Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Politika Bülent Arınç'tan 'paralel yapı soruşturması' açıklaması

        Başbakanlık Yeni Bina'da gerçekleştirilen Bakanlar Kurulu Toplantısı sonrasındagündeme ilişkin açıklamalarda bulunanBaşbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü BülentArınç, toplantıdabakanların iç ve dıştemasları, Başbakan Erdoğan'ın da İran, Almanya ve Rusya temasları hakkında bilgi verdiklerini söyledi.

        Hükümet Sözcüsü Arınç, "Paralel yapı soruşturması, paralel devlet soruşturması diye bir soruşturma mevcut değildir" dedi.

        İNTERNET HABER SİTELERİNE POZİTİF AYRIMCILIK

        Toplantıda kendisinin deBasın Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'yla ilgili sunum yaptığını kaydeden Arınç,bununinternet haber siteleriyle ilgili olduğunu bildirdi. Arınç, şöyle devam etti:

        "Belki birkaç yıldan beri sözünü ettiğimiz ama bazı sebeplerle de henüz olgunlaşmamış veya Meclis'e sevk edilememiş durumda bulunan internet haber sitelerine pozitif ayrımcılık yapılabileceği, Basın Kanunu içerisinde değerlendirilebileceği, bunların da künyelerini ilan etmek suretiyle çalışanlarınabasın kartı verilebileceği, avantajlar sağlanabileceği, cevap düzeltme ve tekzip müesseselerinin aynenBasın Kanunu'nda olduğu gibi devam edeceği,içeriklerinin saklanmasına en azından belli bir süreyle mümkün olabileceği, açılacak davalar, bunların sonuçları kapsamlı bir şekilde tasarı halinde Bakanlar Kurulumuzasunuldu olumlu karşılandı ve imzaya açıldı."

        Konunun yakında TBMM gündemine gelebileceğini söyleyen Arınç, konunun son yapılan değişikliklerle doğrudan bir ilgisinin bulunmadığını ifade etti.Arınç, "Başta Basın Kanunu olmak üzere internet yayınları ve internet yoluyla işlenen suçlar konusu, daha sonra çıkarılanbazı kanun değişiklikleri ve basında çalışanlarla ilgili kanun,Basın İlan Kurumu referans alınmak suretiyle internet haber sitelerinin bundan sonra resmi ilan ve reklam da alabileceği ve buna ilişkin düzenlemeler pozitif bir düzenlemedir" diye konuştu.

        İnternet haber portallarının özellikle son yıllardaönemli bir değer kazandığını dile getiren Arınç, "Bu alanda bir düzenlemeye ihtiyaç olduğunu da düşünmüştük.Bugün son noktayı koyduk ve imzaya açıldı. Önümüzdeki süreç eğer Türkiye Büyük Millet Meclisinintakvimine elverişli olursa genel kurulda görüşebilmektir. Bunu da Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemi belirleyecektir" ifadesinikullandı.

        BARIŞ KARTALI PROJESİ

        Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın da Barış Kartalı Projesi birinci uçak teslimatı töreniyle ilgili bilgi notu verdiğini aktaranArınç, bu doğrultuda Hava Kuvvetleri Komutanlığınınkullanımına verilecek 4havadan erken ihbar ve kontrol uçağınınbirincisinin 21 Şubat 2014'te Konya'da yapılacak bir törenle hizmete alınacağını kaydetti.

        Arınç, projede Boeing firmasının ana yüklenici olduğunu, uçakla ilgili tadilatlarınTUSAŞ TAİ, yazılım geliştirmelerinin HAVELSAN ve elektronik destek sisteminin de MİKES tarafından gerçekleştirildiğini hatırlattı.İkinci ve üçüncü uçakların 2014 yılı içerisinde yapılması ve teslim edilmesinin öngörüldüğünü söyleyen Arınç, 21 Şubat'ta gerçekleştirilecek törende Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da bulunacağını bildirdi.

        Arınç, Bakanlar Kurulu'nda son gündem maddesi olarak da iç ve dış siyasi gelişmelerle TBMM gündeminde olan yasa tasarısı ve tekliflerin de ayrıntılı olarak görüşüldüğünü anlattı.

