Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

90’larda cazı farklı formlarda yeni konseptlerle üreten caz piyanisti ve besteci Bugge Wesseltoft, 400’den fazla konser verdiği ekibiyle 20’nci yılı için özel bir turne düzenledi. Sıradaki durak ise İstanbul. Daha önce İstanbul Caz Festivali, Babylon gibi İstanbul’da birçok yerde sahne alan Wesseltoft, sessizliğini bozdu ve aynı eski günlerdeki gibi İstanbul’un yolunu tuttu. Wesseltoft’un ikonik elektronik caz projesi 1 Şubat’ta Salon İKSV’de ama öncesinde sorularımızı yanıtladı.

‘Cazı yeniden konseptleyen müzisyen’ olarak sizin yeni fikirlerinizi merak ediyorum...
Mesela bu 20’nci yıla özel bir proje... Eski sound’larla yenileri bir araya getirip yeni bir şeyler yaptık. Bir şeyler daha olacak... Zaten en başından beri elektronikle cazı karıştırıyordum, hâlâ bunu yapmaya çalışıyorum ama yeni fikirlerle. 1999’da İstanbul Caz Festivali’nde çalmıştık, ilk önemli etkinlikti bizim için. O zamandan beri de İstanbul’a âşığım. Neyse, yeni ve harika müzisyenlerim var ve elbette müzikal enerjimiz.

Size göre en büyük üç caz şehri hangileri?
Sanırım New York bu konuda benim için her zaman 1 numara olacak. Bir sürü sıkı caz mekânları var. Ama üç çok az. Şangh ay, Tokyo, Oslo, Paris, Kopenhag ve İstanbul da favorilerim arasında. Bu şehirlerde sahne almaktan da çok hoşlanıyorum.

Bir caz grubu projesiyle görecek miyiz sizi?
Bazı planlarım var ama henüz bir şey ortada yok. Zaten güzel projelerin içindeyim şu an. İlhan Erşahin ve Erik Truffaz ile New Conception of Jazz and Bugge and Friends gibi...

Şu sıralar neler dinliyorsunuz?
Dünyanın her yerinden birçok şey. Dünya müzikleri, çağdaş müzik ve elektronik müzik daha sıklıkta elbette. Yeni müzik formları keşfetmeyi seviyorum. Şu sıralar Flying Lotus’a takılıyorum. Ama İstanbul’dan da çok sevdiğim müzisyenler var. Onlardan biri de Gevende.

İstanbul’a çok sık gelen isimlerdensiniz. İstanbul’a gelince neler yapıyorsunuz?
İstanbul’da olmayı gerçekten çok seviyorum. Yemeklerinin hastasıyım. Gelir gelmez daima Hakan’ı ziyaret ederim yani Lale Plak’ı. Bir sürü yeni ve muhteşem şeyler keşfediyorum. Sonra bildiğim tüm zil mağazalarını dolaşıp en son Okay Temiz’e uğruyorum.

Yani bana bir günlük İstanbul turu yaptırabilecek kadar biliyorsunuz!
Elbette. (Gülüyor.) Babylon’un eski yeri ve Lale Plak’ın çevresini çok severim. Her zaman Boğaziçi’ne giderim, modern müzeden denizi seyreder bin yıllık tarihi, İstanbul’u anlamaya çalışırım. Bazen denizden Viking gemilerinin geçtiğini bile hayal ediyorum.

Bugge Wesseltoft, bize bir sır verin.
Düşünmeliyim. Sadece sizde kalacaksa söyleyeyim, konserde seyirciler en az müzisyenler kadar önemli. Aramızda kalsın...

Salon’daki konserinizde neler olacak?
Biraz eski parçalardan çalacağım ama yeni versiyonlarıyla. Umarım gelenler beğenir. Seni seviyorum İstanbul!

HT CUMARTESİ / ECE ULUSUM