Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Medya Ufuk için yazıyorum bunu

        SERDAR TURGUT YAZDI

        Çok şey öğrenmiş olduğum ve kararsız kaldığımda danıştığım Ufuk'un zekası

        kendi ölümünün acıklı hikayelerle yazılmasını istemezdi sanıyorum. Başka

        farklı şeyler talep ederdi.

        Cenazeden biraz önce döndüm. Orada tıkanmıştım, fazla konuşamadım televizyon

        kameralarına.

        Hayatını cümle kurarak kazanan bir insan olarak hayatta ilk kez kelimelerim

        bitmişti.

        Şimdi Ufuk patronum olsaydı, onun isteyeceği türde bir yazıyla veda ediyorum

        ona...

        Cenazeye yetişmek için yurtdışından acele geldim. 'Business class'ta hiç yer

        yoktu. Mecburen halkın arasında oturmak zorunda kaldım. Biliyorsunuz o

        bölüme 'economy class' diyorlar. Bu bilet fiyatlarıyla 'economy class' lafı

        aslında bir oximoron. Orası 'economy class' filan değil, uçağın aile salonu

        bölümü.

        'Economy class' bölümüyle ilgili bazı gözlemlerim var, bunu paylaşmak

        istiyorum.

        1- Bu bölümde seyahat etmek zorunda kalınca Türkiye'de yaşanmakta

        olan nüfus fazlası felaketinin boyutlarını anlıyorsunuz.

        Bir uçağın içine bu kadar fazla çocuk alınması bence illegal olmalı. Halkın

        çocukları çok yaramaz ve gürültücüler. Yaramaz olanları, zaten az sayıdaki

        tuvaletleri bir şekilde kısa sürede bozuyor.

        Gürültücü olanlar ise, yaramazlar tuvaleti bozarken o arada çığlık

        atıyorlar.

        Yakındaki tuvalet bozulunca o bölümde tutsak ya da sürgünde olarak kabul

        edebileceğiniz ben, uzaktaki tuvalete gitmek zorunda kaldım.

        Uçağın aile salonu bölümünde 'yiğit Türk' erkeklerinin ayaklarını koridora

        yayarak uyumak gibi bir adetleri var.

        Dünyayı kendileri yarattığından ve 'Bir Türk dünyaya bedel' olduğu için buna

        doğal hakları olduğunu düşünüyorlar.

        Siz dünyaya bedel filan olmadığınızdan, her 'Beyaz Türk' gibi ancak

        kendinize yetebildiğinizden, tuvalete engelli yüz metre koşusuna çıkmış gibi

        gidiyorsunuz ayak uzatılmış koridordan.

        Tuvalete varınca, birkaç toraman çocuğun o tuvaleti de bozmaya

        çalıştıklarını görüyorsunuz.

        Hoşt dahil her türlü kovma girişimi nafile çıkıyor. Onların tuvaleti nihayet

        bozduklarını sanıp orayı terk etmelerine rağmen bekliyorsunuz.

        O arada etrafta tek bir tane bile hostes gözükmüyor. Anladığım kadarıyla

        onlar uçuş boyunca 'business class'tan sığınma hakkı talep ediyorlar.

        2- Uçağın aile salonu bölümündeki insanlar daha fazla hastalanıyor.

        Ortalık hapşıran, öksüren insandan geçilmiyordu. Ben bu uçuşta veba kapmış

        olduğumu bile düşünüyorum.

        3- Uçağın bu bölümünde durmadan bir halk yürüyüşü var. Koridorlar

        hiçbir zaman boşalmıyor. Yürüyor insanlar durmadan. Üstelik yürüyenlerin bir

        kısmı da tutundukları yerin koltuğunuz mu yoksa başınız mı olduğuna dikkat

        etmiyorlar. Bu onlar için bir detay. Durmadan başı tuhaf ve yabancı insanlar

        tarafından tutulan kişi için ise maalesef bu olay bir detay olarak

        kalamıyor.

        4- Uzun arayışlardan sonra hostese ulaşabildim. Hostes çağırma

        düğmesine bu bölümde basmanız da pek işe yaramıyor. Gelen giden olmuyor.

        Onlar da haklı. Aile salonunda yaramaz ve toraman çocukların o düğmelere

        basarak oynamak gibi bir adetleri var. Aileleri de karışmıyor onlara. Çünkü

        düğmelere basarken sessiz duruyorlar.

        Şansım yaver gitti, bana bir hostes geldi. Kafamı sürekli yabancı insanların

        tuttuğundan şikayet ettim. O da benim yerimi değiştirmeyi teklif etti. Orta

        bir koltuğa oturtacakmış. Ben; 'NE YANİ İKİ İNSAN ARASINA MI OTURACAĞIM

        ŞİMDİ' diye haykırdım. 'Hayatta olmaz, isteyen istediği kadar kafamı tutsun.

        İsterlerse de öpsünler beni. Her türlü cezaya razıyım, yerimden katiyen

        oynamam. İki insan arasında o darlıkta bana klostrofobi gelir, çığlık

        çığlığa bağırırım' dedim.

        O kadar bağırış, çığlık arasında benim çığlığım tabii ki duyulmazdı ama

        hostes gözlerimin dönmüş olduğunu görünce korktu herhalde, bıraktı beni

        yerimde.

        Bu halde İstanbul'a vardık ve ben dış seyahatten dönünce ilk kez vatan

        toprağını öpmek istedim.

        Yarın veba testi yaptırmaya da gideceğim. Verem testi yaptırmaya gerek

        duymuyorum. Onu kapmış olduğumu zaten biliyorum.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