        SORULARI YANITLADI

        Arınç, Bakanlar Kurulu Toplantısı'nın ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.

        "Bir gazetecinin attığı tweet yüzünden sınır dışı edildiği" iddialarıhatırlatılarak"Sınır dışı edilmesini ifade özgürlüğü açısından nasıl değerlendiriyorsunuz" denilmesi üzerineArınç"Bursa'da yaşadığım olayı burada tekrar yaşamak istemem" karşılığını verdi.

        Söz konusu gazetecinin Türkiye'den ayrılmasıyla ilgili konunun gündemde olduğunu belirten Arınç, Bursa'da bir gazeteciyle arasında geçen diyaloğa atıfta bulunarak "Bu konuyu açıklamam lazım sizlere çünkü fevkalade üzüldüm" diye konuştu.

        Cuma günü yapacağı çalışmalar için perşembe akşamındanBursa'ya gittiğini anımsatan Arınç, temaslarına ilişkin bilgi verdi. Sabah saatlerinde başlayan vebütün gününü dolduran programının olduğunu dile getiren Arınç, basın müşavirinin kendisine gazetecilerinsorularının olduğu bilgisini aktardığını belirtti.Bunun üzerine 'Bu kadar temasta bulunacağım her yerde de konuşacağım, dolayısıyla oradaki mesajlarıma arkadaşlarım dikkat etsinler' dediğini ifade eden Arınç, şunları söyledi:

        "İkincisi:akşam madem televizyonda bir mülakatım olacak, eğer bir yerde canlı yayına katılacaksam önceliği ona vererek akşam konuşacaklarımı sabah konuşmamam gerekir. Yoksa akşamki mülakatın bir anlamı kalmaz. Siz de televizyon yayıncısı olsanız ve herhangi bir programı benimle yapmak isteseniz, çoğu zaman karşılaştığım için biliyorum, 'Aman Sayın Bakanım ne olur başka bir yerde konuşmayın, benim programımın değeri kaçmasın' diyebiliyorsunuz çok haklı olarak. Ben basın müşavirime ısrarla 'Bugün soru almayacağım, bu konuşmaları kafi görüyorum' dedim. Arkadaşlardan buna rağmen önüme çıkanlar oldu konuşmadım. Birbirimizin hukukuna riayet etmemiz lazım."

        "BAZEN ABUK SORULARA CEVAPLAR VERİLEBİLİR"

        Akşam düzenlenecek yemekli toplantıya katılmak için otele gittiğini, namaz kılmak ve üzerini değiştirmek için odaya geçtiğini anlatan Arınç, şöyle devam etti:

        "Bu dediklerimi yaptım, dışarı çıktım,oteldeki odamın kapısını açıncakoridora daha çıkmadan sizin gibi arkadaşlarımızın önüme barikat kurduğunu gördüm. Yine sabahtan beri bana ısrarla bu soruyu sormak isteyen arkadaşımız da onların en önünde bana soru sormaya kalktı. Müşavirim de oradaydı, 'Niye böyle bir şeye müsaade ettiniz, ben size bunları söylemedim mi' dedim.Arkadaşımız 'Dış edilen birisi var' diye söze başladı. 'Dış edilen birisi' ne demekse? Nedir, kimdir, nasıldır'5N 1K' diye bir şey var bildiğiniz gibi.Yani kimdir, nerede, nasıl, ne olmuş, niçin olmuş bir sorunun bunları kapsaması lazım. Biraz da böyle laubali bir tavırla bunu söyleyince, televizyondan özellikle Samanyolu çok önemli bulduğu için defalarca verdi, benim de cevabımı duydunuz.

        Ben o gün soru sorulmamasını rica etmişsem basına düşen de herhangi bir nezaketsizlik değil, 'Akşam bir televizyon mülakatı olacak Sayın Bakan bu konuda ısrarcı, niye soruyorum' demesi lazım. Peki o sorar, siz nasıl cevap vereceksiniz. Eğer çok sabırlı bir insansanız, tüm bu ricalarınıza rağmen size bir şey de sorulmuşsaona rağmen yine yumuşak bir üslupla cevap vermeyebilir veyahutta uygun bir şey söyleyebilirsiniz. Ama bazen de abuk sorulara sabuk cevaplar verilebilir. Dolayısıyla birbirimizi zorlamanın, ricalara karşı gelmenin bir anlamı yok. Ben 5 yerde konuşuyorum artık bir daha bana bir şey sormanın alemi olmaması gerekir diye, her Bursa'ya gittiğimde de yanımda gördüğüm bu arkadaşımı belki kırmış oldum ama herkes görevini bence bu üslup içinde yapsa faydası olur."

