Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Medya Bu haberi vermemek olmazdı

        Ağabeyim dediğim Habertürk'ün sahibi Ufuk Güldemir kanserle savaşıyor. Daha önce sadece bir kişi üzerinde denenmiş bir ilaçla tedavi oluyor. Ama bu 'tebligat'ı çok büyütmüyor, ne de olsa hayatı mücadelelerle geçti, hiçbir şeyi kolay elde etmedi.

        Bu bir röportaj değil. Benim için mesleki hayranlığımın hiçbir zaman azalmadığı bir ağabey Ufuk Güldemir. Her satırından, her söylediğinden ders çıkartmaya çalıştığım. Ve dahası, hep inandığım. Dolayısıyla onunla röportaj yapamazdım. Gerginliğimin birinci sebebi buydu.

        Dahası, Güldemir evine Soner Yalçın'ı da 'Birleşmiş Milletler Arabulucusu' olarak çağırmış. Bunun da şaka olduğunu sonradan öğrendim.

        Beklediğim gibi olmadı. Kendimi çok sıcak bir ortamda buldum. Ufuk Güldemir de çok iyi görünüyordu. Söyleşi de sohbete dönüştü hemen. Eşi Gaya, Soner Yalçın, bahçedeki köpekler, ekranda Habertürk, çaylar ve böreklerle Ufuk ağabey sabırla cevaplandırdı beni...

        O her ne kadar eskisi kadar çok işlerle ilgilenmediğini söylese de yine hep havada yeni projeler, yapılması gereken işler konuşuluyordu. Heyecanından, azminden, gücünden hiçbir şey gitmemiş; onu gördüm. Böyle kuvvetli biri, kanserin de üstesinden gelirdi tabii ki.

        Bugün okuyacaklarınız en zor kısımlar; kanserle mücadelesi, kanserle yaşaması... Yarın daha eğlenceli. Elbette medyayı da konuştuk.

        Öğrendiğiniz ilk an ne yaptınız?

        Birkaç ay ömrümün kaldığının söylemesi bir tebligat. Bir cevap arzulayarak söylemiyorlar. Ben ölümü merak ediyordum ama korkmuyordum. Öbür taraftan bununla mücadele etmeyi düşünüyorsun.

        Peki, yaşamınızdaki 'son iki buçuk ay'ı nasıl geçirmeyi planladınız?

        Avcılık anılarımı yazdığım kitabımı tamamladım. Boş durmayı sevmiyorum zaten. Bitirmem için Gaya da beni teşvik etti. Av kitabımın son bölümü de kanser tümörüne bir av gibi mücadeleyle ilgili.

        Mücadele kararı anlık mıydı?

        Bir günde karar aldım. İlk iki hafta çok zordu. Başka bir aleme gidiyorsun ama dönüş noktası var; tedaviyle iyileşme sürecinin de başladığını hissediyorsun. Hayatım hep mücadeleyle geçti. Hiçbir şeyi kolay elde edemedik. Bunu da atlatırım dedim. Kanserin ağırlığını biliyorum, ama mücadele edilebileceğini de biliyorum.

        Kanserin nedeni neymiş?

        Çeşitli sebepleri bir arada gösteriyorlar. Irsi, stres, gıda gibi... Ailede böyle bir şey olmasını çok önemsiyorlar. Annem 25 yıl önce kanser, 15 yıl önce de kalın bağırsak ameliyatı oldu. Hala sağ.

        Birkaç senedir alkolsüz, sigarasız, az stresle yaşamıyor muydunuz?

        Neredeyse beş senedir içki-sigara kullanmıyordum. Günde bir saat spor yapıyordum. İyi ki de yapıyormuşsum. Bünyemin kuvvetli olmasına çok yardımcı olduğunu söylediler. Kanser tedavisi görürken, Gaya'yla Alaska'ya ava gittik.

        Planlı bir risk miydi?

        Kutuplara gitmiştim. Orası, Alaska'dan daha sert bir iklime sahip. Bunu bir meydan okuma olarak gördüm.

        İklim Hasan Cemal için yeteri kadar yumuşak değildi ama?

        Zorlanabilirdi, Teksas'ta buluştuk.

        Alışıldık bir iyileşme değildi sizinki, nasıl göze aldınız?

        Aynı anda birkaç ilaç denediler. Tümör biraz ilerlemişti, cerrahi müdahale imkanı kısıtlıydı. Sadece hayvanlarda ve bir insan üzerinde denenmiş ve başarılı olmuş üç ilacın kombinasyonunu uyguladılar. Pankreas tümörü tamamen kayboldu. Karaciğer tümörü küçüldü ve geriledi. Ama bu risk Alaska gibi değildi. Hesaplanmış bir riskti.

