmak, Ufuk için ne kadar önemli olduklarını anlatarak hâlâ rant sağlamak...

        Ufuk’un rantının vazgeçilmez cazibesindeler hâlâ hepsi...

        ***

        Oysa bir insan biraz dürüst olsa, Ufuk’a yaşamında ne kadar kazık atmış, onu ne kadar derin acılara gark etmiş olsa bile, ölüm anında biraz insanileşir...

        Azıcık merhamete gelir, “Yaptık oldu bir kere, neyse ölümlü dünya... Bari anlatalım şu faniyi dünyaya.” der...

        Hayır zinhar yok öyle bir şey ve hâlâ nal gibi yazılarda Ufuk’un kendileriyle ilgili söyledikleri var...

        “Bana demişti ki seni çok severim...”, “Bensiz yapamazdı...”, “Bir gün benim onun için ne kadar önemli olduğumu anlatmıştı...” falan filan...

        Yahu insan biraz utanır...

        Elalem sizin Ufuk için ne kadar önemli olduğunuzu ne yapsın, şu faniyi bari ölümünde biraz anlatın da millet ne olduğunu anlasın...

        Ama öyle bir egoları var ki ölünün arkasından bile kendilerini anlatıyorlar...

        ***

        Bu rezil ortamda bana söz söylemek düşmez ve sadece birkaç cümle kızı Su için...

        Gaya’cık için de bir şeyler söylemek isterdim ama, onun bildiği Ufuk benim bildiğim Ufuk’tan zaten çok fazla, onun için sözlerim esasen Ufuk’un biricik kızı Su’ya...

        “Herkes atıp tutuyor, sen bu atılıp tutulanlara hiç inanma zaten baban da inanmazdı...

        Senin baban acayip karizma bir insandı...

        Gençliğinde “onda şeytan tüyü var ” denirdi...

        Gitar çalar, samba yapar, hayatı yaşar, bir yandan da gece gündüz demez gazetecilik yapardı...

        Güzel kızlar ona baktığı için, hayatta farklı durduğu için, sıradan değil özel olduğunu hissettirdiği için meslekte ona hep gıcık kaparlardı...

        Hayatı boyunca kıskançlık ve hasetten çekti, en yakınındakiler de dahil...

        Yanında insanlar hep oldu, ama büyük savaşlarını hep yalnız başına verdi, kararlarını hep yalnız başına aldı...

        Çünkü yalnızdı, başarılı, çok zeki ve cesur olduğu için yalnızdı...

        Çünkü isterse her şeye sahip olabileceği gibi, her şeye hiçbir zaman onun gibi sahip olamayacaklar tarafından hep marke edildi, çelme yedi, yalnız bırakıldı...

        Yaşamı bir success story (başarı öyküsü) olarak görülür, öyle görülmesini de isterdi ve öyledir...

        Ama bu başarı öyküsünün altında, kimselerin bilmediği acılar, kimseye paylaşılamayan yalnızlıklar, sadece duvarların dinlediği öfkeler var...

        Bulutların üzerinde geçebilecek bir yaşam gustosuna sahipti, ama o kendini konumlandırdığı ve tamamen ona ait hissettiği gazetecilikte, bulutların üzerinde yaşarken, yerin yedi kat altını çok gördü...

        İndi çıktı, indi çıktı, ama çıkmak onun kaderiydi sonunda bir daha inmemek üzere çıktı...

        İnanılmaz bir asılışı vardı, hayata, mesleğine, sevgisine, cesarete...

        Esasen içinde kalan bir şey yok, çünkü her şeyi gönlünce yapabilecek kapasitesi, beyni, ruhu ve gücü vardı ve hepsini de yaptı...

        Sadece bunun keyfini seninle ve Gaya’yla 20-30 yıl daha yaşamak isterdi, onu yapamadı...

        Sevgili Su...

        Baban gibi, atılan palavralara inanma, yazılan ve söylenen bütün metinlerin altını oku...

        Oralarda sevgili babanın seni nasıl görmek istediğini de bulacaksın...

        Böyle bir babaya sahip olduğun için çok şanslısın...

        Gururunu yaşa, kal sağlıcakla...”

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