Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Politika Evinin karşısına ne mutlu Türküm diyene sözünü yazdırmazsam namerdim

        MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin Tekirdağ'da düzenlediği mitingte halka hitap etti. Yolsuzluk ve rüşvet iddiaları ile ilgili Başbakan'a sert eleştiriler yönelten Bahçeli, 'Andımız'ın kaldırılmasına tepki gösterek, "Allah nasip eder iktidar olursak ikamet ettiğin evin karşısına 'Ne mutlu Türküm' diye yazdırmazsam namerdim" dedi. 30 Mart'ta sandığa gidilmesine yönelik çağrısını yineleyen MHP lideri, iktidarın uyarılması gerektiğini söyledi. İşte Bahçeli'nin konuşması:

        “Burayı şereflendiren insanların arasında değişik partilerin destekçisi arkadaşlarımız olabilir. Hepsine saygı duyuyoruz. Ama MHP olarak tespitlerimizi ortaya koyarken hiç kimseyi kötülemek gibi bir niyetimiz olmadığını belirtmek isterim. Türkiye 11 yıldan bu yana Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından yönetilmektedir. 2001’de başlayan bir ekonomik krizi bu ülke yaşadı. Ekonomik krizden çıkış yollarının uygulanması ile ilgili tedbirlerin düşünüldüğü sırada toplumdan şikayetler duyulmaya başlandı. İnsanlarımız işsizlikten, hayat pahalılığı altında ezilmekten şikayetlerle yeni bir arayışın içine girmiştir. Bu arayışın karşılığı olarak milli görüş çizgisinden ayrılmış bir grup insanın oluşturduğu Adalet ve Kalkınma Partisi’ne yönelmiş ve onu tek başına iktidar olmayı sağlayan bir başarı ortaya koymuştur.

        Milletimiz Adalet ve Kalkınma Partisi’nden çok umutlanmıştır. Sorunlarının çözüleceğini, huzur ve güven içinde bir hayatın yaşanacağını beklemiştir. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin tek başına bir güce sahip olmasıyla her türlü sorunun çözümü için çok uygun bir ortamın söz konusu olmasına rağmen sorunların çözümünde bir gecikme ve beceriksizlik yaşanmıştır. Buna rağmen milletimiz umudunu kesmemiştir. Yüzde 34’le başlayan oyu yüzde 51’e kadar tırmandırmıştır. Bu iktidarın Türk insanının bütün sorunları çözmeye muktedir bir gücü vardır.

        "HSYK AKP'LİLEŞTİRİLDİ"

        Şimdi hep beraber düşünelim. Tayyip Erdoğan Bey’in yasamada da yürütmede de etkileri bulunmaktadır. Üçüncü kuvvet yargı. Yargı üzerindeki etkinliğini sağlama açısından 28 maddelik bir anayasa değişikliği öngörülmüş ve referandum sonrası Adalet ve Kalkınma Partisi dışındaki unsurların desteği ile anayasa değişmiştir. Bu aşamada MHP ileri görüşlü davranarak ‘Bu 28 madde içinde öyle 2 gizli madde vardır ki tehlikeli olabilir’ demiştir. Anayasa Mahkemesi’nin yapısını ve sayısını değiştirmek. İkincisi HSYK’yı oluşturmak. AYM, Recep Tayyip Erdoğan’ın atadığı yeni üyelerle çoğunluk elde etmiş, Recep Tayyip Erdoğan için zırh haline gelmiştir. HSYK’nın AKP’nin yetkisinde Adalet Bakanlığının gücünü artırarak orayı AKP’lileştirmişlerdir. Gerçek niyetlerinin örtülmesi ile bir uygulama başlatılmıştır.

        “TÜRKİYE BÖLÜNMENİN EŞİĞİNE GELMİŞTİR”

        Hangi partiden olursak olalım, demokrasi, insan hakları, özgürlük, insanlığın evrensel değerleridir. Ancak bu her insanın benimsediği kavramları bir demokratik açılım zırvasının içine koyarak birtakım uygulamalara başlamış olmaları Türkiye’yi bölünmenin eşiğine getirmiştir. Oslo’da başlayan müzakere zinciri iktidarın adımlarına karşı yargının elini kolunu bağlaması PKK’nın taleplerini dillendirmiştir. PKK ‘Suriye’dekine benzer şekilde özerklik ilan ediyoruz’ diyerek Kuzey Kürdistan özerk yönetiminin 30 Mart’tan sonra gelişeceğini ifade ediyorlar. ‘Bu bize verilen sözdür, hesabını sorarız’ diyerek bir de utanmadan tehdit ediyorlar.