        "BASINDAN KAÇAN BİR İNSAN DEĞİLİM"

        Kendisinin nerede ve ne zaman olursa olsun basın mensuplarının sorularına açık olduğunu, herkese soru sorma imkanı verdiğini ifade eden Arınç, "Basından kaçan bir insan değilim. Herkesin sorusuna da saygı gösteriyorum. Ama sabah 9'da ilan etmişim ki 'Ben bugün 5 yerde konuşma yapacağım, bana gündemle ilgili bir şey sormayın.' Buna rağmen otel odasının önüne gelip de benim önüme barikat kurmanın bence doğru olmadığına inanıyorum. O gün orada yaşadığımız olaysadece bundan ibarettir. Dolayısıyla ben de insanım nihayet, buna kızmış, buna sinirlenmiş de olabilirim. Keşke o sormasaydı veya otel odasının önüne barikat kurmasaydı, ben de bu şekilde davranmamış olsaydım" ifadesini kullandı.

        Arınç, soruyla ilgili ise şunları söyledi:

        "Bugün internette yayımlanan ve 'belge' ismini alan, doğrusu okuyamadım çok küçük harflerleydiama benim ta o günden beri bildiğim bir husus var:Bu arkadaşımız Azerbaycan uyruklu. Son zamanda da Türkiye'den bir hanımefendiyle evlenmiş. Türkiye uyruklu olmadığına göre bizim statümüz yabancıdır. Yani bu insanı tanımlarken söyleyeceğimiz budur. Aynen bir Hollandalı, bir Fransız, başka bir ülkenin yurttaşına taktığımız isim gibi. Buna rağmen çalışma müsaadesi alabilir. Çünkü bu kişi Azerbaycan'dan geliyor ama bir Türk gazetesinde çalışıyor. Bizim yabancı gazeteciler, elimizde bunların envanteri var, dışarıdan geliyorlar ama kendi gazetelerinin temsilcisi veya muhabiri olarak çalışıyorlar. O da mümkün, bu da mümkün ve sürekli ikamet süreleri uzatılmış, bir taraftan da Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü yabancı uyruklu gazeteci olduğu için kendine düşen izinleri ve kartları da tahsis etmiş. 31 Aralık 2013'e kadar bir sorun yok. Neden? Uzamış ama 31 Aralık 2013'ten sonra uzatılmayacağını söylemişler. Doğrudur, Hollandalıya da Yunan uyrukluya da aynı şey söylenebilir. Buradaki takdir Basın Yayın ve Enformasyon'undur ve İçişleri Bakanlığımızındır. 31 Aralık'ta süresi bitmiş olmasına ve Türkiye'yi terk etmesi gerekmesine rağmen neredeyse 2 aya yakın bir süre Türkiye'de bulunmaya devam etmiş. Daha sonra dabugünkü belgeler zannediyorum onu gösteriyor, cezasını da vermek suretiyle yurt dışına çıkış yapmış, kendi ülkesine dönmüş. Bu sistemin içerisinde hükümeti suçlayabileyecek veya 'Siz sadece tweet attığı için bu adamı sınır dışı ediyorsunuz' diyebilecek bize atfıkabil bir cürüm yok. Süresi bitmiş, süresi bittikten sonra kendisine bildirim yapılmış, buna rağmen iki ay daha çalışmaya devam etmiş, sonunda da sınır dışı edilmiş. Hatta yurt dışına çıkarken izinsiz ikamet ettiği için zannediyorum 103 lira onun cezası var onu da ödemiş."

        "O DEĞERLİ ARKADAŞIMA ŞUNU TAVSİYE EDECEĞİM..."

