Erdoğan: Türkiye'ye haksızlık yapıldı
Erdoğan ve Gül AB'nin Türkiye ile müzakereleri 8 başlıkta askıya almasına sert tepki gösterdi
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye ile AB arasındaki müzakerelir 8 başlıkta askıya alınmasına tepki gösteridi ve^"Türkiye'ye haksızlık yapılmıştır" dedi. Dışişleri Bakanı AbdullahGül ise AB'yi vizyon noksanı olmakla eleştirdi.
Başbakan Recep TayyipErdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, AB ile ilişkilerde yaşanan son gelişmeler hakkında bilgi verdi.
Yaşanan tıkanıklığın önünü açmak maksadıyla bir süredir gündemde olan
çabalarına rağmen bugün, Türkiye-AB ilişkilerinin ciddi bir sınavdan geçtiğini
vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:
''Biz, bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz siyasi ve ekonomik reformları, kendi
milletimizin iyiliği için insanımızı mevcut olan en yüksek standartlara
ulaştırmak amacıyla yaptık.
Önümüzdeki dönemde de bu istikamette yapmamız gerekenleri gayet iyi
biliyoruz. Reform sürecimiz aynı kararlıkla sürecektir. Asla rehavet gibi bir
yaklaşımı veya yakıştırmayı kabul etmiyoruz. Birileri, bu yakıştırmayı yapabilir,
bu yaklaşımı gösterebilir. Ama biz bunu kabul etmiyoruz. Takvim neyse bu takvim aynen çalışmıştır, işlemiştir ve gerekenler yerine getirilmiştir.
Açık söylüyorum; Ek Protokol meselesinde Türkiye'ye haksızlık yapılmıştır.
Unutmayalım ki bugün AB'li dostlarımızın da henüz yerine getirmediklerini kabul ettikleri bir sözleri vardır. Annan Planının, Rumlar tarafından reddedilmesi
üzerine AB Konseyi, 26 Nisan 2004 tarihinde aldığı kararla KKTC'ye uygulanan
izolasyonları kaldırmayı taahhüt etmiştir. Dolayısıyla Türkiye, Ek Protokol
taahhüdünü üstlenirken, KKTC'ye uygulanan izolasyonlara da son verileceği
düşüncesiyle hareket etmiştir.''
KARARLILIĞIMIZ DEĞİŞMEYECEK
Ek Protokole imza koyarken, bu imzanın Güney Kıbrıs Rum Yönetimini tanıma anlamına gelmediğine dair bir deklarasyon da yayınladıklarını hatırlatan Erdoğan, o dönemin pek çok siyasi liderinin ve dönemin başkanının da uluslararası medya karşısında açıklama yaptıklarını hatırlattı.
AB'nin, Türkiye'nin deklarasyonuna karşı yaptığı açıklamada, ''Türkiye'nin
Ek Protokolü tüm üyelere tam uygulaması gerektiğini, Türkiye yükümlülükleri
yerine getirmediği takdirde ilgili müzakerelerde fasılların açılmayacağını''
bildirdiğini anlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''AB Komisyonu 29 Kasım'da, Türkiye'nin Ek Protokolün uygulanmasından doğan yükümlülükleri yerine getirmediği sonucuna varmış ve bu çerçevede müzakere sürecimizle ilgili bir dizi kısıtlayıcı öneride bulunmuştur.
Hükümetimiz, başından beri Türkiye'nin, AB Konseyi'nin taahhütleri
çerçevesinde KKTC'ye yönelik izolasyonlar kaldırılmadan tek başına adım
atmayacağını, ülkemizin Gümrük Birliği çerçevesinde liman ve havaalanlarını, Rum gemi ve uçaklarına açmasının ancak bu koşul gerçekleştiği takdirde mümkün olabildiğini ifade etmiş ve o kararlılığını sonuna kadar sürdürmüştür. Bundan sonra da aynı kararlıktayız.
Mevcut tıkanıklığın aşılabilmesi amacıyla Finlandiya Dönem Başkanlığı
Sonbahar'da bir girişim başlatmıştı. Bu çerçevede Kıbrıs Türklerinin
izolasyonlarına son verecek doğrudan ticaret tüzüğünün AB tarafından onaylanması ve Mağusa Limanının ticarete açılmasıyla bu bağlamda Türkiye'nin deniz ve hava limanlarını Rum gemi ve uçaklarına açması konularında bir uzlaşma aranmıştır.
Bizim bu temaslardaki yaklaşımımız, esas itibariyle 24 Ocak tarihli eylem
planımızda da yer aldığı şekliyle deniz ve havaalanları üzerindeki tüm izolasyon
ve kısıtlamaların eş zamanlı kaldırılması anlayışına oturtulmuştur. Ancak,
Finlandiya Dönem Başkanlığının bu girişimi, Rumların, Maraş gibi kapsamlı bir çözümün parçası olan bir hususu, Ek Protokolün uygulanmasıyla irtibatlandırması üzerine sonuçsuz kalmıştır.''
