HT Masa haftanın magazin olaylarını değerlendirdi

‘Halkla yaşayan sanatçı yüceltilir’

Demet Evgar’ın Arnavutköy’de bir hayranına mantı ısmarlaması bu haftanın dikkat çeken olaylarından biri oldu. Oyuncu Can Yaman’ın geçtiğimiz hafta bir kadın hayranıyla tartıştığını düşünürsek, sanatçı ile hayran arasındaki ideal diyalog nasıl olmalı?

ESİN ÖVET: Güzel bir hareket. Sonuç olarak bir sanatçı için gerçek hayran önemli. Gerçek diyorum çünkü bazıları gerçek değil sahte hayran. İlla sanatçıyla görünmek için sahte hayrancılık yapıyor.

İPEK DURKAL: Belli bir mesafede kalmak her zaman iyidir çünkü kimin kim olduğunu bilemezsiniz. Ünlülerin güvenlik kullanma sebepleri çoğu zaman takıntılı hayranlardır. Diğer yandan Demet Evgar şık bir hareket yapmış. Can Yaman olayıysa bambaşka. Kendisini daha önce sette bir başka oyuncu arkadaşıyla yaptığı benzer kavgadan hatırlıyorum.

OBEN BUDAK: Can Yaman’ın bu ilk vukuatı değil, sorunlu bir oyuncu arkadaşımız, rol arkadaşları da birçok olayını anlatıyor zaten, biliniyor her şey. Demet Evgar’ın hareketiyse insani aslında ama ünlüler yapınca inanamıyoruz nedense. Çünkü maalesef Can Yaman gibiler çoğunlukta.

BÜLENT İPEK: Bravo Demet Evgar’a. Budur işte. Küçük bir jestle tüm sevenlerinin gönlünü kazandı. Burnundan kıl aldırmayan, kerameti kendinden menkul, yeni nesil dizi oyuncuları önlerinde hazır buldukları şöhreti kaybettiklerinde çok ararlar. Gerçekten çoğu genç, şöhretinin kıymetini bilmiyor ve şöhretini besleyen sevenlerine hiç saygıları yok.

KADİR KAYMAKÇI: Sanatçıların hayranlarıyla samimi bir diyalog içinde olması kadar saçma bir şey olamaz! Demiyorum ki her gördükleri yerde hayranlarını fırçalasınlar, bağırıp çağırsınlar ama arada bir mesafe olması gerek, yoksa iş enseye tokata kadar gider! Demet Evgar bugün mantı ısmarladığı için ne kadar iyi bir şey yapmış değil ya da yarın bir hayranına ters davrandığında çok kötü biri olmaz bence.

REŞAT BALCIOĞLU.: İsteyen sanatçı istediği hayranıyla karşılıklı oturup mantı yiyebilir, çay içebilir hatta sinemaya bile gidebilir. Sanatçıları bu kadar egolu ve ulaşılamaz göstermemek lazım. Halkla iç içe yaşayan sanatçı her zaman yüceltilir. Demet Evgar’ı tebrik etmek lazım.

‘Sezen Aksu, bu albümle neden ilgilenmiyor?’

Türk sanat müziğinin güçlü seslerinden Muazzez Abacı, 6 Şubat’ta piyasaya çıkaracağı albüm için geri sayıma geçti. Albümde Sezen Aksu’nun klasikleri olan ‘Perişanım Şimdi’, ‘İkinci Bahar’ ve ‘Seni Kimler Aldı?’ gibi şarkıları seslendirecek olan Abacı’nın bu projesi sektörde nasıl etki yaratır?

E.Ö.: Ne güzel şarkılar... Muazzez Abacı da efsane söyler bu şarkıları. Bu yılın en güzel projelerinden biri olur ve ses getirir.

İ.D.: Heyecanla bekliyorum. Daha geçen gün bir müzisyen arkadaşımla konuştuk bu mevzuyu, bizim yaş grubu için ne varsa eski şarkılarda var.

O.B.: Muazzez Abacı beni inanılmaz heyecanlandırıyor. Türk sanat müziği konusunda ondan daha iyisini tanımıyorum. Sezen Aksu şarkılarını da kendi tarzında yorumladığını biliyor ve albümü dinlemek için heyecanlanıyorum. Bu kadar iyi söyleyen efsanemiz az bulunur.

B.İ.: Muazzez Abacı gibi büyük bir sesin Sezen Aksu şarkılarının hastası olması, sırf bu yüzden belki de kariyerindeki son albümü Sezen şarkılarıyla yapması bir yana, Sezen Aksu’nun bu albümle hiç ilgilenmemesi dikkatimi çekiyor. Abacı’nın yorumunu mu beğenmedi yoksa projeyi ticari bulup mesafe mi koydu? Keşke Sezen bir cevap verse.