        Atılan tweetlere de değinen Arınç, "Doğrusu bunlardan dolayı bir işlem yapıldığını ben bilmiyorum kimse de söylemedi. Kendisi veya gazetesi bununla bağlantılı olarak söylemiş olabilir" diye konuştu. Başbakan Yardımcısı Arınç, şunları söyledi:

        "Eğer bir hükümeti şu veya bu olaydan dolayı sorumlu tutuyor ve yakışık almayacak şeyleri de söylüyorsa bir insan onu ifade özgürlüğü içerisinde kabul edebilirsiniz. Ama o değerli arkadaşıma şunu tavsiye edeceğim:eğer o tweetlerinizde Türkiye'nin Başbakanı için söylediğiniz hususları kendi ülkenizde, kendi ülkenizin başbakanı için atabiliyor musunuz? Veya Türkiye'de çalışmaya devam etseydiniz Azerbaycan Devlet Başkanı veya Başbakanı hakkında eğer onlarla ilgili bir konu olsaydı böyle bir tweet atabilecek miydiniz? Türkiye ile kendi ülkesini kıyaslaması mümkünse bu arkadaşımızın onu da denemesini tavsiye ederim. Biz kimsenin attığı tweetten dolayı bugüne kadar, ben TRT'den sorumluyum, soruyorlar cevabını veriyoruz, tweet attığından dolayı değil ama attığı tweet Türk Ceza Kanunu'na göre suç sayılıyorsakişilik haklarına, kişinin özel hayatına ilişkin bir suçu ortaya koyuyorsabu adı Zeynel olsun, Ahmet olsun , Mehmet olsun herkes için geçerli bir husustur. Artık bu konuyu tekrar konuşmak gerektiğini düşünmüyorum."

        "HER KURUM ADLİ VE İDARİ SORUŞTURMALAR YAPABİLİR"

        Aynı gazetecinin "Paralel devlet iddiasıyla bir dava hazırlığı olduğunu kamuoyundan duyuyoruz. Hatta bir gazetede, bir köşe yazarı bazı yazarları, yazılarından dolayı tutuklanacağını ima eden yazı yazdı.Böyle bir dava hazırlığı mevcut mu" sorusu üzerine, "Siz bunu ciddiye aldınız ki soruyorsunuz. Köşe yazarları birbirlerine çatarken 'yakında tutuklanacaklar listesi' de veriyorlar ama bunun bana sorulmasını doğrusu garipsedim" karşılığını verdi.Arınç, şöyle konuştu:

        "Paralel devlet soruşturması diyorsunuz, paralel yapı veya paralel devlet: Sayın Başbakanın suç işleyen kişilerle ilgili devlet içinde ama devletin kurallarına uygun hareket etmeyen kişilerle veya gruplarla ilgili bir tanımlamasıdır. Böyle 'paralel yapı soruşturması', 'paralel devlet' soruşturması diye bir soruşturma mevcut değildir. Bakmayın siz bir gazetenin başlığına. Ama her kurum adli ve idari soruşturmalar yapabilir. Görevlerini yaparken hukuk dışına çıktılar mı, kanun dışı bir eylem de bulundular mı. Bunu bazen emniyet içinde yaparlar eğer yargı içinde yapılacaksa HSYK'nın zaten görevi de budur. Eğer başka bir devlet kurumu veya bir başka yerde bu yapılacaksa her kurumun teftiş kurumları vardır. Yoksa bile Başbakanlık Teftiş Kurulu vardır, Yüksek Denetleme Kurulu vardır, yani teftiş makamı bunları inceleyebilir. Eğer mülkiye müfettişlerinin bütün Türkiye'ye dağılarak böyle bir şey yaptıklarını iddia ediyorlarsa doğrusu İçişleri Bakanlığının mülkiye müfettişleri bu kadar çok sayıda değil. Biz sadece 4 mülkiye müfettişinin Emniyet Genel Müdürlüğünde bir idari soruşturma yaptığını biliyoruz, Türkiye genelinde böyle yaygın bir teftişin olmadığını söyleyebilirim."