Finlandiya Başbakanı'nın 1 Aralık'ta gerçekleştirdiği ziyaret sırasında yeni
bir inisiyatifin başlatılması konusunda görüş alışverişinde bulunduklarını ifade
eden Erdoğan, bu konudaki görüş ve düşüncelerini Fin Dönem Başkanlığına
aktardıklarını söyledi.
ŞİFAHEN SUNDULAR
Finlilerin bu önerilerini olgunlaştırarak, AB ülkelerine ''şifahen''
sunduklarını açıklayan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Şunu özellikle bilmenizi istiyorum; bugüne kadar yazılanlar, çizilenler,
konuşulanlar, şunlar bunlar... Aksini ispat edenler çıkar, bu ülkede bunu
milletimize söyler. Aksini ispat edemeyen konuşmaların adı yalandır. Bunun da
siyasette ne kadar çirkin olduğunu sizler takdir edersiniz, milletimiz takdir
eder. Biz görüşmeler kapsamında ne Finlandiya'ya ne de tarafımızdan ilgili diğer taraflara hiç bir şekilde yazılı önerilerde bulunmadık. Bize de herhangi bir
yazılı bir teklif gelmemiştir.
Önerilerimiz, Hükümetimizin bugüne kadar kararlılıkla sürdürdüğü tutumun bir ürünüdür ve benimsediğimiz temel devlet politikasıyla da uyum içinde olmuştur.
Yaklaşımımızı, kısıtlamaların karşılıklı olarak kaldırılması amacıyla AB'nin
siyasi mutabakatının ortaya çıkması üzerine inşa ettik.
Bu gerçekleştiği takdirde önerimizin esasını teşkil eden adımların
karşılıklı olarak atılması için teknik görüşmelere geçilmesini hedeflemiştik. Hiç
bir zaman tek taraflı adım atılması gündemimizde olmamıştır. Hükümetimiz,
başından beri Türk milletinin hür iradesiyle çıktığı bu yolculukta
karşılaştığımız güçlükleri, milli menfaatlerimizi koruyarak aşmaya yönelik bir
yaklaşım benimsemiştir. Ne yazık ki bugün gelinen noktada bütün iyi niyetimize
rağmen AB Konseyinin aldığı kararla Türkiye'ye haksızlık yapılmıştır. Bu karar,
Türkiye-AB ilişkilerinin ulaştığı boyutla bağdaşmamaktadır. Ayrıca, AB ile
ortaklaşa belirlediğimiz hedefle de çelişmektedir.
KKTC'Yİ POLİTİK ÇIKAR KONUSU YAPMADIK
Başbakan Erdoğan, ''Kimin haddine Kıbrıs davasını gölgelemek, ucuz hesaplarla Türkiye Cumhuriyeti'ni küçük düşürmek, her metrekaresinde Türk milletinin evlatlarının aziz kanı bulunan KKTC'yi bir politik çıkar konusu yapmak'' dedi.
Erdoğan, Kıbrıs sorununun kapsamlı çözüm yerinin hiçbir zaman AB olmayacağını söyledi. Kıbrıs sorununda, BM zemininde adil ve kalıcı çözümden yana olduklarını belirten Erdoğan, ''Bu yöndeki çabalarımızı sürdürmekte kararlıyız'' dedi.
Başbakan Erdoğan, Kıbrıs'taki iki liderin bir araya gelerek kapsamlı çözüm
sürecini başlatmalarını istediklerini ifade ederek, şunları kaydetti:
''Ancak açıkça bir kez daha gördük ki, Rum ve Yunan tarafı çözümsüzlükten
nemalanmaktadır, çıkar sağlamaktadır. Kıbrıs Türk tarafıyla siyasi eşitlik
temelinde çözüme gitmek istememektedirler. Bu gerçeği AB üyesi ülkelerin
görmesini bekliyoruz. Rum tarafını bir an önce çözüme sevk etmek gerektiğini,
umarım AB'deki dostlarımız da anlayacaktır. Bunu aslında özel görüşmelerimizde kendileri de teyit ediyorlar ve söylüyorlar. 'Artık biz de bunlardan bıktık diyorlar.' Ama gel gelelim ki dünyaya açıklamaları yapacakları zaman bu gerçekleri söylemiyorlar.
Türkiye, AB ile ilişkilerinin açıklık, dürüstlük ve hakkaniyet üzerine
oturtulmasını bekliyor.''
SON 4 YILIN AYRI BİR YERİ VAR
Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin uzun yıllardır Kıbrıs meselesini adil, kalıcı
ve kapsamlı bir çözüme kavuşturmak için diplomasi zemininde mücadele ettiğini söyledi. Bu mücadele içinde son 4 yılın ayrı bir yeri olduğunu belirten Erdoğan, ''Bunu da her akıl ve insaf sahibi kabul ediyor'' dedi.
