Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Televizyon kanallarını dolaşırken denk geldim…

        Zerrin Tekindor’un “Ağlayanlardan değil, ağlatanlardan olacaksın” repliğine.

        Çocukluğum geldi aklıma o an…

        Adeta çocukluğuma ışınlandım ki!

        Şimdi diyeceksiniz ki, ne alaka!

        Dizinin tam anlamıyla konusunu bilmiyorum. Sadece o an bana düşündürdükleri şöyleydi:

        *

        Ben beş kız çocuklu, bir ailenin en küçüğü olarak dünyaya geldim.

        Annem çok küçük yaşlarda evlenmiş ve hep sıkıntı çektiği için bizlere “Hep ayaklarınız üzerinde durun”, “Kimseye tamah etmeyin”, “Erkek eline bakmayın”, “Çalışın”, “Kocanız ya da her kim size şiddet gösterirse hemen o evi terk edin” gibi öğütler verir bu lafları beynimize kazırdı.

        Düşünün ilkokul mezunu, İstanbul’da yaşamaya çalışan genç bir kadının çocuklarına öğüdü...

        Yani benim annem bana hiç bir zaman “Ağlayanlardan değil, ağlatanlardan olacaksın” gibi bir cümle kurmadı.

        Yani bizlere her zaman “Sen de ağlama, ama başkası da ağlamasın” tadında yol gösterirdi.

        Mesela ne bizim evimizde ne de annemin ağzından

        “Zengin erkek”, “Zenginlik”, “Açıt”, “Harca”, “Bitir”, “Parçala” gibi kavramlar ve algılar da pek geçmezdi.

        Sadece çalışmak, kazanmak, üretmek üzerine kurulu bir dünyamız vardı.

        Sanki herkes eşitti.

        Öyle gibi davranılırdı.

        Ama dışardaki hayat pek de, öyle değildi elbet.

        *

        Benim bir arkadaşım vardı.

        Şimdi isim vermemeyim.

        Yanlış anlaşılmasın. Onların evinde hep zenginlik konuşulurdu. Annesi kızına “Zengin koca bulacaksın”, “Zengin aileye gelin gideceksin”, “Çulsuza kızımı vermem” gibi terimler kullanırdı.

        Kız arkadaşımın evinde çok kez işittim bunları.

        Ki daha sonra arkadaşımın ağzından da hep bu tarz cümleler duyardım.

        Bizim evimizin ise, tam tersi.

        İlgilenilmezdi bu konularla.

        Annem arkadaşlarıyla bir araya geldiğinde de konuşmazdı.

        Sonra mahallemizde bir başka kişi yine zengin bir erkeğe kaçmıştı.

        Falan filan.

        Bir sürü hikaye var aklımda kalan.

        Anca ev başka, dışarısı, hayat başka olunca ben eve takılıp kalmışım.

        Neresi baskın olursa elbet.

        Ve hep annemin mantığındaki yol almışım.

        En doğrusu o gelmiş bana çocuk aklımla.

        Ve tabii o yaşlarda ne olduğunu da, pek anlayamadığım bu olayları magazin dünyasında işe başladığımda çözmüş ve tanışmıştım elbet.

        *

        Gel zaman, git zaman…

        Öyle bir büyütülmüşüm ki, hala bir başkasının parasıyla mutluluk saçma gelir bana.

        Bunu kabul edip arz-ı endam eden hiç kimseyi anlamam.

        Ve kimsenin de canını acıtmak istemem.

        Bu can acıtma sistemi de saçma gelir bana.

        Şimdi diyeceksiniz ki, nerden nereye geldin.

        Evet derin konular.

        Ama günümüzde çok gerçek hikayeler var bu anlamda.

        Hatta şu anki hayatta bile bir kafede otururken, “O çantayı aldıracaksın sevgiline” diyen anneye bile şahit olmuşluğum var. Çok kez yazdım bu konularla ilgili olaylar bu köşede.

        *

        'Zemheri' bu akşam saat 20.00'de ilk bölümüyle Show TV'de...
        'Zemheri' bu akşam saat 20.00'de ilk bölümüyle Show TV'de...

        Show TV’nin yeni dizisi “Zemheri’nin fragmanı da bana bu duyguyu hissettirdi.

        Çünkü ete, kemiğe dokunan bir konu. Aslında memleketimizin konuları işleniyor belli ki. Bu da dizinin küçük bir ayrıntısı gibi geldi. Tabii dizinin konusu sadece böyle bir duygu üzerine kurulu değil. Ama bu da onlardan biri ve en önemlisi

        Çünkü annelerin, kızlarına verdiği öğütlerle mutlu olan kadınlar ve mutsuz olan kadınlar yaşıyor bu ülkede.