        MİT ve Paris'teki cinayetlerle ilgiliAlmanDer Spiegel dergisinde yayımlananiddialara ilişkin soru üzerine Arınç, "MİT'e atfedilen, sanıyorum Ömer Güney'di değil mi ismi, onun MİT tarafındanFransa'daki cinayetleri işlemesi yönündeyönlendirildiği veyatalimatlandırıldığıiddiasıyla bir yazı veya belge yayınlandı.Milli İstihbarat Teşkilatı bununla ilgili açıklama yaptı. Bunun düzmece olduğunuve özellikle hazırlanmış olduğunu, bunun kurum içerisinden debir şekilde düzenlenerek dışarı sızdırıldığını zannediyorum kabul etti. Kendi içinde bir soruşturmaya başladı. Belki faili de tespit edildi. Dolayısıyla bu düzmece bir belge de dememek gerekir. Belge benzeri bir yazı ise bunun sorumlusu vene amaçla MİT adınaservis ettiğinin MİT tarafından da birsonuç olarak açıklanmasını beklememiz gerekecek" yanıtını verdi.

        "Eğer bu iş yalansa Der Spiegel'in böyle yazısına konu ettiği husus hakkında da MİT'in suçlanması herhaldedoğru olmayacaktır" diyen Arınç, şöyle devam etti:

        "Fevkalade yanlış, fevkalade tehlikeli, düzmece bir belgenin üretilmesi vebunun MİTadına dışarıya servis edilmesi, Türkiye'deki bazı kurumlardaki görevlilerinhukuk dışına, görevleridışına ne kadar çıkabileceklerini ve bunun sonuçlarınınTürkiye'nin içinde bulunduğu şartlarda ne kadar tehlikeli olabileceklerini gösteriyor. Belki bir mücadele derken bütün bunları da dikkate alarakdevlet içerisinde kümelenmiş veya kendilerine durumdan vazife çıkarmış insanlarınvarlığının bir şekilde tespit edilmesi, Türkiye'nin temizlenmesi, hukukun egemen olması bakımından da herhaldeçok önemlidir."

        ADANA'DA DURDURULAN TIR'LAR

        Adana'da durdurulan tırlarla ilgili Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay'ın açıklamaları oldu. Operasyonun planlı yürütüldüğünü,savcı ve kamu görevlisinin operasyondan bir gece önce telefonla görüştüğünü söyledi. İçişleri Bakanı Efkan Ala da 'Hukuka aykırı organizasyonolduğu tespit edildi'dedi. Bu konuBakanlar Kurulu'nda ele alındı mı? Adana özelinde ortaya çıkan tabloyu nasıl değerlendiriyorsunuz" sorusunuArınç,"Birisini Beşir Atalay Bey açıklamış,birisini Efkan Ala Bey açıklamış. Bu açıklamalara ben nasıl bir katkıda bulunacağım. Hayır, Bakanlar Kurulu'nda bu konugörüşülmedi. Ama bildiğimiz kadarıyla Adana'da bu olaylarla ilgisi olduğu bilinen, bir jandarma albayıydı zannediyorum, onun da görev yeri değiştirildi. Adana ülkemizin çok güzel, memleketin en iyi parçalarından, bölgelerinden birisi. Bu olayların özellikleReyhanlı bölgesine, Hatay bölgesine yakın bir yerde cereyan etmesi tesadüfi değildir" diye yanıtladı.

        Gerekli güvenlik önlemlerininbundan sonradahaciddi bir şekilde alınacağını vurgulayan Arınç, "Bir şekilde bu olayları istismar etmeye yeltenenleri,Türkiye'yi yurt dışına farklı şekilde jurnallemek isteyenleri desuçüstünde yakaladığımız veya suçüstünde bu işleri yaparken bulabildiğimiz kişiler olarak belki görmek gerekir. Bununla ilgili adli soruşturma da aslındadevam etmektedir" diye konuştu.

        HSYK GENEL KURULU TOPLANTISI

        Arınç,Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK) yeterli çoğunluk sağlanamadığı için toplanamamasına ilişkin bir soru üzerine, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın Bakanlar Kurulu'nason zamanda geldiğini ancak bu konuya girilmediğini belirtti.

