Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Güncel İstiklal Marşı ne zaman kabul edildi, kabulünün kaçıncı yılı? İstiklal Marşı kabulü tarihi
        1

        İstiklal Şairi olarak adlandırılan Mehmet Akif Ersoy tarafından kaleme alınan ve bestesini Osman Zeki Üngör'ün yaptığı İstiklal Marşı'nın kabulünün yıldönümünde Mehmet Akif Ersoy ve tüm şehitlerimiz yad edilecek. Peki, Bağımsızlığımızın sembolü olan İstiklal Marşı ne zaman kabul edildi, kaçıncı yılı? İşte, İstiklal Marşı sözleri 10 kıta...

        2

        İSTİKLAL MARŞI NE ZAMAN KABUL EDİLDİ?

        Bağımsızlığımızın sembolü olan İstiklal Marşı'nın kabulü 12 Mart 1921 tarihinde gerçekleşti.

        3

        İSTİKLAL MARŞI KABULÜ KAÇINCI YILI?

        Bu yıl, Mehmet Akif Ersoy tarafından kaleme alınan İstiklal Marşı'mızın kabulünün 101.yılıdır.

        4

        İSTİKLAL MARŞI TARİHİ

        Ünlü şair Mehmet Akif Ersoy'un yarışmaya katılmayı kabul etmesinin ardından herkesin sabırsızlıkla beklediği şiir on gün içerisinde tamamlandı ve 17 Şubat 1921 tarihinde Sebilürreşad dergisinin ilk sayfasında "Kahraman Ordumuza" ithafıyla yayımlandı. 1 Mart 1921'de başkanlığını Mustafa Kemal Atatürk'ün yaptığı Meclis görüşmelerinde İstiklal Marşı Şiiri, elemelerden kalan son altı şiirle birlikte Meclis'in seçimine sunuldu.

        5

        Hamdullah Suphi Bey'in kürsüden okuduğu, Atatürk'ün "Bu marş, bizim inkılabımızın ruhunu anlatır" dediği İstiklal Marşı, 12 Mart 1921 tarihinde kabul edildi.

        İstiklal Marşı, kabulünün ardından İngilizce, Almanca, Fransızca, Macarca ve Farsça'ya çevirilerek, yurtiçinde ve yurtdışında dağıtıldı, mitinglerde ve törenlerde halkın manevi ve milli duygularını güçlendirmek amacıyla okunmaya başlandı.

        6

        Ödülü yoksul kadın ve çocuklara iş öğreten Darülmesai vakfına bağışladı. İstiklal Marşı'nı para için yazdığının düşünülmesinden endişe eden Mehmet Akif, aynı dönemlerde ciddi maddi sıkıntı içerisinde olmasına rağmen, kazandığı 500 liralık ödülü yoksul kadın ve çocuklara iş öğreten Darülmesai'ye bağışladı.

        7

        İSTİKLAL MARŞI SÖZLERİ 10 KITA

        Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;

        Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.

        O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;

        O benimdir, o benim milletimindir ancak.

        8

        Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl!

        Kahraman ırkıma bir gül… ne bu şiddet bu celâl?

        Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl,

        Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklâl.

        9

        Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.

        Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!

        Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner, aşarım;

        Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

        10

        Garb'ın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar;

        Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.

        Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir îmânı boğar,

        "Medeniyet!" dediğin tek dişi kalmış canavar?

        11

        Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın;

        Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.

        Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın…

        Kim bilir, belki yarın… belki yarından da yakın.

        12

        Bastığın yerleri "toprak!" diyerek geçme, tanı!

        Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.

        Sen şehîd oğlusun, incitme, yazıktır atanı;

        Verme, dünyâları alsan da, bu cennet vatanı.

        13

        Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?

        Şühedâ fışkıracak, toprağı sıksan şühedâ!

        Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,

        Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.

        14

        Ruhumun senden, İlâhî, şudur ancak emeli:

        Değmesin ma'bedimin göğsüne nâ-mahrem eli!

        Bu ezanlar-ki şehâdetleri dînin temeli

        Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli

        15

        O zaman vecd ile bin secde eder –varsa- taşım;

        Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım,

        Fışkırır rûh-i mücerred gibi yerden na'şım;

        O zaman yükselerek Arş'a değer, belki başım.