Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Merkez Bankası Başkanı Çetinkaya görevden alınmış.

        Kıyamet kopuyor.

        “Nasıl olur böyle bir şey, bu kurum özer değil mi, Merkez Bankası bağımsız değil mi, Başkan’ın daha 10 ay süresi vardı!”

        Acaba söyleyenler söylediklerine kendileri inanıyor mu?

        Mesela İbrahim Turan kardeşim. En sert tepkiyi gösterenlerden biri olmuş.

        İlginçtir, yeni Başkan Uysal da, eski İMKB Başkanı ve daha sonra AK Parti milletvekili İbrahim Turan da Galatasaray Liselidir. Turan, Uysal’dan üç dönem büyüktür.

        Keza CHP’den de Faik Öztrak durumu kabul edilemez bulmuş.

        Tepkilere gülüyorum.

        Sanki ortada muhteşem bir Merkez Bankası Başkanı vardı ve kurumu siyasetten uzak tutuyordu da o gitti, banka yandı.

        Yahu bu ülkede son Merkez Bankası Başkanı gibi Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz’dı.

        Sonrası hikaye.

        Çünkü eskiden Merkez Bankası gibi kurumlar “Dişi” kurumlardı.

        Bu kurumda aşağıdan başlar, yoğrula yoğrula yükselirken, kurumun DNA’sını alırdınız.

        Sonunda hangi siyasetten olursanız olun, Merkez Bankalı olurdunuz.

        Bunun son örneği Durmuş Yılmaz oldu.

        Sonrasında AK Parti bu kurumun dişi olma, yani içinde olgunlaştırıp, DNA’sını etkileme özelliğini kaybettirdi.

        Bir anlamda kurumu kısırlaştırdı.

        Tek DNA olabilirdi.

        AK Parti DNA’sı.

        Aksi takdirde yaşam şansı yoktu.

        Düşük kaçınılmaz hale geliyordu.

        Hatta AK Parti DNA’sına sahip olsanız bile eğer zaman içinde DNA kodunuzda bir bozulma, bir uyumsuzluk görüldüğü anda ya düşük yapıyordu bünye.

        Ya da cami avlusuna bırakılıyordunuz.

        Bu nedenle çok kızmaya, çok şaşırmış numarası yapmaya gerek yok.

        Hele hele kimse “Türkiye’nin uluslararası finans piyasalarındaki saygınlığı zedelendi” diye name yapmasın.

        Mesela ben hiç Ferrari’min boyasını çizmiyorum.

        Çünkü Ferrarim yok.

        REKLAM

        ***

        Nasıl biri bu Murat Uysal?

        Merkez Bankası’nın yeni Başkanı Murat Uysal’ın kim olduğu ile ilgili her yerde bir şeyler okumuşsunuzdur.

        Şurada okudu, burada çalıştı falan diye.

        Ben size biraz farklı bir şey yapayım.

        Biraz inside information dedikleri türden, içerden bilgi vereyim.

        İçerden derken, yakın çevresinden, mektep arkadaşlarından öğrendiklerim.

        Murat Uysal ile en küçük bir fikri ya da siyasi yakınlığı olmayan okul arkadaşlarının söyledikleri.

        Mesele yıllar önce Uysal’ın Halk Bank’ta çalıştığı sıralarda bir arkadaşı şöyle demiş:

        “Bizim Murat çok başarılı ama Fethullahçılara yanaşmadığı için çocuğu eziyorlar.”

        Yine o dönemlerde bir okul arkadaşı sormuş, “Arkadaşlar Halk Bank’ta tanıdığı olan var mı?” diye, bir başka arkadaşı yanıtlamış: “Halk Bank’ta Murat var ama babasına bile kıyak yapmaz. Eğer yamuk bir iş içinse hiç arama, bir de küfür yersin”

        Bir başka sınıf arkadaşı ise, “Çok iyi bir insandır. 10 numara namuslu bir adamdır” diyor Murat Uysal için.

        Birbirlerini çamurlamaya çok meraklı Galatasaraylıların, Uysal için söyledikleri bunlar.

        Buradan anladığımız, FETÖ’cü değil.

        Onu bunu kayıracak bir tip değil.

        Namuslu bir insan.

        Ne diyelim.

        Durumu bu ise işi zor.

        Ha bir de unutmadan şunu ekleyeyim.

        Murat Uysal’ın babası, Dolmabahçe Camii’nin eski imamı.

        REKLAM

        ***

        Spor yapıyorsanız, erken öleceksiniz!

        Bizim eski okurlar bilir, ben spor olayına karşıyım.