        Niçin toplanmadıklarını veyatoplanamadıklarını bilmediğine işaret eden Arınç, şöyle devam etti:

        "Ama HSYK'yı da içine alan bir kanun değişikliği vardı biliyorsunuz.Adalet Akademisiyle ilgili kısım bitirilmiş. Sonra da bir anayasa değişikliği yapılabilir ümidiyle ara verilmişti. Eğeranayasa değişikliği gündeme gelmeyecekse ben geçen toplantıda 'ilanihaye beklenmez nihayet bu hafta öbür haftabu işten netice alınamazsa HSYK ile ilgili kanun değişikliği de mutlaka yapılır' demiştim. Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine bugünlerde gelir mi gelmez mi doğrusu bilemiyorum. Çünkü22 maddesi çıkmış, galiba bir 22 veya25 madde daha kalmıştı. Sözümüz oydu 15 gün evvel. Eğer Anayasa değişikliği olmayacaksa HSYK kanundaki değişiklik mutlaka gerçekleşecek demiştik. Halen o kararımız üzerindeyiz."

        MAVİ MARMARA SALDIRISI

        "Mavi Marmaragemisiyle ilgili olarak Türkiye ve İsrail arasında mutabakata varıldığına" ilişkin çıkan haberlerle ilgili soru üzerine Arınç, konuya ilişkin bir açıklama yaptığını hatırlattı.

        Arınç, görüşmelerin geçen marttan bu yana sürdüğünüdile getirerek, şunları kaydetti:

        "(Anlaşmaya en yakın noktadayız) demiştim ama henüz imzayı koymadık,noktayı koymadık. Bugün de aynı durumdayız.Bakanlar Kurulu'nda görüşülmedi ama bu çalışmaları takip eden bir arkadaşınız olarakhenüz son noktayı koymadık. Prensip noktasında anlaşmamız var. Telaffuz edilen rakamların üzerinde durmayacaktınız. Bizim taleplerimiz, gönlümüzden geçenler veyaaklımızdan uçuşanlar değil. Böyle bir konuda bugüne kadar uluslararası hukuk nasıl bir tazminat öngörmüşsebizim taleplerimiz o çerçevede oldu. Bu konudaki müzakere henüz sonuçlanmış değil."

        "DİNLEMELERİN AÇIKÇA İFŞA EDİLMESİ HUKUKA UYGUN DEĞİL"

        Arınç, "Yasal dinlemeler çerçevesinde kamuoyuna yansıyan ve bugüne kadar yalanlanmayan birtakım iddialar var. Onlardan bir tanesi de Sabah gazetesi ile ATV'nin alınması sürecinde bazı iş adamları arasında bir havuz oluşturulduğu, kamu ihaleleri karşılığında iş adamlarından para toplandığı, gazetenin bu şekilde el değiştirildiği yönünde birtakım iddialar var. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine, bu dinlemelerin açıkça ilan ve ifşa edilmesinin hukuka uygun olmadığını söyledi.

        Usulsüz, kanunsuz ve ahlaka aykırı dinlemelerin kanun nazarında da delil kabul edilmediğini ifade edenArınç, bunların gerçekliğinin her zaman tartışılabileceğini aktardı. Savcının uygun gördüğü, hakimin de tasdik ettiği yasal dinlemelerin de belli bir süresi bulunduğunu, o süre içinde bu konuşmalardan, cürüm işlemek amacıyla çete oluşturmak veya çıkar amaçlı suç örgütü kurmak gibi herhangi bir suç teşkil eden eylem olursa bu konularda savcılığın soruşturma açacağını anlattı.

        Soruşturmanın da gizliliğinin esas olduğunu dile getirenArınç, soruşturma devam ederken yasal dinleme olsa bile bunun ifşa ve ilan edilmesinin doğru olmadığını vurgulayarak, şunları kaydetti:

