Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Biliyorsunuz yıllarca önce düelloya davet etmiştim onu bize iftira attığı için. Habertürk’ü görüntü çalmakla suçluyordu… Oysa zurnanın son deliği olduğu için belli ki patronları söylememişti ona yeni kurulan kanalımıza destek amacıyla görüntü kullanmamıza izin vererek jest yaptıklarını. Nitekim Habertürk’e bu isnatla bugüne kadar açılmış tek bir dava bile yoktur. Ama bu iftirayı atanlara karşı açtığımız bütün davaları kazandık. Uğur Dündar o davadan yırttı, çünkü yazısında kanalın adını vermemişti. Yargıç bunu esas aldı. Ben de çaresiz kalıp düelloya davet ettim sesimizi duyurmak için… En son Radikal 2’de bu konuda iftira atıldı Habertürk'e. Sorumlularını şimdi mahkemeye verdik. Gazetecilik hocası diye bunlara üniversitede öğrenci emanet edenlerin suratına çarpacağız mahkemenin kararını. Uğur Dündar o günlerde düello davetimden kaçtı… Geçenlerde de Basın Kulübünde karşıma çıkmaktan kaçtı; Melih Meriç tarafından bizzat davet edilmesine rağmen gelmedi. Ama evime gizli kamera sokmasını biliyordu.

        Bütün zart zurtuna rağmen kendi evi dışında kutsiyeti yoktur hiç bir evin, haremin onun için… Evime, icra memuru kılığında gizli kamerayla soktuğu adamını yaka paça dışarı attık o gün. Oysa bu kadar kavgaya rağmen değil kamera, mahkeme celbi bile yollamadım onun evine, sokağına bu güne kadar hiç. Gazeteci ile non-gazeteci arasındaki fark işte…

        Şimdi de yazdığı yazılarda, verdiği mülakatlarda benim için diyor ki: “Onun hakkında söyleyebileceğim tek şey Allah Şifasını versin demek olacak” İlk rastladığım kalabalık yerde basacağım tokadı suratına.. İnsanda ya biraz utanma olur, ya da gerçek niyetini gizleyecek kadar zeka… “Allah şifasını versin” denmez Türkçede, çünkü “Allah belasını versini“ çağrıştırır.

        “Allah şifa versin” denir. Belli ki artık ölümüme bel bağlamış kurtulmak için. Hani o “yeter ki iyileşsin dava açmayacağım” açıklamaları falan var ya, hepsi palavra. İki seçenek var: 1) Kariyerden gazeteci olmadığı için ya iki dilek arasındaki sarkastik farkı bilmiyor… 2) Ya da farkı domuz gibi biliyor ve kasten kullanıyor. Benim için fark etmez. Ona doğrusunu öğreteceğim. Herkesin içinde hakaret edip vuracağım tokadı: -Söyle bakalım şifa mı versin, şifasını mı? Görsün bakalım U. Mumcu’nun çırağı iyi öğrenmiş mi ustasının prensiplerini. Madem ölmemi bu kadar arzuluyorsun, yap bakalım gereğini, ben saldırdığımda… Boşuna demiyor muyum soranlara “benim en büyük gizli ortağım Uğur Dündar’dır” diye?

        Hadi ortak, bir altın vuruş daha Habertürk için…

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