        "NE MUTLU TÜRKÜM YAZDIRMAZSAM NAMERDİM"

        Bu olaylar olurken bugünkü iktidar, özellikle Recep Tayyip Erdoğan tarafından bazı oyunları uygulamaya konuyor. Bölünme tehdidi karşısında önemli tehlikeler varken Andımızı kaldırmanın gerekçesi ne olabilir? Ziraat Bankası’nın başındaki TC harfleri neden kaldırılır? Ne mutlu Türküm diyene sözünü kazımanın kime ne faydası var? Demek ki demokratik açılımın kaldırım taşlarını döşemek için sinsi faaliyetlerle bu ülke karşı karşıya kalmıştır. MHP diyor ki, Allah nasip eder iktidar olursak ikamet ettiğin evin karşısına ‘Ne mutlu Türküm diyene’ yazdırmazsam namerdim. Bankanın TC’sini kaldıran kimse oraya tekrar kendi elinizle TC yazdırmazsam namerdim. Andımızı kaldırdınız. Şimdi o çocuklar ‘Hırsızım, soyguncuyum, yolsuzcuyum’ mu desin.

        “17 ARALIK KARA BİR GÜN”

        17 Aralık’ta bir olay oldu. Türk siyasi hayatında bu bir kara gündür. AKP için bir yüzkarasıdır. Bu kara günün tekrar aydınlık günlere dönüşmesi için yolsuzluk ve rüşvete karşı yoğun bir faaliyetin yapılması elzemdir. Bu operasyonun içinde belediye başkanı ve kardeşi var, banka genel müdürü var. Dört tane bakan ve evlatları var. Bu operasyonun içinde İran’dan gelmiş ne idüğü belirsiz 29 yaşında bir uşak var. İmar yolsuzluğu, kamu ihalesine fesat karıştırmak, altın kaçakçılığı, kara para aklama… Bu uygulamalar devam ederken 4.5 milyon dolar ayakkabı kutusunda yakalanmış. Saymayla bitmez. Bir genel müdürün evinde bu ayakkabı kutusu ne geziyor? AKP’nin genel başkanı bu yolsuzlukları inkar ediyor. ‘Bütün savcıları, emniyet güçlerini görevlendiriyorum ‘ diyeceği yerde panik olmuş, saat 8.30 civarında oğlu Bilal’i arayarak bir konuşma yapıyor. Demek ki yolsuzluk ve rüşvetin üzerine gitmemek için bunu başından reddetmek için aynı gün başlattıkları mitinglerde bu Sayın Başbakan, ‘Komplodur’ diyor, ‘Darbedir’ diyor.

        “TUNUS’U, UKRAYNA’YI İNCELEYİN”

        Yolsuzluk ve rüşvet bir toplumsal hastalıktır. Toplumu çürütür. Devlet çökertir. Meraklı olanlar Tunus’u incelesin. Meraklı olanlar Ukrayna’yı, Endonezya’yı incelesin. Orada diktatörler toplumun karizmatik liderleri diye isimlendirilenler gitmiştir.

        “ÖYLE BİR GENÇLİĞE SAHİBİZ Kİ…”

        Öyle bir gençliğe sahibiz ki zekası, kabiliyeti ile hepimizden evvel bazı olayları görüyor. Onu bazı kavramlarla öyle izah ediyor ki, ‘Benim sözlerime dikkat et’ diyor. Sözgelimi AKP’nin vaat ettiklerinin yerine gelmediğini hissedince ‘Aldatma ve Kandırma Partisi’ diyor. Yolsuzluklar ortaya çıkıp 4.5 milyon dolar kutularda görülünce ‘Ayakkabı Kutusu Partisi’ diyor. Bu zeka fışkıran evlatlarımız baba oğulun muhabbetini takip edince hemen gene zekasını çalıştırıyor, ‘Aileyi Kalkındırma Partisi’ diyor.

        “ERDOĞAN’I UYARMAK LAZIM”

        30 Mart’ta Recep Tayyip Erdoğan’ı uyarmak lazımdır. Ya diyecek ki ‘Ben yanlış yaptım’ kendisine çeki düzen verecek yoksa daha da kabalaşacak zulme heves edecek, ‘Ben tek adamım’ diyecek. Öyle bir hataya girdiği zaman tek adamlık diktatörlüğe götürür. Diktatörlüğün sonu yoktur.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