        Metin Münir'e Zidane'ın kafası gibi tükürük attım

        Hastalığınız duyulduğundan beri pek çok destek yazısı çıktı basında. Ama bir tek Metin Münir, sizinle ve avcılığınızla ilgili ağır bir yazı yazdı. Ne düşündünüz?

        Metin Münir'in yazısını çok abartılı ve orantısız buldum. Neden olduğunu da anlayamadım. Metin Münir benim öteden beri değer verdiğim, aynı mesleki aidiyet duygusunu tanıdığım birisiydi. Ve kendi kendime düşündüm; buna nasıl bir cevap vermeliyim... Bir yerde rastlayım istedim ona, aynı abartılı ve orantısız bir tepki göstereyim ki bunun acısını o da hissetsin. Türkiye'ye geldiğimin ertesi günü, Metin Münir'e Kanyon'da rastladım. Birisiyle oturmuş yemek yiyordu. Beni görünce kollarını açıp üstüme doğru beni kucaklamak içn gelmek istediğinde, ben de ona doğru yürüdüm. Yarım metre kalınca bekledim. Sonra Zidane'ın kafa atışı gibi Metin Münir'in yüzüne, göğsüne tükürdüm. 'İnsan biraz mağrur olur, sen ne utanmaz adamsın, hem böyle yazıyorsun, hem de kollarını açıp geliyorsun, öyle yazan birinin böyle davranması gerekmiyor ki, insan biraz tutarlı olur' dedim. Ağır hakaretler ettim. Sonra da 'Seni daha kalabalık bir yerde görürsem iki de tokat vurcağım' dedim, 'Ama burası yeterince kalabalık değil. Şimdi git yerine otur.' Gözleri faltaşı gibi büyüdü, gitti yerine oturdu, ağzını açıp tek kelime söyleyemedi. Şöyle bitirdim: 'Abartılı ve orantısız bir tepki verdiğimi biliyorum, ama bunun acısını yaşa istedim, çünkü senin yazın da abartılı ve orantısızdı, buna ancak böyle tavır koyabilirdim. Bu bir cevap değil, tavır. Seninki de bir yazı değil, tavırdı. Bu da bir tavır bence.'

        Avcılık sizin yumuşak karnınız mı?

        Olur mu, avcılık benim sağlam karnım!

        Avcılığınız konuşuldukça, aslında sizin için bir hobi olan şey giderek meseleye mi dönüşüyor?

        Avcılığı sizin kadar mesele etmiyorum ki! Kimi gidiyor futbol oynuyor, ben de ava gidiyorum. Benim kafamda öyle kurgulandığı kadar büyük bir şey değil ki. O tepkilerin benim avcılığımla alakası yok, benimle alakası var. O tepki avcı olduğum için değil, gazeteci Ufuk Güldemir olduğum için var. Tepki gösterenlerin önemli bölümüyle yollarımız bir yerde karşılaşmış, ayaklarına basmışım falan filan...

        Tamamen iyileşilmiyor

        İyileşiyor musunuz, iyileşecek misiniz?

        Kanser tamamen iyileşilen bir şey değil. Bugünkü ilaçlarla geriletmek, tümörlerin büyümesini engellemek mümkün. Kanserle iyileşmek bu olsa gerek. Daha ötesini bilmiyorum. Kanserle iyileşmek de değil de, kanserle yaşamak diye bir şey var artık. Onu geriletiyorsun ve yaşamayı sürdüyorsun. Ama benim için 'Kanseri yendim' gibi bir şey söylemem mümkün değil.

        Zaman zaman hasta olduğumu unuturum

        Nasıl yaşıyorsunuz kanserle?

        Kanserle, kanserli değilmiş gibi yaşıyorsun. Kanseri her gün aklına getirmiyorsun. Her gün aklına getirirsen olmuyor. Ben zaman zaman hasta mıyım unutuyorum. Zaten dostlarım da bana 'Çok iyi görünüyorsun, hasta değil gibisin' diyor. Kanseri bilinçaltı ediyorsun ve onu unutuyorsun. Ağrın sızın yoksa onunla birlikte yaşıyorsun.

        YARIN

        Birand'la kavgamız kişiseldi, barıştık

        Gazeteci olmayanlar için bir korku figürüyüm

        Hasan Cemal'in adı Hasan Abi olarak tescillendi

        Beyaz Türk kavramı bağlamından koptu

        Uğur Dündar benden nefret eder ve ölmemi ister

        Milliyet'te yayın yönetmenlerinin gücü azalmıştı, onu değiştirmeliydim

        Bu medya düzeni zorla beni patron yaptı

        Başarılı olduğumda kovulmamak için patron oldum

        Altan Öymen'in köşesinin yerine kuş koymadım

        ORAY EĞİN - AKŞAM GAZETESİ

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