        "Çünkü soruşturma safhasının bir iddianameye dönüşüp dönüşmeyeceğini, bir dava açılıp açılmayacağını baştan bilemeyiz. Eğer burada konuştuğuveyahut tapelerden de birtakım şeyler söylediği iddia eden insanlar yarın suçsuzçıkabileceklerse soruşturmada bunların isminin lekelenmesi bunlarüzerinden bazı senaryolar kurulması herhalde çok yanlıştır. Buradabenim, okudum biraz da dinledim.Daha çok Kılıçdaroğlu ve muhalefet etmeyi düşünenleri bunlara sarılıyorlar. Bir bakıma doğal karşılamak lazım. Yani burada bir gazeteveya televizyonun satışıylailgili olarak başbakan birileriyle konuşuyor ve onları yönlendiriyorsateşvik ediyorsabu alım satım bedelinin de bir şekilde bazılarından toplanması şeklinde eğer bir havuz oluşturmak veya fon oluşturulmak düşünülmüşse bunun hukuktasnifinin nasıl yapılacağınasavcılar karar verir. Suç vasfı veya suçun hukuki tasnifimümkündür. Eğer burada sadece bir konuşma geçti ve kanunlara göre suç sayılmıyor, sadece etik bakımdan, ahlaki bakımından hoş görülmüyorsa bunun da geleceği elbette hukuk içerisinde bulunabilir. Ben doğrusu böyle bir şeyin olmasını,olabileceğini, bir kısım insanların yönlendirilmesini, bir gazetenin satışındaveya alışverişinde birilerinin aracılık etmesini doğru bulmam, hoş karşılamam, şık bulmam ama nedir ne değildir, eğer bunlar bir soruşturmaya konu olacaksa gizlilik içinde yapılmalı ve sonucundan kamuoyu ya takipsizlik olarak veya iddia edilenkişilerle ilgili bir suç varsa o suç kapsamında bunun değerlendirildiğini hepimiz görmeliyiz."

        "BOŞUNA YORULUYORLAR"

        "Bugünlerde öylesine dinlemeler, hatta bunun için özel gazeteler çıktı galibabugünlerde, birinci sayfalarından her gün yeni tapeler yayınlıyorlar. Böyle zamanlarda, böyle özel görevli gazeteler, televizyonlar basın mensupları olabilir, siyasetini içinden insanlar da işbirliği yapabilir" diyen Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

        "Bubir karmaşaya yol açabilir mi? Evet. Bu gerçekten ortalığın aydınlanması,herkesin ne, nasıl, niçin yaptığı ortaya çıkacaksa siyaset adına bu bir arılanma, durulanma olarak da görülebilir ama hukukun evrenselprensiplerine hepimiz azami uymalıyız. Bunların ifşa edilmesi, ilan edilmesi, savcının elindeki bir soruşturma konusunun alenen milyonlarca insana taraflı olarak duyurulması, çok vicdani veçok masumiyet karinesine deuygun değildir. Çünkü ben zannediyorum ki Türkiye'deeskidenbu yana gazetelerin alınıpsatılması, bankaların alınıp satılması, ANAPdöneminde, DSP, MHPhükümeti döneminde, 2000-2001 krizleri zamanında fazlasıyla tartışılmıştır. Türk Ticaret Bankası ile ilgili yolsuzluk iddiası, bir hükümetigötürmüştür.25 Aralık 1998'de oy kullandığım için biliyorum. Yolsuzluk veya suistimal konusu, sadece bugünün konusu değildir, siyaset var olduğundan bu yana, iktidar var olduğundan bu yana muhalefet suçlamak için bu yöntemleri her zaman seçmiştir. Bazen yargılanan bakanlar olmuş mahkumiyet giymiştir, İsmail Özdağlar gibi, bazıları yargılanmış beraat etmiştirama bunların hiçbirisinde bugünkü kadar işin cılkı çıkmamış, herkes hakkında kim bilir nasıl temin edildiği bilinmeyen ses kayıtları bu kadar yayınlanmamıştır.Demek ki 30 Aralık'a giderken hükümetin itibarsızlaştırılması konusunda iyi bir tarih seçilmiş birilerine göre ve ondan sonraki cumhurbaşkanı seçimine yaralı bir iktidarla gitmek arzusu birilerinin gözünü karatmıştır ama boşuna yoruluyorlar Anadolu'dan geliyoruz halkın içinden geliyoruz bu saçmalıklara itibar edecek prim verecek bir halk kitlesi de görünmüyor."

        Arınç, konuşmasında ayrıca Bursa'da, hafta sonu bir gazeteci ile yaşadığı diyalogla ilgili olarak "Bursa'dayaşadığımız olaydan dolayı da hepinizden özür diliyorumama herkes her zaman her şeyi yapmamalı, biraz da bizim ricalarımıza kulak asmalı diye düşünüyorum" dedi.

        AA

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