Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem "İki dil tartışması siyasi bir propaganda"

        İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Türkiye'nin resmi dilinin Türkçe olduğuna vurgu yaparak, ''Bu tartışılmaz. Bu manada iki dil veya benzer söylemlerin hiçbir değeri yoktur'' dedi.

        Atalay, Conrad Otel'de yapılan Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (EİT) 3. İçişleri Bakanları Toplantısı'nın ardından düzenlenen basın toplantısında gazetecilerin sorularını cevaplandırdı.

        Bir basın mensubunun ''İstanbul'da eylem hazırlığında olan bir canlı bombanın, Diyarbakır'da da Taksim ve Halkalı eylemlerinin bombacısının yakalandığı yönünde basına haberlerin yansıdığını belirterek bunların doğruluğunu'' sorduğu Atalay, ''Sorduğunuz pratik şeylerle ilgili, İstanbul'la ilgili hiç öyle bir şey söz konusu değil, onu söyleyeyim. Daha önce de böyle söylentiler çıktı. Diğeriyle ilgili yürüyen bir süreç, onun için şimdi erken bir açıklama yapmak istemiyorum'' dedi.

        Atalay, ''Demokratik özerklik modeli''ne ilişkin düşüncesini sorduğu bir gazeteciye de ''Bir kaç gündür bu tür konular tartışılıyor. Doğrusu bu konularda çok acele açıklamalar yapma yanlısı değiliz'' karşılığını verdi.

        Yürütülen bir süreç olduğunu ve genel anlamda hiçbir ayrım yapmadan bütün vatandaşlarda çözüme dönük beklentiler ve umut olduğunu söyleyen Atalay, şöyle konuştu:

        ''Türkiye bu sorunları çözecek diye konuşan bir zemin var. Ciddi olarak yürüttüğümüz çalışmalar var. Son günlerdeki açıklama ve tartışmaları doğrusu biz politik hamleler ve pratik sonuç getirmeyecek propaganda amaçlı siyasi çıkışlar olarak görüyoruz. Sadece vatandaşlarımızın biraz daha kafasını karıştıracak. Türkiye'nin resmi dili Türkçe'dir. Bu tartışılmaz. Bu manada 2 dil veya benzer söylemlerin hiçbir değeri yoktur. Bizim zenginliğimiz olan vatandaşlarımızın konuştuğu ana diller vardır. Bu dillerin rahat öğrenilmesi, öğretilmesi, konuşulması, günlük hayatın içinde kullanılması için de biz elimizden gelen bütün çözümleri getirdik. Bütün kararlar alındı ve bütün uygulamalar yapılıyor.

        Çok kısa süre önce, olağanüstü dönemlerde bu dillerin kendi aralarında konuşması bile yasakken bugün hangi safhalara geldik? Türkiye giderek demokratikleşiyor. Açık toplum haline gelen, -bütün kültürel tabii insani hakların her vatandaşa verildiği, her vatandaşların bunları tabii olarak almasına inanan bir ülke- devlet kimseden bir şey talep etmiyor. Bu vatandaşın hakkı. Bugün insanlar dilini öğrenebilir, konuşabilir. Daha önce anneler cezaevlerinde kendi dillerinde konuşamadıklarını söylüyorlardı. Artık devletin televizyonu 24 saat yayın yapıyor. İsteyen özel televizyon, radyo kurabiliyor. RTÜK çok sayıda bu tür talebe izin veriyor. Daha ileri adım atıldı.''

        Seçim Kanunu'nun değiştirildiğini aktaran Atalay, ''Yani siyasi erk gelip hangi bölgede o vatandaş hangi dili daha iyi anlıyorsa o dilde konuşma yapabiliyor. Evvelden Türkiye dışında siyasi propaganda yapılamıyordu. Bütün bunlarla şunu demek istiyorum; Türkiye, bu konuda çok ileri adımlar attı'' diye konuştu.

        DEMOKRATİKLEŞME SÜRECİ

        Demokratikleşme sürecinin 2000'li yıllarda başladığını ve hızla ilerlediğini ifade eden Atalay, ''Bizim bir hedefimiz var, Avrupa Birliği. Türkiye'deki demokrasiyi daha geliştirme yönündeki hamlelerimiz de devam ediyor. Şimdi hiçbir ihtiyaçtan doğmayan ortaya çıkıp 2 dil söylemlerinin, uygulamada, pratikte hiçbir manası yok. Sadece siyasi propaganda'' dedi.

        Atalay, şöyle devam etti:

        ''Bu özerklik, Demokratik Toplum Kongresi gibi bütün buradaki konuşmalar birbiriyle çelişen içi hiç doldurulmamış, kendilerinin de ne olduğunu bilmediği açıklamalar var. Sayın Genel Başkan Demirtaş (Selahattin), Meclis Başkanıyla görüşmeden sonra diyor ki; 'Bizim bütün bunlarla söylemek istediğimiz yerel yönetimlerin güçlendirilmesi'. Yerel yönetimler reformunu AK Parti yaptı. Biz hükümet olduğumuz ilk yıllarda 2004-2005'te yerel yönetimlerin bütün mevzuatını değiştirdik. Yerel Yönetimler Kanunu, Belediye Kanunu, Büyükşehir Belediyeleri Kanunu, İl Özel İdare Kanunu bütün bunlar değişti. Belediyecilikten gelen bir Başbakanımız var. Belediyelerin rahat çalışması için, yerel yönetimlerin rahat çalışması için en ileri adımları attık. Kamu Yönetimi Reformu, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, bu bizim AK Parti'nin kendi projesi. Bunun dışında talepler varsa, bunlar başka maksatlar taşıyor. Eğer açık söylemek istemeyip de böyle kapalı söyleniyorsa açık söylesinler. Türkiye'nin üniter yapısı, resmi dili ve tek bayrak konusu Türkiye'nin tartışmaya açık konuları değil. Tartışılmasına da gerek yok. Vatandaşlarımızın arasına fitne sokulmuş, nifak sokulmuş, kafalar karıştırılmış, bunları terör kullanmış... Bütün bunlar bitsin. Vatandaşlarımız arasında bu yanlış anlaşmalar bitsin ve tekrar üniter yapımız güçlensin diye bütün bu çalışmaları yapıyoruz.''