K.K.: Sektöre bir hareket filan getirmez! Muazzez Abacı’nın güzel sesinden Sezen Aksu şarkıları dinleriz, yıl bitmeden de unutur gideriz. Maalesef böyle!

R.B.: Muazzez Abacı’nın böyle güzide eserlere yeniden hayat vermesi muazzam. Hem müzik dünyamız hem de sanatseverler için eşsiz bir şey. Ben kalıcı bir albüm olur diye düşünüyorum. Herkesin emeğine sağlık.

‘Güzelliğini marka düşkünlüğüne kurban ediyor’

Kıyafete para saçmasına rağmen ‘rüküş’ yakıştırmasından kurtulamayan Demet Akalın, son olarak 120 bin TL’lik kombiniyle dikkat çekti. Dünyaca ünlü markalara ait tasarımlarla kombin yapan Akalın’ın tarzını nasıl yorumlarsınız?

E.Ö.: Demet’in kıyafete para harcamasını anormal karşılayanlara şaşırıyorum. Bunda anormal bir durum yok. Kazanıyor ve harcıyor.

İ.D.: Bana kalsa dünyaca ünlü markalar filan da rüküş ama insanlar bayılıyor. Demek ki neymiş, herkes kendi modasını seçme hakkına sahipmiş. Demet Akalın da beğeniyor ki giyiyor. Zevkler ve renkler tartışılmaz.

O.B.: Taksa takardı, artık bundan sonra kendini değiştireceğini sanmıyorum. Çok iyi parçalar seçiyor ama hepsini bir arada kullanınca göz yoruyor. Aslında kendi tarzı biraz böyle oldu, maksimalist bir starımız. Boyu posu şahane aslında, keşke kuralına göre giyinse.

B.İ.: Manken kökenli güzel bir kadın ama Demet Akalın’ın güzelliğini marka düşkünlüğüne kurban ettiğini düşünüyorum. Marka yerine tarzını bozmadan sadece yakışanı giyse keşke.

K.K.: Demet Akalın’ın şansı ülkemizde merhum Joan Rivers gibi bir ‘Fashion Polis’in olmaması! O yüzden şık olmuş, rüküş olmuş kimin umrunda.

R.B.: Para var huzur var. Demet Akalın kendi bileğinin hakkıyla kazandığı parasını istediği gibi harcayabilir. Önemli olan kişinin bir kıyafeti kendisine yakıştırmasıdır. Birileri beğensin diye zaten alışveriş yapılmaz.

‘Seren, bu cezanın ekmeğini haftalarca yer’

Gülben Ergen’in şikâyeti üzerine hakkında verilen tedbir kararına uymadığı gerekçesiyle 3 günlük zorlama hapsine çarptırılan Seren Serengil, cuma günü hapse girdi. Avukatı Ayşegül Mermer, “Araya başka avukatlar dahil etti, mesleki itibarımı zedeledi” diyerek kendisiyle çalışmayı bıraktı. Bu süreci nasıl değerlendireceksiniz?

E.Ö.: Bir aşkı bitti, ardından yılan hikâyesine dönen Gülben Ergen kavgası başladı. Hapis cezası derken yeni bir aşk bombası patladı. Kavga, olaylar, hapse girdi, girecek derken çok uzun süredir Seren Serengil’i konuşuyoruz. Tam da kendisinin sevdiği ve istediği gibi. Bu konu daha da bitmez. Yaptığı magazin programını bile Seren konularının programına çevirdi. Tebrik ediyorum.

İ.D.: Top ayağına geldi, Seren Serengil golü attı. Türk halkı her zaman mağdurun yanındadır. Seren bu davadan kahraman olarak çıkacak. Benim bildiğim, Ayşegül Mermer bu davada yaptığı tüm uyarılara rağmen, bilgisiz ve tecrübesiz bir avukat gibi gösterildiği için Serengil’i bırakmak istedi ancak Serengil daha önce davranıp basın açıklaması yaptı.

O.B.: Olay şova dönüştü ve sıktı. Seren’in “Ah çok üzgünüm, vah çok üzgünüm” diyerek bu durumunu bile kullanıyor olması “Pes” dedirtti bana. Daha içeri girmeden bütün ilgiyi kaybetti. Sessiz bir şekilde içeri girse kahraman olacaktı oysa!

B.İ.: Haklı haksıza bakmak yerine işi nasıl bu hale getirdikleri konuşulmalı. Mahkemeler işi gücü bırakıp ünlülerin ağız dalaşıyla, dedikodularıyla mı uğraşacak bundan sonra? Aile içi şiddeti önlemek için çıkarılan çok doğru bir kanunu magazinel malzeme yaparak yıpratanlar utansın.

