Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem KÖŞK'E 'OLCAY BAYKAL' FORMÜLÜ

        Türkiye, uzun süredir bugün TBMM’de yapılacak üçüncü turda cumhurbaşkanı seçilmesi beklenen Abdullah Gül’ün eşinin başörtüsünü tartışıyor. Hayrünnisa Hanım’ın Çankaya Köşkü’nde nasıl bir tutum izleyeceği merak konusu. Tartışmaların boyutu, Hayrünnisa Gül’ün resmi davetlere katılıp katılmayacağından, türbanının modeline kadar geniş bir yelpazeye yayılırken Abdullah Gül, izlenecek yöntemi çarpıcı bir örnekle açıkladı. Hayrünnisa Gül, yeni dönemde Deniz Baykal’ın eşi Olcay Baykal modelini benimseyecek. Nitekim geçtiğimiz hafta Sayın Gül ile yaptığım özel bir sohbette Gül “Olcay Hanım hiçbir yere katılmıyor. Hayrünnisa Hanım da katılmayacak. Basın Olcay Hanım’ı hiç konu etmiyor. Hayrünnisa Hanım’ı da konu etmemeli. Türkiye’de yapılacak daha çok iş var” dedi.

        Görünen o ki, resepsiyonlarda, Olcay Hanım örneğinde olduğu gibi Hayrünnisa Hanım’ı göremeyeceğiz. Nitekim bugüne kadar Ankara’da hiç kimse, başı açık olmasına rağmen Olcay Baykal’ı ne 29 Ekim ne de 30 Ağustos resepsiyonlarında gördü. Cumhurbaşkanlığı seçimleri, bu kez sadece seçilecek kişiye değil, eşine de odaklandı. Bunun elbette önemli bir nedeni var: Türban. Sorun şu ki, bugünkü türban modeli, uzun yıllar maalesef siyasetçiler tarafından “siyasi simge” olarak kullanıldı. İster kabul edelim ister kabul etmeyelim Türk kamuoyunda türban bir “ayrımcılık” olarak bugüne kadar getirildi.

        TSK kanadında ise, askerin en hassas olduğu konulardan birisi olan irtica, yine türbanla özdeşleştirildi. Bugüne kadar eşi türbanlı olan hemen hemen her askeri mensubunu irtica ile özdeşleştiren TSK, bu nedenle de eşi türbanlı olan herkesi TSK’dan uzaklaştırmıştır.

        Geldiğimiz noktada ise, muhtemelen bugün cumhurbaşkanı seçilerek başkomutan unvanını da alacak olan Abdullah Gül’ün eşi de türban takmaktadır. TSK içinde şimdi en çok sorulan soru, bugüne kadar irtica ile özdeşleştirilmiş ve eşinin türbanı nedeniyle görevinden olmuş sayısız personele rağmen, başkomutanın türbanlı eşine nasıl selam durulacağı sorusudur.

        Öte yandan, uzun süredir değişik türban modelleri, peruk gibi alternatifler üzerinde kamuoyu tartışırken, Hayrünnisa Gül’ün yeni dönemde Deniz Baykal’ın eşi Olcay Baykal modelini benimseyeceği kesinleşmiş gibi duruyor.

        Nitekim geçtiğimiz hafta Sayın Gül ile yaptığım bir özel sohbette Gül, eşi gündeme gelince, “Deniz Baykal’ın eşi Olcay Hanım da hiçbir yere katılmıyor. Hayrünnisa Hanım da katılmayacak. Basın Olcay Hanım’ı hiç konu etmiyor. Bence Hayrünnisa Hanım’ı da konu etmemeli. Türkiye’de yapılacak daha çok iş var” dedi. Gerçekten de bugüne kadar hiçbir dönemde, bazı siyasetçilerin eşleri gibi eşinin önüne geçmek bir yana, yanında bile resim vermeden mütevazı bir hayat yaşayan Olcay Hanım, önümüzdeki dönemde başkomutan Abdullah Gül için neredeyse ideal bir formül olmuş durumda.