        Atalay, her zaman açık konuşulmasını savunan biri olduğunu belirterek, şöyle devam etti:

        ''Her yerde her şey konuşulsun. Ancak bunların bir süreç yürürken, seçim ortamındayken ve seçimden sonra Türkiye ilk sivil Anayasasını hazırlayacakken bu tartışmaların gündeme getirilmesi, ancak yürüyen süreçler konusunda vatandaşın kafasını karıştırmak olur. Vatandaşta bir umut doğdu ve vatandaşlarımız yürüyen çalışmaları giderek daha olumlu karşılama yönünde ciddi olarak tartışıyor, konuşuyor. Bütün bu yürüyen süreci zorlaştırmanın ne anlamı olabilir? Sadece çözüm olmasın diyenler bunu yapabilir. Türkiye iyi bir yola doğru gidiyor. Bütün bu sorunlar çözülecek. Bu konularda ortak aklı, üstün aklı devreye sokmalıyız. Heyecanla ortalıkta siyasi konuşmalar, tartışmalar üsluplar bu sürecin çözümüne katkı vermez. Türkiye bu büyük sorunlarını çözmek zorunda. Bunların çözümünde herkesin yardımcı olucu üslup kullanması lazım.''

        Atalay, televizyonlarda bu konuyla ilgili tartışmaları da eleştirdi.

        "ARTIK TERÖRÜ KİMSE İSTEMİYOR"

        Atalay, özerklikle ilgili tartışmaların içinin dolu olmadığını belirterek, şunları kaydetti:

        ''Ancak çağrışımları vatandaşı tedirgin ediyor. Bunların çağrışımları farklı şeyler getirir. Onlar bizim Türkiye'de tartışacağımız konular değil. Bizim neyi hedeflediğimiz belli. Türkiye'de vatandaşların kafaları karıştırılmış, birileri istismar etmiş. Biz bütün insanların daha fazla özgürlük, insan hakkı, kültürel taleplerini karşılayarak insanların devlete güveni artsın, birliğimiz bütünlüğümüz sağlansın ve Türkiye daha da büyüyerek yoluna devam etsin istiyoruz. Çalışmalar bunun için yapılıyor.''

        Uygulamada bu tartışmaların hiçbir faydasının ve anlamının olmadığını vurgulayan Atalay, ''Bunun pratikte de hiçbir yerde uygulaması da söz konusu değil. Burada resmi dilimiz, bayrağımız vesaire onu kast etmiyorum. Bunlar zaten hiçbir şekilde tartışılamaz'' diye konuştu.

        Atalay, Türkiye'nin giderek özgürleşen, yerel yönetimler gibi birçok alanda reformunun yapıldığı bir ülke olduğunu belirtti.

        AB sürecinin önemli olduğuna işaret eden Atalay, konuşmasını şöyle sürdürdü:

        ''Biz AK Parti olarak başından beri şunu ifade ediyoruz; 'Daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük'. Vatandaşlarımız kendi ana dilini tabii ki konuşacak. Ancak bütünlüğümüz, ülkemizin tekliği, üniter yapısı bu bütünlük içerisinde Türkiye büyüyerek yoluna devam edecek. Bu konudaki görüşümüz bu, hedefimiz bu. Yürüyen bir süreç var, Türkiye bu sorunları aşacak. Vatandaşlarımızdan büyük destek var. Bölgede, kendi zeminlerinde, kendi tabanlarında vatandaş desteği kalmıyor. Artık terörü kimse istemiyor, şiddetle bir yere varılacağına kimse inanmıyor. Destekler azaldıkça yeni atraksiyonlarla böyle gündem oluşturuyorlar. Ben bunları tamamen siyasi propaganda, siyasi aktraksiyon olarak değerlendiriyorum. Ortalığı karıştıran, vatandaşlarda kafa karışıklığı oluşturan, tekrar sorular ve tereddütler getiren söylemlerdir bunlar.''

        Çok yoğun çalıştıklarını ifade eden Atalay, ''Bu süreç inşallah Türkiye'nin sorunlarını çözmeye doğru gittiği bir süreçtir, herkesin buna destek olması lazım. Biz bu sorunun çözümünde BDP'yi meclis çatısı altında meşru muhatap olarak görüyoruz ve onlarla görüşüyoruz. Böyle hiçbir resmi kimliği olmayan Demokratik Toplum Kongresi gibi oluşumlar içinde şeyler üstlenerek BDP'nin ortaya taşıması yürüyen bu süreçleri zedeler, baltalar. Yürüyen süreçleri yürütemez oluruz'' diye konuştu.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