K.K.: Ben bu ‘şey’le hiç ilgilenmedim! Bu yaşananlara ne diyeceğimi bilemediğim için ‘şey’ diyorum. Avukat Ayşegül Hanım da bu ‘şey’e dayanamadığı için Serengil’i bıraktığına göre ortada büyük bir saçmalık var demek ki! Bir de nerede içinde Gülben Ergen geçen bir cümle görsem “Acaba neyin PR?” diye düşündüğümden bu ikili arasındaki topa girmek istemiyorum, beni affedin!

R.B.: Bence Seren Serengil’in zil takıp oynaması lazım. Mağduru iyi oynuyor, ancak 3 günlük hapis mi olur? Bu ceza para cezasına çevrilebilirdi. Serengil, bu cezanın ekmeğini haftalarca yer artık.

Yaşar İpek, son günlerde Seren Serengil’i hiç yalnız bırakmıyor.

‘Sözlü açıklama yetmiyor’

Bankalarda yaklaşık 30 milyon TL’si olan Bülent Ersoy, tüm mal varlığını Mehmetçik Vakfı’na bağışlayacağını açıkladı. Bu gelişmeyi nasıl yorumlarsınız?

E.Ö.: Tüm mal varlığını Mehmetçik Vakfı’na bağışlayacak olması çok güzel. Bunu daha önce de açıklamıştı. Kıymetli bir hareket.

İ.D.: Bülent Ersoy’u ayakta alkışlıyorum. Huysuz Virjin ve Zeki Müren gibi değerli isimler de aynı şeyi yapmıştı.

O.B.: Bülent Ersoy konusu hep duyduğumuz ama ispatlanmayan bir konu, sözlü açıklama yetmiyor.

B.İ.: Bülent Ersoy’un üslubunu hiç doğru bulmadım. Mallarını Mehmetçik Vakfı’na bağışladığını yıllar önce “Oğlum olsa askere göndermem” açıklamasının tepki görmesinden sonra da yapmıştı. Şimdi yine gündeme getirdi. Dedikodu malzemesi yapılmayacak bir konu. Bülent Ersoy’a gündelik atışmalarına Mehmetçik Vakfı’na bağışı malzeme yapmasını, böyle cümle aralarında geçiştirmesini yakıştırmıyorum. Artık bağış konusunu resmiyete döktüğünü göstermesi gerekir.

R.B.: Sanat Güneşi’miz Zeki Müren de mal varlığını Mehmetçik Vakfı’na bağışlamıştı. Bülent Ersoy’un ellerinden öpüyorum. Bence böylesine duyarlı ve vatansever sanatçılarımız olduğu için gurur duymalıyız.

‘Kuralları hiçe saymak görgüsüzlük’

NEW York’ta restoran Nusret hakkında sağlık kurallarını ihlal ettiği gerekçesiyle soruşturma başlatıldı. Sağlık Bakanlığı’ndan bir yetkili, yemek hazırlarken el ve kollarda mücevher olmaması gerektiğini belirtti. Bu soruşturma Nusret’i ne yönde etkiler?

E.Ö.: Nusret Amerika’da dengeleri bozmaya çalışıyor ama böyle giderse onun dengelerini bozacaklar.

İ.D.: Yok yok… O, bulur mutlaka bir yolunu…

O.B.: New York müşterisi bizim sosyal medyada fotoğraf koyabilmek için koşa koşa mekânı dolduran etçilere benzemez. Orada birkaç gazetenin olumsuz yazması iflas bayrağını çekmeniz için yeterli olabiliyor. Amerika’da mekân açıp onların kurallarını hiçe saymak biraz görgüsüzlük olmuş.

B.İ.: Türkiye ve Dubai’deki restoranında görmezden gelinen çıplak elle etleri sevme işine Amerikalılar “Doktor bu ne?” demiş, “Galoş giy, eldiven tak” diye kuralları hatırlatmışlar. Biz de yapmalıydık ama bizde kurallar adamına göre uygulanır.

K.K.: Sağlık kurallarını filan geçtim asıl önemli olan restorana giden bütün gurmelerin etlerin lezzetsiz olduğunu söylemesi! Dünyanın bütün mutfaklarının en iyi restoranlarına sahip bir kentte adamlar “Türkiye’de steak diye bunu mu yiyorlar, bu adamın etlerine mi bayılıyorlar?” diye düşünüyorlar herhalde!

R.B.: Çıplak elleriyle etleri tokatlayıp fahiş fiyatlarla müşterilere sunuyor. Hijyen denen bir şey var. Böyle itici hareketler ABD’de cezasız kalmaz, Türkiye’de de kalmamalı.