        Spor olayına karşıyım derken, bizim gibi normal, sıradan, sporcu olmayan insanların sabahtan akşama deliler gibi spor yapmasına, sabahın köründe fitness salonlarına koşmasına, deli gibi ağırlıklar kaldırıp, deli gibi hoplayıp zıplamasına, her tarafını abuk sabuk kas yığınına çevirmesine karşıyım.

        Eğer hayatınızı bundan kazanmıyorsanız yani profesyonel sporcu değilseniz bunu yapmanızın size hiçbir faydası yok ve tam aksine çok büyük zararları var.

        Benim tezim şu:

        İnsanlar böyle şeyler yapmak için yaratılmamışlardır ya da evrimleşmemişlerdir. Hangisi hoşunuza giderse onu söyleyin.

        Zaten ayakta durarak kendimize yeterince eziyet eden bir tür olarak, bir de üstüne ağırlık kaldırmak anlamsız bir iştir.

        İnsan forklift değildir.

        İnsanın kaldıracağı ağırlık üç kilodur, beş kilodur.

        Pazar filesi, alışveriş poşeti, hadi bilemedin su bidonu. Ki su bidonunu da 50 kere indirip kaldırırsanız size deli derler.

        İnsan yürür koşmaz.

        Arada gerekli hallerde bir şeyden kaçarken ya da kovalarken biraz koşulabilir ama sürekli sabah akşam koşmak fıtrata da aykırıdır, bedenin şekline de.

        Makul ağırlıkları kaldırmak makul sürelerde koşmak için yapılmış eklemlerimiz ve tendonlarımız gereksiz ağırlık ve kilolarla defalarca gereksiz yere hareket ettirilirse sakatlanır.

        Şöyle düşünün.

        Bir otomobilin kapısı otomobilin yaşam süresi boyunca günde 50 kere açılıp kapanmak üzere yapılır. Bunu da 5 yıl süreyle yapması öngörülür. Siz bu kapının üzerine iki çocuk oturtur, ha babam de babam günde 500 kere açıp kapatır ve bunu bir de sertçe yaparsanız kapı kısa sürede bozulur.

        Sizin eklemleriniz de böyledir işte.

        Yürümekte, 3 beş kilo ağırlık taşımakta, yüzmekte hiçbir beis yoktur hatta iyidir ama fazlası zararlıdır.

        Bakın uzun yaşayan sporcu göremezsiniz.

        Önemli olan sürekli ama düşük tempolu harekettir.

        Kasları canlı tutacaksınız ama zorlamayacaksınız.

        Kalbinizi çalıştıracaksınız ama yormayacaksınız.

        Aksi takdirde kaslar yırtılır, tendonlar kopar, eklemler yıpranır.

        Kalp kalınlaşır, aort genişler.

        Yıllar önce bunları yazdım, televizyonlarda doktorlarla tartıştım.

        Ama deneysel ve gözlemseldi tezlerim. Hekimlere göre bilimsel değildi.

        Ama şimdi bana çok bilimsel bir destek geldi.

        Uludağ Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Erkut Tutkun yaptıkları bir araştırmanın sonuçlarını açıkladı ve şöyle dedi:

        “Düzenli spor yapanlar uzun yaşamıyor. Fiziksel aktivite dünyanın en güzel şeyidir. Haftada 4-5 kez ağır eforlu, antrenmanlı sporlar yapıyorsanız bilin ki kısa zamanda öleceksiniz”

        Erkut Tutkun’un sözlerini Habertürk’te bulup okuyabilirsiniz.

        Bu arada ben de haklı çıkmanın haklı gururunu yaşamak üzere spordan uzak duracağım bir tatile çıkıyorum.

        Doç. Dr. Erkut Tutkun: Spor yapan erken ölür
        REKLAM

        ***

        En çok Ankara’ya lazım

        Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne ait depolarda birkaç jet ski de bulunmuş.

        Ahalimiz de buna pek şaşırmış ve “Ankara’da deniz yok bu jet skiler niye Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde?” diye soruyor.

        Ben hayatımda daha anlamsız bir soru görmedim.

        Bu soruyu soran arkadaşlar Ankara’da biraz yağmur yağdığı zaman neler olduğunu ya görmemişler ya hatırlamıyorlar.

        Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin olmazsa olmaz kurtarma aracıdır jet ski.

        25 yılda yaptıklarının sonuçlarını, jetiyle kurtarıyorlar ancak.

        REKLAM

        ***

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Keyfimize göre spor hocası bulduğumuz zaman.

        Diğer Yazılar