Yerel Haber Hattı 0536 266 79 69
KONUŞMAYI BAŞLAT
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

Eşi Müge Canmutlu'ya 700 bin YTL değerinde Bentley marka otomobil ve 24 milyarlık çanta almasıyla gündeme oturan Ercan Canmutlu: Bu çanta meselesi son damla oldu. Üzerimize çok gelindi. Oysa biz vakfımız aracılığıyla 6 okul yaptırdık. Artık bu konularda adımlar atacağız....

Cemiyet hayatını takip etmeyenler bile Ercan-Müge Canmutlu çiftinin adını ezberledi artık! Ercan Bey önce; eşine doğum günü hediyesi olarak 700 bin YTL değerinde Bentley marka otomobil alınca gazetelerin birinci sayfasına kadar çıktı. Ardından Kanyon'da açılan Harvey Nichols mağazasında tek bir adet bulunan 24 bin YTL'lik Balenciaga marka çantayı eşine hediye etti. Aynı hızla da 'Türkiye'nin en bonkör kocası' olarak tanınmaya başladı. Son günlerin en flaş magazin haberi tam köpürtülmeye başlamıştı ki; Maliye Bakanlığı uzmanları Canmutlu'nun tüm hesaplarını incelettirmek üzere talimat verdi. Canmutlu'nun 'pahalı' alışverişleri köşe yazılarına konu oldu; Türkiye'deki gelir dağılımı ve servet düşmanlığı yeniden masaya yatırıldı. Biz de cemiyet hayatının bu popüler çiftini merak ettik. İstanbul vergi rekortmenleri arasında adı geçen Canmutlu da GÜNAYDIN'a konuşmayı kabul etti; Kandilli'deki villalarında buluştuk...

* Eşinize aldığınız hediyelerden dolayı herkes sizi ve bonkörlüğünüzü konuşuyor. Neden hedef haline geldiniz sizce?

MÜGE CANMUTLU: Gereksiz şekilde göze battı!
ERCAN CANMUTLU: Ben şöyle düşünüyorum, galiba o dönemde gündemde konuşulacak çok fazla konu yoktu, çok büyüttüler. Ama size çok samimi söyleyeyim, dostlarımız da bilir; ben eşine çok düşkün ve çok hediye almayı seven biriyim. Zaten arkadaşlarım arasında kıskanılıyorum, çanta olaylarından önce de oldu bu. Bize göre çok doğal bir davranış, eşime çanta da alırım, okul da yaptırırım...
M.C.: Sakarya'da okul yaptırdı eşim ikimizin adına. Müge-Ercan Canmutlu Okulu. O da bir hediye! Ama biz kalkıp da 'Bunu yaptırdık, bu çantayı aldık' demiyoruz ki. Benim o çantayla resmim bile çekilmedi, ben kimseye 'böyle bir çanta aldım' da demedim!

* Mağaza mı verdi isminizi?

M.C.: Kesinlikle mağaza, başka nereden çıkabilir?
E.C.: Bizim aklımıza gelen o. Belki kendi reklamlarını yapmak istemişlerdir ama sonra bence onlar da pişman oldu çünkü maliyenin bu araştırmasından sonra satışlarda bir durma olduğu söylendi. Tepki yarattı bu haberler çünkü kimse adının ortalıkta konuşulmasını istemiyor.
M.C.: Şöyle bir şanssızlık olmuş, o çanta Türkiye'ye gelmeden önce basında çıkmış. Bundan hakikaten haberimiz yoktu, biz de tesadüfen o çantayı almışız! Gazetede bu kadar haber olduğunu atlamışız.
E.C.: Ayrıca şunu da söyleyeyim, eşime ilk defa böyle bir çanta satın almıyorum. Benim Almanya'da da bir hayatım vardı eşimden önce, orada hala bir evim var, işlerim sürüyor. Çifte vatandaşım ben; orada Bentley'den çok daha değerli arabalarımız var. Porsche koleksiyonumuz var mesela...