Kıbrıs'ta taviz verildiğini iddia edenler olduğunu kaydeden Erdoğan, AK
Parti iktidarı boyunca Türkiye'nin ve KKTC'nin kazanımlarını görmek istemeyenler olduğunu bildirdi.
Recep Tayyip Erdoğan, İbn-i Sina'nın, ''Hiç kimse, görmek istemeyen kadar
kör değildir'' sözünü anımsatarak, ana muhalefet partisi liderinin özellikle son
süreçte yaptığı açıklamaları, hiçbir insaf ölçüsüyle ve sorumlu bir siyaset
anlayışı ile izah etmenin mümkün olmadığını söyledi.
Erdoğan, ''AK Parti olarak bizim siyasi terbiyemiz, edep adap anlayışımız,
kendilerine 'adam ol adam' veya 'küstah' gibi ifadeleri kullanmak suretiyle,
bizim aynı üslupla cevap vermemize müsaade etmez. Sayın Baykal, ya ayna
karşısında konuşuyor ya da aksi seda alanı müsait olan bir atmosferde konuşuyor'' diye konuştu.
BAYKAL, MEYDANI BOŞ SANMASIN
Yola çıkarken bir iddiayla yola çıktıklarını belirten Erdoğan, şöyle
konuştu:
''(Siyasetteki söylem kirliliğini ortadan kaldıracağız) diyerek çıktık yola.
Dolayısıyla bizim literatürümüzde bu yok, bundan sonra da olmayacak, onların
literatüründe olabilir. Biz onların yaklaşım tarzını hiçbir zaman kabul etmedik,
kabul etmeyeceğiz. Çünkü bizim ülkemiz, bunlardan çok çekti. Ne devlet adabım, ne bugüne kadar aldığım eğitim, ne de ahlak anlayışım; milli meselelerimizi, siyasi çıkarlarım öyle gerektiriyor diye dünyanın gözleri önünde ulu orta polemik konusu yapmaya imkan vermez.
Sadece şu kadarını söylemekle yetiniyorum; Eğer Sayın Baykal, bizim Kıbrıs
davasında taksit taksit ne yaptığımızı görmek istiyorsa, dönsün de son 4 yılda
KKTC nereden nereye geldi ona bir baksın.
Bazılarını hatırlatayım, o zaman bizim Kıbrıs davasını adım adım nereden
alıp nereye getirdiğimizi itiraf etmekten korksa da belki anlayacaktır. Sayın
Baykal, kaba muhalefet mantığıyla, akıl, kararlılık gerektiren bu ince
diplomasiyi anlayamıyor. Hiçbir fikir geliştirmeden, öneride bulunmadan AK
Parti'yi zayıf düşürmek adına Türkiye'yi zayıf düşürmek, siyaset üretmek yerine
spekülasyon üretmek, en hafif ifadeyle siyasi fırsatçılıktır. Kimin haddine
Kıbrıs davasını gölgelemek, kimin haddine ucuz hesaplarla Türkiye Cumhuriyeti'ni küçük düşürmek, kimin haddine her metrekaresinde Türk milletinin evlatlarının aziz kanı bulunan KKTC'yi bir politik çıkar konusu yapmak!
Bizim sırtımızdaki devlet sorumluluğuyla, diplomatik çıkarlarımız zarar
görmesin diye konuşmadığımıza bakıp, Sayın Baykal meydanı boş zannetmesin.''
GÜL: AB, VİZYON NOKSANI
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, Avrupa Birliği'nin Türkiye'nin müzakere sürecinde 8 maddeyi askıya alması ile ilgili olarak, “AB'nin vizyon noksanlığını gösteriyor bu iş” dedi.
AKP TBMM grup toplantısı öncesinde, kuliste basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Gül, müzakere sürecinde AB'nin 8 maddeyi askıya almak istemesinin anımsatılması üzerine, “AB'nin vizyon noksanlığını gösteriyor bu iş. Ama yol devam ediyor” dedi. Abdullah Gül, “Kıbrıs'la ilgili sözlerini yerine getirirlerse, biz de daha önce vaat ettiğimiz limanın açılması konusunu yerine getirir miyiz?” sorusuna da şu yanıtı verdi:
“Gayet açık... Bizim bir tane liman açmamızın Rumlara getireceği fayda ne, bir Ercan Havaalanının açılmasının Kıbrıs Türklerine getireceği fayda ne? Kamuoyundaki bu tartışmalarla ilgili yine çok detaylı anlatabileceğim şey var ama bir taraftan Türkiye'nin devam eden diplomasisini çökertmememiz gerekiyor.
Yoksa ben size söyleyecek lafları çok iyi bilirim. Ama benim için önemli olan neticeyi almak. Biraz daha nefes aldırabilir miyiz, onların geleceği ile ilgili ne adım attırabiliriz? Yaptığımız şey bu.”