        Ve hayat öyle şekilleniyor.

        Dünyaya getirdiğiniz çocuk. Ona aşıladığınız hayat azmi ve yönetimini... Diye ilerliyor.

        İşte yönetmen Hilal Saral’ın gözünden de böyle bir konu izleyeceğiz belli ki.

        Senarist Sema Ergenekon’un kaleme aldığı “Zemheri” kadınların duygularını gözler önüne serecek.

        Merakla bekliyorum Alperen Duymaz, Ayça Ayşin Turan, Caner Cindoruk, Hazal Filiz Küçükköse, Emir Çubukçu, Nihal Koldaş, Müfit Kayacan, İlkin Tüfekçi, Şebnem Dönmez ve tabii Zerrin Tekindor’un oynadığı diziyi.

        Ay Yapım’ın yapımcılığını yaptığı dizinin kadrosu müthiş. Ve Şebnem Dönmez’i yıllar sonra yeniden görmek de ayrıca mutlu etti bunu.

        XXX

        En sevdiğim ödül töreni

        Ufuk Özcan ve Yüksel Yavuz’un sahibi olduğu ayakligazete.com'un ödül törenine bayılıyorum.

        Çünkü çok net.

        Başlıyor ve bitiyor.

        Hiç uzamıyor.

        Saatler tam 21.00’i gösterdiğinde tören start alıyor.

        Tak tak ödüller veriliyor.

        Ve 22.30’da bitip eğlence başlıyor.

        Mis daha ne olsun.

        Onun gönlü olsun, bu kırılmasın”, “Aman ona ayıp olmasın” diye bol kepçeden ödül dağıtılmıyor.

        Yılın en popüler, en sevilen, en dikkat çeken mekan ve ünlülerine ödül veriliyor.

        Tadında…

        *

        Ben de naçizane üç yıldır kırmızı halıyı sunuyorum.

        Ki sunmadan önce de, ayakligazete.com ödül töreni bu hassaslıkta ilerliyordu.

        Şimdi oradan birileri “E sen de kırmızı halıyı sunuyorsun. O yüzden övüyorsun” demesin.

        Der çünkü bizim insanımızı biliyorum.

        Ancak şunu da unutmasınlar…

        Saat 03.00’lerde biten ödül törenlerini nasıl eleştirdiğimi ve bunun yüzünden başıma neler geldiğini herkes biliyor.

        Neyse…

        Konumuza dönersek..

        Önceki gece Swiss Otel’de düzenlenen törende standarttan uzak değişik şeyler vardı.

        Mesela Haluk Levent sahneye çıktı.

        Tören başlamadan önce üç şarkı söyledi ki, çok güzeldi…

        Haluk Levent bir ara sahnede dolaşıp kimisiyle dans etti, kimisiyle şarkı söyledi.

        Aras Bulut İynemli ile şarkı söylemesi çok keyifliydi mesela.

        XXX

        Kırmızı halı sunumundan aklımda kalanlar

        -Erkekler çoğunluk olarak kıyafetle pek ilgilenmiyor. Hatta hiç ilgilenmiyorlar. Giyip çıkıyorlar.

        -Kadınlar ilgili. Hatta çok ilgili. Çoğunun çanta takıntısı var.

        -Melisa Şenocaklı çok güzel, her kıyafeti çok güzel taşıyor. Ama ne bir çanta, ne bir ayakkabı ne de bir takı meraklısı. Sadece giyip çıkıyor belli ki!

        -Alişan daha çok kadında el ve ayak tırnaklarına dikkat edermiş. Başka hiç bir detay ile ilgilenmezmiş.

        -Çağla Şıkel artık neredeyse hiç alışveriş yapmadığını anlattı. Neredeyse çocuklarına dahi marka hiç bir şey almadığını söyledi.

        -Linet ise en çok parayı sahne kostümlerine harcadığından bahsedip sokakta giydiği ayakkabıyı asla sahnede giymediğini belirtti.

        -Kırmızı halı sunumu, yeni nesil oyuncuların biraz daha cesur olması gerektiğini düşündürttü.

        -Kırmızı halı demek Serenay Sarıkaya demek. Gecenin flaş kadını mutlaka bekleniyor. Serenay Sarıkaya kırmızı halılara özellikle özendiğini anlattı. Çünkü normal hayatta bu kadar süslenme fırsatı bulamadığı için kırmızı halıları çok sevdiğini söyledi. Ve özellikle Türk tasarımcıların kıyafetlerini giymeye çalıştı.

        -Allah için kırmızı halı da önceki gece benim aklımda kalan tek isimdi. Farklıydı, cesurdu ve tarzı vardı.

        Diğer Yazılar