* Yani kaç Porsche'niz var?

E.C.: Üç tane...

* Acaba 'Eşime hediye alıyorum' dediğiniz için kıskançlık vesilesi mi oluyor burada?

E.C.: Eşim araba kullanmayı sevmiyor, şoför kullanıyor. Bahsedilen dört kapılı bir Bentley'di, Türkiye'de tekti, o yüzden belki dikkat çekti. Türkiye'de despot bir yapı var; erkek hegemonyası var. Erkekler hep kendine otomobil alır, plakaya kendi adını yazdırır falan... Bizde böyle değil. Belki yurtdışında çok uzun süre kaldığım için ve kadın-erkek eşitliğine inandığım için böyle yapıyorum, bundan dolayı da dikkat çekiyor. Avrupa'da, Amerika'da bunların hiçbiri dikkat çekmezdi.

* Ne oldu peki Bentley?

E.C.: Bu konuyu hiç açmak istemiyoruz, lütfen!

* Bir gece kulübünde görmüştüm sizi; eşinizin doğum gününü kutluyordunuz. Sahnenin ortasında pastanın içinden kocaman bir gerdanlık çıkarıp eşinizin boynuna taktınız. Siz aslında eşinizi mi çok seviyorsunuz, gösterişi mi?

E.C.: Hakikaten gerdanlığın orada olduğunu bilmiyordum, gerdanlığı ben aldım ama arkadaşımız sürpriz yapmış. Eğer o gece spotlar müsait olsaydı benim yanaklarımın kızardığını görebilirdiniz!
M.C.: Ben bunun gösteriş olduğuna inanmıyorum, bunu keşke her erkek karısına yapsa, eşim bana her zaman böyle jestler yapar.

* Camiada herkes sizin gösterişi sevdiğinizi konuşuyor. Öyle misiniz?

E.C.: Ben doğal olduğuma inanıyorum.

* Sosyetede oyunun kuralı, işin raconu mu bu? Böyle yaşanması mı gerekiyor bazen?

E.C.: Türkiye'de erkeklerin eşlerine yaklaşımları bu derece olmadığı için göze batıyoruz diye düşünüyorum. Gösteriş meraklısı olsak, yaptığımız hayırları gösterirdik. Bir okul açılışına gidiyoruz, yanımızda hiç gazeteci yok, kimseye haber vermiyoruz.

 Alışveriş yapanları desteklemek lazım kösteklemek değil!

* Bütün bu çıkan haberlerden sonra maliyenin hesaplarınızı inceletmeye kalkışacağı aklınıza geldi mi?

Çanta sürekli haber olunca tahmin ettim. Ama bizim için çok doğal bir inceleme, biz de bu şekilde bu incelemeden kurtulmuş oluruz! Bakın bu çantayı çok daha ucuza yurtdışından da alabilirdim ve yurtdışındaki fiyatını da biliyordum. Ama almadım, suçlu mu oldum?

* Niye almadınız?

Lüks bir mağaza açılmış, Türkiye'de olmayan bir mağaza, mağazayı açan da dostumuz! Bir kere oradan bir alışveriş yapılır, bu bir gelenektir. O da benim açtığım mağazaya gelseydi benden alırdı. Sonuçta onun mağazasından ben alışveriş yapmazsam, öbürü yapmazsa bu açılan mağazadan kim alışveriş yapacak, o kadar insan nasıl ekmeğini kazanacak? Türkiye ekonomisine katkı yapmak zorundayız.

* Bu da sizin 'Türkiye'nin en bonkör kocası' olarak anılmanıza sebep oluyor!

O tarafı ayrı bir konu ama ben gerçekten mağazayı açan arkadaşımı tebrik ediyorum. Bir kere bu çok büyük bir cesaret. İnsanlar bunun farkında değiller. İkincisi, gerçekten gayri safi milli gelirimiz yurtdışına gidiyor. Zaten cari açık had safhada, bence böyle alışveriş yapan insanları desteklemek lazım, kösteklemek değil!

