Yerel Haber Hattı 0536 266 79 69
KONUŞMAYI BAŞLAT
Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

Anayasa Mahkemesi, işlenen suç sayısına bağlı olarak verilen cezaların toplamının yüksek olduğu durumlarda, ortalama insan ömrü de dikkate alınarak üst sınır getirilmesinin ya da böyle bir sınıra yer verilmemesinin, yasa koyucunun takdirinde olduğuna karar verdi.

Anayasa Mahkemesi'nin, eski Türk Ceza Kanununun ''cezaların birleştirilmesi'' hükmünü düzenleyen 77/1. maddesinin, ceza miktarının belirlenmesinde mağdurlar yönünden Anayasa'ya aykırılık iddiasıyla Bakırköy 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nin başvurusunu ret gerekçesi, Resmi Gazete'de yayınlandı.

Bakırköy 7. Ağır Ceza Mahkemesinin başvuru gerekçesinde, hakkında 5 ayrı
silahlı gasp ile sarkıntılık ve ırza geçmeye eksik teşebbüs suçlarından dava
açılan bir sanığın suçlarının sabit görülmesi halinde 75 ile 100 yıl arasında
hapis cezasına hükmedilebileceği anımsatıldı. Böyle bir durumda eski Ceza
Kanununun 77/1. maddesi uyarınca cezaların birleştirilmesi sonucu üst sınır
olarak 36 sene ağır hapis cezası verilmesi gerekeceği anlatılan gerekçede, iki
gasp suçunun üst sınırı doldurmada yeterli olacağı, diğer suçların fiilen cezasız
kalacağı ifade edildi. Gerekçede, cezaların birleştirilmesi sonucu bir kişinin 36
yıl ağır hapse mahkum olması ve beşte iki infaz süresi nedeniyle birkaç yıl sonra tahliye edilebilecek olmasının, cezalandırma adaleti, sosyal adalet, vatandaşların onurlu hayat sürme haklarıyla bağdaşmayacağı savunuldu. Başvuru gerekçesinde, yasanın ilgili düzenlemesinin, iki silahlı gasp suçu işleyen kişiyle, on ayrı silahlı gasp olayını gerçekleştiren kişinin aynı süre ceza
çekmesi gibi çarpık bir eşitsizliği doğuracağı ifade edildi.

Gerekçede, Anayasa'nın ''eşitlik'' ilkesini düzenleyen 10. maddesiyle
başlangıç kısmının 6. fıkrasındaki ''...eşitlik ve sosyal adalet gereklerince...
onurlu bir hayat sürdürme... hakkı'' ile ilgili düzenlemelere değinildikten
sonra, ''Kendine karşı işlenen gerek mal aleyhine, gerekse ırz ve namus aleyhine cürümleri cezasız kalan mağdurların, sosyal adaletten ve onurlu hayat hakkından ne derece istifade edebilecekleri belirsizdir'' denildi.

Başvuruyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, eski TCK'nın yürürlükten kalktığını,
ancak yeni TCK ile karşılaştırma sonucunda lehe hüküm içermesi halinde uygulanma ihtimali bulunduğuna işaret etti.

Anayasa'nın ''eşitlik'' ilkesini düzenleyen 10. maddesine değinilen kararda,
şöyle denildi:

''Bu ilkeyle, birbirlerinin aynı durumunda olanlara ayrı kuralların uygulanması ve ayrıcalıklı kişi ve toplulukların yaratılması engellenmektedir. Yasa önünde eşitlik, herkesin her yönden aynı kurallara bağlı tutulacağı anlamına gelmez. Durum ve konumlarındaki özellikler, kimi kişiler ya da topluluklar için değişik kuralları ve uygulamaları gerektirebilir. Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar ayrı kurallara bağlı tutulursa Anayasa'da öngörülen eşitlik ilkesi zedelenmez.''

Yasa koyucunun, Anayasa ve ceza hukukunun temel ilkelerine bağlı kalmak koşuluyla suç tanımları, ceza türü ve miktarını, artırım ve indirim nedenlerine
ilişkin koşullar öngörebileceği belirtilen kararda, ''Suç sayısına bağlı olarak
verilen cezaların toplamının yüksek olduğu durumlarda, ortalama insan ömrü de dikkate alınarak buna bir üst sınır getirilmesi veya  böyle bir sınıra yer verilmeden konunun tamamen infaz rejimine bırakılması, ceza siyaseti gereği yasa koyucunun takdirindedir'' denildi.

Anayasa Mahkemesi heyeti, eski TCK'nın 77/1. maddesinin iptali istemini, oy
birliğiyle reddetti.

BAKMADAN GEÇME