        Resepsiyonlarda yok

        Sohbetimizden edindiğim izlenim, bugün TBMM’de Hayrünnisa Gül’ün bulunmayacağı yönünde. Böylelikle günlerdir gazetelerin sorguladığı “komutanlar Semra Sezer’i kutlamıştı, Hayrünnisa Gül’ü de kutlayacak mı?” sorularının cevabı şimdiden hazır.

        Merak edilen kriz noktalarından bir diğeri olan resepsiyonlarda ise, yine Olcay Hanım örneğinde olduğu gibi Hayrünnisa Hanım’ı göremeyeceğiz. Nitekim bugüne kadar Ankara’da hiç kimse, başı açık olmasına rağmen Olcay Baykal’ı ne 29 Ekim resepsiyonunda ne de 30 Ağustos resepsiyonunda görmemiştir. Bunları yazarken insanın aklına bir süre önce medyaya sızan “Tayyip Erdoğan’ı Baykal Başbakan” yaptı iddiaları geliyor. Ve insan düşünmeden edemiyor, şimdi de Baykal’ın eşi Gül Ailesi”nin Köşk yolunda en önemli can simidi. Dolayısıyla Deniz Baykal, Türk siyasetine daha çok gerekli gibi duruyor! Son dönemlerde sürekli adı “kriz çıkartıcı siyasetçi” olarak anılan Baykal, aslında kimse farkında değil ama “derin krizlerin” çözüm mimarı da olan bir siyasetçi. Siyaset bu, hele bir de Türkiye’de yapılıyorsa, kimin ne zaman kime yarayacağı, kimin kime uzak ya da yakın olduğu ve hatta kimin dost, kimin düşman olduğu, bazen çok sonra, bazen de hiç anlaşılmıyor.

        Yola devam diyenler

        Gelelim TSK’nın ve Abdullah Gül’ün reel ayrışma ve yakınlaşma noktalarına. Türbanı bir kenara bırakırsak, Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, 22 Temmuz seçimlerinden sonraki “27 Nisan Bildirisi’nin arkasındayız” cümlesiyle, tıpkı AK Parti gibi “Durmak Yok Yola Devam” dedi. Tabii merak edilen, yolun bir uçurumda mı son bulacağı, yoldaki sarı-kırmızı-yeşil ışıklardan hangisinin ne zaman yanacağı ve bu ışıkların aynı anda yanması durumunda oluşacak renk harmonisi tehlikesinin, kime ne kadar yansıyacağı gibi soruların yanında; yolun duble yol mu, asfalt mı, yoksa mıcırla kaplı bir yol mu olduğu da çok önemli. Şu anda görünen o ki, yol henüz mıcırla kaplı. Bunu duble yola çevirmek, asfalt haline getirmek Abdullah Gül’ün marifetine kalıyor. Kuşkusuz Abdullah Gül’ün uzun siyasi ve hükümet tecrübesi ile kolay yapabileceği politik ataklar sayesinde, yolların stabilizasyonu mümkün gibi duruyor. Ancak bu noktada da, yolları beraber yürüdüğü arkadaşlarıyla, bu yapım işinde ne kadar ortak paylaşım yapabileceği ayrı bir sorun gibi duruyor.

        Hem TSK hem de AK Parti “Yola Devam” demişken, Abdullah Gül içinse geriye, her koşulda bir yol ayrımı kalıyor. Bakalım, Gül nasıl bir “Yola Devam” kararı alacak, hep birlikte göreceğiz. “Yola Devam” kararının arkasında inşa edeceği yollar, öyle sağlam ve düz olmalı ki, hem özellikle AK Parti için, hem de ordunun askeri araçlarının da rahat geçebileceği bir yapıda ve düzende olmalı. Sonuçta hem traktör, hem Ferrari, hem de tanklar kullanacak bu yolları. Hele bir de yollar, yayaları kapsayabilirse ki orada sorun yok gibi duruyor. İşte o zaman Çankaya, herkesin Çankaya’sı olacaktır.

        NURAY BAŞARAN

        REFERANS

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