* 'Para sahibi olmak ayıp haline getiriliyor' diye düşünüyor musunuz?

Zaten birçok köşe yazarı da buna değindi. Biz para kazanıyorsak, bunun vergisini de veriyorsak, alın teriyle kazandığım bir şeyden niye utanayım! Fatih Altaylı bir yazısında 'lüks otomobil fuarında bir araba satılmasını beklediğini, ondan gelecek vergiyle bir okul yapılabileceğini' yazdı. Vergileri bu kadar yüksek lüks arabaların! Ama o gün kimse cesaret edip, o lüks arabayı almadı. Alıyorlar aslında ama gizli tutuyorlar.

* Sonuçta kırıldınız mı, küstünüz mü?

Tabii ki inceleneceğiz, vatandaşız ama incelenmesi gereken o kadar insan varken bizim incelenmemiz bizi kırdı.

* Bu alışveriş yapmanızı durduracak bir kırgınlık mı; 'gider yurtdışından alırım' diyor musunuz?

Hayır. Tersine bu örnek olsun, insanlar özellikle gidip alışveriş yapsınlar. İnsanlar korkarak alışveriş yaparsa olmaz!

 Köy okulundan işadamlığına...

* Herkes Ercan Canmutlu'yu magazinel yanıyla tanınıyor. Aslında siz kimsiniz?

Aslen Kayseriliyiz ama babamın öğretmenlik görevi sebebiyle Adapazarı'nın Kozan köyünde doğdum. Babam orada annemle tanışıyor, annem Adapazarlı. İlkokula Sakarya'nın merkezinde başladım; maddi imkansızlıklar sebebiyle babam Almanya'ya işçi olarak gidince anneannemin köyüne gitmek zorunda kaldım. Dedem beni sırtında taşırdı okula. Okul çıkışları tarlaya giderdim. Liseyi Bilecik'te parasız yatılıda okudum. Sonra da babamın yanına gittim. Makine mühendisliğine başladım, sonra ekonomiyi bitirdim. Taksi şoförlüğünden garsonluğa kadar her işi yaptım. Antika dükkanında antika sattım. Baktım asıl para ticaretteymiş! Türkiye'den getirttiğim tişörtleri sattım. Baktım güzel gidiyor, böylece ticaret hayatına katıldım.

* Ne kadar çalıştınız yurtdışında?

Çinli bir okul arkadaşımla parça bilgisayarları toplayarak, öğrencilere satmaya başladık ve çok başarılı olduk. Sonra şirket kurduk, o şirket büyüdü ve biz 6 sene sonra Tayvan'da şirketi borsaya çıkardık. Başka bir şirket daha kurdum 97'de, onu da Amerika'da borsaya çıkardım. Sonra her şeyi bırakıp Amerika'da yaşadım bir süre. Yazılım üzerine iki şirket daha kurdum. Yani Türkiye'de kazanılmış tek kuruşum yoktu, bütün paramı yurtdışında kazandım, ta ki 98'de Calvin Klein markasını Türkiye'ye getirmeme kadar...

* Şu anda ne üzerine çalışıyorsunuz?

Bir tekstil şirketimiz var, yurtdışına denim ihracatı yapıyoruz, halk diliyle kot! Bir inşaat, bir de turizm şirketimiz var.

* Neden işadamlığı vasfınızla değil de magazinel yanınızla konuşuluyorsunuz?

Bu zamana kadar o tarafımı anlatmadım, gerek görmedim. Mesela Müge-Ercan Canmutlu Vakfı aracılığıyla Adapazarı'nda Sakarya Üniversitesi'ne bağlı 7 bin 500 öğrencilik bir kampus yapılıyor; altı okul yaptırdık. Bu tarafımızı hep gizli tuttuk. Ama şu çanta meselesi son damla oldu; çok fazla üzerimize gelindi. Bunu çok hızla değiştirecek malzeme var bende. Çünkü az gözükmekle olacak şeyler değil bunlar...


Sabah

BAKMADAN GEÇME